Selam forum sakinleri; Cumartesi günü gezmek amaçlı Eminönü ve Galata' ya gittim. Forumda bir çok kez kraçeleri katlediyorlar diye okumuştum fakat bu kadar vahim bir durum ile karşılaşacağımı ummuyyordum... Yemin ederim 5 cm bile olmayan balıkları 3'er 5'er diziyorlar çaparilere ve yüzzlerindeki ifade şaşırtıcı. Yoğun bir haz, yoğun bir zevk... Bir çoğu satmak üzere saksı altlıklarına koymuş ve görücüye çıkarmış.. Merak ediyorum bu vasıfsız insanları, acaba balık tutma olayını bu olarak mı görüyorlar. Hani her zaman deriz, kahvede oturacağına balığa gitsin diye... Oysa bu kesimin gittiği kahvede sigara da serbest olmalı ve her gün saatlerce zehirlenmeli bu zat... Bir de tezgahçı bir dayıya rastladım fakat dayı dediğim için kendimden tiksindim şuan... Bu cahil cühela vatandaş da, dedesinden miras gibi 30 kadar kamışı sermiş o mahlukça sarıkanat alınan mekana, ortalarına da oturmuş akşamı bekliyor. Ah be çukur insan, sana orası Fatih Sultan Mehmet'den mi kaldı? Neyse ben yazdıkça cümlelerim de çirkinleşecek, kusuruma bakmayın içimi dökmek istedim...
bence insanları bu kadar aşağılamamak lağzım. balık neslinin tehlikeye girmesinde amatör balıkçıların payı milyonda 1 bile değildir. gerçek tehlike yasa dışı avlanan büyük teknelerde ve ülkeleriin politikalarında olması gerek. tonlarca balık bir gecede katledilirken 1-2 kilo balıkla uğraşmayın.hayat zor. bırakın dertlerinden bunalan 3 5 kişi balığını zevkle yakalasın. ne diyeceksin onlara? çaparindeki balıkları denize geri yolla mı? kurtulacak mı o zaman balık nesli?
Kapımızın önünü temiz tutmalıyız !! Yapılacak olan yeni düzenlemelerde , bilimsel araştırmalara konu olan bu , ''görünürde ''amatör , gerçekte profesyonel balıkçılarımıza bir çare bulunacağı kanısındayım , ayrıca 'Çapari bence amatöre ters , abartıyoruz çünkü (30 kamış = 450 iğne) , sürütmede de var bu abartı !!
emre aynen yazdıklarına katılıyorum. ben 2 senedir galataya bu yüzden gidmiyorum ama gitmek lazım o 10 kamış dizen orayı sahiplenmiş kişilere oranın sahipleri olmadıklarını göstermek lazım
Lütfen bunu okuyun... KIRIK CAM TEORİSİ Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?" sorusuna Guiliani'nin cevabı: "Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım." Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor. Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış. Polis bu kararlılığıyla "Küçük müçük, bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge olmasına izin vermeyeceğiz. " demiş.'Kırık Cam Teorisi' ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alarak geliştirilmişti. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model Oldsmobile bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri gizli kamerayla izledi. Bronx'taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi 'sağ kalan' otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlarda olaya dahil oldu. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti. "Demek ki"diyordu Zimbardo, "ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz. " Bu yazıyı askerdeyken karargah binasında okumuştum ve mutlaka lazım olur diye not almıştım. Şimdi tekrar düşünün...
kimse darılmasın kızmasın,insanların olta salladığı noktaya tek kişi gelir orayı 15 20 takımla donatırsa,benim tepkim hiç ummayacağı kadar sert olur
Abi tamam 1 tavalık küçük balık yakalamayı normal karşılayabiliriz de, bu bahsedilen adamların amatörlükle ilgisi yok. Köprüleri veya Boğaz'ın en güzel noktalarını babalarının malı gibi parselliyorlar. Bu işten para kazandıkları için gerçek amatörleri yakınlarına sokmuyorlar, elbette ki bu adamların yaptığı doğru bir iş değil. Ne demek 30 tane kamışı yan yana dizmek, mutlaka para karşılığı veriyordur o yerleri daha sonra. Resmen küçük çaplı mafya bu adamlar.
