Doğa Derneği, Türkiye'de en fazla tehlike altında olan canlı grubunun göl ve akarsu balıkları olduğunu açıkladı. Derneğin bu çalışması, son zamanlarda sıkça gündeme gelen sulak alan kaybının balık türleri üzerindeki etkisini ortaya koyan ilk araştırma. Bilimsel araştırma, Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Füsun Erk'akan ve Niğde Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ahmet Karataş'tan alınan destekle yürütüldü. Yapılan araştırmaya göre yeryüzünde sadece Türkiye'de yaşayan 62 balık türünün 41'i yok olmak üzere. Merve Uçar Doğa Derneği, Türkiye'nin korunması gereken doğal alanlarını belirlemek için yürüttüğü çalışma kapsamında Türkiye’de en fazla tehlike altında olan canlı grubunun göl ve akarsu balıkları olduğunu ortaya koydu. Yapılan araştırmaya göre yeryüzünde sadece Türkiye'de yaşayan 62 balık türünün 41'i yok olmak üzere. En az 11 tür ise önlem alınmadığı takdirde birkaç yıl içinde tümüyle yok olacak. Derneğin bu çalışması, son zamanlarda sıkça gündeme gelen sulak alan kaybının balık türleri üzerindeki etkisini ortaya koyan ilk araştırma. Bu bilimsel araştırma, Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Füsun Erk'akan ve Niğde Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ahmet Karataş'tan alınan destekle yürütüldü. Balık türlerinin büyük kısmı son zamanlarda yoğun olarak gündeme gelen sulak alan kayıpları nedeniyle yok oluyor. Nadir balık türleri açısından dünyanın en zengin bölgelerinden biri olan Anadolu'da göller kurdukça, yeryüzünde yalnızca bu göllerde yaşayan balık türleri de tarihe karışıyor. Balık türlerinin kaybına neden olan diğer bir sorun ise baraj inşaatları. Akarsu rejimine uyum göstermiş pek çok balık türü suyun akışının durdurulmasıyla oluşan baraj göllerinde yaşayamıyor. Diğer önemli bir sorun ise yabancı balık türlerinin göl, akarsu ve barajlara gelişigüzel atılması. Çoğu zaman iyi niyetle yapılan bu aşılama çalışmaları yabancı balık türlerinin, oranın yerlisi balıklarla rekabete girmesine ve zamanla doğal türlerin kaybına neden oluyor. Örneğin, bir zamanlar sadece Türkiye'de Beyşehir Gölü'nde yaşayan ve bugün nesli tümüyle tükendiği kabul edilen gökçe balığı (Alburnus akili), yaşadığı göle sudak adlı etobur balığın atılmasıyla yok oldu. Balık neslinin tükenmesine sebep olan bir diğer sorun ise akarsu ve göllerdeki aşırı kirlenme. Orta Anadolu'daki göllerin kaybıyla balıkçılık ve saz kesimi gibi pek çok geçim kaynağı ortadan kalkıyor. Doğa Derneği Önemli Doğa Alanları Sorumlusu Murat Bozdoğan konu hakkında yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin su kaynaklarının yönetilmesinden sorumlu kurum olan Devlet Su İşleri'nin göl ve akarsularımızı sadece su kütlesi olarak değil, içindeki gen kaynaklarıyla birlikte koruması ve kullandırması gerekiyor. Aksi takdirde su kaynaklarımızı değerlendirmek yolunda balık türleri gibi ülkemize özgü zenginliklerimizi yok ediyoruz. Doğa Derneği, nadir balık türlerimizin daha da geç olmadan yaşatılabilmesi için Devlet Su İşleri ve diğer ilgili kurumlarla yakın işbirliği içinde çalışmaya hazır" dedi. (ALINTIDIR) NOT: Yeteri kadar zarar gören tatlı su balık popülasyonunu, ne olursunuz biz balık severler olarak bari korumaya çalışalım.
DSİ nin yaptığı, bizdeki dolmuş hikayesine benziyor... Biraz farklı ama, Hani avrupalılar demiş ya müthiş buluş bu dolmuş biz akıl edemedik diye... Hala da akıl edemiyorlar... DSİ nin yaptıklarını onlar da akıl edemiyorlar hala...
