KAYNAK : http://www.sabah.com.tr/Yasam/2009/08/23/balikcilar_baligin_yolunu_gozluyor Avlanma yasağının kalkacağı 1 Eylül'ü bekleyen balıkçıların yeni korkusu "salya" veya "kaykay" diye bilinen beyaz jelimsi tabaka oldu. Avlanma yasağının kalkacağı 1 Eylül'de "Vira Bismillah" diyerek denize açılacak balıkçılar, Karadeniz'den Akdeniz'e doğru yola çıkan balıkların yolunu gözlüyor. Bursa'nın Gemlik İlçesi Balıkçılar Derneği Başkanı Hüseyin Dalarel, 15 Nisan'da başlayan yasağın sonuna yaklaştıklarını belirterek, 1 Eylül'de denize açılmaya hazırlandıklarını söyledi. Gemlik'te 15-40 metre arasında uzunluğa sahip 55, 8-15 metre arasında ise 200'ün üzerinde tekne bulunduğunu belirten Dalarel, ''Toplamda irili ufaklı 500'e yakın balıkçı teknesi var. Binlerce kişi bu işten ekmek yiyor. Ağlarımızı, teknelerimizi bakımdan geçirdik. 1 Eylül'ü bekliyoruz'' dedi. Dalarel, 1 Eylül ile birlikte ''Vira Bismillah'' diyerek denize açılacaklarını ifade ederek, şunları kaydetti: ''Son 2 yıldır umutla beklediğimiz av döneminden, umduğumuzu bulamadık. Küresel ısınma yüzünden son yıllarda denizden az balık çıkar oldu. Buna bir de 'kaykay' denilen bir hastalık eklendi. Jelimsi beyaz bu maddenin tam olarak nasıl oluştuğu bilinmiyor, ancak bir çeşit deniz anasının neden olduğu tahmin ediliyor. Bu hastalık yüzünden gırgır, karides ve küçük balıkçı tekneleri elleri boş dönmek zorunda kaldı. Ağlara zarar verdi. Bu yıl da tek korkumuz kaykay ve balıkların az gelmesi.'' KARADENİZ'DEN AKIN BAŞLADI Gemlik açıkları ve Marmara'nın diğer bölgelerinde, şu ana kadar beklenen balığa rastlamadıklarını ifade eden Dalarel, balıkların Karadeniz'den Akdeniz'e doğru yolculuğunun başladığını bildirdi. Balıkların, yasağın kalktığı dönemde Marmara Denizi'nde olacaklarını belirten Dalarel, ''İyi balık gelirse balıkçıların yüzü gülecek. Palamut, lüfer, çinekop ve istavrit gibi balıklardan çok bekliyoruz, ama bakalım sonuç nasıl olacak? Umduğumuz balığı yakalarsak Ramazan ayında vatandaşlar ucuza balık yiyebilir'' dedi. Dalarel, Gemlik'te balıkçıların bazı sıkıntılarının bulunduğuna da değinerek, ''Balıkçıların kullandığı bir hal vardı. Kapatıldığından bu yana Gemlik'te yakalanan balık, Bursa'ya gidiyor. Daha sonra Gemlik'e getirilip satışa sunuluyor. Denizlerimizde birçok sorun yaşanıyor. Deniz Bakanlığı kurulmasını istiyoruz. Aksi halde büyüyen sorunların çözümü gelecekte çok daha zor olacak'' diye konuştu. KAYKAY Marmara Denizinde, bilim adamlarının bir deniz anası türünün sebep olduğunu bildirdikleri, balıkçıların ''salya'' veya ''kaykay'' diye adlandırdığı avlanmayı olanaksız hale getiren beyaz jelimsi tabaka, ağları ağırlaştırarak dibe doğru çekiyor ve gözeneklerini tıkıyor.
Tabii birçok balıkçının ekmek parası üzülüyor insan ama şimdi vicanımdan gelen ses de şöyle söylüyor. Balık popülasyonuna yapılan acımasız avlanma yöntemleri ve katliamdan ötürü Allah'ın (ya da inanmayan için tabiatın) balıkçılara karşı göstermiş olduğu bir mücadele mi acaba?
Bu salya yada adı herneyse son bi kaç senedir karadeniz ve marmaranın başının belası ama ne olduğu hakkında hala kimsenin en ufak bi fikri yok sanırım.. ben şahsen buna tuna nehrinden akan bütün doğu avrupanın pisliğinin ve sanayi atıklarının yol açtığını düşünüyorum. ab uyum yasaları adı altında binbir türlü işkenceyi çekmemiz yetmiyormuş gibi birde pislikleriyle uğraşıyoruz karadeniz gibi çok büyük bir belkide dünyanın en büyük iç denizini canlı bakımından kaybetmek üzereyiz devletimizde hala tık yok anca gırgırcılar her sene dile getiriyorlar bu konuyu oda ceplerine giricek paranın azalması korkusuyla.
