Suçlu ayağa kalk, evet sen ,evet kuzum sana diyorum, ne o suçlu olduğunu bilmiyormusun tabiki biliyorsun fakat üzerine alınmak istemiyorsun. Sen sanayici, ben sana kendimi sundum , ya sen benden aldığını farklılaştırıp bana zehir olarak serptin , kanallarla içime akıttın. Ya sen, güzel alımlı ve tatlı bayan , sendemi beni anlamadın , derdime ortak olmadın, haklısın mis gibi kokmak güzel görünmek ve çekici olmak seninde hakkın ,ya benim çiğnenen gasp edilen hatta yok edilen haklarım ne olacak, belki sende anasın belki ana adayısın, beni en iyi sen anlamalıydın. Mutfağından akan o deterjan sularını gırtlağıma kadar doldurmak zorundamısın, hele kirli çamaşırlarını temizlerken beni nasıl nefessiz bıraktığını biliyormusun. Hele sen yokmusun benim en çok seven kuzum , evet sana sesleniyorum, hani sen çevreci idin hani doğaya saygılı idin, bumudur bana olan sevgin ve saygın, ben seni böylemi sevdim , ben bir ana olarak neyi istedinizde ayaklarınıza sermedim sizden neyi esirgedim, fiziksel açlığınıza tüm yiyecekleri, ruhsal açlığınıza tüm benliğimi sunmadımmıki bana bu kadar zalimane davranıyorsun, bakın kuzularım ben yavaş yavaş ölüyorum , sizin bir ananız var ikincisinin olma şansı yok , ya hakettiğim değeri teslim edersiniz yada benden umudunuzu kesersiniz. Peki sen, evet sen, beni dillendiren sen , üzerine düşen görevlerini yerine getirdinmi. BEN ..EN BÜYÜK SUÇLU Hakkını helal et ,hatalarım için beni affet ana .
Ne diyeceğimi bilemedim İsmail, duygulandım. Umarım doğru bir şekilde etkisi oluşur bu güzel yazının.
Dogru söze ne demeli Ismail.Cok güzel ve dogru yazmissin.. Insanin gercekten bogazinda birseyler dügümleniyor.. Hepimizin en duyarli olmasi gerektigi zamanlar.. Maalesef baska dünya yok
Doğa yapılan hataları affetmez cezalandırır. Kendisinden alınanları mutlaka bir gün geri alır.Doğa kendisini yokolma sınırına getirdiği anda, insanoğluna verdiklerini tamamen ortadan kaldıracak, yok olan insan olacaktır.Bence tabii
Bence de toprak ana her aldığını geri iade ediyor.Aynı deniz gibi.Ama toprak ana bizi aldımı geri vermiyor acaba neden??????
Uğur sen zaten bunu imzanda çok güzel belirtmişsin.Aslında yazılacak o kadar çok şeyler varki , bilerek yazmadım çünkü benden başka suçlu kim varmış görmek istedim.
Kırık elle yazamıyorum diye epeydir suskundum. Ama bu güzel yazına bir katkım olsun istedim kardeşim. Bizler Doğa anayı ağlatıyoruz ama o daha korkuncunu yapacak. Çocuklarımızı ağlatacak.......
