Geçen yıl 29 Ekim CUMHURİYET bayramında, Çoluk çocuk arabaya atladığımız gibi soluğu boğazda almış ve kutlamalara katılmıştık. Her yer havai fişek gösterileri ile aydınlatılmış ellerimizde Türk bayrakları ile binlerce insan seli ile yollarda konvoy oluşturmuştuk. Biz Türkler milli duygularımız kabardığında, içimiz içimize sığmıyor ve bir çağlayan gibi taşıyoruz. Kurtuluş savaşında; En modern silahlar ile donatılmış düşman askeri; yoksul, yorgun fakat kaybedecek bir şeyi kalmamış Türk ordusu karşısında; İç Anadolu’dan İzmir’e kadar tabana kuvvet kaçmış ve telef olmuştur! Bu milli duyguların kaynağı Mustafa Kemal Atatürk; bezmiş, sinmiş, sindirilmiş bir halkın içine umut ışığı olarak doğmuş ve uyuyan devi uyandırmıştır! *Dağ başını duman almış Gümüş dere durmaz akar Güneş ufuktan şimdi doğar Yürüyelim arkadaşlar Sesimizi yer, gök, su dinlesin Sert adımlarla her yer inlesin Bu gök, deniz nerede var Nerede bu dağlar taşlar Bu ağaçlar güzel kuşlar Yürüyelim arkadaşlar Sesimizi yer, gök, su dinlesin Sert adımlarla her yer inlesin Dağlar taşlar güzel kuşlar Ya bu insanlar insanlar Güneş ufuktan bir gün doğar Yürüyelim arkadaşlar Sesimizi yer, gök, su dinlesin Sert adımlarla her yer inlesin Önce evimizin penceresine Bayrağımızı astık. Sonra, bu sene değişik bir şey yapalım dedik. Sevgili Can Dündar’ın bugün (29 Ekim 2008) gösterime giren filmi “Mustafa” yı seyretmeye gittik. Ancak, akşam 19.00, 21.00 matinesine en arka sırada yer bulabildik. Filmin başlamasına tam iki buçuk saat vardı. Semtimizdeki Armoni parkta çocukları lunaparka götürüp gondola bindirdik. Tek tek alış veriş mağazalarını dolaşıp beğendiğimiz tüm eşyaları en alta saklamaya ve krizden sonra gelip almaya karar verdik. Bir mağazanın içinde ses sistemlerini ve LSD ekran televizyonların karşısında oturup bedava film seyrederken sistemin fiyatını görünce kafamı vuracak yer aradım! Fiyatlar bu kadar çabuk düşer mi yahu? Bu güzelim set benim TV nin nerdeyse yarı fiyatı. Bilgisayarlar da aynı. Hem daha özellikli, hem benim aldığımdan çok daha ucuz! Olacak şey değil. Ya cep telefonlarına ne demeli 1996 senesinde 1000 mark’a aldığım ikinci el telefonun (Takoz) özelliğinden çok daha fazla özelliği olan telefonlar 60–70 YTL. İki sene önce 410 YTL ye aldığım dijital fotoğraf makinemi ise artık tezgâhlarda bulmak olanaksız! Benzinciler eşantiyon veriyorlar. 6–7 ay önce 1 GB hafıza kartı hediyeli 119 YTL fiyatı vardı. (Ben 256 MB hafıza kartına 60 kusur YTL ödemiştim!) Yazın 450 YTL olan dijital fotoğraf makineleri şimdi 200–250 arası. Şimdilik değiştirmeyeceğim çok affedersiniz kendimi 2 ay sonra aptal gibi hissetmek istemiyorum. Son olarak yiyecek bir şeyler alıp karnımızı doyurduk ( Simit, gazoz, tatlı çörek, üstüne dondurma böö) Çocuğunuz yanınızdaysa olacak o kadar. Efendim vakit geldi. Şahane geniş koltuklara oturduk ve film başladı. “Mustafa” Duvardaki bir tuvalin içinden çıkarak önce kargaları