KIYI BALIKÇILIĞI Kıyı Balıkçılığı hobilerimden biridir. Oltayı elime 12 yaşlarında aldım,bugün 79 yaşındayım. Yanımda, arabamda her zaman bir olta bulunur. .Nerede bir akarsu, göl, gölcük, deniz görsem heyecanlanırım ve olta atmak isterim.Balık tutup tutmamam hiç mühim değil. Eşim ve çocuklarım bu yüzden benimle deniz kenarında bir yere gazinoya, lokantaya gitmek istemezler. Bu güzel sitede benimde bir anım bulunsun diye başımdan geçen birkaç olayı sizlere anlatmak istedim.Şöyle ki: Onbeş yıldan beri senenin 4-5 ayını ailece Dikili’nin Kabakum mevkiinde bir sitede edindiğim yazlık evde geçiririz. Hemen hemen hergün ya sabahtan ya da öğleden sonra olta takımlarımı alıp deniz kenarına inerim.Daha ziyade (Kıbrıs Oltası) denen bir düzenekle balık avlarım.Bu oltalar denizin üstünde durduklarından bunlarla kefal, sarpa gibi üstte yüzen balıklar yakalanır.. Bu olta takımı çok yerde bilinmediğinden nasıl yapıldığını da anlatacağım: “ 6-7 cm .uzunluğunda silindir şeklinde bir mantarın ortasından gecen bir telin bir ucuna üstünde 7-8 tane iğne dizilmiş misina, diğer ucuna hareketli bir kurşundan geçirilmiş 50-100 metrelik gövde bağlanmıştır. Bir ekmeğin kabuğu, beyaz iç kısmı dışa gelecek şekilde, mantara sarılıp üstüne 7-8 iğneli misina dolanır, bu misina üzerindeki son iğne açılmaması için mantarın münasip bir yerine batırılır” Bu olta gereği kadar uzağa fırlatıldıktan veya bırakıldıktan sonra hareketli kurşun ipten kayarak dibe oturur.Bundan sonra yapılacak iş kıyıya çıkıp su üzerinde yüzen mantarı izlemektir. 1- Bir gün ben de öyle yaptım Denize girerek oltayı 40-50 metre kadar uzağa bırakıp sahile gelip oturdum.Su üstünde görülen ekmeğin.etrafına küçük kefal balıklarının doluştuğunu ve zaman zaman bir levreğin saldırısı ile kaçıştıklarını izliyordum.Birdenbire orası karıştı, irice bir balığın havaya fırladığını, ve pat!... diyerek denize düştüğünü gördüm.Oltayı yokladığımda bir zorlama ile karşılaştım: balık yakalanmıştı.Bu kefallara saldıran bir levrek de olabilirdi; zira bir keresinde böylece bir levrek iğnelere takılmıştı, güçlükle kenara çekebilmiştim. Hemen misinayı kasnağa dolaya dolaya denizin içinde 40 metre kadar yürüdüm. İğnenin balığın neresine takıldığını bilmediğim için olta ipini zorlamadan yavaş yavaş çekiyordum.. Denizin dibi çok engebeli ve yosunlu idi, bazı yerlerinde de su yüksekliği bir karış kadardı.İpi birkaç metre daha çektikten sonra iğnenin balığın sağlam bir yerine takıldığını hissedince yine zorlamadan hafif hafif çekerek balığı derin ve otsuz yerlere yöneltmeye çalışıyordum. Kıyıya üç metre kala balık beni görünce şiddetli bir kafa darbesi yaptı, misina koptu.Ah!.. kaçırdım..diye üzülürken baktım ki balık denizin içinde ağzında mantar sağa sola başvuruyor, istediği gibi yüzüp kaçamıyordu. Misina mantarın dibinden kopmuştu.Üzerimde güneşten korunmak üzere giydiğim bir gömlek vardı. Onunla birlikte derhal denize atladım.Balık sağa sola kaçıyor, ben de arkasından.. Bütün gayem mantarı ele geçirmekti.Ben yaklaştıkça balık kaçıyor, ben de onu yakalamak için kapaklana kalka denizin içinde balıkla mücadele ediyordum. Kıyıda toplananlar beni seyrediyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Bu mücadele yarım saate yakın sürdü.Nihayet mantarı ele geçirdim: balığı da gömleğimle sımsıkı tutarak sahile çıktım.Balığı ağzındaki olta ve mantarı ile birlikte bir kenara fırlatıp,kendimi de kumların üzerine attım.