İşyerim Karaköy'de olduğundan hemen her gün köprünün halini görmekteyim. Daha önce de defalarca konuşuldu, ben de pek çok kere fikrimi beyan ettim. Tekrar söylemek gerekirse ben Galata Köprüsü'nün tamamen balık avına yasaklanmasını istiyorum. Yaptıkları balık katliamı bir yana dursun İstanbul'un en turistlik bölgelerinden birini pislik içerisinde bırakmaya, saçma sapan hareketlerle insan hayatını riske atmaya, vergilerimizle yaptırılan ve aslında hepimizin olan köprüyü babasının malı gibi görüp kiraya vermeye hiç kimsenin hakkı yok. Hani balık avı sezonu uzamasın diye dilekçelerle bakanlığa başvurmuştuk ya, bu konu için de aynısı yapılabilir. Ya oraya bütün gün küçücük kulübede oturmak yerine, adam akıllı can ve mal güvenliği sağlayacak ve balık avını kontrol edecek, kanunsuz balık satışını engelleyecek bir güvenlik gücü konulur. Ya da dediğim gibi en temizinden köprü balık avına yasaklanır. Böylece yaz sıcağında köprü üstüne dökülmüş balık suyu ve sidik kokusundan, milletin kafasının gözünün yarılmasından, kentin göbeğindeki ayyaşlar topluluğu görüntüsünden kurtulmuş oluruz. Asıl konumuz olan balık populasyonunun korunmasına da bir nebze katkısı olur
Sonuna kadar katılıyorum, gördüğüm o resimdeki insanların soyunu tüketesim geliyor. Bence de kapatılmalı ya da güzel ve yaptırımlı bir denetim uygulanmalı. Bir başka ülkeye turistlik amaçlı gitsem ve bu kadar sarhoşu ve vasıfsız ek olarak da aşağılık insanları görsem nasıl anlatırdım kendi insanıma orasını düşünemiyorum.
Ben de daha önce buna benzer bir konuda fikirlerimi söylemiştim.Tamamen katılıyorum hem de hemen yasaklanmalı.Emre müsadenle yazını kopyalayıp saklıyorum çok güzel ve anlamlı bir yazı dediğin gibi bize de lazım olabilir.
Bu arada köprüye gelip te insan gibi balık tutan vatandaşlarımızı da yukarıdaki yazıda tasvir edilen kişilerden ayrı tutmak lazım.Lütfen onlar üzerlerine alınmasınlar.
Yazı gerçekten çok güzel, herkezin mutlaka aklının bir köşesinde kalmalı. Üzerine alınmaması gereken kişiler zaten bilinçli avlananlardır. Ancak sadece menfaat doğrultusunda bile o mahlukatlara yandaşlık yapanlar alınabilirler.
Bence kapatılmasın çünkü oradaki eşkiyalar bu sefer şehrin diğer taraflarına dağılacak bide onlarla uğraşacaz. En güzeli köprüde balık tutmayı paralı hale getirsinler saati 5 tl filan o zaman orası hemencecik boşalır.
Uluç Allah sana uzun ömürler versin hemi, orayı paralı yapınca bu şahıslar sanki orada kalacaklarmı , yine sağa sola dağılacaklarEmin arkadaşımın özellikle wc şeklinde kullanıyorlar sözüne katıyorum, resmen açık umumhaneye çevirmişler , keskin bir koku yayıyorlar, bırakın olta atmayı geçerken bile adamı bayıyor, üstüne üstelik hergün yüzlerce yabancı uyruklu insanların geçtiği ve resim çektirdiği bir nokta , alın size reklam.
Ya yazımı bitirmeden aklıma geldi de.. düşününce, yazınca bile sıkılıyorum o insanlar hakkında ve cevapla deyip geçiyorum.
