""Doğada birlikte yaşamak da vardır ama avlanmayı insan hakkı olarak görür.Güçlüyüm , öldürebilirim diye düşnür.Öldürme eylemi kadar öldürme şeklidir beni yaralayan.Bence ,bana doğrusu, tüfekle adam vuran dürüst bir saldırgan. Oysa tuzak kuran veya oltayla avlayan dürüst olmayan bir saldırgan. Bir yiyecek, bir balığın hasretle beklediği, hak ettiği bir şeydir.Balıkçı balığın bu hakkını oltayla uzatır balığa, önce kandırır sonra öldürür onu.Kimi ekmek parası için kimi stres atmak ,sinirlerini yatıştırmakiçin avlanır.kanca balığın boğazını yırtıp çıkarken sen sakinleşirsin. Balıklar kanmış,yenilmiş,yenmiş canlılardır. Olta ,bir geriye bir ileriye,kandırmaya müsait bir zikzak çizip havada ,biryanı kamış,bir yanı misina ,bir ucu denize değen bir V gibidir. Olta bir V'dir insan ile balık arasında ,lades kemiği gibi bir V, bir kandırma işareti."" Arkadaşlar bu yazı Üstün DÖKMEN'in Ladesçi adlı kitabından bir alıntıdır. yorumlarınızı bekliyorum.
Hiçbir saldırı adil ve hiçbir saldırgan da dürüst değildir! Bir balığın diğer bir balığı yiyebilmek için ağzının içindeki uzvunu kurt kılığına sokması gibi,her canlı bir yöntem edinmiştir kendine "lades" oyununda kazanan taraf olmak için. Her canlının bir silahı vardır insanoğlunun da...
İnsanların en önemli protein kaynaklarından biri ettir. Balık eti sindirimi en kolay vitamince en zengin ve lezzetli bir ettir. Vitamin A diğer hayvan etlerinde yoktur. Sonuçta insanoğlu kendisi için bu kadar değerli bir besin kaynağına duyarsız kalamaz. Bir şekilde elde etmelidir, yani avlamalı ya da üretmelidir. Oltayla avcılık, Üstün Hocamızın tabiriyle balığı kandırmak da balığı elde etmenin en masum yöntemlerinden biridir. Oltayla avlanmak balık neslini asla tehdit etmez.
En başa dönersek doğadaki herşey insanoğlu için yaratılmıştır.Yani biz balık için değil balık bizler için yartılmıştır.Yine de her canlının var olma amacının içinde bir değer görme hakkı vardır,terazinin dengesini bozmadıkça problem yok.Ama aşırı detaycı düşünürsek,yolda yürüyemeyiz bile(adım attığımızda adımlarımızın altında ezilen karıncaları gözönünde bulundurursak).Bunlar sadece benim şahsi fikrim.Saygıar......
doğru olan doğru olan balığı kandırmaktır zaten. balıkla insan arasındaki kurnazlık savaşı insana bu tutkuyu aşılayan. insanın gücünü göstermesi ise ... işte asıl vahşet burdadır. insan dünyadaki en güölü varlıktır. çünki aklı vardır. kocaman kocaman ağlar, dip trolleri yapabilir, balıkları hiç kandırmadan soylarını tüketebilir. üstün hocanınki biraaz şiiri düşünmek sanırım,
Varsın yaralasın Sayın Dökmen'i... Doğaya insani gözden bakanlar o kadar kanıma dokunuyor ki... Doğal hayat dışarıdan bakıldığında her ne kadar sakin ve huzurlu bir dünya gibi gözükse de aslında daimi savaşların ve acımasızlığın kol gezdiği bir yerdir. Bu insanlar belgesel izlerken çitanın önünden koşan ceylanın kurtulmasını isterler, katil balinalar fokları yiyince üzülürler. Maalesef doğada acımaya yer yoktur. Çitanın, kendisinin ve ailesinin yaşaması için 7 avdan birinde başarılı olması lazımdır, yoksa ölür. Katil balinalar yaşamını devam ettirebilmek için o foklara muhtaçtır. Ha, insan tarım ve hayvancılıkla avlanmadan yaşamını sürdürebiliyor. Avlanmaya ne gerek var diye düşünebilir kendisi. (Gerçi yazıdan anladığım kadarıyla avcılığa değil av şekline karşı) Av bizim genlerimizde bulunan bir iç güdümüz. Öldürmekle, yaralamakla stres atıyor olsak herhalde avlanmaya gitmez, boş zamanlarımızda tavuk keser, koyun boğazlardık. Benim görüşüm, insan doğadan ve avcılıktan koptukça doğayı anlayamayacak, ona daha çok zarar verecektir.
