3. Nükleer Santral İğneada'ya

Konu, 'Genel Konular' kısmında simendifer tarafından paylaşıldı.

  1. simendifer

    simendifer Sennur

    Mesajlar:
    9.177
    Şehir:
    İstanbul
    [​IMG]
    İğneada Langozu - Kırklareli

    Akkuyu ve Sinop'un ardından üçüncü nükleer santral için Trakya'da İğneada öne çıkıyor.

    ntvmsnbc ve Ajanslar
    Güncelleme: 09:59 TSİ 05 Nisan. 2011 Salı

    ANKARA - Mersin Akkuyu'ya yapılacak olan Türkiye'nin ilk nükleer santrali için Rusya ile anlaşma sağlayan Türkiye, halen Sinop'a yapılacak olan ikinci nükleer santral için müzakerelere devam ediyor.

    Japonya'da Mart ayının başlarında meydana gelen ve nükleer tesislere de zarar veren depremin ardından, Sinop'taki nükleer santral için yapılan görüşmeler hedeflendiği hızda ilerleyemedi.

    Akkuyu ve Sinop'a yapılacak olan nükleer santralin toplam kapasitesinin 10,000 MW düzeyinde olması bekleniyor.

    ==============-

    Nükleer santralin ne olduğunu ve çalışma şeklini bilmeyenler için küçük bir hatırlatma;

    Nükleer santral, bir veya daha fazla sayıda nükleer reaktörün yakıt olarak radyoaktif maddeleri kullanarak elektrik enerjisinin üretildiği tesistir. Radyoaktif maddeler kullanılmasından dolayı diğer santrallerden farklı ve daha sıkı güvenlik önlemlerini, teknolojileri içerisinde barındırır.

    Reaktörün kalbinde, elde edilen ısıl enerji suya aktarılır, su almış olduğu bu enerji sebebiyle faz değiştirir ve kızgın buhar haline dönüşür. Elde edilen bu buhar daha sonra elektrik jeneratörüne bağlı olan buhar türbinine verilir. Su buharı, türbin mili üzerinde bulunan türbin kanatları üzerinden geçerken daha önceden almış olduğu ısıl enerjiyi kullanarak, türbin milini döndürür. Bu mekanik dönme hareketi sonucunda alternatörlerde elektrik elde edilir. Jeneratörde oluşan elektrik ise iletim hatları denilen iletken teller ile kullanılacağı yere gönderilir. Türbinden çıkan, ısıl enerjisi yani sahip olduğu basınç ve sıcaklığı düşmüş olan buhar, tekrar kullanılmak üzere yoğuşturucuda (kondenser) yoğuşturulup su haline dönüştürüldükten sonra, tekrar reaktörün kalbine gönderilir. Yoğuşturucu da su buharının faz değişimini yapabilmek için çevrede bulunan deniz, göl gibi su kaynaklarını soğutucu olarak kullanır.

    ==============

    Hepinizin bildiği üzere, 1986 yılında, bir deneme için güvenlik sistemlerinin devre dışı bırakılması nedeni ile Çernobil nükleer kazası yaşanmıştı. Ülkemizde de bu kaza nedeni ile çok kişi kanserden öldü. Hala da aynı sebepten, kanser hastalığı ile savaşanlar var.

    Bundan bir iki hafta öncesinde de, yine bildiğiniz gibi Japonya'daki nükleer santralde patlama meydana gelmiş, sırasıyla tüm reaktörler patlamıştı. Şu anda, tüm dünya bu patlamanın yaratacağı korkutucu etkileri tartışıyor.

    Bu ikisinin dışında yaşananların sayısı da bir hayli çok ama bunlar en büyüklerinden olduğu için bu ikisini aldım.

    Şimdi bizim ülkemize de nükleer santraller kurulmaya çalışılıyor. Ülke ekonomisine ciddi getirileri olacağı düşünülen bu projelerin, aslında götüreceği çok daha fazla şey olacağının pek farkında değiliz. Herşeyden önce doğal kaynaklarımız, kurulduğu bakir yerlerdeki habitat mahvolacak. Bazıları kurulmalarına itiraz ederken, bazıları da neler yaşanacağının bilincinde olmadan, ekmek kapısı olarak görüyor.

    Amerika, bugün 104 nükleer santrale sahip. Bunlardan 22 tanesi kapalı durumda. Bir 23.'sü, yer altı kaynaklarına nükleer sızıntı yaptığı tespit edildiğinden kapatılma yolunda ancak henüz ABD buna yanaşmıyor.

