AV TARİHİ: 09–10 Ekim 2010 AV YERİ: Yumurtalık – ADANA HAVA: Parçalı bulutlu, öğleden sonra bir saat şiddetli sağanak yağışlı, Gündüz 25–27 derece, gece 14–16 derece RÜZGÂR: Gündüz 3–5 Batı/Güney Batı, öğleden sonra 5 – 7, Gece 1–3 Kuzey/Kuzey Doğu, DALGA YÜKSEKLİĞİ: Gündüz 0,5 – 1,0 m, öğleden sonra 1 – 1,5 m, Gece 0, 5 – 1,0m DENİZ SUYU SICAKLIĞI: 22–24 Derece GÜNLÜK TAN: 06.14 / 18.36 AY DOĞUŞU / BATIŞI: 08.30 / 18.36 (Yeni ay evresi) AVLANMA ŞEKLİ: Kıyıdan Şamandıra arkası Silikon ve Rapala ile AT-ÇEK AVLANMA DERİNLİĞİ: 20 cm – 2.00 m. AVLANMA SAATLERİ: Sabah 06.00–09.30 Öğlen 13.00 – 16.00 HEDEFLENEN BALIK CİNSİ: LEVREK (Palaz-Levrek) KULLANILAN MALZEMELER: SPIN KAMIŞLAR: Shakespeare Ugly Stik Lite Sps 2.59 cm 15–50 gr atarlı – Dam EMotion 25 IM6X 2,40 cm 5–25 gr atarlı – MAKİNE ve MİSİNALAR: Dam Quick Slr Spin 840FD Asso Ultra 0,24 mm 9,8 kg çeker, Daiwa Regal 2500-4i Trabucco TForce Spinning 0,20 mm 5.6 Kg çeker SAHTELER: Çoğunluğu 5,5 – 6,5 cm Adana yapımı silikon zarganalar (Simli renkler, düz renkler) ve 19–21 gr aralığında şamandıralar. Silikon-şamandıra araları 0,26 mm BERKLEY Vanish ( FC ) 5 Kg çeker. Muhtelif ebatta ve modelde sahte balıklar. Merhaba değerli dostlar; Aslında verimsiz geçen bir av sürecini sizlerle paylaşmakta biraz tereddüt ettim. Fakat üye olduğum Temmuz ayından bu yana, benim gözlemlediğim kadarı ile yöremizden herhangi bir av raporunun gönderilmediğini düşünerek, Adana ve yakın yöremizdeki arkadaşlar adına, kapıyı aralayayım bari diyerek satırları yazmaya başladım. Bu sene tüm yurdumuzda olduğu gibi, Adana’da sıcaklıklar çok yüksek derecelerde (gölgede 38–41 derece) sürdü ve Çarşamba gününe kadar 30–32 derece seviyelerinde sürmüştü. Buna bağlı olarak, deniz suyu sıcaklıkları, bu sene Ağustos sonu ve Eylül başlarında SABAH 07.00 sularında (kıyıdan yaklaşık 10 metre uzaklıkta ve 1 metre derinlikte) bilimsel görevlilerce yapılan ölçümlerde 31–32 derece olarak bizzat tarafımca izlenmiştir. Yöremizin tecrübeli avcıları ile yapılan sohbetlerde, bu kadar sıcaklıkta levreğin genel olarak, gece çok kısa sürelerle kıyıya yaklaşıp, avlanarak açığa geri çekildiği kanısı hâkim olmuştu. Bu nedenle havaların bir an önce soğuyarak, av sezonunun başlamasını beklemekteydim. Sonbaharın başlangıcındaki 30 – 32 derece sıcaklıkların olduğu şu güzel günlerde, yöremiz sahillerinde hemen hemen kimsenin kalmamasını da göz önüne alarak, hafta sonu 2 gün sessiz bir ortamda tatille karışık av yoklamasını hedeflemiş ve Cuma