temmuz/2009 Çok sevdiğim bir arkadaşımın, kardeşinin düğünü için 3 günlüğüne Alanya’ya gittik ailece. Düğünden sonraki gün öğleden sonra oğlumuda yanıma alıp limana indim. Amacımız birsonraki gün için kızıma ve hanıma balıkavı ve tekne turu sürprizi yapmak. Birkaç tekneciyle yaptığımız görüşmeden sonra tekne turunun hayal olacağını düşünmeye başlamıştım ki arkamızdan seslenen bir teknecinin ‘abicim sen tok adamlara soruyon gel hele buraya’ demesiyle tekrar ümitlendim; fazla sert geçmeyen bir pazarlık sonucu ertesi gün için 2-4 kg. lık mercan hedefiyle sabah 6.00’ya randevulaştık, Yüksel Reis’in ‘abi sen sadece yiyeceğini içeceğini getir, başka bişey getirme her şey var teknede, zaten sizin takımlar bizim gideceğimiz yerde iş yapmaz, alırsan balık halinden karides al akşamdan güzelce tuzla başka bişey istemez’ demesiyle soluğu balık pazarında aldık. 1 kg. karides 1 Kg.’a yakında tavuk eti aldım. Otelde karidesleri güzelce ayıkladım tuza yatırdım. Ne olur ne olmaz diye de, Ankara’dan getirdiğim oltalarımı da hazırladım. Sabah 05.50 de tekneye geldiğimizde Y.Reis teknenin güneşliğini sağlamlıyordu. Bismillah deyip limandan çıktık. Y.Reis gideceğimiz yerin Limandan 17 km. uzakta olduğunu ve 2 saat kadar süreceğini söyledi. İlk çıktığımızda deniz çarşaf gibiydi. GPS cihazı dümene bağlıydı ve bizi o noktaya tekne otomatik pilotta götürecekti İşin doğrusu böylesine bir teknedeki bu teknoloji beni şaşırttı Y.Reis hazırladığı kasnaklı bir oltayı bana verdi ucunda bayağı ağır bir sahte vardı. Üzerindeki diş izleri öylesine çoktu ki ‘resmini çekeyim şunun’ dedim, fakat kızımdan makineyi çıkarmasını istediğimde ‘annemin çantasında’ dedi, annesi de ‘sen almadınmı?’ deyince bütün tadım bir anda kaçtı. Morallerini bozmamak için fazla bişey demedim. Reis’e rapalanın markasını sordum. ‘abi spor marka bu en iyisi ‘dedi. Kendi kendime ‘Allah Allah spor hangisiydi’ falan derken spro olabileceğini düşündüm. Bir oltada oğlum istedi ona da bir tane kasnak verdi ama o kamış istediğini söyledi. Onada 2.40 lık kamış verildi, ucuna fazla ağır olmasın diye de kaşık taktık annesinide yanına oturttuk kamışı denize uçurmayalım diye…. Sırtıya devam Reis’in devamlı ‘ağbi sıkı tutyosun dimi’ demesi bende gelecek balığın çok büyük olacağı hissi uyandırmaya başladı. Tam çaydan bir yudum alıyordumki bir anda 0.50 lik misina parmağıma oturdu ‘aha geldi’ dememle teknenin içinde kıyamet koptu. Oğlan bi yandan kız bir yandan çığlık çığlığa sevinmeye başladılar. Seri bir çekmeyle tekneye aldım. Valla ne yalan söyliyeyim çekerken 2 kg.luk bişey bu dedim ama gelen fazla irice olmayan bir palamut çıktı. 20 dakika geçmedi bir tane daha… Sonra bayağı bir süre hiç bişey gelmedi. 