24m derinlik yasağının getirilmesi konusunda bakanlık açıklamayı yaptı. Ama uygulama konusunda fazlaca bir açıklama bulunmuyor. Hükümetin 500 milyar dolarlık ihracat hedefi söylemleri ile uyuşan İthal balık için Eylül-Ekim-Kasım-Aralık aylarında balık ithalatı ve ithal edilen balığın iç piyasaya satışında yüksek ithalat vergisi getirilebilir. İthalat vergisinin fazla olması 4 aylık süreçte balık ithalini azaltır veya durdurur. Bu sayede dış piyasadan bu 4 aylık süreçte fazla balık ithali olmaz. Kültür balıkları için 4 Aylık süreçte kültür balıkçılığının da iç piyasaya satışında vergi oranları yükseltilmeli. Dış piyasaya satışlarındaki ihracat vergileri de önemli ölçüde düşürülmeli. Bu sayede bu 4 aylık süreçte, kültür balığı ve ithal balık piyasada fazlaca bulunmayacaktır. 24 m sınırında daha az avcılık olacağı için balıklara taban fiyat uygulaması getirilmeli. Bu sayede az avcılıktan yüksek kar eldesi ile durum dengelenmelidir. Taban fiyatlar yüksek tutulursa, özellikle balığın fazla olduğu dönemlerde, balıkhanedeki kabzımallar fiyatı yüksek bulacaklar ve balıkçıdan gelen her balığı satamayacakları için kabul edemeyecekler. Bu durumda balıkçı Fazla balık tutarsam, balık elde kalacak o takdirde az avlayayım diyecek. Bu da sıkıntılı sürece merhem olacak niteliktedir. Ayrıca yem fabrikalarına giden balık için de ayrı bir taban fiyat uygulaması getirilerek palamutun, lüferin yemi olan hamsi,çaça yem fabrikalarında ziyan olmamalıdır.
Hamsi düzgün değerlendirilirse, ithal balığa karşı mücadelede güzel sonuçlar elde edilebilir kanısındayım. 1.Hamsi baş ve iç organları ayıklanmış ve temizlenmiş olarak köpük ambalajda kiloluk olarak pazarlanabilir mi bunların araştırılmaları gereklidir. Köpük Ambalaj 2. Hamsi Döneri http://www.akilli.tv/video/285321/Hamsi-Doneri.aspx Bu iki yöntem hamsiye verilecek değeri ve balık işlemeye olan ilgiyi ve bu konuda gereken iç istihdamı sağlayabilir. Besin piramidinin altındaki balıklar denizde daha az süre bekledikleri için daha az ağır metal içerirler Ton balığı yüksek et verimi ve besleyici değerinin yanısıra ağır metal ve özellikle civa miktarı en yüksek balık türlerinden. Uzun yaşam süreci (ortalama 10 yıl) ve etcil ( diğer balıkları yiyerek beslenen) bir derin su balığı olması nedeniyle ağır metal birikim riski yüksek bir balık. Ancak hamsi en fazla 2 yaşında avlanıyor. O yüzden hamsi hem daha sağlıklı hem de besin zincirin alt türü olması nedeniyle daha bol ve onunla daha çok insan beslenebilir Yani hem ekonomik hem ekolojik hem de daha sağlıklı. Olumlu olumsuz görüşlerinizi ve ilavelerinizi ekleyerek dilerseniz ilgili yerlere gönderilebilir.
Boşverin bu talancı, yağmacı barbarları düşünmeyi. Balığı kırıp geçirdiler, getirip kasalarla denize döktüler, olmadı bedava dağıttılar. Sonra da battık, bitiyoruz filan diye ağlıyorlar. Sen balığı düzenli sür piyasaya. 1 TL'ye balık mı olur? Olur mu, ha, olur, hepimiz seviniriz. Ama sen 3 hafta balık 1 TL satıyor, denize döküyor, sonra da 12 hafta 10 TL'den, 10 hafta da 7 TL'den satıyorsan, bu işte bir terslik var demektir. Eğer şu kadar ton, şu paraya satıldı gibi bir dağılım listesi yaparsan, balığın şey yoluna gittiğini, sığlıkta filan neyse çevrilen balığın, yok pahasına un, yağ, yem olduğunu görürüz. Balığın açık denizde aranması demek, daha düzenli, daha belli bir istihsal demek olacaktır. Algıda seçiciliği bırakalım. Hamsi bir ton paraydı, istavrit de öyle. Bir kaç hafta 2.5 TL oldu diye, balık pek ucuzdu demek sadece algıda seçicilik. Gereken şey belli, arza göre, 12 aya yayılmış doğru dürüst, sürdürülebilir bir balıkçılık ekonomisi uygulamak. Bunun ilk yolu stokları korumak, ikincisi de stoğun arz oranını sabit tutmaya çalışmak.