    Bu işin ilk temsilcileri olan bu ülkeler dahi, henüz tam güvenlik sağlayamamış ve nükleer patlamalarla tüm dünyaya zarar verirken, bizim bu konuda tamamen acemi olan ülkemizde nükleer santral kurulmasının ne gibi facialar doğuracağını tahmin etmek zor değil.

    Biz henüz hızlı treni doğru düzgün çalıştıramıyor, metrobüslere uzay üssü gibi dönüş yolları yapmadan güzergah çizemiyoruz. Radyoaktiviteye LPG muamelesi yapabilen bir zihniyete sahibiz. Kaldı ki, nükleer santral içinde çalışacak olanlar nasıl olacak hiç bilemiyorum. "Gavur fazla koymuş" deyip, vanadaki bir civatayı bile sökebilecek tiniyette insanlarımız mevcut. Belki "yok artık, o kadar da değil. Nükleer santral içine de doğru düzgün, işi bilen birilerini koyacaklardır" diyebilirsiniz. Şöyle bir etrafımıza bakalım, bu tip konularda kim hangi işi biliyor görmek yeterli. Hızlı tren, metrobüs örneği de bunun için yeterli keza ama tabi daha zararsız.

    Uzun lafın kısası, bu değerlere sahip çıkmak zorundayız. Nükleer santral kurulacak alanlarda yatılıp kalkılır mı, başka protesto şekilleri mi denenir bilmiyorum ama halk olarak buna karşı çıkmak zorundayız. Kendimiz için değilse bile çocuklarımız için. Çünkü gün geçtikçe, onlar için çok daha fazla doğa katliamı yapıyoruz.!!!



    Not: Bursa-Kurşunlu Köyü'ne kurulacak olan termik santral çalışmaları da, ıhlamur ormanını yok etmek pahasına sessiz sedasız sürdürülüyor. Termik santrali yapacak olan firmanın sahibinin kim olduğunu da buradan yazmayayım, internetten bakıverin.
     
    Son düzenleme: 6 Nisan 2011
  2. ozan

    ozan Ozan

    Mesajlar:
    3.040
    Şehir:
    Antalya
    hayırlı olsun ozaman. ilkokulda okuma yazma öğrenmekle okur yazar olunmuyor demekki. okur olmak için okumak, yazar olmak için yazmak gerekiyor. okur yazarlığı ilkokulda öğrendiğinden ibaret olan bir halka böyle yedirirler nükleeer santrali tüp gaz kadar tehlikeli diye.

    Ama sormadan olmayacak, japonyadaki gibi bir durumda salacakları suyu hangi okyanusta seyreltecekler. marmara okyanusu mu - ege okyanusu mu ? ve okadar radyasyon bizim bu ufacık denizlerimizi ne yapar ?
     
  3. cyhnckr

    cyhnckr Ceyhun

    Mesajlar:
    3.058
    Şehir:
    ISTANBUL SARIYER
    Favori Kamış:
    Shimano Ultegra, Major Craft Solpara 275 50gr, Italcanna Jigging
    Favori Makine:
    Penn Affinity, Daiwa Emblem Pro 6000A, FinNor Marquesa 40II,Daiwa Exceler 4000HA,Daiwa Saltist 4500
    En İyi Avı:
    43cm palamut , 50cm Lüfer , 7,5kg Sarıkuyruk
    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=-57222

    http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=-61287

    İkitelli'deki olay Dünya'da ilktir. Santral veya herhangi bir nükleer faaliyette bulunmayan Türkiye, nükleer kaza ile tanıştı. Cem Yılmaz'ın espirilerini unutmayalım "adam radyasyondan koşarak kaçıyor". Bu ülkede, bu bilinçsiz toplumla, bilinçsiz yöneticilerle daha çok kaza görüceğiz. Ülkenin elektrik ihtiyacı olabilir ama tüm dünya nükleer santrallerini tekrar kontrol ederken hatta yeni santrallerin inşaatlarını durdururken bizim kalkıp nükleer santral yapmamız, "biz Türküz bize bir şey olmaz" mantığıyla hareket eden cahillerin doğaya, ülkemize ve geleceğimize verebilecekleri zararı gözönüne koymaktadır. Şuan Japonya'da radyasyonlu deniz sularının zorunlu olarak denize bırakılması bile deniz yaşamını nasıl etkileyecek ileride göreceğiz.
     
  4. tarcan

    tarcan ...

    Mesajlar:
    6.700
    Şehir:
    Hatay
    Favori Kamış:
    .
    Favori Makine:
    .
    En İyi Avı:
    Kefal 325 gram
    Buna karar verenlerin asıl amacı nedir acaba?

