Çevre gönüllülerinin dikkatine Dr. Mehmet Sılay Amik Gölü Akdeniz bölgesinin en güneyinde yani subtropikal iklim kuşağında, göçmen kuşların Göç yolu üzerindeydi. Kışları hiç donmayan, tatlı suyuyla bir hayat kaynağıydı. Flora ve faunasıyla, yani bitki örtüsü ve barındırdığı canlı türleriyle bir doğal zenginlikti. Sazlıklar, kamışlıklar, yırtıcı memeli hayvanlar, sürüngenler, balıklar ve avcıların mutluluğu olan enva-ı çeşit göçmen kuşlarıyla bir tabiat harikası olarak bize Allahın bir lütfuydu. Kışın genişleyerek dağ eteklerine kadar yayılan, yazları dört bölüme ayrılarak asıl kendi havuzlarına çekilen Amik Gölü, her mevsim ılık ve tatlı suyuyla tam bir göçmen kuş cennetiydi. Göç yolu üzerinde bulunuyor ve kışın da suyu hiç donmuyordu. Bazı göçmen kuşlar için barınma ve dinlenme, bazıları için de üreme alanıydı. Her mevsim yemyeşil kamışlıklar ve sazlıklar göz alabildiğine uzayıp gidiyordu. Amik gölü, Antakya-Kırıkhan-Reyhanlı karayolu üçgeninin ortasındaydı. Dört yüz bin dönüm genişliğindeki göl, kışın yekpareydi. Yazları birbirine yakın ama araları jeolojik bir kum hattıyla ayrılan dört ayrı göl haline gelirdi. Bunlar ana Amik gölü ki; Hatay köylüleri bu geniş göle Deniz derdi. Diğerleri, Karagöl, Sarısu gölü ve çok şükür bugün hala yaşayan Gölbaşıydı. Gölbaşı, gölün başı demektir ve hala canlı bir kaynaktır. Yani Amik gölünü besleyen Karasu ve Afrin ırmaklarının dışında sürekli gölü besleyen bir kaynak. Gölbaşı, Kırıkhan`a çok yakın olup Başpınar köyü kayalıklarının tabanından doğar. Amik gölü kıyılarında sakarca, çulluk, enva-ı çeşit beyaz, siyah, kurşuni balıkçıl kuşları, gövel ördek ve pelikan sürüleri, çeltikçi kuşları, telli turnalar, sığırcık ve kaz kafileleri, sularında ise benekli alabalıklar, burma değil sırma bıyıklı karabalıklar-yayın, sazan ve yılan balıkları yaşardı. Bizim Kırıkhanda ilkokula başladığımız sene hazırlanan kurutma projesi, üniversiteden mezun olduğumuz yıllar içinde sona eriyordu. 1955 senesinden 1975 yılına kadar idraksiz devlet kurumları tam yirmi yıl boyunca tabiatla boğuşup durdular. Amik gölü direniyor, kolayca teslim olmuyordu. Bugün birer suç aleti olarak duran tarihi kanallar inşa edildi. Afrin, Comba ve Murat drenaj kanallarıyla gölün suları Asi nehrine boşaltıldı. Kırıkhan ve Reyhanlı`dan başka, diğer ilçe pazarlarına getirilen kamyonlar dolusu balık sudan ucuz satıldı. Suyu gittikçe azaldığı için kurumaya başlayan göl yataklarında milyonlarca yılan balığı ve karabalık da çırpınarak öldüler. Tarla yeri açmak için binlerce canlıya yuva ve barınak olan bükler, kamışlık ve sazlıklar ateşe verildi. Bir kere başlayan yangın günlerce sürerdi. O zaman evlerimizin damında serili döşeklerde yatardık. Cibinlik ağlarından, geceleri büyük alanlara yayılan yangın alevlerini üzüntüyle seyrederdik. İçindeki bütün canlılarla birlikte yanan sık kamışlıkların yerinde ertesi gün adam boyu kül kalırdı. Amik gölü yirmi yılda kurutulunca bölgenin iklimi hızla değişmeye başladı. Antakya`da eyvanları Asi nehrine uzanan camlı kahvenin damındaki martı katarları şehri terk ettiler. Kırk gün süren o meşhur yağmurlar yağmaz oldu. Topraktaki su ve rutubet derinlere çekildi. Verim düştü, ürün azaldı. Yıllarca pamuk ekildi, mısır ekildi, karpuz-kavun ziraatı yapıldı. Sürekli suni gübre kullanıldığı için toprak çoraklaştı. Zararlı böcekler ve haşere çoğaldı. Göçmen kuşlar artık uğramaz oldular. Koca Amik gölü, çevre köylülere çap dağıtmak ve tarla açmak bahanesiyle kurutulmuştu. Hayır, kurutulmamış, içindeki, dışındaki ve