Sevgili Vedat abinin http://balikavi.net/forum/showpost.php?p=730294&postcount=15 adresindeki karagöz artışı konusundaki yorumu benim geçen hafta duyduğum bir söyletiyi size aktarmama vesile oldu. Dedikoduya göre bazı balık çiftlikleri bir miktar karagöz toplayıp üretmişler. Fakat bir denetleme sonucunda bunlar geri salınmışlar. Bin türlü üç kağıt dönen ülkemde inanasım gelmeyen gerçek olaylardan biri midir yoksa palavra mıdır ? Konunun uzmanlarına soruyorum.
Son gunlerde bazi buyuk marketlerin balik reyonlarinda kultur baligi etiketi ile karagoz satildigini goruyorum...
Özel bir şirketin deneme üretiminin sonucu olduğuna dair duyumlar almıştım. Karagöz haricinde sinarit ıskatarya mercan falanda vardı. Deneme üretimi yapıldıktan sonra verimliliği düşük türler denize salınmış. Proje özel bir şirket tarafından finanse edilerek tarım orman köy işleri bakanlığı tarafından yapılmıştı deniyor. Bu olayın üzerinden 4 sene geçti ve kıyılarda 1 kilo üzeri karagözler geziyor, tek tük de olsa palaz üstü sinaritler var,sadece 2 sene önce kıyılarda çok az eser miktarda fangri mercanlar görüldü. Bana bu duyumun gerçekliği var gibi geliyor.
Bilemiyorum ama gözlemimi söyleyeyim. 1994 ten beri Ayvalıkta avlanırım. Devamlı avlandığımız bir kumsalda eğlencesine ispariler tutardık. İstemediğin kadar ispari vardı. 2006 yılından itibaren minik karagözler ve minik patlakgöz mercenlar görünmeye başladı. hersene ispari ve p.g.mercan-karagöz oranı isparilerin aleyhine gelişti. Geçen yaz ise malesef neredeyse hiç ispari görünmezken bu p.g.mercanlar ve karagözler baskın olarak görünmeye başladı. Açıklardan ise çok iri patlakgöz mercan ve karagözler (yarım kilo civarı) bolca görüldü yakalandı-yakaladık. Ama lezzet olarak ne karagözlerde ne de mercanlarda eski tadları göremedim. Forumda da dikkat edilirse yaz aylarında patlak göz mercan raporları görüldü. Hatta sarozdan bile bolca gelmişti. Bu iyimi kötümü bilemiyorum ama değişim beni endişelendiriyor.
Çiftlik altları balığın en kolay beslendiği mekanlar haline gelmektedir. Fırtınalarla patlayan veya ayı balığının, fokların yırttığı havuzlardan kaçan üretim balıklarına alışmıştık. Ancak görülmekte ki doğal hayattaki balıklarda havuz altına alışarak suni beslenmeye geçecek ve havuz içinde yemle, takviye katkılarla büyütülen balıkların doğal hayattaki sürümleri halini alacaklar. Denizi yaratırız balığıda üretiriz aynen diye düşünenlerin duvara toslamasından başka bir şey değildir varılmakta olan nokta. Yüzmeye kıyılamayacak koyların dibini yok ettiler, sıra şimdi açık denizde yaban hayatın dengesini bozmada. Yirmi sene sonra uyanırlar yasaklarlar ama giden gittiği ile kalır gene.
3-4 sene önce vardı bir çalışma, şimdi ismini hatırlamadığım bir firma, Adana veya Mersin'de (onu da hatırlamıyorum) baltabaş karagöz, minekop, eşkina, sinarit, lahoz vs için deneme üretimleri yapmaktaydı. Sonucu da ne oldu bilmiyorum, hala pazarda görmediysek demek ki verimli olmamış, belki bunları salmışlardır ama ta oradan marmara ve ege'ye akarlar mı bilemem bu taş balıkları. Başka firmalar da çalışmış olabilir, bilemem, sadece gördüğümü, duyduğumu aktardım. Keşke bu balıklar da çiftlik üretimine geçse, tabi ki koyları perişan etmeyen, denetimi iyi olan şekilde. O zaman aynı levrek gibi denizde artış görürüz, balıkçı çiflikten alıp satmayı daha uygun bulacaktır maliyet olarak, bu nadir balıklar da denizde çoğalacaklardır. Ama denizin dengesi tamamen kendini bulmadan gerçekleşecek artışlar da ne kadar sağlıklı olur onu bilemiyorum (denge açısından, bazı türler yok olabilir). Edit: Buldum... http://www.akuvatur.com/tr_urunler.aspx Üretime başlamışlar gibi görünüyor...