kovaladı, sonra kendine kalacak bir çardak, mekân, yuva yapmaya başladı! Yaklaşık iki saat bu güzel filmi ailece izledik. Bana sorarsanız film başlangıç olarak (!) güzel olmuş ve herkesin bu filmi izlemesini öneriyorum. Fakat Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatmak için iki saat yetmez! Sevgili Can Dündar’ı ve filmde emeği geçen herkesi kutluyor başarılarının devamını diliyorum. Filmi izlerken hanım ile göz göze geldiğimizde her ikimizin de gözleri ıslaktı. Birbirimize gülümseyerek geçmişte böyle bir lidere sahip olduğumuz için mutluyduk, gururluyduk. Bu filmlerin devamlı olmasını istiyoruz. Filmde; “Atatürk” bir şiirin satır aralarına ”Beni unutmayın” demiş! Bende diyorum ki, Atam sen rahat ol, biz seni hiç unutmayacağız ve unutturmaya çalışanlara rövanşı vermeyeceğiz! Onlar, nasıl bir gaflete düştüklerinin farkında değil! **“ Selanik’te 1881’de doğan bu yavru, aradan 57 yıl gibi çok kısa zaman içinde, Fırtınaların, ateşlerin, ölümlerin içinden geçerek Ankara’da, yalnız kendi vatanının değil, bütün dünyanın da sadık hizmetkârı olarak huzura kavuştu. Bugün ne isek, neyimiz varsa, hür vatandaşlar, şerefli insanlar olarak dolaşıyorsak, bağımsız bir devlet kurmuşsak, vicdanımızı taassubun pençesinden kurtarmışsak, hepsini, hepsini o kısa ömürlü faniye borçluyuz. Dahası var: ne zaman başımız sıkışsa, hemen Anıttepe’den başını kaldırdı; tıpkı Büyük taarruz öncesi olduğu gibi, hedefimizi gösterdi. Kendi ifadesi ile naçiz bedeni hiç şüphesiz toprak oldu; ama barışçı fikirleri ile birleştirici düşünceleri ile barış, birlik ve istiklal uğrundaki savaşçılığı ile her zaman içimizde yaşayacak o adam, Shakspeare’in kelimeleri ile “Erkek bir insandı. Onu, her hali ile bütün dünyaya örnek diye gösterin. Onun gibi birini, bir daha görmeyeceğim.” *Ali Ulvi ELÖVE **Hitabet N. Muallimoğlu M.Talip Girgin Tüm yazdıklarım! (Milliyet blog) Resim:www.engellilergazetesi.com
Talip abi ellerine sağlık. Güzel bir anlatım ve güzel bir konu. Teşekkürler. Ata'mızı hiçbir zaman unutmayacağız ve diğerlerininde untmasına izin vermeyeceğiz.
Talip Bey filmi henüz izlemediğim için bu konudaki yorumlarınızı üzülerek cevapsız bırakıyorum. Fakat anlatımdaki akıcılığınız ve Atatürk sevginizden dolayı gurur duyduğumu söylemek istiyorum. Çünkü ne yazık ki artık insanlarımızın açık açık Mustafa Kemal Atatürk hakkında konuşmaktan, hatta adını bile anmaktan korkar oldukları bu dönemde, sizin sesinizi duymak sönmemiş ümitlerimi daha da bir alevlendirdi. Teşekkür ederim. Biz varız, arkamızdan çocuklarımız var ve onların çocukları da olacak. Dediğiniz gibi şu anda gaflet ve delalete düşmüş olanlar bunun vebalini ömürleri boyunca taşıyacaklar! Değerli bir paylaşım, tekrar tekrar teşekkürler NOT: Sitemizde açtığım Cumhuriyet Bayramı kutlama konusuna, 17000 küsur üyesi olan bir platformda bakınız kaç kişi mesaj yazmış http://www.balikavi.net/forum/showthread.php?t=23411&page=3!!!