Kültür balıkçılığı için yem lazım. O da o çaça, ufak hamsi filan tarafından sağlanıyor. Çaça üretimi yok gibi bir şey. Çünkü çaça açık su balığı. Ne hacet var uğraşmaya, kıyıda zebil hamsi varken, çevir gitsin. Bu imkan kalmayınca, hamsi üzerindeki baskı nispeten çaçaya kayacaktır. Bu da palamut, istavrit ve lüfer stoklarına kafadan müspet yansıyacaktır. Çaça stoğu cidden çok büyük, bundna etkilenmesi pek olası değil. Zira, çaçanın ekonomik anlamı yem, un vs. olmak. Gelelim diğer hususa. Kültür balıklarına yem için, gene kültür balıkçılığı yapılabilir. Bir sürü akarsu var. Buralarda kurulacak çiftliklerle, kirliliğe vs. dayanıklı, asya sazanı gibi sofra değilde, yem üretimine yönelik yüksek verimli balıklar üretilebilir. Eğer doğru tesis kurulursa, ekolojik sorunlar vs. ortaya çıkmaz.
Boşverin bu talancı, yağmacı barbarları düşünmeyi. Balığı kırıp geçirdiler, getirip kasalarla denize döktüler, olmadı bedava dağıttılar. Sonra da battık, bitiyoruz filan diye ağlıyorlar. Taban fiyat uygulamasında balıkçının tuttuğu balığı denize dökmesinin ne gibi bir getirisi olacak. Balığı Buzhanesine koyar, bekletir. Sonra taban fiyattan oluşan talebe göre piyasaya sürer. Kendine 12 ay gelir getiren bir düzen oluşturur. Yani balığı dökerek azaltmak yerine taban fiyattan verir, balık bol olduğunda fiyatı düşmez ve emeği zayi olmaz. Sen balığı düzenli sür piyasaya. 1 TL'ye balık mı olur? Olur mu, ha, olur, hepimiz seviniriz. Ama sen 3 hafta balık 1 TL satıyor, denize döküyor, sonra da 12 hafta 10 TL'den, 10 hafta da 7 TL'den satıyorsan, bu işte bir terslik var demektir. Balık bollaştığında, Balıkhane kasası 5 TL den alıyor, balık kasa fiyatı ve navlun dahil balıkçıya ne kazandıracak.????? Onlar da ne yapıyor? Kasa işi para getirmiyor diye fazla uğraşmak istemedikleri için balığı fabrikaya kum parasına satıyor. Eğer şu kadar ton, şu paraya satıldı gibi bir dağılım listesi yaparsan, balığın şey yoluna gittiğini, sığlıkta filan neyse çevrilen balığın, yok pahasına un, yağ, yem olduğunu görürüz. Fabrikaya giden balık için de ayri bir taban fiyat ve kota sınırı getirilmeli. Aslında balık çiftlikleri yerine yavru balık üretim merkezleri olmalı ve denizden toplanan anaçlardan yavru balık üretimi ve denizlerde azalan stokları düzenleyici etkisi olmalıdır. (kültürü yapılabilen türlerin) Balık unu ve yağı fabrikaları yerine balık işleme tesisleri özellikle hamsiyi baş ve iç organları ayıklanmış ve temizlenmiş olarak köpük ambalajda kiloluk satışı yapılırsa ve hamsi döneri gibi çeşitli işleme usullerine gidilirse, hamsi un olmaktan kurtulabilir. Gelelim diğer hususa. Kültür balıklarına yem için, gene kültür balıkçılığı yapılabilir. Bir sürü akarsu var. Buralarda kurulacak çiftliklerle, kirliliğe vs. dayanıklı, asya sazanı gibi sofra değilde, yem üretimine yönelik yüksek verimli balıklar üretilebilir. Eğer doğru tesis kurulursa, ekolojik sorunlar 170.000 ton yıllık kültür balığı üretimi yapabilmek için 1.200.000 ton civarında yemlik balığa ihtiyaç var. Bu balık Türkiye’de üretilebilmesi mümkün mü? Anlayabildiğim kadarıyla kültür balığı üretimi sürdürülebilir değil. Ancak GDO lu soya gibi bitkisel öğeler kullanarak yem içeriklerinde kullanılan balık unu miktarının düşürülmesi hedeflenmekte. Tabi bu da gdo lu ürün anlamına gelmekte. Doğal dengenin sınırını aşmamamız gerektiğini düşünüyorum. Yapmamız gereken her şeyi eski sadeliğine döndürmektir. Böylece bozulan düzenimiz tekrar kurulacaktır. (Kızılderili Atasözü)
