70 li yıllara nostaljik bir atıf(Düzenlenmiş hali)

Konu, 'Tekneden Balık Avcılığı' kısmında hattusili tarafından paylaşıldı.

  1. hattusili

    hattusili Muhittin APAK

    Yaş:
    59
    Mesajlar:
    29
    Şehir:
    istanbul
    Herkese selamlar.

    Geçtiğimiz haftalarda uygun ve doğru bot seçimi başlıklı bir sayfa açmış,önerilerinizden çokça bilgilenmiştim.

    1970 ve 1990 yılları arasında yazları İstanbul Heybeliada'da kullandığımız 5,5 metrelik ayna kıç ahşap bir teknemiz ve 20 hp. Amerikan Mercury motorumuz vardı.Siz deniz sevdalısı dostlara da sıkılmazsanız o günlerden biraz bahsetmek istedim.

    Abilerim daha iyi bilirler.O yıllarda Marmara da Akdeniz ve Ege gibi pırıl pırıldı.20 metre derinliğe atılan 25 kuruş çok net görünürdü.Bu gün inanın aynı suda ( çoğu zaman ) deniz gözlüğümle, bulanıklıktan kendi bacaklarımı bile seçemiyorum.Biz hafta sonları sabah 04.de evden çıkar, 04.30 da kayıkhanede olur, karanlıkta yarım saat motorumuzla yol alarak bereketli meralara ulaşırdık.

    Gündüz top oynamaktan, yüzmekten, misket oynamaktan ne kadar yorgun olursam olayım yine de babamın seslenmesiyle fişek gibi yataktan fırlar ve heyecanla hazırlanırdım.Beyaz tüylü çaparilerimizle istavrit, siyah tüylü çaparilerimizle de uskumru ve kolyoz tutardık.

    Rahmetli babacığım anlatırdı ;

    Onlar da kendi çocukluklarında Heybeliada mendireğine demirleyen balıkçı gemilerini seyretmeye giderlermiş.Ağları temizleyip, mekikle onaran gemi mürettebatı çocuklara para verip, çarşıdan kendilerine sigara aldırtırlarmış.Çocuklar koşa koşa bu görevi yerine getirirlermiş.Çünkü bu hizmet karşılığında kendilerine çoğu kez taşımakta bile zorlanacakları 7-8 kiloluk bir torik, orkinos veya kılıç balığı hediye edilirmiş.Sene 1945.

    Ve yine o yıllarda annesi ile adadan İstanbul'a misafirliğe geldikçe Haliç'de babacığım denize girdiğini anlatırdı.Babamla balığa çıkarken 8-9 yaşlarımda gücüm 20 hp. Mercury'i ipini çekerek çalıştırmaya yetmezdi.10 lu yaşlarımın başında kendi gücümle motoru çalıştırmaya başlayınca, otomobili ilk hareket ettirdiğim günlerden daha çok sevinmiştim.Babam dümeni bana bırakır, sigara altlığı hazırladığı peynir, zeytin ekmeğini yer, peşinden keyifle bir sigara tüttürürdü.

    Büyükada'nın ilerisindeki Yandıros adasına giderdik çokça.İnsan yaşamayan, martıların yuvalandığı bir adadır.Denizin dibinin gözüktüğü yerlerde suyu izler, motorumuzun sesinden ürküp sürüler halinde sağa sola kaçışan balık sürülerini izlerdim.Ve yine o yıllarda hafta arası babam çalıştığından mendirekten balık tutardık bazen.Fırından hamur alır ve tabak kadar karagözler, ispariler yakalardık.Bazen de geceleri vapur iskelesindeki ışıkların önünde sazdan kamışlarımıza bağlı oltalarımıza istavritin kuyruk altını bağlar, kamışı sağa sola titreterek hareket ettirir ve istavritler yakalardık.Babamla çıktığımız balıklarda dip balığı olan mezgitler gelirdi bazen.Zaten suyun üstüne ölü gibi gelirdi mezgitler.Nedense babam mezgiti pek sevmez ve biz mezgitleri tekrar suya bırakırdık.Kendine gelenler dibe yüzer, gelemeyenleri de teknelerin yanında nasiplerini bekleyen martılar yakalardı.