Mantık hatası yok mu sizce? Bir balığı kültüre almak öyle kolay bir iş değil. Çok zaman, para ve emek gerektirir. Yabandan tutsak ettiğiniz balığı yaşatabildiniz diyelim, nasıl besleyeceksiniz, nasıl üremeye teşvik edeceksiniz, kuluçkayı nasıl sağlayacaksınız, yavruları nasıl büyüteceksiniz, sonra nasıl ticari bir üretime başlayacaksınız? Ticari üretim zaten apayrı bir boyut, akvaryumculuk gibi bir şey değil.Uygun maliyetle, çok miktarda, hep aynı kalitede ve de sağlıklı üretim yapmanız gerekli. Ben 2-3 yıl büyütülüp kocaman olmuş karagözlerin, ki 1-2 kg olabilmesi için en az 2-3 yıl gerekir, denize salınacağına ihtimal vermiyorum. En kötü, götürür bir kabzımala veririr, harcadığı milyarların bir kısmını kurtarmaya bakar adam. Ama bazı üreticilerin denize yavru salındığını duyuyoruz,okuyoruz. Üretim fazlasıdır, düşük kalitedir, şudur budur, ya da basbaya hayır işidir, bilemem. Yine de yapandan allah razı olsun. Belli bölgelerde baskın türlerin değişmesi ekolojik dengenin bozulması ile direkt alakalıdır. Yoğun av baskısına maruz kalan türler azalır, diğerleri çoğalır. Ya da kirliliğe dayanabilenler ayakta kalır, diğerleri yokolur.Öte yandan büyük avcı kalmazsa küçük balıklar çoğalır, büyük avcıların üremesini engeleyerek onların neslini tüketir, doğanın dengesini sağlayan rekabette dengeler bozulur. Maalesef bu böyle. Marmarada, bitmiş tükenmiş bir denizde, ortalık sardalyadan hamsiden kıraçadan geçilmiyor. Neden? Çünkü suyu gübreledikçe plantonlar çoğalıyor, hayvan bol bol besleniyor, rahat rahat ürüyor. Onları baskılayacak avcılar nerde? Yok. Nerde sırtıkaralar, nerde torikler, nerde orkinoslar? Hoş, iki senedir hamsinin, sardalyanın, istavritin kökü kazınıyor, o da ayrı mesele. Kültür balıklarının önemine gelince: Artan balık talebini denizlerimiz karşılayamıyor maalesef. Bu bizim değil tüm dünyanın sorunu. Sürdürülebilir balıkçılık ile doğal kaynaklar maksimum kullanılsada yetmiyor. Çözüm nispeten daha bol ve üretilebilir olan karasal kökenli gıda maddeleri ile üretim yapmak. Un, soya vs. O nedenle kültür balıklarında baskın bir unumsu, hamurumsu tat var. Dikkatli damaklar hemen suni yem kokusunu alıyor. Ama bu balıkları terich ederek doğayı koruma imkanı var. Üstelik çok müşkülpesent değilseniz her mevsim aynı yağlılıkta ve taptaze balık yeme şansını yakalıyorsunuz. Bugün çiftlik sinariti yabanisinin yarı fiyatına satılıyor, görüntü farklı, renk bronz-kahve, tat farkını ancak yabani sinarite çok aşina olanlar anlar.Balık lokantasında bu heybetli balığı ilk defa gören, tipini beğenip, iyice kızarttırıp yiyen bir adamın fark bulması söz konusu değildir. İyi tarafı, anlayan kişilere de satın alma noktasında rekabet oluşturmaz. Lokantacı da strese girmez.Eee, balık kıt, talep çok.. Naçizane ben bu yeni kültür balıklarını tecrübe ettim, merak eden varsa kendi görüşümü paylaşayım; Çizgili mercanın tadını ve et kalitesini beğendim. Ha keza minekop ta başarılı, 1,5 kilo civarı boyda ve uygun fiyatla veriyorlardı. Pilakide tadı doğalını aratmıyor.Kültür karagözünü gereksiz buldum (ki sargoz o, karagöz değil, karagöz çok yavaş büyür, üretimi karlı olmaz), çipura varken para vermem. Mercanların genel anlamda renkleri çok kötü, bronz-bakır rengi yada gri-pembe, albenisi yok. O nedenle fangri ve adi mercanı almaya elim gitmedi. Eşkinalar çok küçük boyda veriliyor piyasaya, o yüzden denemedim, kültür üretimi olmasına rağmen el kadar eşkinaya kıyamadım. Deneyen varsa yazsın. Eşkina çok yavaş büyüyen bir hayvan, bu yüzden üretimi zordur diye tahmin ediyorum. Bir de granyoz var piyasada, ama ihtiyaç var mı bu balığa, bilemem. Aynı işi levrek daha iyi görüyor sanki..
ne kadar da komplo teorisi üretmeye meraklıyız. Aranızda Mordoğan Deniz Şenliklerine, oradaki amatör balık avı yarışmalarına katılmış, yada buradaki faaliyetlerle ilgili haberleri, en azından şenlik proğramını görmüş hiç kimse yok mu?