taban fiatmış......24 metreymiş..... unutmuyorum 1991 yılıydı ünyede bir işim vardı oraya kadar gitmişken fatsanın ünyeye yakın bir yerinde italyanların açtığı bir konserve fabrikasını işletme sorumlusu bir hanımı ziyarete gittim fabrika çok büyük değil ama çalışıyor gelen hamsilerin satndardı asgari 13 cm oysa gazeteler tv ler bas bas bağırıyor satılan hamsinin 350 tanesi bir kilo satılamayan ya yem e yada tarlaya diye....merak ettim sordum nerden geliyor bu hamsi diye....abi gürcistandan her gün bir tır geliyor dedi........adamlar 3 mil yasağını sıkı bir şekilde uyguluyor yakaladıklarına hem ceza hem el koyma var dedi...sadede gelelim 24 metre bdeğil 50 metrede yapsanız bu gırgır takımları dip yapısını bozar o tonlarca ağırlıktaki halkalar toplanırken dibi kazıyor trolden hiçbir farkı yok....balığa büyüme .yerleşme.yaşama hakkı verilmiyorsa YOK OLMASI KAÇINILMAZDIR....kendimizi ve bu saf milleti kandırmayalım.....tekneler gemi oldu,cihazları yapan japonlar bile kendi sularında yasaklamışlar...balığı millerce öteden uydu dan takip ediyorlar...beğenmezse sarmıyor bile bu beni kurtarmaz diyor....en az 5 yıl olta harici gırgır avıkaradeniz,marmara vede kıyılarda yasaklanmalı.... başka yolu yok......yakaladın ...yunanlılar,italyanlar gibi doğru dibe......eğer balık istiyorsak bu böyle....ister kızın ister darılın...çocuklarımız ve gelecek nesiller için.......
Kültür balığı üretimi mevcut süreçlerle sürdürülebilir değil. Bu kesin. Ama bu, eski usul süt üreticiliğinden farksız şu anda. Kara düzen bir iş yapılıyor. Çevreye zararı da, girdi maliyetleri de yüksek. Ama daha etkili çiftlik modelleri ve üretilecek balıklar var. Şimdi marmaraya bakalım. Kirlilik adam boyuna çıkmış, bu da fitoplankton patlaması yaratıyor. Bu planktonları doğal olarak süzüp beslenecek balıkların bu işe özel kafeslerde yetiştirilmesi mümkün. Tatlı su balıkları, mesela meşhur israil sazanı, ABD'nin baş belası gümüş sazan gibi türler, kolay ve hızlı yetişip yem üretimine kanalize edilebilir. Şimdi, gereken 1.200.000 Ton yem balığın, 500.000 tonu diyelim çaçadan sağlanabilir. Karadenizde 5 milyon ton çaça stoğu varsayılıyor, sürdürüebilir bir rakam bu 500.000 ton. Kalanı da benzer kaynaklar ve bitkisel kökenli katkı maddeleri olan yemlerle sağlanabilir. Ha, arada bir 20 bin ton mesela, hamsiden karşılanır. Böylece yem balık olarak ekonomik değeri olabilen balıkların üzerindeki baskı kalkar. Peki bunlar ne zaman, nasıl olur? İşte böyle 24m ve/veya 50m gibi sıkıştırıcı yasaklarla olur. Balıkçılar sıkıştıkça, daha çok talana yöneldi bugüne kadar. sonuç ise ortada. Eğer mesela hamsi, yem olarak satılamayacak kadar pahalıya mal oluyorsa, o hamsi yem olarak satılmaz. Çaça vs. avlamak, sazan çiftliği kurmak gibi şeyler rasyonel olmaya başlar. Taban fiyat, olmayacak iş. Kim verecek o taban fiyatı? Fındık olayına döner o, zor. Fındık daha avantajlı ama hali ortada. Yapılacak şey belli. balığı kıstırıp yapılan vurgunların önüne geçerek istihsalin daha dengeli olmasını sağlamak.
Çok doğru ama. Bugün için 24m'yi kurtarmak çok ama çok anlamlı. Zira zaten 50m'de kazınacak bir şey yok. Asıl hareket, 12 - 20m arası bölgede. Bu bölgede gır gır olmaması çok, ama çok şeyi değiştirecektir.
Taban fiyatı kim verecek işte cevap bulması gereken soru bu Bakanlığa bağlı bir kurul mu? Su Ürünleri Kooperatifleri mi? Ya da bir enstitü mü? Et ve Balık Kurumu mu? Yoksa konulan yasaklar hep kağıt üzerinde kalıyor.