akşam iş çıkışını beklemekteydim. Perşembe gecesi başlayan ve C.tesi gününe kadar aralıklarla devam eden yağmur planımda biraz değişiklik yaptırdı. Cumartesi sabah 04.30 da uyanıp, kedimle vedalaştıktan sonra, saat 05.00 sularında yola koyuldum. Sakin ve zaman zaman yoğun sisli bir hava altında yaklaşık 90 km yol yapıp, 06.00 da av bölgemdeki sezonu kapatmış olan kalacağım tesislere geldim. Bilhassa kışın, sessiz doğasının beni cezp edip, ruhen dinlendirdiği tesislerde henüz hiç kimse ayakta değildi. Yerleşme işini onlar kalktıktan sonraya bırakarak, ben avlanma hazırlığına başladım. Av sahasında ilk günüm (09 Ekim); 2004 ün sonundan bu seneye kadar neredeyse ara verdiğim (son iki senede oyalanma amaçlı toplam 7–8 öylesine gidişi saymazsak) balık avcılığına tekrar geri dönmeyi hedeflerken, sezon için gerekli malzeme hazırlıklarımı da tamamladığımı düşünmekteyim. Sitedeki yorumlarda tavsiye edilen yeni aldığım bazı sahte modellerinin, sudaki aksiyonlarını ve olursa balığın tepkisini test etmeyi de düşünerek, hemen av malzemelerimi kuşanıp, saat 6,20 sularında atış için kıyıya yürüdüm. Avlandığım sahil yaklaşık 1 – 1,5 km uzunluğunda bir kumsal olup, uç noktalarına yakın yerlerde sıfırdan başlayıp kıyıya dik uzanan, yaklaşık 100–150 m. uzunlukta, su seviyesinde 2 -3 sıra kayalık, sahilin bazı yerlerinde de kıyıdan yaklaşık 50–60 m açıkta 30–40 m uzunlukta parça kayalar bulunmaktadır. Genellikle bu kayalıklar civarında avlanmaktayım. Yalnız kayalıklar aralarındaki yürüyüş mesafesi biraz sürdüğü için, avın verimli olabileceği sabah ve akşam saatlerindeki 1,5 -2 saatlik zamanda balıkla karşılaşmak için hızlı gidiş gelişler kısmen yorucu oluyor. (Bunu da şehirde fırsat bulamadığım yürüyüş sporuna sayıyorum. ) Tan yeri ağarırken, ilk atışlara şamandıra arkası, düz renkli ile birlikte simli silikonlarla başlamaya, gün aydınlığında ise birkaç model sahte balıkla devam etmeyi planlamıştım. Yaklaşık 1 saat kadar silikon çalışmasında herhangi bir vuruş ve takip olmadı. Sonra su üstü sahteler kullanmaya başladım, ondanda herhangi bir sonuç alamadım. Saat 9,30 sularında mola verip, biraz dinlenmeye geçtim. Saat 12.00 sularında, suyun en şişkin anından düşüşe geçiş zamanı olduğundan şansımı tekrar denemeyi düşündüm ve tekrar at çeke başladım. Yine herhangi bir vuruş ve takip göremedim. Bu esnada konakladığım yerden yaklaşık 1 km uzaklaşmıştım. Hava birden hızlı bir şekilde kararıp, rüzgâr şiddetlenmeye ve dalga boyları iyice yükselmeye başladı, arkasından şimşek çakmaları ile birlikte göz gözü görmeyen şiddetli bir yağmur başladı. Hemen av sonlandırılıp, şimşeklerden korunmak için kamış mümkün olduğunca yere yakın ve paralel bir vaziyette geri dönüşe başladım. Konakladığım yere varıncaya kadar sırılsıklam olmuştum. Üstümü değişip yağmuru izledim. 