    - Ceplerini doldurmak diyeceğim ama kazanacakları parayı yiyecek bundan güzel memleket bulamazlar.

    - Vatan Millet sevdası diyeceğim ama Referandum yapmayıp Millete birşey sormadılar.

    - Hainlik diyeceğim ama neden yapsınlar ? Bu vatan bunlara daha ne yapsın . En yüksek mertebedeler.

    Peki neden en üst düzey Yetkili grubu Vatan topraklarının eşşiz güzelliklerini cehenneme çevirmek ister.?


    Sayın Siyasi büyüğüm Size soruyorum.

    Hangi amaçla bunu yapıyorsunuz.?
     
  5. Yakamoz

    Yakamoz MUSTAFA

    Mesajlar:
    880
    Şehir:
    İSTANBUL==TRABZON
    Favori Kamış:
    LINEAEFFE OYSTER CAST KAMIŞ 3.90
    Favori Makine:
    OKUMA TRAVERTINE TR55 MAKİNE
    En İyi Avı:
    DOSTLARIM
    Arkadaşlar güzelim memleketimizi kendi elimizle çöplüğe çeviriyoruz hep maddi hırs yüzünden
    Nükler yerine doğal kaynaklarımız olan rüzgarın güneşin değerlendirilmesi daha mantıklı olmazmı
    Konu ile ilgili bir kampanya linki veriyorum umarım faydası olur
    http://www.greenpeace.org/turkey/tr/
     
  6. barisozulu

    barisozulu Barış OZULU

    Yaş:
    45
    Mesajlar:
    592
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Kamış+Makine+ Misine+Fırdöndü+ İgne+Kurşun
    En İyi Avı:
    koca bi deniz yıldızı
    Önce elektrik mühendisiyim ve bitirme ödevimi bütün elektrik üretme yollarının kıyaslanması üzerine yaptığımı belirtmek isterim.
    Nükleer santrallerin tehlike ihtimallerini göz ardı etmek tamamen aptallık. Fakat elektrik enerjisinizn en ucuza elde edildiği yöntem bunuda belirtmek gerekir. En küçük hata payı yok mükemmel çalışmalısınız. Bunları zaten herkez biliyor. peki diğer elektrik üretme yöntemleri,
    1-) Hidroelektrik santraller: En verimli, yani elektriğin en ucuz elde edilebildiği 2. santral çeşidi.Çevreciler bunada karşı malum HES kurulan yerde doğa mahvoluyor, toprağın tuz ve diğer mineral oranlarını değiştirip toprağı verimsizleştiriyor, insanlar yurtlarından ediliyor ve binlerce dönüm verimli arazi su altına gömülüyor.
    2-) Termik santraller: Yakıt olarak kömür yada doğalgaz kullanılıyor. Çevre kirliliği hat safhada nitekim çevreciler bunada karşı. Ayrıca elektrik enerjisinin elde edilmesi pek ucuz olmuyor. Ülkemizde bu yollada elektrik elde ediliyor fakat pek tercih edilmiyor.
    3-) Güneş santralleri: Elektrik elde etmenin güzel yöntemlerinden biri. Kirlilik yok fakat küresel ısınmaya etkisi var. çevreciler kesin bir dille olmasada bunada karşı. Fakat bu denli büyük miktarlarda elektrik depolanamadığı için uygunsuz havalarda kaliteli dediğimiz enerji üretemiyor. Dolayısıyla 1 enerji kaynağımız olarak kullanılamaz.
    4-) Rüzgar ve santralleri: Elektrik elde etmenin en mükemmel yolu tabi doğaya verdiği zarar açısından. Nerdeyse 0 zarar. fakat o kadar pahalıya kuruluyorki astarı yüzünü geçiyor. Ve rüzgarsız havalarda elektrik üretemediği için 1. dereceden elektrik kaynağımız olamıyor. Dünyada bu yöntemi kullanan çok ülke var fakat hiçbirinin 1 kaynağı değil olamazda.
    5-) Nükleer santral: Elektriğin en ucuza ve en verimli elde edildiği yöntem. ve gelecekte tüm dünyanın elektrik sıkıntısını çözebilecek tek yöntem olarak düşünülüyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde bol miktarda var. Bulgaristanda bile var. Ama Başta dediğim gibi hata payı 0. Hata yaparsanız zararları katlanılamaz düzeyde. Ayrıca soğutma suyu küresel ısınmaya da katkıda bulunuyor.