    Pek çok kez de dipten irili ufaklı kırlangıç yakalardık.Bir defasında 60 cm. üzerinde bir kırlangıç yakalamıştım.Bu kırlangıçın ağlarcasına çıkarttığı sesler hala aklımda.Onu denize geri bırakmadığıma hala üzülürüm.Ama çorbası harikaydı.Bir kez de Büyükada ile Heybeliada arasında 1 metre civarı bir camgöz yavrusu yakalamıştık çaparimizle.1 saate yakın teknenin içinde canlı kaldığını hatırlıyorum.Ve sabah saat 9 olunca, güneş ısıtmaya başlar açıkta o sularda teknenin etrafında yüzerdik.Bu olaydan bir kaç gün sonra o yüzdüğümüz yerlerde balıkçıların ağına 6 metrelik bir camgöz takıldı.Ve bu haber gazetelerde yer aldı.Ben de oralarda yüzmeyi bıraktım.

    Motorumuzu tek başıma kullanıp balığa çıktığım zamanlarda kıyıdan 150 metre açığa demirler, daha önce çıkarttığımız midyelerden yem yapar ve izmarit tutardık.Bir gün akşam üzeri 5 den 8 e dek iki arkadaş 900 den fazla izmarit yakaladık.İzmaritlerin bazılarının kuyrukları masmavi olurdu.Bazılarının da üzerinde kene gibi yapışmış küçük böcekler olurdu.Ve zorla bu böcekleri izmaritlerin üzerinden çıkartırdık.İstavrit ve uskumru o kadar çoktu ki 20 li çaparimize 15 tane balık gelince burada balık azaldı der, motoru çalıştırıp 200 metre ileri giderdik.Suyun derinliğini oltanızla ölçmek imkansızdı.Çünkü oltayı denize saldığınızda 2-3 kulaçta bütün iğneler balıkla dolardı.Bazen balıklar yandan veya gözünden yakalanırlar, bu kez olta çok ağırlaşır, farklı ve büyük bir balık yakaladık zannına kapılırdık.O kadar çok balık yakalardık ki teknenin taban tahtalarının altı balıkla dolar, kürek çekerken ayaklarımızı dayayıp güç aldığımız basarna dediğimiz tahtaya kadar dolardı.Sanırım 100 kilonun üzerindedir.

    Balıktan dönüp iskeleye yanaşınca tanımadığımız meraklı insanlara bile göz hakkı diye torba torba balık verirdik.Mahallemizdeki bütün komşularımıza her hafta sonu kilolarca uskumru, kolyoz, istavrit dağıtırdık.Şimdi o denize geri attığımız mezgitin tazesini bulursak balıkçıdan paramızla satın alıyoruz.Bir de bilirsiniz kaşıklar vardı o yıllarda.Onu da tekne yavaşça giderken salardık.Şimdi sırtı çekmek denilen şey o sanırım.Ama ben kaşıkla hiç balık yakalayamadım.Bu da içime uktedir.Belki bundan sonra.

    Yine bir gün ada açıklarında denize girerken öğlen sıcağında arkadaşımla denize olta attık.Ve o güne dek hiç görmediğim bir balık yakaladım.Balık yerde dururken eğilip incelemeye başladım.O esnada balık bir sıçradı ve benim sağ elimin baş parmağıma dikenini batırdı.Canımın çok yandığını ve bir refleksle kolumu havaya kaldırdığımda kanımın siyaha yakın bir renkte dirseklerimden akmaya başladığını gördüm.Büyük bir acı ve uyuşukluk vücuduma dağılıyordu.Hemen motoru çalıştırıp kayıkhaneye döndük.Kayıkhane sahibinin arkadaşım olan oğluna balığı gösterince eyvah trakonya bu dediğini duydum.Hemen hastaneye ölürsün dediler.

    Üzerimde sadece mayo olduğu bir halde beni bir faytona bindirerek 1999 depreminden sonra hasar görüp kapatılan Heybeliada sanatoryumuna getirdiler.Orada panzehir iğnesi yapılarak ve daha yiyecek ekmeğimiz, içecek suyumuz olduğundan Allah'a şükürler olsun hayatta kaldım.Ama kolum omzuma dek bir davul dibi şişti.İki ay kolum askıda ve şiş olarak gezdim.

