Balık Dünyası Hikayeleri (1)

Konu, 'Av Hikayeleri' kısmında adx tarafından paylaşıldı.

  1. adx

    adx Adil

    Mesajlar:
    414
    Şehir:
    İSTANBUL
    Favori Kamış:
    Vega Potenza Supercore, Olympic Graphiteleader Argento Compatto
    Favori Makine:
    Daiwa Certate 3012H, Daiwa Emblem Pro 5500, Daiwa Tournament Surf 45QD (Favorim, ama bende yok)
    En İyi Avı:
    En iyi avı kaç kilo mu? Şaka mı bu? Çinekop, çinekop. Herhalde 70-100 gram arasıdır :-)
    [​IMG]

    -1-

    SPİNT'TEN SAHİLE DÖNÜŞ

    Uzun zaman sonra sahile gittim.
    Sahil boyunca balıkçılar var; ortalığa yayılmışlar, güneş gevşetmiş hepsini... ortalık sessiz.
    Biri diğerine "çay içelim mi diyor" ama kendisi de isteksiz, sıkıntıdan söylüyor bunu.
    "Çok içtik ya! Boşver" diyor öteki.

    Az sonra balık akını başlıyor; tek birisi sıkıntıdan olta atınca anlaşılıyor balığın başladığı.
    Taburelerde oturanlar, gevezelik yapanlar, dalıp gidenler hemen oltalarının başına koşuyor.
    Bekledikleri şenlik bu!
    Sahil boyunca istavritler olta boyunca dizilmiş çıkıyor, herkes neşeli; şakalaşmalar, gülüşmeler, takılmalar...
    Bir istavrit festivali...
    Sanki az önceki cenaze kaldırılmış, onun yerine hemen düğün dernek kurulmuş.

    Biraz sürüyor bu...
    Bir saat kadar sonra o balık akını da bitiyor; inci gerdanlık gibi gelen oltalarda artık ya bir ya iki istavrit var...
    Balıkçılar da birer ikişer iskemlelere, taburelere dönmeye başladı.
    Sahilde tavlalar şakırdıyor yine...
    Canlılık gelmiş insanlara. Az önceden kalma bir canlılık.

    -Çay içelim mi?
    -İçelim!


    Bu sefer içelim :)
    Şekerler kafa kafaya çarpışıp çaya düşüyor, kaşıklar bardakları neşeyle tıngırdatıyor.
    Sabahtan beri çay içip değişiklik olsun diye bu kez kahve isteyen birinin fincanından çıkan koku, meraklı minik bir cin gibi ortalığı şöyle bir dolaşıp fincana geri dönüyor.

    ***​


    [​IMG]

    Çay bahçesinde oturmuşum; uzaktan Derviş Usta'nın oltayı bir yere dayayıp bana doğru hızlı hızlı gelişini izliyorum.
    Daha yanıma varmadan başlıyor lafa...
    "Kusura bakma abi", diyor, "seni uzaktan gördüm, ama gelemedim; balık başlamıştı".

    Bu, balıkçılar arasındaki en geçerli gerekçedir :)
    Balık başlayınca kusura bakılmaz :)
    Balık başlayınca balık tutma hakkı kutsaldır :)
    Balık başlayınca o cıvarda kalp krizi geçirmeyin; ambulansa haber vermeyi herkes bir diğerine bırakabilir :)
    Balık başlayınca oradaki herkes haberleri izleyen babama dönüşür, herkes bana onu hatırlatır; ben çocukken haberler başladığında çıt çıkarmak yasaktı. O yumuşacık kalpli adam haberler başlayınca başka bir şeye dönüşürdü.
    Evde balık başlamış gibi olurdu :)


    "Nerelerdesin abi, özledik.." dedi Derviş Usta.

    Ellili yaşların sonlarında herhalde... yani benden on-on beş yaş büyük... buna rağmen bana "abi" diyerek beni mahcup ediyor.

    Eskiden demirciymiş, emekli olmuş.
    Asgari ücretten emekli olunca tabi eline bir şey geçmiyor; hem yoksul, hem de evde seksenli yaşlarda hasta bir anne var.
    Genç bir kızı da var Derviş Usta'nın; ama o yeni yeni kendini kurtarmaya başlıyor, henüz eve bir katkısı yok.

