http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/20515490.asp Bana kalırsa çok hızlı bir5 şekilde uygulamaya konulmalı.
Bence devletin yine eksik,yanlı ve yanlış bir politikası..bu işin başındakilerin ne kadar cahil ve bilinçsiz kişiler olduğunu gösteriyor..Benim anladığım kadarıyla karar balıkları korumaktan çok kültür balıkçılığı yapan patronları korumak üzere alınmış gibi duruyor.Mevcut kuralları uygulamak,sıkı denetim,caydırıcı cezalar yada Yunanistan örneği gibi 2 sene yasak koymak gibi daha radikal kararlar almak varken çok sığ kalmış bir karar..yinede hayırlı olsun,umarım ben yanılırım ve denizdeki balık popülasyonu korunmuş olur..
Ben bu çalışmayı nedense pek samimi bulmadım, bulamadım. Altından, mutlak ve mutlak bir rant, bir Alicengiz oyunu, bir çakallık çıkacak inanın. Sınırlama 12 m. Adamlar, ellerinde ki 12 m. ve üstü hurdaya çıkmış tekneleri, bu vesile devlete vererek ellerinden çıkartacaklar, sonrada, yepyeni ve devletin verdiği beleş destekle 11.50 lik tekneyle yola devam edecekler. Ha kendi adlarına olmaz da oğlunun adına olur; eşinin adına olur. Bekleyin ve görün.
Haberi ilk okuduğumda benim de ilk aklıma gelen "bakalım altından ne oyunlar çıkacak" olmuştu. Sanki "yeterince kazanamayan" büyük oyunculara daha çok "kaynak" sağlamak amacıyla atılmış bir adım gibi. "Balıkçılık yapmaya devam eden tekne sahiplerin ekonomik olarak rahatlamasına yardımcı olacak" dedikleri durum bunu gösteriyor. Acaba çok mu fesat düşünüyorum dedim. Ama alınmış hangi kararın altında birilerinin gizli çıkarları yatmıyor ki? Bizi bu hale getirenler utansın... Hadi öyle bir kumpas yok diyelim. Bu uygulama balık stoklarının daha fazla zarar görmesini engeller mi? Şu aşamada bence hayır çünkü hedeflenen oran sadece yüzde beş. Yani her 20 tekneden 1'inin çekilmesi hedefleniyor. Geri kalan 19 tekne için o 1 teknenin alacağı balığı paylaşmak fazlasıyla kolay olacaktır. "Balıkçılık yapmaya devam eden tekne sahiplerin ekonomik olarak rahatlamasına yardımcı olacak" yani. Hem kalanların ekonomik rahatlamasına, hem de balık stoklarının dinlenmesine, çoğalmasına yeterli midir yüzde beş? Ama iyi niyetli olmak istiyorum. Altında bir oyun olmamasını, yüzde beş'in ilk adım olmasını, ileride atılacak çok daha etkili adımlar için ön ayak olmasını diliyorum. İnşallah karar sahibi merciler de bizim kadar iyi niyetli olurlar. Günlük çıkar yerine geleceği seçerler.
Antalyada yapılan sunumlarda yapay resif yapılması planlanan 11 il olduğunu gördük.Edremit Pilot bölge imiş ve resifler incelenip durum değerlendirip daha sonraki illere uygulanıp uygulanmayacağını kararlaştıracaklar.Çok sevindirici ama inceleme süresi 2013-2018 arası 5 sene arayla yapılması bana çok uzun bir süre geldi bu uygulamanın kötü sonuçlara yol açma durumu bence imkansız ve en önemlisi anti trol bloklarının her halukarda uygulamaya başlamış olması gerekli bu 11 ilde .
Birileri ağzıyla kuş tutsa birilerini tatmin etmeye gücü yetmez. Önyargı öyle birşeydir ki insanın kimliğine saplanır gözlerine perde indirir. Kamu sektöründe görev yaptığım için o önyargıyı insanların gözlerinden, tavırlarından ve bana bakış açılarından anlayabiliyorum tıp ki yukarıda yorum yazmış bir kaç arkadaşımız gibi...