    Şimdi ortada bu durum var. Elektrik olmadan yaşamamız imkansız bununda farkındayız, o zaman ne yapmalıyız. Ben fikir belirtmiyorum nükleer santrale taraftarıda değilim ama nükleer santrale karşı çıkanlar bu soruna çözüm üretmeliler. Çünkü hemen yanı başımızdaki Bulgaristan veya Rusya dan elektrik ihrac etmek bizim için acınası bir durum.

    Elimden geldiği ve bilgilerimin yettiği kadar kısa ve açıklayıcı yazmaya çalıştım. Şimdi yorumlarınızı bekliyorum.
     
  7. simendifer

    simendifer Sennur

    Mesajlar:
    9.177
    Şehir:
    İstanbul
    Şu an dünya üzerinde pek çok nükleer santral bulunsa da, ABD ve Avrupa ülkeleri, çok göz önünde tutmayarak hidrojenden elde edilecek elektrik enerjisinin peşinde. Depolanabilir, taşınabilir, nakledilebilir olması ve elde edilebileceği pek çok hammaddesi olması nedeniyle de, yine bu ülkeler tarafından, hem elektrik hem de yakıt anlamında geleceğin enerji kaynağı olarak görülüyor. Edindiğim bilgilere göre, hidrojenin depolanmasında sodyum bor hidrür tanklarının kullanılması en sağlıklı yöntem. Dünya çapında, bor rezervlerinin %65'ini elimizde bulunduruyoruz ve bu da depolama açısından, herkesten fazla ülkemizde yeri olacağının göstergesi. Üstelik hidrojenden elektrik enerjisi elde edilirken, çevreye zarar da verilmeyecek. Bence nükleer santraller yerine, hidrojen kaynaklı elektrik üretimi için çalışmalar yapılsa daha iyi olur diye düşünüyorum. İşin uzmanı değilim elbette ama kar-zarar tablosu yapınca, elde edilecekler kısmı artı bakiye veriyor gibi.
     
  8. ugur58

    ugur58 UGUR

    Mesajlar:
    160
    Şehir:
    istanbul/beylikdüzü
    En İyi Avı:
    1.5 kilo mırmır.sıra lüferde...
    aynen sana katılıyorum.malesef durum bu.her ne kadar bir yanlışla çevreyi yok etsede özel mühendislerin ve bilgisayarların sayesinde bence büyük doğal afetler olmadığı sürece en güçlü ve en temiz enerji.ama gerçek şuki teknoloji ilerledikce doğaya zarar vericez ve bunun önüne geçmek imkansız gibi bir şey.ee teknolojisizde olmuyor:S vede her teknoloji aletinin muhakkak yararı olduğu gibi zararınında olduğunu unutmayalım.mesela cep telefonu ne kadar yararlı olsada kanser yapdığı riski göz ardı etmemek lazım bunlar en ama en basit örnekler.tek yapılması gereken en üst düzeyde mühendisler yetişdirmek.bide şu var mesela dünyanın en fazla bor rezervine sahibiz ee buda radyoaktif madde bunu kullanmıycakmıyız, kullanıcaz ve oluşan artık maddelerde doğaya zarar vercek.gönül isderdiki doğa bundan 1000 yıl öncesi gibi hep kalsın ama malesef bu imkansız hele her gün artan nufusu düşünürsek malesef teknolojisiz olmaz diye düşünüyorum.şuan kullandığımız elektirik
    ( termik santraller vb..) de bir yere kadar.hayatta risksiz şey yokdur.şuan kullandığımız enerjide doğayı mahvediyor.hadi biz toplum olarak elektrik vebenzeri çevreye zarar verecek şeylerden vazgeçelim o zaman.hiç bir fabrika çalışmasın hiç bir eşya almayalım,bir çok yiyecek olmuycak ve ülke ekonomisine 5 kuruş girmiycek, kendi silahlarımızı üretmiycez, taşıtlardan vazgeçecez,doğalgaz olmuycak, evlerimiz ısınmıycak ve benzeri...yapılcaksa ya bu yapılcak yada doğaya zarar vericez.ha bunları biz yapsak bile diğer ülkeler her türlü teknolojiyi kullanacakdır.bu yüzden ben destekliyorum .bunlar sadece benim düşüncem.insanoğlu varolduğu sürece dünya yok olacak.bu kaçınılmaz bir son.farkındaysanız nasa yeni yaşanacak dünyalar arıyolar onlarda bu dünyanın yaşanamıycak bir yer olcağını biliyorlar...bu sebeble yöneticilerin hiçbir suçu yokdur.tek isdenilen toplumumuzun daha üst teknolojilerle daha rahat yaşamasını sağlamakdır.bunu her milletin yöneticileri isder.bende olsam bende toplumum için en iyisini isderim.allah göstermesin bir savaş oldumu nolcak dışa bağımlılık yüzünden sap gibi ortada kalırız.her şey toplumumuz için.0 risk diye bir şey duymadım duyan varmı? daha bir çok şey eklemek isderdim de yoruldum.bunlar sadece benim düşüncem yorumlarınızı bekliyorum sevgili dostlarım.
     