Doğa avcılar ve avlardan oluşan bir düzendir. Buna besin çemberi yada besin zinciri denir. Bu zincir en altta bitkisel organizmalar en üste insanın bulunduğu bir piramit oluşturur. Bu piramitin tabanından tavanına doğru üssel bir azalma vardır. Yani ot 1000 birim, ot yiyenler 100 birim, onlarla beslenenler de 10 birim olacak şekilde tepeye doğru giderek sivrilir. Dünyadaki tüm canlılar da bu piramitin tuğlalarıdır. Bir tuğlanın ekskliği küresel anlamda piramitin yıkılmasına yada zincirin kopmasına neden olmasa da spesifik olarak mutlaka bir başka türün kaybolmasına neden olur. Buna doğal yada İlahi denge diyebiliriz. İnsan balıkları avlayan avcılardan sadece biridir ve dünyadaki en büyük avcı olarak yaratılmıştır. Günümüzde avlanmaya ihtiyaç olup olmadığı haklı bir tartışma konusudur. Kirlilik ve doğal yaşam ortamlarını yok etme özelliği olmasa, insanın avcılığının doğal dengeye önemi bir zararı yoktur. Hatta bu avcılık miktarı dev gırgır ağlarıyla yapılan aşırı avcılık, trol ağlarıyla yapılan ziyankar avcılık olsa bile... Nihayet her avlanma yöntemi belli hedef türler için, belli yerlerde ve ancak belli zamanlarda kullanılabilir. Sucul ortamların her yeri avlanmaya uygun av sahası değildir. Balıkların çok az miktarı da olsa, denizlerde, göllerde ve nehirlerde kaçabilecek, sığınabilecek avlanması mükün olmayan sığınaklar bulabilir. Ama kirlilik ve diğer çevre katliamları öylemidir. Kirlenen suda üremek-yaşamak mümkün olmadığı gibi, ormanların kesilmesi, göllerin kuruması, nehirlerin akış rejiminin değiştirilmesi suda yaşayan canlıların tamamen yok olmasına neden olabilir. Yani kısaca; avcılığı kötülemeden önce, her ay marketten aldığımız 1 kutu tuz ruhu, 1 kutu kezzap, 1 kutu çamaşır suyu, 1 kutu kireç çözücü, 1 kutu yağ çözücü, 1 kutu bulaşık deterjanı, 1 kutu çamaşır deterjanı vs. vs. vs. nin nereye gittiğini düşünmek daha doğru bir yaklaşım olur.
Sayın Yakup Abi, Bencede konunun en önemli yerine değinmişsiniz...Asıl önemli olan sizin dediğiniz gibi çevrenin kirlenmesi ve insanların kullandığı tüm bu kimyasal atıkların bir gün inanılmaz seviyelere ulaşmasıdır.Tüm pislikler denizlere akıtılıyor.Bugün birçok konuda haber olan ve gereçkten üzülerek izlediğim.Karadenizin çöple nasıl kirletildiğidir.Yetkili bir kişinin şu açıklamalarıda çok üzücü:'Atıklar artık yüzeye değil,denizin daha derin noktalarına pompalanacaktır'.Keşeke o atıklar hiç pompalanmasa,keşke insanoğlu da doğadan olsa.Fakat bizler o en akıllı insanoğulları! O süper aklımızı maalesef bu güne kadar sadece YIKIMA kullandık.Aklımızın belkide küçük bir bölümünü yapıma ve korumaya kullansaydık bu güne kadar hiçbir canlının nesli tükenmezdi