    Olaydan 5 ay sonra bile elimin üzeri ve 5 parmağım hala şişti.Aklımdayken bazen de askeri bir ada olan yassı ada civarına balık tutmaya giderdik.Adaya 300 metre bile yaklaşsanız megafonlarla uzaklaşmamız için uyarırlardı.O sularda da hani balığı ve mürekkep balığı gelirdi oltalara hatırlıyorum.

    Bazen oltam koptu derdim babama.Babam gelir, oltamı ağır ağır çeker, denizin üstü cam göbeğine çalar bir renk alır, 20 li 30 lu uskumruları tekneye alırdık.Uskumru yakalanınca sürü olarak kendini yukarı vururmuş, ben de boşa çekince oltam koptu sanırmışım meğer.

    Bu anlattığım manzaralar bizim gibi denize çıkan her teknede yaşanırdı.Balık çok fazla olunca cüruma uğradık denirdi .Şimdik biz de kızımız temiz denize girsin diye 1 hafta ,10 gün için Ege'ye Akdeniz'e taşınıyoruz.Onun da 2 günü yolda geçiyor.Allah bana da bu sene şişme bir botla bir motor nasip etti çok şükür.İnşallah 20 sene ara verdiğim denizin üzerinde olma özgürlüğüme tekrar kavuşacağım hayırlısıyla.

    Dün de olta bakmak için ( İst. ) Karaköy'e uğramıştım.Kaşıkların yerini rapala denilen, gerçeğinden ayırt edilmeyen balıklar almış, plastik karidesler, albenili fırdöndüler.20 yılda neler değişmiş.Bunu gördüm ve bu yazıyı yazmak istedim.Üşenmeyip okuyanlara, ilavesi olacaklara teşekkürler.

    Hafta sonu için fuar davetiyesi verdi Karaköy deki balıkçılık mağazası.Sizden şöyle bir ricam olabilir.Marmara ve Ege için çapari dışında, sırtı için tavsiye edeceğiniz rapala marka ve boyutu ( levrek,lüfer vb. ), misina marka ve kalınlığı varsa yazarmısınız ? Kendimi kaybedip gereksiz alışveriş yapmak istemiyorum.

    Herkese selam ve sevgiler. Rast gele.
     
  2. hakan erol

    hakan erol HAKAN EROL

    Yaş:
    44
    Mesajlar:
    10
    Şehir:
    BURSA
    Favori Kamış:
    alba star
    Favori Makine:
    alba star
    yazınız için teşekkürler

    yaşımız gereği o günleri yaşayamadık anlattıklarınız güzel bir masal gibi geldi hayallere daldırdı bizi artık istavrit yakalayınca mutlu oluyoruz dediğiniz diğer balıkları tezgahlarda gördük sadece ne yazıkki bizden sonraki nesil tezgahta bile göremeyecek havuzda yetişen balıkları görecekler sadece
     