çevresindeki canlılarla birlikte katledilmişti. Amik gölü insanların bu vefasızlığına küsmüş ve öfkelenmişti. İklim değişince toprağın da bereketi kaçmıştı. İnsanoğlu tabiata müdahale ettiği yerde tabiat dönüp insanlardan intikam alıyordu. Amik gölü yok oldu, çevresindeki otlaklar bozardı. Hemen yanıbaşında atıl durumda bekleyen geniş verimli sınır tarlaları dururken göl yatağı topraksız köylüye yirmişer dönüm dağıtıldı. Ancak artık eski bereket yoktu. Daha önce iki ineği olan köylünün geliri, bugün yirmi dönüm arazinin gelirine eşitti. Hiç düşünmeden tabiata hoyratça ve zalimane müdahale edilmişti. Bununla binlerce yıllık koca Amik gölünü, bir kuş cennetini ve daha önemlisi bereketi-rızkı kaybetmiştik. Amik gölünün kurutuluşu bizim yalnız kaybımız değil, aynı zamanda bir milli ayıbımızdı. Nasyonal Biyolojik dergisinde, dünyada kurutuldukları için yörenin iklimini değiştiren ve ekolojik dengesi bozulan Avrupa ve Latin Amerika`daki beş adet gölden bahsedilir. Hata tamir edilmiş ve dört göl ve bataklık eski orijinal haline dönüştürülmüş. Amik gülü hariç! Şimdi geç de olsa üç adet abidevi drenaj kanalı, havaalanı hatta üzerine kurulan dokuz köy ve Kumlu ilçesine rağmen Amik gölünü biz yeniden diriltebilir, ihya edebiliriz. İklim düzelir, toprak bereketlenir ve göçmen kuşlar eskisi gibi katar katar gelmeye başlar. Nasıl mı? Birincisi, büyük Amik gölünün dördüncü partikülü ve büyük gölün asıl kaynağı olan Gölbaşı`nı milli park ilan edip koruma altına almakla başlanabilir. Gölbaşı`nın yaslandığı sarp kayalıklar üzerindeki Antik kale tamir görüp sit alanı haline getirilmelidir. Böylece bölge hem tabiat içinde dinlenme alanı hem de turistik yörelerimizden biri haline gelip ziyaretçi çeken bir cazibe merkezi olacaktır. İkincisi bir doğal rehabilitasyondur. Reyhanlı`da bulunan Yenişehir gölüyle Afrın nehri arasında ve az masrafla yapılacak bir çalışmayla küçük Amik gölü tekrar kazanılabilir. Çapları göl sahası içine girip sular altında kalan çiftçilere de mayınlardan temizlenmiş verimli arazilerden bilmisil hatta iki misli genişlikte tarıma hazır toprak verilebilir.
Değerli arkadaşı sitede daha yeni sayılırım ve sitede gezinirken bu AmikGölü başlıklı yazını okudum.Senin tesbitlerine ayne sonuna kadar katılıyorum.Sadece Amik,te mi Türkiye,nin her yerinde tabiatı çeşitli bahaneler ve çıkar kavgalarıyla katlettiler.Dediğin gibi tabiatta bizlerden bir güzel intikamını alıyor işte.Yabancılar yaptıkları hatalarını anlayıp geri dönüş yaptılar ve yapıyorlarda.Bizimkiler ise yanlışlarında direnmeye devam ediyorlar.Ben iç Anadolu,da bir yerde yaşıyorum inan kardeş buralara kışın bile kar yağmaz oldu.Bu yazıyı yazdığım tarihte dağlarda bile kar yok,ki daha martta bile değiliz.Allah bizimkileri islah eylesin,inşallah canlıların ve ülkenin geleceğinin tabiatın sağ ve selametinden geçtiğini anlayan insanlar görev başına gelir.
Değerli arkadaşım, Türkiye'nin önemli ama dikkate alınmayan sorunlarından birisi bu. Maalesef, amik gölü ne ilk nede son... Sultan sazlığı, hotamış gölü vs vs... TRT nin belgesellerinden "susayan göller" dizisi hepsini anlatıyor. anlatıyor ama anlayan varmı bilemiyorum. (Anlamak önlem almak anlamında.) İnanın Amik gölü ve hotamış gölü için kurtarma projeleri hazırlandığını duymuştum ama uygulanmayan proje ne işe yarar.. Umarımki, umalım ki şimdiye kadar olanlar son olsun.. son olsun ki, geriye dönüşe geçelim...
Suriye ile Türkiye arasında yapılan anlaşma ile Reyhanlı barajının temeli çok şükür atıldı. inşallah amik eski haline dönecek....