Allahın yüce takdiridir.Sopası yok ki kafalarına tek tek indirsin.Devlet devlet değil gırgırların %80 ine milletvekilleri ortakmış daha ne beklenirki.
Hidrobiyolog M. Levent Artüz, Sevinç -Erdal İnönü Vakfı desteğiyle yaptığı araştırmalar sonucu, 09.09.2007 - 11.10.2007 tarihleri arasında Marmara Denizi genelinde meydana gelen ve balıkçılar tarafından "salya", basın tarafından da "deniz yüzeyinde görülen beyaz sıvı tabaka" olarak nitelendirilen olgunun gerçekte karışık bir alg patlaması olduğunu saptadıklarını açıkladı. Olguyu yaratan alg türleri ise Rhizosolenia calcar-avis ve Dinophysis caudata, Dinophysis tripos. "Söz konusu oluşumlar akıntılar ve veya rüzgarlar ile sürüklenip, birleşerek daha büyük ve ada şekilli oluşumları oluşturdukları ve sürüklenerek liman, balıkçı barınağı ve/veya sahil şeritlerinde birikti. Nihai birikme yerleri olan liman, balıkçı barınağı ve/veya sahil şeritlerine sürüklenme ve/veya burada bulunmaları sırasında temas ettikleri diğer yüzer her türlü madde ile karışarak, yeşilimsi-beyaz renklerini kaybettiler ve keçemsi bir görünüme büründüler. İstasyonlarda ve bulguların desteklenmesi amaçlı olarak birikim alanlarından alınan örneklerde yapılan mikroskobik analizlerde, alglerde saptanan özellikler sıralandı ve blooming öncesi yapılan taramalarda elde edilen değerler baz alındığında, normal düzeylerde olan Zooplankton biyolojik kütlesinin, blooming ile birlikte hızlı bir şekilde düşüş gösterdiği belirtildi. * Blooming başlangıcı olarak kabul edilebilecek 9 Eylül 2007 tarihinden itibaren hızlı bir şekilde Zooplankton biomasında azalmalar gözlendi, 13 Eylül 2007 tarihinden sonra ise yapılan örneklemelerde neredeyse hiç zooplanktere rastlanmadı. * Başlarda birikim alanlarındaki örneklemelerde mukus içersinde hapsolmuş çok sayıda zooplanktere rastlanmışken, 15 Eylül 2007 tarihi ve sonrasında yapılan örneklemelerde hiç bir zooplanktere rastlanmadı. * Söz konusu olgu, ağırlıkla termoklin üzerindeki su kütlesinde (0-25m.) etkili olduğu, ancak özellikle Marmara Denizi'nin batı kesimi ile, Kapıdağ Yarımadasının kuzey kesiminde çökerek tüm su kütlesini etkilediği gözlendi. * Birikim alanlarından alınan örneklerde yapılan oşinografik ölçümlerde; Alg patlaması sırasında karakteristik olarak Düşük pH ve DO değerleri gözlendi. 09.09.2007 - 11.10.2007 tarihleri arasında Marmara Denizi'nde meydana gelen booming'in mikro ölçekte bir simülasyonu şu şeklinde gerçekleştirildi: * Oluşumda gözlenen yoğun Mukus yapısı, tümü ile R. calcar-avis in parçalanma sürecinde, büyük bir ihtimalle de hücre çeperinin parçalanarak hücre içi sıvının ortama karışması sonucunda oluştu. 250cc. Kavanozlara konulan, yoğun R. calcar-avis içeren plankton örneklerinde, kapağı kapalı olarak 24 saat bekleme sonucunda şişe muhteviyatının viskozitesinin belirgin bir biçimde arttığı ve tekdüze bir kütle oluşturduğu gözlendi. * Şişedeki viskoz muhteviyatın çalkalanmasını takip eden 10 dak. sonunda çalkalanan sıvının durağanlaştığı ve su yüzeyinde mukus maddesinin içine hapsettiği kabarcıklar sayesinde yüzen bir tabakalaşmanın olduğu gözlendi. Marmara Denizi'nde, kaldırabileceği yükün üzerine çıkmış olan kirlilik olgusu, tür çeşitliliğinin hızla azalmasına ve dolayısı ile de mevcut türlerin fert adetlerinde patlamalar şeklinde ifade edilebilecek anormalliklere yol açıyor: Denizde görülen Salya'nın temel nedeni bu! Levent Artüz'ün raporundan özet... Hazırlanan raporda şu görüşlere yer verildi: "Marmara Denizi genelinde araştırılan 20 adet istasyonun hepsinde söz konusu olguya rastlandı. Marmara Denizi genelinde özellikle deniz trafiğinin yoğun olduğu kesimlerde yüzeye yakın olarak oluşan blooming'in (patlama) gemilerin dümen suları