Talip abi paylaşımınız için teşekkürler. Cumhuriyetimizin kurucusunu sayenizde burada anmış olmamızdan mutluyum. Atamızın bize mirası olan fikirlerini, fikri ve vicdani olarak kabullenmiş biri olarak bugün izlediğim "Mustafa" filminin iyiniyeti üzerine bazı kuşkularım oluştu. Filmin bir döneminde Atamızın çaresizce, sıkıntılı bir psikolajiyle kendisiyle buhranlı çatışması işlenmiş. Özellikle çözümü içki masasında bulduğu gibi bir betimleme yapılmış olması kanımca doğru değil. Her nekadar Atamızın "bizde insanız" gibi diyaloglarına yer vererek bu betimlemeye zemin hazırlanmış olsada Mustafa bu millet için sıradan bir insan değildir. Onun kanımca "beni hatırlayanız" sözü filimde çaresiz, hatta unutulma korkusunu sürekli yaşayan rahatsız bir insan gibi işlenmiş olması beni rahatsız etti. Oysa "beni hatırlatyınız" demeci bu anlama indirgenmemeliydi. Orada kastettiği fikirleri, amacına savaştığı değerlerdir. Bu konular gibi din konusunda da ve bazı başka konularda övgülerin yanında kuşku doğurabilecek konular işlenmiş. Kısacası filmin iyi niyetinin tartışmaya açık olduğu kanısındayım. Her nekadar Can Dündar'ın Gölgedekilr ve Köy Enstitüleri kitaplarını severek okumuş olsamda bu filmin iyi niyetten yoksun olduğu yada kaş yaparken göz çıkarttığı kanısındayım. Saygılarımla.
Teşekkür ederim Ali kardeşim; sevgi ve saygılarımla... Sağ ol Acar kardeşim. Ne zahmetlerle sahip olduğumuz ve atalarımızdan bize miras kalan bu Vatan’ı asla sahipsiz bırakmayacağız. Önemli olan çizginin doğru tarafında doğru insanlar ile bu mücadeleyi vermek. Doğru insanlar Vatanını, milletini seven ve koşar adımlarla ileriye, Atatürk'ün işaret ettiği gibi geriye bakmadan ilerleyenlerdir. Dini kendi çıkarları için istismar edenlere karşı çıktığımız gibi Atatürk'ü de, her önüne gelenin anlatamayacağı bir gerçektir. Atatürk ve din üzerinden para kazanmak için çırpınanları lanetliyorum ( son günlerde bunun çok örneğini gördük. Fakat Can Dündar’ın bu filmi bunun için yaptığını sanmıyorum) Aklı belinden aşağı çalışan, şöhrete veya tribün desteğine ihtiyaç duyan bir takım dinci veya Atatürkçü geçinen insanların (!) yazdıklarına aldırmayın onlar zavallılardır. Mecnundurlar. Bu ahlaksız insanların sosyalleşmesi için değil onların bu toplumun huzurunu bozmasından korktuğum için Her zaman bunlarla mücadele etmeyi kendime görev bilmişimdir. Saygılarımla… Sevgili Sevil Kurtoğlu önce “Cumhuriyet bayramı” ile ilgili yazdığınız sayfayı ben de yeni fark ettim. Sizi buradan kutlarım. Şahsıma yazdığınız övgü dolu sözler için de ayrıca teşekkür ederim. Ben kendi işimin çırağı, kalfası, ustası ve patronu olduğum için işten arta kalan zamanlarda fırsat buldukça her konuda yazmaya çalışırım. Ben bunu 1980 li yıllardan beri amatörce yapıyorum. Kitaplığımda daha sayfası açılmamış, alınış tarihini unuttuğum kitaplarım var. Kitap okumak için fazla vaktim de olmuyor. Fakat internet ortamında yaptığım araştırmalar ve okuduğum sayfalar ile yaklaşık her gün normal kalınlıkta bir kitap okumuş kadar oluyorum. Daha önce yazdığım bir yorum ile devam etmek istiyorum. Efendim, dünya