    İlk sohbetimizde bu işlerden anlarım diye bana sormuştu:
    -Kızım yüksek lisans yapmak istiyor, iyi bir şey bu değil mi?
    -İyi tabi Derviş Usta, yapsın mutlaka!
    -Sen yaptın mı yüksek lisans abi?
    -Çok şükür yaptım. :)


    [​IMG]

    ***​

    Derviş Usta sahile çok erken gelemiyor, çünkü o saatte otobüs yok.
    "Yahu senin oradan buraya en fazla 10 TL tutar, atla bir taksiye gel" demiştim bir keresinde.
    İşte gereksiz gevezelik diye buna denir.
    "Abi o benim için kolay değil" deyince utancımdan yerin dibine girdim.
    Bana mı kaldı akıl vermek?
    Bunu söylediğim için halen hatırladıkça kendime kızıp duruyorum.

    Taksiye verilecek 10 TL yok ama, Derviş Usta'da balık aşkı var; sabahları çok fark ediyorsa... balık sadece sabah çıkıyorsa... işte o günlerde sabah olmadan bir iki saat önce karanlıkta yola çıkıyor, yürümeye başlıyor.

    -Kurtuluş'tan buraya kadar yürüyor musun?
    -Yürüyorum abi, ne var bunda?


    ***​

    Derviş Usta ilkokul mezunu...
    Onunla tam burada tanıştık.
    İnternete ve kredi kartına çok uzak oldukları için ona ve o sahildeki bir kaç kişiye Çin'den örgü misina getirtmiştim.
    Maliyeti neyse o fiyata hesaplamıştım, amacım jest yapmaktı zaten.
    250 metre misina 16-17 TL'ye gelince Derviş Usta'nın yüzü ışımıştı.

    -Örgü misinadan memnun kaldın mı Derviş Usta?
    -Daha kullanmadım abi, onu spint (!) için aldım.
    -Niye sen spin'e gidiyor musun ki?

    ('Spin' sözcüğünü biraz üstüne bastırarak söylüyorum. Doğru söylenişini duysun da başka yerde mahcup olmasın istiyorum.)

    -Yok daha gitmedim abi, ama hep duyuyorum, herkes spint'e gidiyor :) , ben de gideyim diye aldım. Onu sonra kullanacağım. Asıl şok yapmak için ip ile klips ve fırdöndü ihtiyacım var. Burada üç-beş tane klipse 1 TL istiyor namussuzlar.
    -Git tabi spin'e! Çok keyiflidir. Klips de getirteyim mi sana ?
    -Getirir misin gerçekten?
    -Getirmez miyim Derviş Usta, getiririm tabi. :)
    -Allah senden razı olsun.

    Herkes aynı kulvarda koşmuyor, herkes aynı şansa sahip değil.
    Burada küçük jestler kendi boylarından çok daha büyük teşekkürlerle karşılanıyor.


    [​IMG]

    ***​

    Sahildekilerden biri üç ay geçtiği halde aldığı 450 metre ipin parasını vermedi.
    Çok mu kaybettim?
    Kaybettiğim para 30-35 TL cıvarında: Varsayalım ki bir esnaf lokantasında Derviş Usta'ya yemek ısmarladım.
    Aslında bunu varsayamayız.
    Çünkü çok ilginç bir şey var; sahildeki bu arkadaşlar bana pek para ödetmiyorlar.
    Benim sayemde ipten tasarruf edip sonra yaptıkları tasarruftan daha fazlasıyla bana çay ısmarlıyorlar.
    Onlar farkında değil, ama ben bunun farkındayım ve onları durduramıyorum; benden önce davranıyorlar.
    Onlar niye farkında değil? Çünkü umurlarında değil.
    Bir iki saat fazladan yürümekten ne çıkar :)
    Derviş Usta "para dediğin elinin kiri" demeye zenginlerden çok daha yakın.

    Derviş Usta'dan örnek verirken yanlış anlaşılmak istemiyorum. Çok yaygın olan "yoksul ama dürüst adam" imgesi yoksulluğu yüceltir; ama aslında yoksulluk mübarek bir şey değildir, yoksul olmak güzel de değildir.
    Yoksulluk seçilmez, başa gelir. Birinin başına geldiğinde o yine de o hayatın içinden bir güzellik çıkartıyorsa yüceltilmesi gereken yoksulluk değil, ondan güzellik çıkartan insan ruhudur.
    Üstelik başka bir şey daha var... Adile Naşit ile Münir Özkul'un yoksul ve mutlu ailesi kimseyi yanıltmasın; bizim kuşak çocukluğunu genellikle bu aile tipiyle özdeşleştirir. Oysa kendi yoksul çocukluğundan sadece güzellikleri hatırlayanlar, hatırlamak üzere sadece onları seçenler bizleriz.
    Çünkü hayata bir yerinden tutunmak gerekir ve zaten çocukluk nasıl olursa olsun güzeldir.
    Çocukluğumuzun güzelliği geçmişteki yoksulluğumuzu hiç de hak etmediği sevimli bir renge boyar.
    Filmler de buna destek verir, şarkılar, şiirler, hikayeler... hepsi. Çocukluğumuzdaki yoksulluğu çocukluğumuzdaki büyüklere sormak gerekir.