yardımı ile oluşan karışımda mikroskobik hava kabarcıklarını viskoz yapı sayesinde hapsettikleri ve bunun sonucunda da, dümen suyu boyunca su yüzeyinde iz - yol şeklinde oluşumlara sebep oldukları gözlendi. "Söz konusu oluşumlar akıntılar ve veya rüzgarlar ile sürüklenip, birleşerek daha büyük ve ada şekilli oluşumları oluşturdukları ve sürüklenerek liman, balıkçı barınağı ve/veya sahil şeritlerinde birikti. Nihai birikme yerleri olan liman, balıkçı barınağı ve/veya sahil şeritlerine sürüklenme ve/veya burada bulunmaları sırasında temas ettikleri diğer yüzer her türlü madde ile karışarak, yeşilimsi-beyaz renklerini kaybettiler ve keçemsi bir görünüme büründüler. BİYOLOJİK KÜTLEDE DÜŞÜŞ İstasyonlarda ve bulguların desteklenmesi amaçlı olarak birikim alanlarından alınan örneklerde yapılan mikroskobik analizlerde, alglerde saptanan özellikler sıralandı ve blooming öncesi yapılan taramalarda elde edilen değerler baz alındığında, normal düzeylerde olan Zooplankton biyolojik kütlesinin, blooming ile birlikte hızlı bir şekilde düşüş gösterdiği belirtildi. * Blooming başlangıcı olarak kabul edilebilecek 9 Eylül 2007 tarihinden itibaren hızlı bir şekilde Zooplankton biomasında azalmalar gözlendi, 13 Eylül 2007 tarihinden sonra ise yapılan örneklemelerde neredeyse hiç zooplanktere rastlanmadı. * Başlarda birikim alanlarındaki örneklemelerde mukus içersinde hapsolmuş çok sayıda zooplanktere rastlanmışken, 15 Eylül 2007 tarihi ve sonrasında yapılan örneklemelerde hiç bir zooplanktere rastlanmadı. * Söz konusu olgu, ağırlıkla termoklin üzerindeki su kütlesinde (0-25m.) etkili olduğu, ancak özellikle Marmara Denizi'nin batı kesimi ile, Kapıdağ Yarımadasının kuzey kesiminde çökerek tüm su kütlesini etkilediği gözlendi. * Birikim alanlarından alınan örneklerde yapılan oşinografik ölçümlerde; Alg patlaması sırasında karakteristik olarak Düşük pH ve DO değerleri gözlendi. 09.09.2007 - 11.10.2007 tarihleri arasında Marmara Denizi'nde meydana gelen booming'in mikro ölçekte bir simülasyonu şu şeklinde gerçekleştirildi: * Oluşumda gözlenen yoğun Mukus yapısı, tümü ile R. calcar-avis in parçalanma sürecinde, büyük bir ihtimalle de hücre çeperinin parçalanarak hücre içi sıvının ortama karışması sonucunda oluştu. 250cc. Kavanozlara konulan, yoğun R. calcar-avis içeren plankton örneklerinde, kapağı kapalı olarak 24 saat bekleme sonucunda şişe muhteviyatının viskozitesinin belirgin bir biçimde arttığı ve tekdüze bir kütle oluşturduğu gözlendi. * Şişedeki viskoz muhteviyatın çalkalanmasını takip eden 10 dak. sonunda çalkalanan sıvının durağanlaştığı ve su yüzeyinde mukus maddesinin içine hapsettiği kabarcıklar sayesinde yüzen bir tabakalaşmanın olduğu gözlendi. SONUÇ Marmara Denizi'nde, kaldırabileceği yükün üzerine çıkmış olan kirlilik olgusu, tür çeşitliliğinin hızla azalmasına ve dolayısı ile de mevcut türlerin fert adetlerinde patlamalar şeklinde ifade edilebilecek anormalliklere yol açmakta. Balıkçıların 'salya' ismini verdikleri ve balıkçılık ekonomisini sarsacak boyutlardaki bu oluşumun da sebebi budur. Bu oluşum kirliliğin direkt bir göstergesi olduğu kadar, sonuçları ile de kirliliği arttırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaptığımız ölçümlerde, Marmara Denizi genelinde söz konusu olgu, biyolojik kütle (biomass) ortalama değerleri 0.5-15m. derinlikler arasında 49.3% kadar ulaştı. Söz konusu canlıların suda erimiş oksijen yetersizliği ve yoğunluk sebebi ile ölmeleri, canlıların parçalanarak sümüksü bir yapının oluşmasına sebep oldu. Bu olgunun olası sonuçları konusunda da şu görüşlere yer verildi: 1) Tüm su kütlesinde suda erimiş oksijen değerlerinin kritik seviyenin altına düşmesi. 