Bu çağrı hepimizin Bizler dünyamızın, ülkemizin, İstanbul’un geleceği olan ormanlarımızı, su havzalarımızı, gözünü para hırsı bürümüş rant canavarlarına yağmalatmamakta kararlı, onurlu istanbul halkıyız. . bizler bunca işsizliğe yoksulluğa rağmen on yıllardır çalışarak elde ettiğimiz evlerimizden kapı dışarı edilmek istenen barınma hakkı mağdurlarıyız. bizler bu halkın, bu toprakların mimarları, mühendisleri, plancıları, bilim insanlarıyız. ve duymayan kulaklar duysun diye bir kez daha haykırıyoruz! 3. köprü projesi doğaya, çevreye ve insanca yaşama karşı işlenecek bir cinayettir. bir alternatif var. o da gitmek mi dersin! İstanbul halkı ve bu kentin mimarları, mühendisleri, akademisyenleri olarak gerçek bir çözüm için alternatifimiz var. yapılması gereken sağlıklı ve güvenli toplu ulaşımı tüm alanlarda (demiryolu, denizyolu, karayolu) yaygınlaştırmak ve ucuzlatmak, özel otomobil kullanımını caydırıcı önlemler almaktır. Biz yola çıktık! bu kentin gerçek sahipleri olarak 11 ekim’de binlerce istanbul’lu beşiktaş’tayız Geleceğimiz için tüm istanbul halkını 11 ekim pazar günü saat 13.00’da beşiktaş’a çağırıyoruz. üçüncü köprü yerine yaşam platformu Bu katılıma kulak verin arkadaşlar, Bizler bu konularda ses çıkarmadıkça, bir etki ortaya koymakdıkça Onlar bu işin çok kolay olacağını düşünecekler ve istedikleri yerde istedikleri işi yapacaklar, Eğer 3. köprü yapılacak olursa Köprü ulaşımı var denilerek buradaki bütün arazilere konut yapılarak, köprünün yapmış olduğu etkinin yüzlerce katı fazlası çevreye zarar verilecek. Araziler orman arazisi kapsamını değiştirdiği iddia edilerek bir çok orman kesilecek istanbul rant kapısı olarak görülmesin artık bitti istanbul yarınlarda birşeylerin var olabilmesini istemenin bugünlerde atılacak ciddi adımlara ihtiyacı var. Bugün bu insanlığın yaşadığı sorunlar içinde en önemli sorun bilinçsizlik, benmerkezcilliğin verdiği vurdumduymazlık ve ekonomik sıkıntıların bu gibi çevresel konuları düşünmeye mahal vermemesindendir. Ancak her bilinçli insan; burada bulunmanın denizdeki ufak bir damla kadar bir tesiri olduğunu düşünse bile, damlaların da denizi oluşturduğunu unutmamak gerek. Sağlıcakla kalın
Sevgili Bünyamin kardeşim, Duyarsız, tepkisiz toplum olmanın acılarını ülkemiz, taşıyla toprağıyla,insanıyla, hayvanıyla,deniziyle,gölüyle, ormanıyla yıllardır çekiyor ve görünen o ki çekmeye de devam edecek. İstanbul'a ister boğaza,ister başka yere köprü yapmanın getireceği sorunları ortadan kaldırabilmek veya azaltabilmek çok köklü, radikal tedbirlerle mümkün. Bu da bazı güç kullanımının uygulanması demek. Bu güçlerden en basiti ve uygulanabilir olanı yasal tedbirler olması gerekirken, bunun olmaması için karşı tedbirler zaten uygulanmakta. Tabii ne demek istediğimi sorarsan açıklamayacağım. Çünkü tamamen siyeset içerikli ve bu sitede olmaması gereken bir durum. İstanbul üzerindeki düşüncelere gelince; 10-15 yıl sonra kent nüfusunun 20-25 milyon civarıne çıkacağı düşünülüyormuş. İstanbul'un kaldırabileceği nüfus ise 35 milyon olarak baz alınıyor. Şimdi buna göre düşünüldüğünde acaba İstanbul'un bu nüfüsu barındırabilme ve ulaşım ihtiyacının karşılanabilmesi için Mimar ve Mühendislerimiz nasıl bir çalışma yaptılar ve bunu halka anlatabildiler mi? Şunun için soruyorum. 