Konu ile ilgili olarak yazdıklarınız Türkiyemizin bir gerçeğidir. Türkiyede aslında bu durumda kalan biz vatandaşlar birey olarak ne yapmalıyız? konusu hep kafamı kurcalayan bir konu olmuştur. Malesef ülkemiz verimli arazilerini göllerini kaybetmekte. Biz de bunlara karşı yeterli etkiyi gösteremiyoruz. Biraz mesleki bilgiler olsa da ayrıntılarını da şöyle ifade edeyim. Bu göllerin kuruması hususu da açılan yüzlerce sondaj kuyusundan kaynaklanmatadır. Bu sondaj kuyularından alınan sularla topraklar aşırı miktarda sulanmakta çok fazla suyu gören yüzey toprağı da çoraklaşmaktadır. yeraltından aşırı miktarda suyun çekilmesi yeraltındaki su yüksekliğini de giderek düşürmektedir. yeraltındaki su seviyesi düşünce gölleri besleyen kaynaklara da su varmaz, kaynaklar kurur. kaynaklar kuruyunca göllerin su seviyesi gittikçe düşmeye başlar. Eğer göllerin altı çok geçirgen bir yapıda ise bu su seviyesi çok daha hızlı bir düşüşe geçer. Ancak göllerin tabanı killi ortamlardan oluşuyorsa, suyu daha tutucu olur. halbuki bu bölgelerde damlama metoduyla sulama yapılsaydı o kadar su ziyan olmayacağı gibi toprağı da verimsizleştirmeyecekti, Yeraltı su seviyesi düşmeyecekti. toprağın altında akifer dediğimiz geçirgen yapılar vardır. Bu yapılardan suyun anornal çekilmesi aynen "dişlerinin hepsi çekilmiş bir adamın çenesinin çökmesi" gibi yeraltısu seviyesinin de çökerek yerüstünde çökmelere neden olmaktadır. tabi bu konuda hayati bir önemi olan method damlama şeklinde yapılacak sulamadır. Adamlar şimdi suları 400 metrelerden çıkarmak zorunda kalıyorlar. yazık günah harcadığın pompa enerjisine boşa akan suya....... Tabii bu işin içinde mevsimsel yağışlarında önemi var. Ancak su yeraltına çekildiği için yerüstündeki göller kuruyunca su buharlaşma imkanı da bulamyor. bu da ayrı bir nokta. Bir de bazı bölgelerde kuyu suları acı (az tuzlu) olabiliyor. Bu sondaj kuyularından su çekişleri olursa yerüstüne çekilmiş bu su da toprağı verimsizleştirir. Tuz ihtiva ettiğinden dolayı Önce bu konunun duyurulması lazım Bu işi yapacak da medya bu konuyu tartışacak konuyla ilgili olarak da ne kadar çok yetkili olursa konuşmanın etkisi o kadar iyi olur. Türkiye de aslında akla ziyan birçok iş yapılmakta o pompalara verilen paralara yazık elektriğe yazık mazota yazık yapacaksın damlama sulama hem suyu daha az kullanacaksın hem de bu kadar masrafa girmeyeceksin damlama metodunda bir kere masrafa girilecek Devletin bu olayı görmesi ve bu işe önayak olması gerekmekte işte sorunu belli reçetesi belli ancak başlangıcı bir şekilde yapmak gerek .
Bünyamin bey, O kadar güzel konulara değiniyorsunuz ki. Ama sizim bahsettiğiniz konular devletin yönetim kademesinde, forumumuzda görülen ilginin daha azında bir ilgiyle görülmekte. Bu konuların bir kaç ayağının bir arada olması lazım ki (yönetim, vatandaş,bilim adamları) sağlıklı uygulanabilsin. Yoksa, basit bir test: Neffis balıklar bunlar diye bir konu açıp izlenme ve yorum sayısına bakın bir de bilimsel konuların izlenme ve yorum sayısına. Bu, Tüketim ve kolay elde etme alışkanlığının bir sonucu. En basitinden ben, o kadar yazınızı okudum sitede, ilk defa yorum yapıyorum... Ama bu dediklerim demek değil ki siz bunları yapmayın boşverin, tabii ki yapılması gereken düşünmek ve üretmek. Teşekkürler tekrar.