2 balıkla GPS’in hafızasındaki meraya geldik. Y.Reis teknenin buzluğundan donmuş, kanlı, içinde balık parçacıkları olan ve iğrenç görünümlü bir torba çıkardı, geniş delikli bir çuvala koydu, sabahtan beri ne işe yaradığına anlam veremediğim irice bir dere taşını da çuvala koyduktan sonra epey kalınca bir misinayı bağlayıp suya attı. Ve hayatımda ilk defa gördüğüm bir sistem çıkardı. Bir mobilet jantı. Jantın üzerinde ip misina sarılı, çok renkli; ama çok da sağlam. yaklaşık 300 mt. Bu jantın teknenin kenarına tutturulması için sıkıştırmalı bir mekanizması var. Ucuna da 6’lı iğne takımı bağladık.fırdöndüler T şeklinde Üçlü yani. İğnelerde irice ve arkası delikli olanından. Oltanın En ucunda bir tane ışıldak var yeşil renkli ve devamlı yanıp sönüyor. Şimdi sıkı durun kurşun kaç gr.dır dersiniz? 400 gr. Y. Reis 500 gr. Kullansak daha iyi olur, dibe daha çabuk iner falan dedi ama ben şoktayım. Mitralyoz mermisi gibi bir kurşun. Derinlik 130 mt. Neyse yemleri taktım oltayı saldım, Gerçekten dibe inmesi uzun sürüyor.. hiç tık yok.. Y.Reis bir yokladı oltayı, abi yemler gitmiş dedi. Çektik ki 6 iğneden 3 tane kalmış, balon saldırısına uğramışız. Valla ben hiç anlamadım, bunuda kuşunun ağırlığına bağladım. bu arada tekne 80 metreye gelmiş, Y.Reis malzemeciye bayağı bi söylendi iğnelerden dolayı, sonra iğneleri komple değiştirdi. Değiştirirken de ‘Hadi bunlarıda kırın göriim’ falan gibi mırıldanıyordu Tekrar attık ve festival başladı. Her olta çekişimiz bayram havasında oldu. İkişer üçer alıyoruz. Oğlum sevinçten çıldırdı resmen, Planladığımız büyük mercanlar maalesef gelmedi, el kadar falandı gelenler, bazı küçüklerde geldi, Reise bu ufakları geri bırakalım dedim ama, vurgun yiyorlarmış, atsak da ölürler dedi. Bizde yanımızdan ayırmadık. Öğlen sıcak bastı, dalgada çoğaldı, hanımı ve çocukları rahatsız etti bayağı. Sahile yaklaşıp oralarda yüzelim biraz dedik, balıkda hızını kesmişti zaten… saat 15.00’ a kadar yüzdük. Reis bizi çok güzel yerlere götürdü. Saat 16.00 gibi avlağa döndük, festivale devam. Toplamda 110 parça mercan aldık. Birkaç tanede mırmır falan. Akşam 20.00 de limana döndük. Hepimiz perişan olmuşuz. Sağ kolum mobilet tekerinden dolayı felç olmuş, otele dönünce anladım, hanım ve çocuklar ‘hala sallanıyormuşuz gibi geliyor’ deyip durdular. Bi 30 tane mercanla, palamutun birini Y.Reis’e verdik. 25 tane en irilerini otelin restoranına bıraktık pişirsinler diye, kalanlarda resimde zaten. Bu arada ne kadar çok yandığım resimden belli oluyordur, resmen kavrulmuşum. Istakoz gibi olmuşum. Rapor biraz uzun oldu ama kusura bakmayın. Umarım okurken canınız sıkılmamıştır. Selam ve saygılarımla. Uploaded with ImageShack.us Uploaded with ImageShack.us Uploaded with ImageShack.us
Tebrikler.. Bereketli bir av olmuş. Ne güzel ailecek bir av.. Tecrübeli rehber her zaman doğru yere götürür abi.
evet harika bişey, özellikle çocukların böylesine istekli ve hevesli olmasını görmek çok hoşuma gidiyor. biz küçükken sapanla kuş vururduk, oltayla tanışmamız 20'li yaşlardan sonra oldu. onlar daha şimdiden oltayı, balığı biliyorlar