  9. barisozulu

    barisozulu Barış OZULU

    Yaş:
    45
    Mesajlar:
    592
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Kamış+Makine+ Misine+Fırdöndü+ İgne+Kurşun
    En İyi Avı:
    koca bi deniz yıldızı
    Bu tarz çalışmalar sürekli yapılıyor. Ve böyle bir çözüm üretildiği anda dünyanın kurtuluşu olacağı kesin ama şimdilik sadece çalışma aşamasında. Bulunana kadar böyle idare edelim deniliyorsa amenna.
     
  10. kassarulu

    kassarulu İbrahim

    Mesajlar:
    50
    Şehir:
    Sakarya
    Favori Kamış:
    Captain 1500 Camelon
    Favori Makine:
    Okuma
    En İyi Avı:
    Sazan 5 kg, kefal 3kg
    Sonuna kadar katılıyorum .
     
  11. murat41

    murat41

    Mesajlar:
    1.231
    Şehir:
    kocaeli-izmit
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    vatoz 46,7 kg
    çok haklısınız aynı şekilde düşünüyorum
    olaylara birde sırf mualefet şeklinde yaklaşmamak gerekir yapıcı olmakta fayda var ülkemizde bu işin uzmanlarıda çok ben inanıyorumki heryönü hesaplanıp karar verilmiş ona göre hareket ediliyordur bütün yapılanlar ülkemizin daha rahat yaşaması için yapıldığına inanıyorum ..
     
  12. simendifer

    simendifer Sennur

    Mesajlar:
    9.177
    Şehir:
    İstanbul
    Düşüncelerinizin bir kısmında haklısınız. Bir kısmı demeyelim de hatta, benzer düşüncelerden sebep haklısınız diyeyim (bence tabi, farklı düşünenler olabilir.) Ancak bu ülkenin kalkınması nükleer santrallerden sağlanacak diye bir durum söz konusu değil. Şayet bunca verimli toprakta tarımdan, hayvancılıktan, tekstilden, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde denizcilikten kalkınamıyor, nükleer santralden medet umuyorsak vay halimize. Yöneticiler her zaman en iyisini mi ister? Sanırım ister evet ama bizim gibi hali hazırda dışa güdümlü ülkelerde, artık bizi yönetenlerin iyi istekleri değil, başkalarının ne istediği önem taşımaya başlar. Başkaları da bizim için pek iyi şeyler istemiyor malumunuz. "Bugün bir savaş olsa..." diye başlamışsınız ama nükleer santrale gelene kadar, bugün bir savaş olsa, bahsini ettiğiniz o teknolojiyi kullanacak insanlara ekmek yedirmek için buğdayımız bile yok. ;) Yani biz zaten hali hazırda, dediğiniz anlamda ortada kalmış durumdayız.

    Hidrojen kullanımı ile ilgili olarak şunu söyleyebilirim. Dünyada enerji kaynağı olarak kullanılabilecek en zararsız maddeden söz ediyoruz. Onlar da zarar verir diyorsunuz ya, buna istinaden söylüyorum. Dediğiniz gibi şimdi kullandıklarımız da zarar vermiyor değil ve mutlaka hidrojen kullanımının aşamalarında da zararlı durumlar ortaya çıkacaktır ama nükleer santral kadar çevreye zararlı ve tek hamlede yok edici olmayacaktır. Kaldı ki, ülkemiz ne yazık ki bu konularda çok ama çok bilgisiz.

    Barış arkadaşımız hidrojen kullanımı ile ilgili olarak çalışma aşamasında demiş ama benim asıl söylemek istediğim de buydu. Bu çalışmalara yön veren, bu çalışmaları hızlandıran bir ülke olacaksa, bu ilk işte biz olmalıyız. Nükleer santrallerle uğraşacağımıza, elimizdeki bol kaynakları nasıl kullanacağımıza kafa yorup, bu ilki biz gerçekleştirmeliyiz. Ki bunca zamandan sonra artık birileri de bizden bir şeyler alsın. Bir şeylerin teknolojisini de biz öğretelim artık. Yoksa bugün nükleer santral kurup, yarın elimizdekini göremediğimiz için bu teknolojiyi de dışarıdan alacaksak, hiçbir anlamı yok. Doğamızı, bakir beldelerimizi yok etmemiş, çocuklarımızı da zehirlememiş oluruz. Nükleer santrallere, bu konunun bu kadar cahili ve aynı zamanda vurdumduymaz, kaderci bir durumdayken, sonuna kadar karşıyım.