11 Ekim Pazar günü bu tepkisel toplantı çağrısı yapanların yukarıda çizdiğim çerçevede karşı önerileri nedir? Ne kadar zamanda uygulabilir? İstanbul'un bu hale gelmesinde Mimar ve Mühendisler neler yapmamışlardır? Mesela imar durumu yüzde 6 veya 10-15 olan yerlere yüzde 85'lik projeler yapmayı kabul etmemişler midir? Diyeceksin ki '' İzin verenler suçlu değil mi?'' Evet izin verenler siyasi organlar seçimle bu güce sahip olanlar izin veriyorlar. Onlar seçimle gelip gidiyorlar. Acaba bu ülkenin mimar ve mühendisleri ''Bizim projelerimiz yasalara aykırı uygulanamaz'' diye tepkilerini ortaya koyabilseler ve bu projelere imza koymasalardı bugün bu durumda olurmuyduk? Hepimiz suçluyuz. Araba kullandırmayı önleyici tedbirler önerisi şu an için ancak ''Espri'' oalarak alınabilir. Halka hertürlü tedbiri aldıktan sonra bunu sunabilirsiniz. Bakın 20-25 kilometrelik Kartal-Kadıköy metro hattının yapımı kaç yıl sürüyor. Bu bitince o hat üzerinde araba kullanılmayacak mı? Köprüyü ben de en az sizin kadar istemiyorum. Çünkü zararının neler olacağını çok iyi biliyorum. Ancak kent tıkanmış durumda. Bu ülkede gerçekten var olan ama sesini duyuramayan bilim adamlarının sanayileşmeyi İstanbul ve Kocaeli bölgesinden uzaklaştıracak, kaldıracak önerilerine hangi kurum ve kuruluşlar sahip çıktı ki? Karadeniz sahil yolunun da sakıncaları zamanında ortaya kondu. Sonra neler oldu? Peki şimdi vatandaş ne diyor? Daha fazla uzatmak istemiyorum. Her türlü tepkinin gösterilmesi gerektiğini ama mutlaka sağlam ve uygulanabilir önerilerimiz de olması gerektiğini düşünüyorum. Saygılar, sevgiler..
İnsanoğluna hizmet için ne güzel köprü yapılıyor. Bunun neresinde kötülük var anlayamıyorum. Birinci ve ikinci köprüyü eleştiren insanlarda vardı. Şimdi ne güzel kullanıyorlar. Bu üçüncü köprüyü eleştiren insanlara bakın yarın diğer insanlardan daha çok kullanacaklardır.
Köprü yapılsın ama köprü ayaklarının olduğu bölgeler ve bağlantı yollarının çevreleri sit alanı ilan edilsin,kesinlikle imara açılmasın.Bu alanlar yeşil alan,koruluk olsun.Sahile yakın kısımlara parklar yapılsın.İspark denen değnekçi zihniyet buralara araçlarıyla gelen insanları soymasın. Bir taşla iki kuş vurulup,buradaki rant dedikodularının direk önüne geçilmiş olur. Gönlüm bundan yana ama soyguncuların gözleri buranın üzerinde umarım bu yazdıklarımın tersi olmaz.
Çetin Bey gerekli yazıyı yazmış ancak bir iki kelime de ben yazayım. Sorun 1.2.3.4.5. köprünün yapılması değil. Sorun bu köprülerin yapıldıktan sonra köprü güzergahlarının üzerinde bulunan arazilerin zamanla imara açılarak buradaki doğal yapının yok edilmesidir.