Ekolojide "taşıma kapasitesi" diye bir terim vardır..Bir ekolojinin sürdürülebilir bir şekilde devam edebilmesi için bir türden maksimum ne kadar olması gerektiğini ifade eder..Aynı durum aslında ekonomi için de geçerli çünkü ekonominin de hammaddesi aslında doğadan geliyor.. Dolayısıyla insanoğlu fazla üremeden, doğa ile barışık yaşamanın son çare olduğunu yumurta kapıya geldiği zaman anlayana dek birbirini yemeye devam edecek.. Bu ne eğitimle olur ne de yasaklar ile.. Ha şimdi diyebilirsiniz ki Avrupa'da böyle değil..E olmaz tabi : sen 16.yy'dan itibaren sömüreceksin, dolduracaksın kasayı, bütün pisliklerini dışarı havale edeceksin, sonra kendi evinin önünü tabi ki temiz tutarsın.. Bizde ise ne desen boş.. Anlatmaya çalıştığın her doğru şeyde karşına "ekmek kavgası" çıkar...Adam "benim derdim bin tane, senin deterjanınla mı uğraşacağım" der.. birşey de diyemezsin..işi yoktur, derdi çoktur, tek eğlencesi gidip olta sallamaktır.. o da dertlerini unutmak, kafayı boşaltmak için.. gidip te adamın kafasını bir de "şu balığı şu kadar cm.den küçük tutma" diyemezsin.. desen de sallamaz zaten, bir de onun hesabını mı yapacaktır çünkü.. yabancı kanallarda, son moda spor kıyafetler, kamışlar ve rapalalar ile olta sallayan aristokrat amcaların tuttukları balıkları yeniden bırakmaları hoşumuza gider.. ama kusura bakmayın bizde olmaz o.. oradaki amcanın ülkesi zaten bütün hayatını garanti altına almıştır, bizdeki amcanın ise hayattaki tek başarısı belki balık tutmaktır.. bırakmaz balığı tekrar..ona göre yazıktır... velhasıl; bir dönem klişe olan "eğitim şart" ile olmaz bu işler..ama başka bir klişe ile açıklanabilir :"sistem bozuk".. biliyorum çok karamsar bir tablo çizdim ama malesef durum böyle.. ben de isterim benim ülkemde de herkes amerikan banliyölerindeki gibi müstakil evlerde otursun, jipine ailesini bindirip oğlu ile balık tutsun, etrafı kirletmesin..ama zor be... işin garip tarafı hiç ekonomiye şuna buna bakmadan bizim Anadolu'nun kültüründe vardır tüm özendiğimiz, istediğimiz tavırlar.. Ama gündemi takip etmekten artık onları da unutur olduk... Sağlıcakla kalın
Kolun için tekrar geçmiş olsun kardeşim, doğa anamızı bu kadar sıkıntıya sokmasak ve zorlamasak bizlerede çocuklarımızada hiç bir şey yapma.
Serdar kardeşim sende yazdıklarında kendi görüşün kadar haklısın, avrupalı marstamı yaşıyorki bu sorunlardan muaf olsun , aynı havayı solumuyormuyuz ayrıca tüm denizler birbirine bağlı değilmi, Meksikada oluşan bir hastalık ta buralarda bizleri etkilemedimi,çernobil faciası önce bizi sonra balkan ülkelerini etkilemedimi,artık hiçbir uzak yer uzak değil,sözün kısası aynı dünyanın yolcuları değilmiyiz
ismail abi çok güzel bir yazı olmuş, çok dokunaklı okurken kendimi suçlamaya başladım bu balık avını bana bıraktrırsa sebebi sensin
Merhaba Ali Kemal kardeşim, amacım birilerine avcılığı bıraktırmak değil , sadece bu güzel tabiat ananın birer evladı olarak daha koruyucu daha sevici ve dahada savunucu olmamız gerektiğini hatırlatmak istedim. Aslında bu konuyu açmamdaki ana sebeplerden biriside , üniversite ve benzeri okullardaki mucitlik yapmaya çalışan genç arkadaşlarımızın çamaşır makinalarında kullanılan bu maddelerin makina çıkışında rafine edebilecek bir buluşa acaba imza atabilirlermi ve bunu evrensel yasalarla kullanımı mecburi kılınabilirliği nedir diyeydi, sevgilerimle.
Aslında çamaşır makinasının gövdesinde oldukca boşluk var elbet uygun bir filitre vardır. En azından suyu içilecek seviyeye kadar filitre edemese bile kaba filitre işlemini yapacak,bir noktaya kadar kimyevi ve biyolojik filitrasyon yapacak makinalar var ama bu çamaşır makinalarıı üreten üreticiler hem elektrik harcamasından tasarruf hemmaliyeti düşürmek ,hemde kullanım kolaylığı gibi etkenleri düşünerek hareket ediyolar