    Dönelim kendi kaynaklarımıza,
    sonra demeyelim "millet gidiyor aya, biz burda kaldık yaya". ;):)
     
    Son düzenleme: 6 Nisan 2011
  13. pitbull

    pitbull Furkan Güner

    Mesajlar:
    1.212
    Şehir:
    Ankara
    Favori Kamış:
    Shimano Alivio BX 2.70- Shimano Alivio BX 1.65
    Favori Makine:
    Shimano Catana 4000 RB- Okuma Pro SPA 25
    En İyi Avı:
    Turna-52cm
    Cahillikten başka birşey değil.. Tamam mükemmel bir elektrik sağlıyor ancak getirisi ile götürüsü arasında dağlar kadar fark var.. En ufak bir patlamada yıllarca izi kalacak etkiler bırakacak. Ayrıca açık hedef, bir savaş çıksa ilk hedef orası.. Japonya haftalardır tehlikeden kurtulabilmiş değil dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olmasına rağmen; peki biz nasıl başa çıkacağız, daha madenlerde güvenliği sağlayamıyoruz.

    Bu güzelim ülkeyi mahvetmek için ellerinden geleni yapıyorlar, tebrikler..! Allah sonumuzu hayretsin.
     
  14. barisozulu

    barisozulu Barış OZULU

    Yaş:
    45
    Mesajlar:
    592
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Kamış+Makine+ Misine+Fırdöndü+ İgne+Kurşun
    En İyi Avı:
    koca bi deniz yıldızı
    Cahillik olarak görmemek gerek sadece tercih diyelim doğru olur yanlış olur. Malum japonya da 55 tane var ondan adamlar cahilmi yani. Bunun yanında dünyanın süper gücü Amerikada 104, Çinde 11, Fransa da 59, Rusya da 31, Bulgaristanda 2 (ki biz Bulgaristandan elektrik alıyorduk) ve bence dünyanın yaşam standardı en yüksek ülkesi olan Kanada da 18 adet var. Bunun yanında fizibilitesi yapılmış ve inşa edilecek nükleer santralleri saymıyorum bile. Ama bu en uygun seçim olduğunu göstermez tabiki. Ülkelerin şartlarına göre tercihleridir gelişme politikalarıdır.
     
  15. m-a-v-i

    m-a-v-i Yasin

    Mesajlar:
    1.153
    Şehir:
    İstanbul
    Burada o görüşü ya da bunu savunmaktan ziyade, konuyu ve altındaki mesajları okuduğumda ilk aklıma gelen şeyi samimiyetle paylaşmak isterim. Yılları tam olarak hatırlamasam da, şu an Türkiye'den geçen petrol boru hattı, doğal gaz boru hattı vs. vs. gibi hatlar üzerine, o zamanlar tartışmalar almış başını gitmişken, bunları savunanlar bu hatların ülkemizde oluşturacağı katma değeri konuşuyor, petrolü, gazı daha ucuza alacağımızı söylüyor, ülke ekonomisine de çok büyük katkıları olacağını anlatıyorlardı. (Bu süreçteki bir sürü yolsuzluk vs. iddialarını falan es geçiyorum konu dışı zaten) Aklıma ilk gelen şey bu oldu. Bugünkü durum zaten ortada, dünyanın en pahalı petrol ürünlerini yine biz satın alıyoruz. Ülke ekonomisine olan katkısından çok zararı olduğunu öğreniyoruz bu günlerde. Zira yapılan anlaşmalar sayesinde, ihtiyacımızın üzerinde olan ürünü dahi almak zorundayız gibi şeyler olduğu söyleniyor. Ayrıca, dışa bağımlılık da cabası. Adam canı sıkılır ya da kendi ihtiyaç duyarsa, hatların vanasını kapatabiliyor. Çevreye verdiği zarar ve geçtiği yerlerde km.’lerce ekime açık arazinin atıl durması da ayrı bir konu. Bunun gibi daha pek çok örnek de saymak mümkün.

