Bugün Hürriyet yazarı Mehmet Yılmaz'ın yazısı cok hoşuma gitti sizle paylaşmak istedim.. 400 kiloluk Lambuka! İNSANLARIN hayal dünyalarının genişliğine bayılıyorum. Ya da "avcı palavracılığına" mı demeliydim? Cennet vatanımızın güneyinde, sakin bir koyda, bir masanın etrafında dört "balıkçı" olarak oturuyoruz. Balıkçılığımız artık balığı pişmiş olarak tabakta görmekten ibaret ama olsun. Eski balıkçılık öykülerimizi anlatırken hayatımda duyduğum en iyi avcı palavrası, gözlerimin fal taşı gibi açılmasına neden oluyor. Bir arkadaşımız tam 400 kilo bir "lambuka"yı gözleriyle gördüğünü söylüyor. "O gördüğün Moby Dick olmalı" diye takılıyoruz. Lambuka, güney Egede çokça rastlayabileceğiniz bir balık. Belki de balık cinsleri arasında en aptal olanı. Onu avlayabilmeniz için teknede oturduğunuz yerden bir oltayı havada sallamanız yeterli oluyor. Oltayı görünce "avcıya zahmet olmasın" diye kaldırıp kendisini teknenin güvertesine atıyor çünkü. Başarabilse, direkt tavaya da atlar ama o kadar zıplayamıyor tabii. Temizlemesi ise ayrı bir dert! Tekneyle Domuz Adasından Göceke, oradan Sarsalaya kadar gidip geliyoruz ama bir tek balık bulabilirsen, bul bakalım. Herkes farkında ama kimse açıkça söylemeye itiraf edemiyor ama cennet koylarımız birer birer "ölü denize" dönüşüyor. İçinde yüzdükleri suya sintine basanlar mı ararsınız, teknelerinin çöpünü boca edenler mi? Hepsi var. Olmayan şey ise bu tür kapalı koyları denetim altına alacak, kirletene unutamayacağı cezaları yazacak bir otorite. Böyle giderse yakın bir gelecekte bırakın balık bulmayı, o koylarda yüzebilmek bile sorun olacak. Çevre Bakanı ise elinde ses ölçüm cihazıyla Sortie ve Reinanın önünde, içine gazetecileri, televizyoncuları doldurduğu bir tekneyle tur atıyor. Türkiyenin en önemli çevre sorunu bu iki gece kulübü imiş gibi!
Ne olucak bizim halimiz demekten kendimi alamıyorum. İnşallah bu güne kadar yaşanmayan ,görülmeyen cevre koruma hassasiyetini en kısa zamanda,en çabuk yoldan oluşturururz.Çok kısa zamanımız var.Hatta zaman yok eksiye gidiyoruz.