1 saat sonra yağmur dindi ve hava tekrar kısmi güneşli oldu. Rüzgâr biraz yavaşlayıp, dalga boyu düşmeye başladı. Hemen silikon zarganalı takımı kullanarak tekrar at çeke başladım, 3-4 atıştan sonra ilk balığı çektim, yaklaşık 25 cm boyunda bir ispendekti, nazikçe iğneden kurtarılarak geri bırakıldı. 3-4 atıştan sonra yine bir vuruş ve yine ayni boyutlarda bir ispendek aldım. Tabii o da serbest bırakıldı. Silon takımdan vazgeçip, su üstü sahte balık kullanmaya başladım. Ne yazık ki sahte de herhangi bir takip alamadım. Rüzgârın tekrar hızlanması ve dalga boyunun yükselmesi nedeni ile avı sonlandırıp bir sonraki sabahı beklemeye karar verdim. Av sahasında ikinci günüm (10 Ekim); Sabah tan yeri ağarırken direk sahte balıklar ile at çeke başladım. Rüzgâr hafiflemiş ama yaklaşık 1 m boyunda kaba dalga sahili dövmekte. Su gittikçe bulanıklaşmaya başladı. Rüzgâr hafiflese de tam cephemden geldiği için sahte atımında zorluk çekmekte olduğumdan, ava son verip, bulunduğum doğa ortamının zevkini çıkardıktan sonra saat 2 gibi Adana’ya geri hareket ettim. Bu raporu yazarken, daha önceki av deneyimlerimde de gözlemlediğim bir hususa dikkat çekmek istiyorum. 5,5 ve 6,5 cm silikon kullanımında, hedef balık genelde ağırlıklı olarak ispendek olmaktadır. Yöremizde silikon zargana kullanımı oldukça fazla yaygın olup, ispendek yakalanması da bu yaygınlıkla eşdeğer olmaktadır. Sahte yemlerin boyutları küçüldükçe, yakalanabilinen balığın da boyutu küçülme eğiliminde olmaktadır diye bir kanım oluştu. Büyük balığın olmadığı veya az olduğu ortamlarda sahte boyutunun küçük olması küçük balığın avlanmasına kısmen avantaj sağlamaktadır diye düşünmekteyim. Genelde de yöremizde izlemlediğim kadarı ile limit altı balıkların geriye bırakılmasına rast gelmediğimden, sahtenin boyutunun yükseltilmesi ile küçük balıkların avlanması kısmen engellenmiş olur diye düşünmekteyim. Yöremizde karşılaştığım avlanan kişilerin silikon zargana kullanımının çokluğu nedeni ile sahte balık kullanma konusunu, ancak site sayesinde yeterince inceleyebildim. Henüz başarılı bir kullanım olmadı ama bilgilenmekten memnunum. Herkese limitlere uygun bol avlar ve sağlıklı günler dilerim.