Yaklaşık 12 yıldır köprüye balık tutmak amacı ile gitmiyorum. Bir eksikliğini görmediğim gibi stres atmak veya eğlenmek amacı ile gittiğimiz balık avında tansiyonumuz da tavan yapmıyor... Köprüde özellikle baba diye tabir edilen yerler ben bildim bileli zapt altında zaten. Tabiri caizse şarapçıların mekanı olmuş diyebiliriz. Burada amatör balık avına ters her durum mevcutur. Boy limiti, kilo limiti aşımı mı ararsınız, yasaklanmış balık satışı mı ararsınız fahiş fiyattan yem satışı mı ararsınız ( kanunen yaptırımı olmasa da ) her türlü rezalet mevcut. Kısacası benim açımdan gidilecek bir yer değil doğrusu. Tabi hiç boş kalmamasının, sürekli kalabalık olmasının da bir nedeni olmalı ama henüz çözebilmiş değilim. Ya işsiz güçsüz çok insan var ya da çok seviliyor oradaki hengame....
Oraya gidilmesinin bir çok sebebi var Sertan, mesala her bölgeden ulaşımı kolay olan bir yer olması, balık avı malzemelerini satan bir çok bayii nin orada olması, güncel olarak sürekli bilgi akımının olması, alanın düz ve yerleşime uygun olması vs . vs . yani sayılabilecek o kadar değişik sebep varki.
Anektod harika,tekrar tekrar okudum. Çok doğru tespitleri var......Bu yazıyı bizlerle paylaştığınız için sonsuz teşekkürler. Galata meselesini gelince,doğru söze ne denir??? Tepkinizde sonuna kadar haklısınız,duyarlılığınız için teşekkürler.Deveye sormuşlar neden boynun eğri diye? Bizim neremiz doğru ki???
Bence suç suçtur. Suçun büyüğü küçüğü olmaz.Bence fazla tahamül ediyoruz. Düşünün yolda giden bi kapkaççı cüzdanızı çalsa ? En fazla ne yapabilir? Gider hemen bankaları arar kartlarınızı kapatırsınız. Kimliğinizi gazeteye ilan verip yenisini çıkarttırısınız vs. vs. Olan deri cüzdana ve içerisindeki nakit paraya olur. Belki yanınızda otobüse bile binecek paranız olmaz. Çok can sıkıcı ve moral bozucu. Polise gider eşkal verirsiniz bi robot resim çizerler felan. ama hikayeden ibaretdir hepsi. Olan olmuştur zaten. Birde kıyıya 3-5 atıp birikim yaptığınız bankanın battığını yada hortumlandığını düşünün yada maaşınınızın tamamının gittiğini düşünün Her iki örnektde suç mevcutdur. her ikisindede polise gidersiniz belki ilk örnekteki kapkaççı bali yada tiner parası için madde bağımlılığından yapmıştır ayda açlıktan. Ama sonuçta polise suç duyurusunda bulunulmuştur. Siz suç duyurunda bulunmasınızda. Zaten kamu suçu işlendiğinden her ikisindede polise bildirilir. Ama ne yazıkki sahip çıkmamaız gerekn değerlere ne tarihi eser ne doğal güzelikler ne de doğal yaşamdaki yaban hayvanlara yapılan yağmalara karşı hiç kimse ses çıkarmıyor ve sahiplenmiyor.Küçük sömürücüler engelenemediği için büyüklerede birşey denilemiyor aksini düşünüce kıyıdaki oltacı emileri hedef gösteriyor böylede herkez kendi minaresine bir kılıf uyduruyor. sadece galata köprüsünde 50 kişi olduğunu düşünün 2 kiodan 100kg balık yapar. bukadar alığı küçükbir sandalı olan yada volici kayığı olan profesyonel balıkcıbile kolay kolay çıkartamaz. Ama galata köprüsü 50 kişi alıyormu ?