Merhaba arkadaşlar! Uzun zaman sonra yeni bir raporla aranızdayım. Forumda baya gelen ve gidenler olmuş izleyebildiğim kadarıyla. Aslında neredeyse haftada birkaç gün balığa çıksam da, raporlamaya fırsat olmuyor. Birçoğunuz gibi bu konuda bende de tembellik var. Neyse gelelim Alabalık avımıza... Geçen Çarşamba arkadaşlarla anlaşıp merada bulştuk. Hemen hemen herbirimzin ayrı ayrı hedefleri vardı. İki arkadaş (Alman asıllı Kazak-Ruslarından Eduard ve Alex) sazan ve yılanbalığı, ben ve diğer arkadaşlar (Güner abi ve kardeşi Gülen) kırmızı benekli sevdalısı olduğumuz için alabalığa yönelmiştik. Geçeyi merada geçireceğimiz için hazırlıkları ona göre yapmıştık. Benim meraya vardığım saat’te (19:45) arkadaşlar kampı kurmuşlar ve oltaların birkısmını suya salmışlardı. Yarısı yılanbalığı düzeneği ve diğer yarısı ise Sazan için salınmıştı. Alabalık avı atçek ve dropshot ile yapacaktık. Sağolsunlar yemeğe beni beklemişler ve geldiğimde hemen masa kuruldu ve acı tatlı aparativ türünde birşeyler atıştırdık. Ana menü’de ateş’te deniz levreği söz vermiştim arkadaşlara ve onu geceye bırakmıştık. Güner abi, ben gelesiye kadar 39’luk yakışıklı bir kırmızı benekliyi enselemişti. Aparativ den sonra onu da tereyağında kızartıp bir güzel yemek nasib oldu. Neyseki yemeğe kadar bıraz atçek yapmaya gitmiştim. Türlü türlü mepps’leri denesemde malesef iki küçük tatlısu levreği ve bir limitaltı kırmızı benekli de benim oltama takıldı ve o gün için onlarla yetinmek zorunda kaldım. Küçük oldukları için büyüsünler diye geri saldım. Karanlık kapaştı derken, birden bire suya bırakılan oltalardan birine takılı zil çalmaya başladı. Hemen oltaya koşan Güner abi, bir korkuyla oltayı sudan çekti. Bende olduğu gibi onda da yılan fobisi olduğunu biliyordum ve ilk kez sürüngen türü bir balık çekmişti sudan bende mesafemi koruyarak hem meraklı hemde korkulu bir şekilde izilyordum. Alışık olan Eduard hemen havluyu doladı yılanbalığına ve takılı olan kancayı çıkrdı, o arada da birkaç resim almış oldum. Gece uzun geçeceğe benziyodu. Oltalarda ses yok, karanlık kapaştı ve dolunay vardı. Karnımız da tekrar acıkmaya başlamışken, Doğadaki İnsan Serdar Kılıç’tan gördüğüm şekliyle evden getirdiğim levrekleri ağaçtan kestiğim bir dalçubuk arasına gererek ateşin önüne toprağa sabitledim. Bunu merada birkaç kez kırmızı benekli ile denediğim için tecrübeliydim. Levrekleri ateşin karşısında zaman zaman tereyağı ile besledim ve iyice kızarmasını bekledim. Arkadaşlar ilk kez bu yöntemle kızartılmış balık yiyebilmenin heycanı ile izlemeye geçtiler. Nitekim ilk levrek kızarmıştı ve hep beraber denedik. Lezetti anlatılacak gibi değildi. Geri kalan levrekleri de ateşte kızartıp afıyetle yedik. Gece uzundu, muhabbet bol. Oltalara fazla birşey takılmasa da keyfimiz yerindeydi. Ben sabah 3:30’da ayrıldım ve arkadaşları doğa ile başbaşa bıraktım. Hemfikir olduğumuz bir konu vardı. Ne kadar ayrı ırkdan ve ayrı memleketin insanı da olsak, Almanya’da yaşantı ancak bu şekliyle dayanılır ve katlanılır oluyordu!... NOT: ertesi gün 20 tane kırmızı benekli takıldı oltama. Limit üstü üç tanesini alıkoydum ve diğerlerini salıverdim. Oltaya takılıp kurtulanların hattı hesabı yoktu. Muhteşem bir av günü olmuştu benim için... https://www.youtube.com/watch?v=PKrdJzF8Bjg Nisan ayı ortalarında kardeşlerimle yaptığım avdan resimler...
Eyvallah abi, çok güzel bir gündü. Balıkların tadı hala damağamızda. Daha güzeli sizlere nasib olsun inşallah...
"Doğasıyla bütünleşmiş muhteşem bir yer." İmrendim, hem de çook. Yüreğine sağlık Sabri, nice gönül çelen günlere, nice dostluklara rastgelsin abicim. Ömürden geçen zamanı paranteze alıp durdurmanın imkanı bu olsa gerek.
Teşekkür ederim Nuri abi! Çözümleme güzel olmuş Allah hepimize daha güzel günler nasib eder inşallah.