Her yıl Kurban bayramlarında satılmak için getirilen ve bekletilen, kurbanlık hayvanların satıldığı bölgeden geçerken, hayvanlara verilen yemlerden dökülen taneler (yulaf, arpa, fi) bu yıl da, kenar köşede küme küme çıkmış, yerden yaklaşık 40 cm kadar büyümüşlerdi. Birden çocukluğum geldi aklıma; her birinden birer birer çektim, hangisinin içi “pipet” gibi delikse, ondan ağzımda 4-5 cm. koparıp bir ucunu ezerek, ezdiğim tarafı dudaklarımın arasında üflüyor ve bunlardan düdük yapıyordum. Sebo önde, ben arkada; düdüğü hem öttürüyor, hem birlikte yürüyorduk. Düdükten öyle garip, değişik sesler çıkıyordu ki, bazen Sebo ile birlikte katıla katıla gülüyorduk. Düşler ülkesinde, ikimizde çocuktuk bir zamanlar. İşte böyle, doğaçlama, düdükler yapar öttürürdük.. Hem öttürür, hem söylerdik. Şimdi her ikimizde kocaman adam olduk, çoluk çocuğa kardık! Ama halen içimizde yaşattığımız bir çocuk var bizim! Bazen bir yetişkin oluruz, bazen bir çocuk; yedisinde neysek 48-49 da da oyuz! Yine arkadaşız Sebo’yla, yine dostuz. Zaman zaman kavga ettiğimizde oldu, ama hiçbir zaman “Görürsün sen” demedik! Belki beş on dakika veya en fazla bir gün sürdü dargınlığımız. Haddimizi bildik, sevgimizi, saygımızı hiç kaybetmedik! Bizim düdüğümüz dudaklarımızın arasında ezilince ötmez olurdu. Düşler ülkesinden gerçek dünyaya geldiğimizde, baktık ki, kazın ayağı hiçte öyle değil; burada parası olanın düdüğü hep ötüyor! Ötüyor ama hiç güldürmüyor… Gülmüyoruz nedense?
Bostanlarda yetişen yeşil soğanların erkeklerinden koparır ince zarını açar bizde ondan düdük yapardık.. Ağzımızın içinde çocukluğumuzun nefesine harman olmuş soğan kokusu, gözümüz kır çiçekleri ve en kırmızı gelinciklerin arayışında.. Saol Talip abi, en kısa zamanda bir doğaçlama da ben yapayım kızlarımı yanıma alıp..
Benimde çocuklukta yaptığım bir düdük şekliydi bu.Hatırlattığın için tesekkürler. benimde en çok sevdiğim etkinlik uçurtma uçurmaktı. Hala balığa gidince baktım balık yok yada tavsadı hemen çaparı defterinden bir yaprak kopartır ve bir şeytan uçurtması yaparım ve takıveririm klipsin ucuna ve salarım kamışın ucundan iki maviligin arasına yer deniz, gök deniz mavi. O şeytan uçurtmasının kafa vuruşları adeta bir sargoz olur bir çupra olur göklerden gelen ondan sonra yatarım kayaların üstüne birtek uçurtmamı seyrederim aynı çocukluğumdaki görüntüdür bu 40sene geçmesine ramen değismeyen tek görüntüdür bu hafızamda bugün birebir görebildigim. masmavi gök ve pamuk görüntülü bulutlar ve şeytan uçurtmam. bunları tekrar hatırlattığın için tesekkür ederim dostum.
Evet o soğanlardan ben de çok düdük yaptım. Bence de, çocuklarımıza, çocukluğumuz da ki oyun kültürümüzden örnekler göstermeliyiz. Düdükleri öttürürken beni hatırlayın Selamlar... Yaptığımız uçurtmalar içinde "Şeytan uçurtması" en basidiydi. Yakınımızdaki tül fabrikasının çöpünden bulduğumuz ip makaraları ile bulutlara kadar salardık uçurtmamızı. Kimbilir, belki şeytanlarımız (!) buluşmuştur gök yüzünde. Kaybolmakta olan çocokluğumuzun oyunlarındandır şeytan uçurtması; bir çok çocuk bu uçurtmadan habersiz... Konuyu genişlettiğiniz için teşekkür ederim. Selamlar... Teşekkür ederim menopiko; hayatımızdan bir estantaneydi zaman zaman bunları dile getirmek lazım. Hatta çocuklarımıza tatillerde bir program içerisinde bildiğimiz tüm oyunları öğretmeliyiz. Selamlar...