fikret ağabey merhaba...gece yarısı güzel oldu bu rapor...okurken en çok mutlu olduğum konu kediniz oldu...yerim ben onu...bizim de var bir yaramaz tatlı mı tatlı kızımız... ağabey konuya geri dönecek olursak eğer ilk bahsetmek istediğim şey yıldırımlı havada karbon kamış kullanımı...buna çok dikkat etmemiz gerekiyor...mesela ben böyle bir ortamda kaldım mı hemen kamışı 2 parça yapıp kılıfına koyuyorum...hedef küçültüyorum...ve mümkünse uzak duruyorum...çünkü gerçekten elektrik çekebiliyorlar...gerçi etrafta çok daha yüksek yapılar mevcut ise durum biraz daha güvenli olabiliyor ama yinede tedbiri elden bırakmamak gerek...aslında böyle havalar için grafit kamış almak lazım bir tane...ne olur ne olmaz... fikret ağabey bu fırtınalı havada en azından balık görmüşsün...yani yol yapmaya değmiş...gerçi deniz insanı çok mutlu ediyor...bütün negatif iyonları çekip alıyor... ağabey silikon boyuna gelince...kullanımda ki genel mantık sahte ne kadar küçük olursa balık şansı o kadar arttardan kaynaklanıyor...bu algı en başlarda bende de vardı...en büyük sahte 9 cm idi...bende büyük balığın küçük sahteye çok daha kolay saldıracağını düşünüyordum ama bir kaç yaşadığım tecrübeden sonra bunun böyle olmadığını anladım...şimdiler de 12-13 cm lik sahte balıklar kullanıyorum...ve çokta memnunum...balık avcı olduktan sonra sahtenin boyunun çok önemi yok...en basit örneği vermek gerekirse 25-30 cm lik ispendeklerin 10-15 cm lik kefalleri avladığına çok şahit oldum...mesela benim 2 av raporumda böyle örnekler var...bir tanesi boyu kadar sahteye saldırdı ve aldı...inanıyorum ki sende mutlaka günün birinde 12 cm lik bir sahte ile ispendek alacaksın... ağabey sahte kullanımı genel anlamda kişiye bağlı...aksiyon sen nasıl istersen öyle olur...direkt olarak sararsan balık normal kendine has aksiyonu ile yol alır...ama sarma esnasında kamışla sert hareketler yaparsan balık düzensiz olarak sağa sola keskin manevralar yapacaktır...buda onu çok daha çekici hale getirecek avcı balık gözünde kolay lokma olarak algılanacaktır... neyse çok uzatmadan sana bir kez daha bu güzel rapor için teşekkür ederim...ellerine sağlık...
Fikret ağabey Merhabalar, Öncelikle emek vererek hazırladığınız bu detaylı raporunuz için teşekkür ederiz, elinize sağlık. Avın verimsiz olması pek mühim bir konu değil, amacımız keyifli bir kaç saat geçirmekten ibaret, nasılsa her defasında birşeyler tecrübe ediliyordur ve bunu bile bizlere aktarmanız çok değerlidir. Genel olarak bir kanı var; "ispendekler daha küçük hedeflere, levrekler daha büyük hedeflere" diye. Çoğu zaman büyük bir canlı yemden (20cm civarı bir kefal), ispendeklerin ürktüğü bariz görülmüştür ancak, daha ufak canlı yemli bir avda aksine tam tersi olmuştur. Ancak bu her bölgede geçerli bir durum değildir. Olgunluğuna erişmiş ve artık daha büyük hedefler arayışı içinde olan, 3 kiloya varan bir levrek; aç kaldığında ve saldıracak hedef bulamadığında kıyılara çok ama çok yaklaşıp, bir kaç kefal sürüsüne saldırarak o an ki besin ihtiyacını karşılar. Hatta o an bölgede bulunan ve aradığı büyüklükte olan balıkları görmezden gelerek daha ufak ve garanti av olacak sürülere yönelir. Kıyıdan kefal avlayan bir çok arkadaşımız bu görüntülere bir çok zaman şahit olmuştur ve o an oltasını unutup, bu anları seyretmeye koyulmuştur. Çünkü kefal avı sırasında su yüzeyine dağılmış ekmeklerin altında yemlenen balıklar, bir levrek için açık hedeftir. Bunu çokça tecrübe ettim. Canlı yemde avantaj çok daha kolay elde edilebiliyorken, sahte yemde daha farklı olabiliyor. Zira levreğin, sürekli saldırmaya alışık olduğu balık türleri var, iç güdüsel olarak bunlardan birini gördüğü an, kimi zaman ufak veya büyük ayrımı yapmadan, saldırabiliyor. Ancak konu sahte olunca, balığın o an nasıl davranacağını kestirmek zor.. taklitler birebir desende olmadığı gibi, yüzüşleride levreğin alışık olduğundan çok farklı hareketlere sahip olduğundan konu birazda şansa kalıyor. Ki bu yüzden farklı aksiyonlar, renkler ve yapay balıklarla, değişik hava ve saatlerde şansımızı denemekteyiz. Dolayısı ile av yaptığınız bölgeyi iyi tanımalı, balıkların kullandığınız sahtelere göre nasıl davranış sergilediğini görüp, buna göre değerlendirme yaparsanız, en azından 5 ispendekten 1'i veya 2'si levrek olabilir. Hiç ispendek yakalamamak için hep 15cm boyunda sahteler denemek isteyebilirsiniz ama levrekte olduğu gibi bir ispendekte aç kaldığında bu boydaki sahtelere saldırmaktan geri kalmayacaktır. Tekrardan bu detaylı anlatımınız ve raporunuz için teşekkür ediyor ve ellerinizden öpüyorum, selamlar.