    [​IMG]

    ***​

    -Annen nasıl oldu Derviş Usta?
    -Nasıl olsun abi, bildiğin gibi... hasta... yapacak bir şey yok!

    Sonra o da beni sordu:
    -Neden çoktandır gelmiyorsun abi? Spint'e mi gidiyorsun?
    -Evet.

    Düzeltmekten vazgeçtim :)
    Düzeltmektense kendim de spint'e giderim daha iyi :)


    ***​

    Özlemişim bu sahili...
    Vedalaşıp ayrılıyorum oradan.
    Giderken arkama bakıyorum:
    Tuttuğu balıkları birine satmayı başaran Derviş Usta'nın keyfi yerinde.
    Yere çökmüş, -arkasında koca, masmavi bir deniz var- turuncu kovasının içindeki balıkları temizliyor ve etrafında kediler uçuşuyor :)
    Siyah, beyaz, sarı, tekir... on tane kadar kedi onun attığı balık artıklarını kapmak için zıplayıp duruyor. Seyirlik bir manzara bu! Giderken bu güzelliği biraz daha görmek için yavaşlıyorum.
    Muhabbetten öte köy yok.
    Özlediğim sahil ne ki!
    Bu işte!
    Bir kaç insan, bir kaç kare!
     
  2. Kaany

    Kaany Kaan

    Mesajlar:
    281
    Şehir:
    Ankara
    Favori Kamış:
    Remixon Funeden 1.98m
    Favori Makine:
    Abu Garcia Orra2 Winch
    En İyi Avı:
    8mm Blue Tiger Shrimp
    Elinize sağlık bir solukta okudum gerçekten :) devamı geldikçe ki sanırım gelecek "(1)" :) severek okuyacağım. Derviş Ustaya selamlar :)
     
  3. Lüfer Niyazi

    Lüfer Niyazi Kenan

    Yaş:
    39
    Mesajlar:
    31
    Şehir:
    İstanbul Gültepe
    Favori Kamış:
    okuma salina 3 parça
    Favori Makine:
    okuma avenger av-65b
    En İyi Avı:
    Lüfer
    Ne Güzel Ya.Ben Çok Seviyorum Böyle Kalender İnsanları.
    Gönlü Zengin Gözü Tok.
    Bir ALLAH Razı Olsun Der Beni Benden Alırlar.
    Desene Adil Abi,Derviş Usta Adını Yaşıyor. :)
    Ellerine Sağlık. Devamı Gelir İnşAllah.
     
  4. Emrecan Kaya

    Emrecan Kaya Emrecan Kaya

    Mesajlar:
    271
    Şehir:
    İstanbul/ İzmit
    Favori Kamış:
    Okuma Dead Ringer-258 12/45 - Okuma Salina Seaspin 240 10/40
    Favori Makine:
    Okuma Safina Pro sPa-25 - Okuma Ceymar 25
    Adil abi; sen sahili özlüyorsun, ortamı özlüyorsun. Ama sen bize bu güzel hikayeleri özletme. En yakın zamanda diğer seriyi bekliyor olacağımıza emin olmalısın.
     
  5. yhy

    yhy Yahya

    Mesajlar:
    188
    Şehir:
    Kocaeli
    Yemek sonrası,kahve eşliğinde, keyifle, bir solukta okudum.Eline ,emeğine,yüreğine sağlık Adil kardeşim,çok güzel olmuş.Yorumlara baktığımda,Sahile daha sık inmeni bekliyor olacağız...
     
  6. perfectstorm67

    perfectstorm67 Fatih

    Yaş:
    45
    Mesajlar:
    30
    Şehir:
    ZONGULDAK
    En İyi Avı:
    1280 gr. lüfer
    Elinize, emeğinize, yüreğinize sağlık. Harika bir hikaye olmuş. Kaleminize hakimiyetinize hayran kalmamak elde değil.O kadar iyi anlatmışsınız ki şuracıkta bizim mendereğe gitsem buluverecek gibiyim Derviş Ustayı.Devamı için bekletilmemek ümidiyle...
     