Çok yorulmuştum:ancak yarım saatte kendime gelebildim .Yakaladığım balık 950 gr..bir sarıkulak kefal idi.. 3 – Bir başka gün, öğleden sonra olta takımlarını alarak kefal avladığım yerleri dolaştım hiçbir canlı görünmüyordu. Bu kez sitenin içinde sahilin başka bir yerine gittim.Bu yerde su derinliği 1-1,5 metre kadar idi. Denize dalıp deniz tüfeği ile dolaşmağa başladım .50-60 metre kadar gittikten sonra denizin dibinde 10-15 cm. çapında 1,5- 2 metre boyunda bir pimaş su borusu duruyordu..Bu borunun buraya kadar nereden geldiğini, kim tarafından getirilmiş olabileceğini düşünürken, içinde balıkların saklanabilecekleri ihtimali aklıma geldi; yavaşça yaklaştım. Borunun bir ucu bana doğruydu..İçine baktığımda kuyruğu benim tarafımda bir yılan balığı’nın bulunduğunu gördüm. Yavaşça tüfeğin ucunu borunun içine 5-10 cm. kadar soktum; balık hiç kımıldamıyordu. Büyük bir heyecanla hemen tetiği çektim. Zıpkın tüfekten ayrılmadı. O zaman tüfeğin emniyetini açmağı unuttuğumu fark ettim.Tabii balık ta bu sarsıntı ile boruyu terk ederek, benimle alay eder gibi, salına salına biraz ilerdeki çalılık ve engebeli bölgeye doğru kaçıp gitti. Ayağıma kadar gelen bir avı kaçırmış olmanın ezikliği içinde eve döndüm.Bu balığın yine oraya geleceğinden emin olarak uyuya kaldım Ertesi gün çocuklara “ bugün size bir yılan balığı tutup getireceğim hazır olun, isteyen gelip seyredebilir “ dedim: Pek inanmadılar ama birkaçı merak edip geldi. Yine ayni saatle olay yerine vardık.Ben balığı ürkütmemek için ayağıma paletleri geçirmedim. Yalnız, başıma deniz gözlüğünü taktım ve .tüfeğin emniyetini açtım. Bu bölge tamamen kumlu bir saha olduğundan denizin içinde çıplak ayakla yürümeğe başladım. Yavaşça boruya arka tarafından yaklaştım; balık içinde idi.Namlunun ucunu boruya sokar sokmaz tetiği çektim. Boru yerinden oynadı ve biraz havaya kalktı. Öbür ucundan büyük bir balık dışarı fırladı ve bana karşı döndü Balık yılan gibi kıvranıyor, kendisini kurtaramıyordu. Müren balığı olabileceği endişesiyle kendimi balığın saldırısından korumak için geriye doğru kaçmak istedim, balık ta benimle birlikte geliyordu.O zaman balığın zıpkına takılı olduğunu anladım. Yapacak başka bir iş olmadığından boruyu balık ve tüfekle birlikte omzuma alarak kıyıya doğru yürümeğe başladım. Sahilde site sakinlerinden 15-20 kişi toplanmış bu manzarayı hayret ve dehşetle izliyorlardı.Birçoğu yılan balığını ilk kez görüyordu 4-. Başka bir gün yine kefal avlamak için bölgeye gittim. Sular 30-40 metre çekilmişti. Oltayı 70-80 metreye fırlatmak veya bırakmak gerekiyordu.Mecburen denize girdim. 10-15 metre yürüdükten sonra yerden bir karış su içindeki otların arasından havaya doğru bir su fışkırdığını görünce orada bir ahtapot olabileceğini düşündüm.Uzaktan iyice inceledim orada kahverengi bir şey duruyordu; bu hakikaten bir ahtapottu. Elimdeki olta kasnağını hemen yere atıp yavaşça yaklaştım.