Sevgili Turgay arkadaşım, gerek kedim için yazdıkların,gerekse raporum hakkındaki görüşlerin ve önerilerin için teşekkür ederim. Benim balık avına giderken birinci amacım doğa ve deniz ile bütünleşip ruhumu dinlendirmek, sonra balık tutabilirsem o dinlenmeye eklemeler yapabilmektir. Senin de yazdığın gibi, herşeyden önce temiz hava, güzel manzara ile geçen zevkli zamanlar oldu bu av sürecim.. Raporumda sahtelerin boyu ile ilgili anlatımda amacımın eksik kaldığını sizlerin cevabı ile fark ettim ve biraz eklemede bulundum. Küçük silikonlarla bugüne kadar 2 kiloya kadar levrekler yakaladım aslında. Fakat büyük balığın olmadığı veya seyrek olduğu zamanlar ispendek ve altı büyüklükteki balıklar daha rahat hamle yapıyor diye düşünüyorum. Limit altı balığın geri bırakılması düşünülmediği zaman (ki ben çevremde bu güne kadar hemen hemen hiç rast gelmedim) sahte boyutunun küçük olması, küçük balık için kötü bir dezavantaj olduğunu amaçlamıştım. Sahte balığa aksiyon verme konusunda sizlerin paylaşımlarınız ve bilgilendirmeleriniz sayesinde becerim ölçülerinde kendimi geliştireceğimi zannediyorum. Son raporunda Aykut ve Bahadır arkadaşımızla hazırladığın video gayet güzel bir bilgi kaynağı oldu. Bu vesile ile emeği geçen hepinize teşekkürler.
Değerli Murat arkadaşım, herşeyden önce raporum hakkındaki görüş ve önerilerin için teşekkür ederim. Turgay arkadaşımın ve sizin cevaplarınız ile sahte boyutu hakkındaki satırlarımdaki anlatımımın amacına uygun olmadığını fark ettim ve biraz ekleme yaptım. Küçük silikonlarla bugüne kadar 2 kiloya kadar levrekler yakaladım aslında. Turgay arkadıma yazdığım cevapta boyut görüşümü burada tekrar yazmayacağım. Esas amacım limit altı balığın, sahteye hamle yapmasını engelleyici düşünce paylaşımıdır. 10-15 cm levrek yavrusunu, çantalarına büyük bir haz ile atan o kadar çok insan görüp, kendimce küçük bir çözüm düşüncesini paylaşmak istedim. 29 Ekimde gerçekleştirmeyi planladığım av sürecini tekrar paylaşmak ümidi ile, bende sizi yanaklarınızdan öpüyorum. Sevgi ile kalınız.
16-10-2010 Tarihinde Sezonu Açmak Için Karataşta Olacağim Adanada Levrek Sezonu Ben Açmadan Başlamaz P.tesi Raporumu Bekleyin Ustalar... Ayrica Raporunuz Ve Detaylari Için Teşekkür Ederim
Fatih kardeşim, ben senin sezonu açtığını zannederek raporumu yazmıştım. Raporuma katılımın için çok teşekkür ederim ve senin av sonucunu merakla bekliyorum. Benim avım gibi sönük geçmemesini dilerim. Sevgi ile bol avlar, şansın bol olsun. Rastgele.