    Nükleer santraller, istenirse en son, en gelişmiş teknoloji ile kurulsun, insan faktörü kesinlikle göz ardı edilemez. Planlayan, programlayan, bazı kısımları yönetecek-kontrol edecek olan yine insandır ve insanlar hata yaparlar. Kaldı ki, arkadaşlarımız da bahsetmişler, radyoaktiviteyi tüp gazla eşit tutan zihinler, son derece ciddi bir konu olan nükleer santral kurmaktan söz ederken, sağlıklı adımlar atılamayacağı, bu işi yapmak için doğru kişilerin seçilemeyeceği açıkça ortadadır. Hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir iş için, birilerinin yeterli bilgiye sahip olup olmadığı konusunda fikir sahibi olunamaz. Bir nükleer santralin patlaması ya da sızıntı yapması, maden işçilerinin ölümüne “kader” demekten öte bir şeydir. Barış arkadaşımızın söz ettiği tüm enerji üretim yöntemleri, ister yansın, ister yıkılsın, olacak olan o anlık felaketle başa çıkmak olacaktır, ki bunların hepsi (felaket bölgesinde yaşamını yitirenler hariç) tekrar yerine konabilir. Ama bir nükleer sızıntı ya da patlama halinde, sadece o anki felaketle uğraşılmayacak, onlarca belki yüzlerce yıl patlamanın etkisi altında kalan alan kullanım dışı kalacak, orada hiçbir şey yetişmeyecek, hiçbir canlı yaşayamayacaktır. Bu kaza, onlarca yıl, çevresindeki tüm canlıların yaşamını da sağlıksız bir şekilde etkileyecektir (insanlarda kanser v.b. hastalıklar, tüm canlılarda radyasyona bağlı hastalıklar, üreme fonksiyonlarında kayıplar ve daha pek çok şey). Ya da gayet güzel çalışıyor diyelim, bu durumda bile çevresindeki doğal yaşamı zerresine kadar yok edecektir.

    Arkadaşım mevcut durumu güzelce aktarmış, saydıklarının dışında bir diğerini de ben eklemiş olayım. Tabi bu, işin biraz da siyasi boyutuna giriyor. Nükleer enerjiyi savunanların argümanlarından biri de dışa bağımlılığın ortadan kalkacağı yönünde (aynı şey boru hatlar için de söylenmişti hafızam beni yanılmıyorsa), ancak ben buna inanmıyorum. Nedenine gelince; her ne kadar bu konu hakkında cahil olsam da, bu enerjinin elde edilmesinde kullanılan maddelerin sınırlı olduğu ortada ve bunların kontrolü de bildiğim kadarı ile uluslararası atom enerjisi kurumunda ( bu kurumu tam olarak kim kontrol ediyor bilmiyorum ;) ) Yani sonuç olarak kullanılacak hammaddenin kontrolü bizde değil, dolayısıyla bu söylem bana gerçekçi gelmiyor.

    Kısaca; her getirinin bir götürüsü olur kabilinden söylemler, inanın benim açımdan kabak tadı veriyor artık. İnsanlara sıtmayı gösterip ölüme razı etmek, belli ki işe yarıyor. Ama kendi adıma şunu söylemek istiyorum ki, ben "hes"lerle, nükleerle yaşamak, çocuklarıma bunları miras diye bırakmak istemiyorum. İleride yaşanamayacak bir dünyada, cam fanuslar içerisinde değil elektrik, çocuğum bir fanustan ötekine ışınlansa ne olur? Bir derenin kenarında, ağaçların gölgesinde, derenin serinliği ve kuş sesleri ile huzuru ve yaşamın ne olduğunu hissetmedikten sonra, ben elektriği ne yapayım? Çocuğum ne yapsın?

    Enerji, güvenlik, teknoloji v.s., elbette hepsi çok önemli ama hiçbiri insan yaşamından daha önemli değil.
     
    Son düzenleme: 6 Nisan 2011
  16. modena

    modena

    Mesajlar:
    1.911
    çernobil faciası olduğunda ve sonrasında trabzon da yaşıyordum...bu facia sonrasında radrasyon yüklü yağmur bulutları tepemize indi...oda yetmedi radrasyonlu fındıkları sütleri biz okul öğrencilerine verdiler beslenme diye...:)

    sonrasında özellikle doğu karadeniz hattı başta olmak üzere tüm bölgede birinci cilt kanseri tüm çeşitleri patladı...

    ve bu soruna bende maruz kaldım...cildimde nedeni belli olmayan bir alerjik reaksiyon türedi...çok testlere girmeme rağmen nedeni bir türlü çözülemedi...uzun yıllardır bu çılgın sorunla mücadele etmek durumunda kaldım...cildimde gırla kırmızı noktalar...