  3. cemadisen

    cemadisen Cem Adışen

    Mesajlar:
    67
    Şehir:
    Antalya
    Favori Kamış:
    Lineaeffe S-Curve Boy:2,10 10-30 atar 167 gr Lineaeffe Oyster Cast Boy:4,20 250 gr atar 540 gr
    Favori Makine:
    Okuma Trio 40S, Remixon Magnum 6000
    En İyi Avı:
    Sinarit 2,6 Kg
    40 yaşındayım. Beni alıp taaa eskilere, rahmetli babaannemin ve dedemin yaşamış olduğu ve benim yaz tatilini iple çekip balık avlamak için gitmeye can attığım Yalova'ya götürdün. Yıl 80'ler. O zaman Yalova sahilinden kaşıkla 20 - 30 metre açıktan çinekop yakalardık. Eski iskelenin oradan çapariyle istavrit alırdık, elimizdeki tülbentle dizimize kadar gelen sudan yosunlaşmış kayalara sürterek yem yapmak için karidesleri yakalar sonra bu yemlerle ispari, kırlangıç yakalardık. Zargana yakalamak için istavritten yaptığımız yemle toplu düzenekle oltayı denizle buluşturmak üzereyken, arkamda atış için yerde bekleyen yemle kedi, havada süzülürken martı yakalamışlığım bile vardır.:laughing::laughing::laughing:. Rahmetli babamla 2. mendirek dediğimiz yer, babam ve benim için ayrı dostlukların kurulduğu yerdir. Rahmetli babam yıllık izninde her sabah güneş doğmadan kalkar ve mendireğe gider ben de uyanır uyanmaz kahvaltılıkları alır peşinden giderdim. O mendireğe varmak için yaya olarak uzun bir yol kat eder sonra mendirek taşlarından atlaya zıplaya mendirek ucuna varırdım. O mendirekte avlanan en fazla 10 kişi olurduk. Herkes getirdiği kahvaltılıkları ortaya koyar hep beraber kahvaltımızı yapardık. Öğlen ise büyük abiler suya dalarak el kadar midyeleri toplar, düzleştirilmiş ve alttan ateş vuran tenekenin üzerinde öğle yemeğimizi, sabahtan tutulmuş sarıkanatların deniz suyunda temizlenmesiyle, midyelerle beraber yerdik :hungry:. Bir keresinde kaşıkla at çek yaparken 8 kere üst üste 5 sarıkanat mrsparkle 3 lüfer mrsparkleçektiğimde reeling abilerim bana usta demeye başlamışlardı. Daha 8 - 9 yaşlarındaydım :D.
    Güzel günlerdi..... Keşke -di ekini kullanmasaydık da bu güzel anılarımıza, çocuklarımızla yaşadığımız anılarımızı da ekleseydik. Ama her şeyden önemlisi, zamanında trapta Türkiye birinciliği ve ikinciliği olan kara avında sayısız avları bulunan ama daha sonra orta kulağındaki problem yüzünden balık avına yönelen, bu avcılık esnasında beni Yedigöller'den Karadeniz'e, Marmara'ya ve en sonunda Akdeniz'e kadar yanında taşıyıp bu aşkı bana aşılayan rahmetli babama sonsuz saygı ve sevgilerimi sunmak istiyorum. Mekanın cennet olsun sevgili babacığım :)
     
  4. Fatihli Okan

    Fatihli Okan Okan

    Yaş:
    54
    Mesajlar:
    99
    Şehir:
    İstanbul
    Güzel bir roman tadında büyük bir keyifle okudum hatıra yazınızı, elinize ağzınıza sağlık, benide eskilere götürdü. Bende 80 lerde 10 yaşlarımda iken babamla eski galata köprüsünde, balık tutma yarışı yapardım.Şuan çıkan normal boy istavritlere ozamanlar küçük diye kızardım, karides ile babamın ortaboy beyaz bir bidonu vardı onu iri iri çinekoplarla 2 saatte doldurur eve dönerdik. Babam gençliğinde el oltası zoka ile karaköyde limanın ucundan kofana (kilonun üzeri) tuttuğunu anlatırdı. Ada izmariti heryerde boldu, balık nazlanmazdı deniz boş çevirmezdi güzel günlerdi.. Karaköyde spot mağazasında bekir kardeşim var, onunla görüşmeni tavsiye ederim, hem bilgili hemde dürüsttür her konuda yardımcı olur, şuan fuardalar bu arada fuar boyunca akşam 7 de kapanıyormuş bilette 8 yazıyor giden olursa haberi olsun..
     
  5. hattusili

    hattusili Muhittin APAK

    Yaş:
    59
    Mesajlar:
    29
    Şehir:
    istanbul
    Sevgili Hakan,Cem ve Okan kardeşlerim.Deniz ve balık ortak paydamız olduğu için aynı dili konuşuyor ve birbirimizi diğerlerinden daha iyi anlıyoruz.Beğeninizden çok mutlu oldum ve benim de yaşadığım ama yazarken aklıma gelmeyen bazı güzellikleri de sizler bana anımsattınız.Gözlerim dolacak kadar duygulandım.Teşekkür ederim.Bu arada Okan kardeşim,ben de fuar biletini spot balıkçılıktan aldım.Şu an için personeli tanımasam da gidince Bekir beye selamınızı ileteceğim.Allah'a emanet.Rast gele.