Sevgili Büyüğüm Fikret Abi, raporunuzu büyük bir dikkat ve zevkle okudum; size paylaşımınızdan ötürü çok teşekkür ediyorum. Kullandığınız ekipman ve meranız ile ilgili olarak verdiğiniz ayrıntılı bilgiler ve akıcı dilinizle sunduğunuz avlanma günceniz hemen yanı başınızdaymışım gibi hissetmeme; takımınızı sizinle beraber atıp çekmeme; sağnak geçişini, dalgaları, gök gürültüsünü, ispendeklerin yarattığı heyecanı bütün telaş ve güzelliği yaşamama vesile oldu. Tekrar tekrar teşekkür ederim. Ben de sizin paylaşımınız vesilesiyle, sahtenin büyüklüğü ve silikon kullanımı ile ilgili bazı tecrübelerimi paylaşmak isterim. Silikonların daha ziyade sürü halinde gezen ispendek ve palazlar üzerinde etkili olduğunu tecrübe ettim. Hiç kuşkusuz, silikonlara da iri levrek atlayabilmekte; fakat anladığım kadarı ile silikon zarganalar küçük ispendekleri daha çok cezbediyor ve merada büyük levrek varsa bile onun silikona atlamasına fırsat vermeden bu küçük ispendekler silikona hücum ediyor. Bu yüzden, daha iri balığın seçilip avlanabilmesi açısından ben de en az 11-12 cm maket balıkların kullanılmasının faydalı olduğuna şahit oldum. Bununla birlikte, 12 cm'lik maket balığa 10 cm'lik levrek bebelerinin atladığına da (üzülerek) çokça şahit oldum. Vel hasılı kelam, tecrübelerim farklı tip (su üstü, az batan, çok batan) maket balıklarla ve farklı kamış hareketleriyle kullanılan irice (9 ile 12/13 cm arası, hatta 12 cm ve üstü) maket balıkların, belli bir limitin üstünde levrek avlamak istediğimizde işimizi fazlasıyla gördüğü yönünde oldu. Bu sene suların çokça ısınmış olduğu, İzmir'de de yakından tecrübe edilen bir durum. Zira buradaki yerel çipura avcılarımız da genel çipura takviminin yaklaşık bir aylık bir kayma ile seyrettiğini söylemekte ve bunu suyun epey sıcak olmasına bağlamaktalar. Sevgili Fikret Abi, size tekrar teşekkür ediyor, avlarınızın ve paylaşımlarınızın daim olmasını, çok daha bereketli avlar yaşamanızı diliyorum. Sağlıcakla kalınız ve rast gele.
Sevgili Aykut kardeşim, raporuma katılımın ve beni motive edici önerilerin için çok teşekkür ederim. Paylaşımda senin, Turgay arkadaşımın ve diğer değerli site üyesi arkadaşlarımın örneklerinin büyük katkısı olduğunu belirterek, forum sayesinde sizin gibi değerli arkadaşları tanıyıp yazışmanın, paylaşmanın zevkini yaşıyorum.Avda ve yaşamda herşeyin gönlünce olmasını dilerim. Sevgiyle kal..
Turgay arkadaşımın raporumdaki kedi ile ilgili satırları farketmesi üzerine, Turgay arkadaşıma kedimi tanıtmak için bu akşam çektiğim fotoğrafı yollarken, birden kedimin resmini avatar olarak kullanmayı düşündüm. Bu vesile ile Turgay arkadaşıma teşekkürlerimi sunarım. Tabii ki balıkçının kedisine olta ile oynarken poz vermek yakışırdı.
ağabey dua et benden uzakta...yoksa hiç şansı yoktu vallahi...bu da benim aşkım...akşam yemeği yerken ama ağabey sen olsan önce hangisini yersin...