üzerine atlayıp yakaladım. Kollarından tuttuğum için sıyrılıp kaçtı. Yer otluk ve su çekilmiş olduğundan fazla gidemedi, beş metre ilerde yine pustu. Bu defa 50 cm. kadar yaklaştıktan sonra üzerine atıldım, boyun kısmından yakaladım.Ahtapot büyüktü, kolları da uzundu. Kollarıma ve vücuduma sarılıyor, bırakmıyordu.Bu şekilde birbirimize sarılmış vaziyette sahile çıktık.Birkaç kişi çoluk çocuk beni seyrediyor ve geriye kaçıyorlardı. Vantuzlarıyla kollarıma ve vücuduma sımsıkı sarılmıştı. Kollarını kollarımdan güçlükle kurtarıp kendisini kumların üzerine fırlattım. Durmadan denize doğru geliyordu. Orada bulunan çocuklara “ siz bakmayın ben şimdi bir operasyon yapacağım” deyince dağıldılar.Elimi ahtapotun ağzına sokup başını çevirdim.Ondan sonra kıpırdayamadı..İç organları başının içinde olduğu için bu operasyonu yapmadan kolay kolay ölmez diyerek orada bulunanlara izahatta bulundum. Benden bu kadar , tüm balıkçı dostlara sağlıklar, iyi şanslar, bol ve bereketli avlar dilerim. 5.Nisan.2007 Ahmet Kasapoğlu
paylaşımınız için teşekkürler abicim sizin gibi büyüklerimizde çok şey öreneceğimiz kesin bu arada sitede çok dede miz vardı fakat sizin yaşınızda ilk benim bildiğim kadarı ile hoş geldiniz
Ahmet abicim Sitemize bir geldiniz pir geldiniz. Ellerinizden öpüyorum. Paylaşabilecegimiz daha çok anılarımız vardır lütfen bizden esirgemeyin
Ahmet amca aramıza hoşgeldiniz. Sitemize girişiniz çok keyifli anılarla oldu ve yaşayarak okudum. Sizde daha bol bol bulunacağını düşündüğüm bu anılarınızın devamını okumayı da diliyorum. Bu arada engin tecrübelerinizden de bizi mahrum bırakmazsınız umarım...
Sevgili abiciğim aramıza hoşgeldin,oh Allaha şükür sitenin en yaşlısı olarak sanırım ben vardım ama siz benim rekorumu kırdınız. Az önce yılbaşı mesajımı yazınca en büyüğk benim eğer benden büyüğü varsa bende ellerini öperim diye yazınca Turgay kardeşim sizin yeni üye olduğunuzu yazınca mesajınızı gördüm ve inanın çok sevindim. İki gün sonra sağlık nedeninden dolayı belli bir süre aranızda olamıyacağım ama ilerde çok sohbet edebileceğimizi umuyor ve tekrar aramıza hoş geldiniz diyorum. Yeni yılın sizede uzun sağlıklı ve mutlu bir yaşam getirmesini dilerim.
Aramıza hoş geldiniz, tecrübelerinizden istifade etmek, kendi bilgilerimize yeni şeyler katmak için bir sonraki anınızı anlatmanızı dört gözle bekleyeceğim. Güzel paylaşımınız içinde ayrıca teşekkürler...
Ahmet amca çok güzel bir paylaşım olmuş. Ben de oltayı ilk elime aldığımda 12 yaşındaydım. Balık tutkum gün geçtikçe artıyor. Umarım benimde balık ve deniz dolu bir ömrüm olur.
Değerli büyüğüm çok hoş bir anınızla çok güzel bir giriş yapmışsınız.Sizi saygıyla selamlar muhabbet ve anılarınızın devamını dilerim. İyi seneler sağlıklı,huzurlu,mutlu nice yıllar
Bu ay içinde 80 yaşına basıyorum. 40 senedenberi her türlü hastalıkla mücadele ediyor, fakat yine de oltayı elimden bırakamıyorum. Bu da bir hastalık. Gürol bey, sizin de yeni yılınızı kutlar; sağlık ve mutluluklar dilerim.Görüşmek üzere...
ahmet abicim hakim bey demişsiniz adliye mensubumuyduk abi bende manisa adliyesinde adli sicil şefiyim abi