    neyse lafı uzatmayayım...

    bize bir fil yetmez...varsa ''dahası'' alalım demiş nasrettin hoca...:rolleyes:
     
  17. kilicbey

    kilicbey İsmail Kiliç

    Yaş:
    54
    Mesajlar:
    1.719
    Şehir:
    İSTANBUL
    En İyi Avı:
    MIRMIr. 1.5 Kg LEVREK2 Kg Köpekbalığı 1 metre.
    Daha vahim olan bir şey daha oldu Ermenistandaki nükleer kazadan hemen sonra, nemi;Çernobile bağımlı olarak elektirik alan tüm şehirler elektriksiz kalınca kışları ısınabilmek için çevrelerinde ne kadar ağaç varsa hepsini kesip doğradılar, yani koca koca ormanları kesip çırılçıplak bir çöle çevirdiler, onlara bu yaptıkları katliam için kızmıyorum, çünlü nihayetinde onlarda insan ve bir şekilde ısınmaları gerekiyordu.Bu da insanoğlunun kendi eliyle yaptığı bir çevre katliamıydı, bakın facianın daha ne yan etkileri varmış.
     
  18. kilicbey

    kilicbey İsmail Kiliç

    Yaş:
    54
    Mesajlar:
    1.719
    Şehir:
    İSTANBUL
    En İyi Avı:
    MIRMIr. 1.5 Kg LEVREK2 Kg Köpekbalığı 1 metre.
    Yıllardır yerin altından gelecek felaketin stresini yaşarken, şimdide üstten gelecek hemde kendi ellerimizle felaketleri çağırıyoruz, Hiç bir derdin dermansız olduğunu sanmıyorum, her derdin muhakkak altarnatifli tedavi sistemleri mevcuttur,illaki nükleer diye bir kanun yok kardeşim.
     
  19. yolcu42

    yolcu42 Yakup IŞIK

    Mesajlar:
    200
    Şehir:
    konya bozkır
    En İyi Avı:
    11,5 kg aynalı sazan
    Arkadaşlar dünyada nükleer güce sahip bir çok ülke var. Bu ülkeler binlerce silah denemesi yaptı halende yapmaya devam ediyorlar. Nükleer santrallerdeki kazalar bu nükleer denemelerin yanında devede kulak kalır. Bu ülkelerin yaptığı nükleer silah denemeleri doğaya hiçbir koruma olmaksızın yayıldı ve yayılmayada devam ediyor. Bu ülkelerin zararlarını zaten bütün dünya insanları çekiyor. Üç tarafımızı çeviren ülkelerin bazıları zaten nükleer enerjiyi kullanıyor.
    Başkalarının riskine katlanıyorsak bizim kullanmamızda bir sakınca görmüyorum. Eğer bütün dünya bu enerjiyi kullanmayacaksa insanlık için bizde kullanmayalım. Ama çevremizdeki ülkeler bile kullanıyor bizde onların risklerine isteğimiz dışında ortak oluyoruz. Zaten risk altındayız. Bütün dünya insanları az veya çok radyasyona maruz kalıyor. Neden biz kullanmayalım?
     
    Son düzenleme: 7 Nisan 2011
  20. skymount

    skymount Nuri ERTİK

    Yaş:
    52
    Mesajlar:
    899
    Şehir:
    Eskişehir
    Favori Kamış:
    Dam Spezipower 180
    Favori Makine:
    Abu Garcia 100U
    En İyi Avı:
    Yayın,35 kg.,Aras
    Eskiden tasarruf vardı.
    Hatlardan kaynaklanan kayıplar?
    Irakın kuzeyine neredeyse bedavaya verilen elektrik...
    Kaçak kullanım ve bu kaçak kullanım nedeniyle aşırı tüketim?
    Alım garantili, üretmediği halde parası ödenen elektrik işletmelerinin maliyetlere etkisi ve bu engellemenin neden olduğu yatırım yoksunluğu?
    Peki tüm bunları olumlayınca ihtiyaç olan elektrik?
    Ufacık derelere bile Alım garantili HES yaptırmak ve bir de riski bilinen üstelik ESKİ TEKNOLOJİLİ nükleer santral yapmak?
    Bunların mantıklı bir açıklaması var mıdır ki?
    (Not: Nükleer santral, adam gibi teknolojiyle ve Bilimsel olarak yapılacak olsa Belki üzerinde düşünülebilir,tartışılabilir, tabii ki bilimsel olarak ama şu anki halde ben bunun doğru mantık olduğunu göremiyorum)