Sevgili Turgay kardeşim, gözleri bir harika.. Ben olsam her ikisinden yerdim. Çok ağırdan bir poz vermiş..
Voblerlerin boyu Sayın İzmirli51,Adan'da ikamet ettiğim için yumurtalık ve çevresinde sıklıkla avlanmaktayım. Dinamitle balık katledenleri çok sık gözlemlediğimiz bu meralarda "limit altı limit üstü" gibi kavramların birçokları için "pilav altı pilav üstü döner" le aynı anlama gelebileceiğini düşünüyorum. Slikon konusunda geçenlerde yaptığım bir alışveriş size bir fikir verebilir kannatindeyim. Kıyılarımızda sıklıkla kullanılan 5-6 santimlik beyaz renkli "zargana"diye tabir edilen slikonların yaklaşık 11 cm'likleirini buldum.Dilerseniz özel mesajla adresini verebilirim.Ben aynı slikonun 15cmliklerini kendim için yapmaya başladım.Genelde kendi elyapımı sahte balık(vobler)larımı kullanıyorum.Çoğunun boyu 13cm üzeri.Piyasadaki sahte balıkların desen ve aksiyonları şansımı azaltıyor bu yüzden ben hangi mevsim avcı balık kıyıda hangi balığın peşindeyse onun sahtesini biçim,desen ve aksiyon olarak şekillendirip kullanıyorum ve işe yarıyor.Ancak yumurtalığın doğusu iskenderuna doğru derinleşen deniz av performansını çok olumlu etkiliyor.Çünkü derin kıyılarda su sıcaklığıda düşüyor.Hem de iri avcılar daha korkusuzca kıyılıyorlar.Bakarsınız belki bir merada denkleşiriz sizinle.Deniz kenarındaki dinginlik sizin de bahsettiğiniz gibi aslında herşeye bedel, balık gelirse daha da güzel oluyor tabiki.Hava elverirse önümüzdeki hafta sonu karataşın hemen batısında olta atıyor olacağım büyük ihtimal.Yazışalım.Levrek için kullandığım bazı elyapımı sahtelerime örnekleri web sayfamdan görebilirsiniz.Saygılarımla www.3dda.com
Sayın Volkan Demir, limitler konusunda "pilav altı, pilav üstü" benzetmeniz gerçekten hoş bir benzetme olmuş. Aslında limitleri, sirkülerden ziyade kişinin kendi vicdanı yaratmalıdır dersem yanlış bir anlam taşımaz umarım. Sitenizi inceledim, güzel çalışmalarınız var, tebrik ederim. Ben genelde avcıların kalabalık olduğu alanlardan uzak durmaya çalışıyorum. Çünkü şehrin ve sosyal olayların sıkıntısını bir an olsun unutmak ve deniz ile bütünleşmek amacımı gerçekleştirirken, benim için üzüntü yaratabilecek avcılığın küçük menfaatperestliklerini görerek strese girmek istemiyorum. Beni anlayacağınızı tahmin ediyorum. Aslında kendi imkanlarım ile öğrendiğim Karataş, Harbiş, Yumurtalık, Haylazlı ve Gölovasında yolu ulaşıma uygun genel bilinen yerlerin dışında pek fazla yer de bilmiyorum. İskenderun yönüne doğru olan önerinizi cidiyetle araştıracağım, teşekkürler. Yazışma ve bir gün avda karşılaşıp sohbet etme düşüncenizden onur duyarım. İlk fırsatta görüşmek ümidi ile satırlarınız için teşekkür eder, herşeyin gönlünüzce olmasını dilerim. Saygılarımla
Işte O Gün Geldi Akşam Sularinda Bu Zorlu Havaya Rağmen Sezon Açilişi Için Denizlere Atiyorum Kendimi....tüm Sevdalilara Rastgele şimdiden....
