İstanbuldan misafir gelen yeğenlerim uzun zamandır balığa çıkma konusunda ısrar ediyorlardı. Oğlumla da çok fırsat bulıp balığa çıkamamıştım. Bu Pazarı da onlara balık aşısı yapmaya ayıralım bakalım dedim ve ikindi gibi onlarla Denize hakeret ettik. Can yeleklerini giyerken denizde nasıl davranmaları gerektiğini, oltalar ve kancalardan nasıl korunacaklarını anlatıyordum. Av yerine vardığımızda Enes Abi'si yeğenim Kaan'a bende oğluma yardımda bulunmak üzere yerlerimizi aldık. Prensesimiz Ayça'nın pek oltayla işi yoktu. O zaten gezinti için yanımızdaydı. Bu av bizler de olta kullanmayacaktık. Durduğumuz ilk merada istavriti yakalamıştık. 2'li 3'lü derken doldurmalar da başlayınca bizim ufaklıklar artık zehirlenmiş oldular. Bizim için de unutulmaz güzellikte bir av günü oldu. Allah herkesin evladını bağışlasın. Herkese Rastgele. https://www.youtube.com/watch?v=HZGVjaXw2B4
Eline, emeğine, o baba yüreğine sağlık abim. Yeğenimin sevincini ben de duyumsadım, harika bir iş çıkarmış. Tebrik ederim. İşin heyecanından olsa gerek gözden kaçan bir konu var gubani. Şunu yeğenime öğret, iyice bellesin. Daha zevkli ve daha az yorucu av yapmasına ekstra katkı sağlar: Oltayı kavraması yanlış olmuş yeğenimin. Kamışın sapından tutarak baya bi zorlanmış. Zaten kendisi de dile getiriyor zorlandığını. Ağırlık merkezinden kavraması gerekiyordu malum. Kamış üzerindeki makara yuvasından yani.:thumb:
Tebrikler Ergin, güzel bir av günü olmuş. Çocukların mutluluğunu ve heyecanını izlemek bile yeterince mutlu edici. Kazasız belasız avlar dilerim.
Abim henüz başlarıydı ben de geç farkettim ve makinanın dibinden tutmasını söyledim. Yavaş yavaş öğrenecek kerata. Güzel dileklerin için de ayrıca teşekkür ederim. Sağlıcakla.