Marmarada Baltabaş Karagöz yavrularının yetiştirme amacı ile salındığını biliyorum. Ama çiftlik balığı konusunda bir bilgim yok.
Ben 1990 dan profosyonel balık avı yapıyorum 1992 de büyük karagöz vurgunundan sonra 2004 şubat ayına kadar karagöz özellikle baltabaş karagöz çoğalma göstermiştir. 2006 yılı karagöz yılı olmuştur.ben şahsen kendi başıma her biri 2.5 kiloluk balıklar yakaladım.ocak ve mart ayının sonuna kadar 100 tane balık yakaladım. fotoğrafları mevcut bu fotoğrafları koyacağım. bu seneki karagözler 2006 daki balıkların yavruları marmaranın tamamında görülmektedir. özellikle darıca,tuzla,tersaneler,pendik sahili,değirmendere,gölcük,yalova,armutlu gemlik,olmak üzere yoğunluk göstermektedir.anlatılanların hepsi varsayım karagöz çiftlikte yetişen balık değildir.esaret altında yaşamaz.o yüzden çiftlikte yetişmez.
balık çiftliklerinde birebir gördüğüm olaydır. karagöz çiftliklerde yetiştirilebiliriği bakımından çok düşün görünse de ; Özellikle Tarla balıkçılığı diye tabir ettiğimiz yöntemle yetiştirilmekte. Lakin şahsi tespitlerimden ve büyük ironilerden biride Mercan, fangri ve carbit konusu içinde aynı şeyler söylendi şuan 90 a yakın havuzda fangri mercan trança ve carbit yetiştiriliyor ? Neden bu olmasn ? Bence karagözde yetiştirilir akyada yetiştirilir. Çok sivri karakteristik özellikleri olan ( Lagos, harami, halili, imtiyaz,orfoz ) balıklar tabikide doğal ortamından hariç hiçbir şekilde yetiştirilemez, üretilemez. Mırmır şu an havuzlara konuldumu bilmiorum ama konusu dilden dile gezmekte. her balığın doğal ortamı tabikide yaşaması şart. Ama adaptasyonları birbirinden çok farklıdır.. Denenmeden bence sonuç için konuşmamak lazım.
Haftasonu değirmendere semt pazarında ispendeklerin , çupraların arasında bir tezgah dolusu karagöz (sargoz) vardı. Hepsi de hemen hemen aynı boyda 350-400 gr. dı. Kilosu 17 tl. Balıkçıya - ustam çiftlik dimi bunlar ? diye sorunca aldığım cevap - olurmu canım kara gözün çiftliği olmaz, orjinal bunlar orjinal ....
Arkadaşlar konuya vakıf ve kısmende ehil kişi olarak sizlere bilgi vereyim istedim. Geçen sene Milas-Güllük körfezinde ismini vermeyeceğim bir şirkete ait (Noordzee değil )Çipura ve Levrek kafeslerinde birkaç ay süreli staj amaçlı bulundum. Bu kafeslerde Yanlızca Çipura ve Levrek yetiştirilir fakat gel zaman git zaman o bölgede yaşayan diğer türlerde buradan denize karışan artık balık yemlerine alıştıkları için kefeslerin çevresini mesken tutar olmuşlar. Ve hatta birçok türe ait yavru balıklar (Karagöz, Mırmır, Fangri, Kefal, Melanur, ...) bu kafeslerin ağgözü açıklıklarından geçerek kafeslerin içerisine giriyor ve burada ekmek elden su gölden beslenmeye ve yaşamaya başlıyorlar. Tabi bir müddet sonra o ağgözü açıklıklarından çıkamayacak boyuta ulaştıklarından dolayı da kültür seviyelerini artırıp kültür balığı oluveriyorlar. Dönem dönem yapılan aşılama faaliyetleri sırasında işletme sahipleri bunları fark ediyor ve çevredeki balıkçılara elden satıyorlar. Hatta bu türleri kafeste yetiştiren işletmeler bile var. Devletin de farklı türlere yaptığı desteğin klasik türlere göre daha fazla olması hasebi ile çokta popüler bir hal alıyor bü türleri yetiştirmek. Hemde herşey yasal çerçeve içerisinde. Şunu da belirtmeliyimki hakiki deniz balıkları balık hallerine düşemeyecek kadar az olduğu için yanlızca lüks restoranlara yüksek ücretler karşılığı satılıyor ve kültürlü insanlarımıza rızık oluyorlar. Siz siz olun pazardan yada halden alınan hiçbir balığı hakiki deniz balığı sanıp kanmayın. Hakiki olanlarını çok az yerde ve enaz 40-50 TL karşılığında anca bulabilirsiniz.