Rant düzeninin içinde mimarlar mühendisler hiçbir şey yapamazlar. Onlar ancak şirketinin çıkarlarını düşünmek zorundadırlar. Bilim adamlarının söyledikleri bilimsel verilerin yaptırım gücü yoktur. Çünkü rant düzeninin yaptırım gücü bilimsel izahların yaptırım gücünden her zaman çok daha etkili olmuştur. Önemli olan artık halkın STK lara üye olup bu şekilde sesini duyurabilme yoluna gitmesidir. Mühim olan STK ları etkin hale getirmektir. http://www.balikavi.net/forum/showthread.php?t=27677"]STK daha önceden de konu başlığı altında yukarı kinkte verdiğim Türkiyedeki çevreci STK lar bazen toplu hareket edebilmeliler. Bu seslerini duyurma işlevini görsel yayın organlarıyla da destekleyerek çok daha etkin bir konuma gelirler. Kitlesel tepkiler olmazsa, doğrular sadece kağıt üzerinde kalır. Biz nasıl bir toplum olursak başımıza öyle insanlar gelir. Başımızdaki insanlara çok fazla şey söylemeye gerek yok öncelikle kendimizi biraz yoklayalım çok şeyler değişecektir. Halkın geçilmez bir kale olduğunu yönetimler hissedebilmeliler. yoksa değişen bir şey olmayacaktır
bence istanbulun nufusu hiçte fazla degil köprüde sonderece gerekli hatta 4.5. köprülerin tüpgeçitlerin yapılması lazım ki yaşam dahada kolaylaşsın ha tabiki yeşillik dogal yaşam korunsun bunu herkes ister sanfrancisco gibi 7 milyon nufuslu bir şehirde bile 4 tane köprü varsa istanbul 3. köprü için geç bile kalmıştır... asıl benim bogazda ve sahillerde görmek istedigim parklar ve bahçeler 3 5 zenginin parselledigi sahil şeridi degi.l gelin bu konuyu tartışalım yeniköy ve vaniköyde sahilde mi yürüyorum mahalle arasında mı belli degil nasıl denizi görecek bu millet... tabi bununda çaresi var o villaların önlerine dökeceksin molozu dolduracaksın denizi park bahçe yapacan kalantorların villalar parkın arkasında kalacak bak nasıl güzel sahil şeridi oluyor ozaman bogazda yak mangalını tut balıgını topunu oyna çoluk cocuk eglensin işte
5712 km2 yüzölçümü olan İstanbul'un en iyimser tahminle 15.000.000 nüfusu olduğunu düşünürsek, km2 başına 2600 kişi düşen bir şehrin nüfusu "hiçte fazla değil" nasıl oluyor. Kıyı kesiminden Tuzladan Silivriye kadar dolmuş olan bir şehir nasıl oluyor nüfusu fazla değil bu dediğim bölgeler hemen hemen İstanbul'un bir ucundan diğer ucu sayılır. İstanbul'un nüfusu fazla hemde çok çok fazla Türkiye'de bir yerden yol geçeceği duyulsa, orada rant sektörü devreye girer. köprünün yapılması demek o bölgeye konutlar işmerkezleri yapılacağı anlamına gelir. Asıl çözüm; raylı sistemlerin bölgesel hatlarının genişlemesi ve şu anda da bu yapılmakta İstanbul'a 3.4.5. köprü demek, köprüye yakın bütün arazilerin konut yapımı anlamına gelir yapılması düşünülen 3.4.5. köprüler sadece yapıldığı gibi kalsa sorun yok ancak 5-10 sene içinde bu bölge imara açılırsa bölge tanınmayacak hale gelecek sorun burada.
Arkadaşlar bana kalırsa 3. ncü köprü demek Anadoludan İstanbula yeni göç dalgası demek , yeni göç dalgası demek zaten kalabalık olan bu coğrafyanın yeni yerleşim alanlarına ihtiyaç duyacak olması demek , buda yeni çevre katliamları ve felaketleri demek , bırakın bu felaketleri dahada vahim bir durum söz konusu SUUUUUUUUU. İstanbulun su tutma kapasitesi zaten mevcut nüfusu zar zor karşılıyor ,bunun üzerine yeni nüfusu katın eeeee bu gelecek olanlara nereden su bulunacak , basit mevcut su paylaşılacak , peki kime yetecek , hiç kimseye yetmez o zaman ne lazım , baraj , hadi canım onu nerede yapacaksın , İstanbulda dağmı varmıki iki yaka arasına duvar çekip baraj yapasın, varsayalım böyle bir yer var , peki o barajı dolduracak dere, nehir hani nerede, sözün özü yavaş yavaş tası tarağı toplayın ve İstanbulu terk edin demektir.