  7. İsmail70

    İsmail70 İsmail Önel

    Yaş:
    53
    Mesajlar:
    92
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Farketmez
    Favori Makine:
    Farketmez
    En İyi Avı:
    Palamut, 45 cm.
    Devamını bekliyoruz. Bu kadar hikaye bizi kesmez.
     
  8. adx

    adx Adil

    Mesajlar:
    414
    Şehir:
    İSTANBUL
    Favori Kamış:
    Vega Potenza Supercore, Olympic Graphiteleader Argento Compatto
    Favori Makine:
    Daiwa Certate 3012H, Daiwa Emblem Pro 5500, Daiwa Tournament Surf 45QD (Favorim, ama bende yok)
    En İyi Avı:
    En iyi avı kaç kilo mu? Şaka mı bu? Çinekop, çinekop. Herhalde 70-100 gram arasıdır :-)
    Kaan, Emrecan, Niyazi, Fatih, İsmail ve Yahya Bey... Güzel yorumlar için hepinize teşekkür ederim.
    :)
     
  9. volex21

    volex21 Volkan

    Mesajlar:
    6.735
    Şehir:
    İzmir
    Favori Kamış:
    Okuma V System 2.40 Lineaeffe Spirit Surf 3.90 (fiyat performans 9/10)
    Favori Makine:
    Spro Red Arc 20'lik (Fiyat/Performans : 8/10)
    En İyi Avı:
    Levrek (57 cm - 2.100 gr ) Sargoz (700 GR kadar) Palamut (40 cm üzeri), Lüfer 40 cm, Çipura 950 gr
    Hikayeleme bazında çok keyifli, okurken zevk veren bir yazı Adil abi. Keşke av güncelerini de bu tarz yazsan da okusak. :D Derviş ustaya sempati uyandıran yazı, balıkları satmasıyla sonlandı. :D

    Başka hikayelerini de merakla bekliyorum. :)
     
  10. Stolz

    Stolz Gürbüz

    Yaş:
    39
    Mesajlar:
    11
    Şehir:
    Antalya
    Ellerine, sözlerine, düşüncelerine sağlık Adil abi, mükemmel bir hikaye. İş yoğunluğu ve stresi ile boğuşurken biraz olsun gülümsettin ve içimizi ferahlattın.
    Balık Dünyası Hikayeleri(2)'de görüşmek dileğiyle!
     
  11. adx

    adx Adil

    Mesajlar:
    414
    Şehir:
    İSTANBUL
    Favori Kamış:
    Vega Potenza Supercore, Olympic Graphiteleader Argento Compatto
    Favori Makine:
    Daiwa Certate 3012H, Daiwa Emblem Pro 5500, Daiwa Tournament Surf 45QD (Favorim, ama bende yok)
    En İyi Avı:
    En iyi avı kaç kilo mu? Şaka mı bu? Çinekop, çinekop. Herhalde 70-100 gram arasıdır :-)
    Çok teşekkürler arkadaşlar.

    *Ama yakaladığı balıkları satıyor diye Derviş amcaya kızmayın; o onun için sadece bir sevda değil, aynı zamanda balık çok olduğunda açığını kapatma yolu. Geçen gün 3-4 kg istavrit yakalamıştı, kilosunu 15'ten almak istediler. "Satsam 20'den aşağı satmam" dedi, "ama zaten kayınvalidenin emri var, bugün balık istiyor, o yüzden satılık değil" dedi. Bir gün satar, öbür gün satmaz, ama hergün yakalamaya gelir.
    Bizdekinden çok daha çaresiz bir hastalık onunki... balık yokken de gelip dikiliyor oraya... hatta bazen oltası yanında olmadığı halde geliyor, yakalayanları seyrediyor, acemilere şunu şöyle yap, bunu böyle yap diyor. Öyle çok tanıdığım var, hepsi yoksul insanlar ve sevdalılar. Böyle bir hobi piyasası ortaya çıkmadan çok uzun zaman önceden beri varlar. Değişen dünyaya ayak uydurmaya çalışıyorlar ve inanın deniz, balık, doğa konusunda çok hassaslar.

    Volkan bu arada balıksız raporlarıma yaptığın göndermeyi görmezden geliyorum :) :)