bir yana, Atatürk bir yana! Bizlerde bir zamanlar çocuktuk. Daha ilkokul yıllarında Mustafa kemal’in, çocukluğunda tarlalarından kargaları kovaladığını biliyorduk! Sonra bu çocuğun büyüyüp; Birinci dünya harbinde mağlup duruma düşen ve 2 milyon 40 bin kişilik Türk ordusundan geri kalan 25.280 kişilik ordusuyla, vatansever halkı; kadını, kızı, bıyıkları çıkmamış askerleri ile ihtiyarı, genci; düşmanı önüne katıp kargalar gibi vatanımızdan kovduğunu biliyoruz. Bütün dünya bu kahraman Türk’e saygı duyarken bunu görüp muhakeme edemeyecek kadar gaflet içinde olanlara acıyorum. “ Ne mutlu Türk’üm diyene, ne mutlu Atatürk’ü sevmesini bilene!” Eşim, çocuklarım ve ben, sizin gibi Cumhuriyetimizin koruyucularından olmaktan gurur duyuyorum. Saygılarımla… Sevgili Hasancan kardeşim tespitlerin çok doğru. Dikkat ederseniz yazımın o kısmında “Bana sorarsanız film başlangıç olarak (!) güzel olmuş” cümlesinde bir ikaz vardı. Aslında bu ünlem orada bir takım olayların tartışılabileceği anlamındaydı. Can Dündar’ iyi bir gazeteci iyi bir yazar olabilir ama hata yapmayacak anlamına gelmez. Bunun kendisi tarafından açıklanacağını umut ediyorum. Olaylara herkesin bir bakış açısı vardır. Atatürk’ün tekrar gündeme gelmesi ve onun hayatının zorlukları, hafızalarda tekrar güncellenmesi çok olumlu olmuştur. Bize bu gün içinde bulunduğumuz ortamı anlamakta çok faydası olacaktır. Bizi silkeleyecek kendimize gelmemizi sağlayacaktır. Filmin son 15 dakikasının altında, aşırı muhafazakâr kesimin diline pelesenk olmuş Atatürk içkicidir, hovardadır siz onu ilah gibi görüyor ve ona puta tapar gibi tapıyorsunuz söz ve iftiralarına karşı; hayır Atatürk’te bizim gibi bir insandı. Evet, içiyor olabilir, âşıkta olabilir, dansta edebilir ama o’ halkın içinden biri olduğu için, biz onu bu haliyle seviyoruz. “Mustafa Kemal” bu vatanı düşmanlardan kurtarıp bize emanet etti. mesajı da olabilir! Atatürk’ün bütün hukuku Fikriye Hanım ve Latife hanım ile sınırlı! Oysa bu gün Hüseyin Üzülmez denen sapık adamın 23 yaşında karısı bilmem kaç yaşında sevgilisi 14 yaşında da taciz ettiği zavallı bir çocuk vardır! Atatürk’ün ifna ettiği halifeliğin haremliklerindeki hatunların sayısını bilen var mı? Osmanlının gücünü inkâr etmek haksızlık ve hatta ayinlik olur fakat Osmanlının çöküşünün altındaki gerçeklerin altında yatan ( Hüseyin Üzülmezin istediği gibi!) aşk meşk değilmidir? Baltacı ve Katarina’yı ne çabuk unuttular. Ya elinde kardeş öldürme rekorunu bulunduran III. Mehmed’i. Tam 19 kardeşini ve bir oğlunu öldüren zürt padişahı! Halifeliğin peşinde koşanlar lale devri çocukları, hareminde üç beş cariyeleri olsun isteyenler midir? Hayır, beyni yıkanmış bizim insanlarımızdır. Elbet onlarda bir gün gerçeği göreceklerdir. Herkes birbirine saygılı olsun bu “Vatan” hepimizin. Dostu düşmanı lütfen iyi seçelim! Bu ülke ne zorluklarla kazanıldı bunun için şehit olanların kabrini karartmayalım. Sevgili kardeşim bu sözlerim ortaya, yanlış ifade kullandıysam tüm arkadaşlardan özür dilerim. Sevgi ve saygılarımla... (Biz Can Dündar’dan Daha iyisini yapmak için yarış yapmalıyız)