2) İçerdikleri biotoksin (biyolojik zehir) dolayısı ile diğer denizel canlılarda kütlesel ölüm vakaları oluşma olasılığı, 3) İritasyon ve diğer uyaranlar dolayısı ile kimi pelajik türlerin olağandışı yer değiştirmeleri (su ürünleri üretimini etkiler), 4) Yoğun mukus yapısı dolayısı ile diğer balık yumurta, larva ve besin olarak değerlendirilen türlere direkt letal etkisi, 5) Besin zinciri yolu ile insana kadar uzanan bir çizgide sağlık problemleri, 6) Av araçlarına verdiği zarar dolayısı ile göreceli su ürünleri istihsal düşüşü.. Uzunca bir süredir Marmara Denizi genelinde yaşanan, farklı türlere ait fertlerin sayısal anomalilerine (Noctiluca miliaris "kızıl suları", Ceratium türlerine bağlı "yeşil su" olgusu, Cnidaria türlerindeki artışlar gibi anomalilere ek olarak ilk defa bu sene kamuoyunun da ilgisine çekecek boyutlarda Rhizosolenia calcar-avis ve Dinophysis caudata, Dinophysis tripos türlerinde yaşandı. Bu yoğun sümüksü olgunun ancak bir karışım ile hava kabarcıklarını içine hapseden bölümünün su üzerinde gözlenebildiği, esas kütlenin tüm su kütlesine yayılmış olarak bulunduğu ve parçalanma ile birlikte çökerek çok daha derin katmanları da etkileyeceği düşünülecek olursa, durumun vahameti daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bu tip anomaliler Marmara Denizi'nde, özellikle tür çeşitliliğine bağlı hassas dengenin kopmak üzere olduğunun ciddi birer göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle de Dinophysis türleri gibi biotoksin içeren canlılardaki artış ciddi sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Acil olarak kalıcı önlemlerin hayata geçirilmesi gerekiyor Kaynak:http://www.bahcesel.com/content/view/4289/3188/
tabiat çok güzel dersler vermeye devam ediyor. Ufak büyük demeden kör gözle tüketilen balıklar. sorumsuzca yakalanan minik balıklar tonlarca denize dökülen. çinekoplar ve kraçeler. hesap sormaya başladı demek . çok güzel dahada çok olsun. Ramazanda bol balık yedireceklermiş abiler. ne bolu şuna katliam daha güzel yapılacak deseler dahada güzel olur bence.
Dalarel, 1 Eylül ile birlikte ''Vira Bismillah'' diyerek denize açılacaklarını ifade ederek, şunları kaydetti: ''Son 2 yıldır umutla beklediğimiz av döneminden, umduğumuzu bulamadık. Küresel ısınma yüzünden son yıllarda denizden az balık çıkar oldu. Buna bir de 'kaykay' denilen bir hastalık eklendi. Jelimsi beyaz bu maddenin tam olarak nasıl oluştuğu bilinmiyor, ancak bir çeşit deniz anasının neden olduğu tahmin ediliyor. Bu hastalık yüzünden gırgır, karides ve küçük balıkçı tekneleri elleri boş dönmek zorunda kaldı. Ağlara zarar verdi. Bu yıl da tek korkumuz kaykay ve balıkların az gelmesi.'' Yani, şimdi balık azalmasının tek nedeni KÜRESEL ISINMA ve KAYKAY mıdır? Belirlenmiş ağ gözü açıklığına uyma, belirlenmiş bölgeler ve derinlikler dışında hoyratça avlanmaya devam et, denizin dibini her fırsatta süpür geç, sonra da bahane ara. Tabii ki bu iki husus (küresel ısınma + Kaykay) balık azalmasına sebep olabilir, olmuştur. Yapılması gereken balık azaldı diye ava artan bir hız ve hırs ile devam etmek midir? Avlanma yasağının başlangıcını "son iki ay çok fırtınalı geçti" diye 15 gün geriye aldırmak mıdır? Belirlenmiş kurallar dahilinde ağlarla yapılan Ticari Avcılığa kesinlikle karşı değilim. Keşke insanlarımıza daha bol, taze ve ucuz su ürünü tüketebilme imkanları sunulabilse. Ama belki de doğa ana KAYKAY ile kuralsız, kitapsız kullanılan ağlardan kendini koruyordur.
Ali, Herkesin kendince bir hesabı varken, Yıllardır bu kadar tahrip edilen ve zararı hep sineye çeken Doğa’nın da bir hesabı muhakkak vardır. Denizleri babalarının malı görenler miras bitince seyretmek lazım ama maalesef zararını 85 milyon çekiyor. Kesinlikle Tarık bey.