Kubilay kardeşim; Bahsettiğiniz anlamda en bariz yorumu ben yazdığım için, size cevap verme gereğini hissettim kendimde. Çok fazla detaya ve polemiğe girmeyeceğim. Girsemde net bir sonuca ulaşmayacağı kesin. Bir atasözü vardır, '' Sütten Ağzı Yanan, Yoğurdu Üfleyerek Yer '' diye. Bahsettiğiniz o ön yargıyı biz kendi kimliğimize saplamadık. Yazılan ve yapılan tüm uygulamalardan, geriye dönük biz bunları gördük, yaşadık, öğrendik. Artık, kişiler yada kurumlar, leb demeden leblebisini hissedebiliyoruz. Dolayısıyla kişilerden, öğrendiklerinin ve deneyimlerinin dışında başka bir şey beklemek haksızlık olacaktır. Kamu iştiraki olan popüler bir kurumda dolu dolu çalışmış bir kişi olarak deneyimim ve gözlemim maalesef böyledir. Gelecek dönemlerin, özlemini çektiğimiz, hayallerini kurduğumuz günlere olması dileklerimle, selamlarımı iletirim.
Tamamen katılıyorum. Bu konuda en etkili ve süratli çözüm sunacak uygulama, trol avcılığına en az iki sene yasak getirilmesi olur. Fakat her ne kadar örnekleri olsa da, çok radikal ve çok büyük kapsamlı bir karardır. Uygulamak son derece zordur. Haberde 20.000'in üzerinde tekneden bahsediliyor. Bunların çalışanları ve onların ailelerini düşündüğümüzde çok büyük bir nüfusun geçimini bu işten sağladığını görmek kolay. Bu insanlara en az mevcut gelirleri kadar kazanabilecekleri iş kapıları açmadığınız sürece mağdur olacaklardır. Tabii işin bir de pazarlar, restoranlar boyutu var, balık ithalatı gibi gereksinimler doğacaktır. Kısacası hayli zor bir süreç yaratacaktır. En makul şekli, en çok ihtiyaç duyulan bölgelerden başlayarak her iki yıllık süreçte bir şehrin denizlerini dinlendirmek olacaktır. Sahil güvenlik o şehrin belirlenen suları içinde hiçbir ticari av şekline izin vermez. Diğer bölgeler sırası gelene kadar kurulu düzende devam eder. İkinci faydalı uygulama yapay resifler olacaktır. Bu eğer doğru şekilde uygulanırsa ekosisteme bir zararı olmaz. Fakat bu da az maliyetli bir çalışma değildir ve doğru bölgelere, gerekli etüdler yapıldıktan, ihtiyaç görüldükten sonra uygulanır. Bunun örnekleri dünyada çok daha fazladır. Ülkemizde de 90'lı yıllardan beri tek tük de olsa benzerlerini görmekteyiz. Çalışmaların hızlandırılarak örneklerinin artması en büyük dileğimiz. Fakat sanırım bu verilen 5 yıllık süreç mevcut uygulamanın meyvelerini görmek için planlanmış bir zaman dilimi. Bir bakıma maliyet analizi yani. Yapılan çalışmaya, harcanan maddiyata ve emeğe karşılık sonuçlarının görülmesi bekleniyor. Gelir/gider planlaması için doğru belki ama dediğin gibi zaman aleyhimize işliyor ne yazık ki. Su ürünleri fakültelerindeki hocalarımız yapacakları çalışmalar ve değerlendirmelerle bu süreci kısaltacak şekilde öngörülerde bulunacak ve projenin daha hızlı ilerlemesini sağlayacaklardır diye ummaktayım. Bir sonraki uygulama, kontrollü avcılık olacaktır. Bu hali hazırda yapılmaya çalışılan şey. Mesafe sınırları, koyulan limitler, av yöntemleri, avlanan tekne sayısının azaltılması gibi tüm uygulamaları bu başlık altına toplayabiliriz. Bu da elbette çok çok önemli ve sürekliliğin sağlanmasında olmazsa olmaz sayılacak uygulamalar bütünlüğüdür. Fakat burada insan faktörünün etkisi ve insiyatifi çok fazla ne yazık ki. Karar iyi niyetle alınmış olsa da ardniyetlilerce suistimal edilmeye, esnetilmeye, hatta delinmeye çok müsait yaptırımlar. Ceza mekanizması da özellikle bazı bölgelerimizde yeterince işlevsel çalışmadığından neredeyse bu kurallar hiç yokmuş gibi davranılabiliyor. Doğru uygulandığı yerler de var elbet. Örneğin Antalya'lı trol balıkçılarıyla görüştüğümde, sahil güvenlik'in sürekli olarak radarla her bir tekneyi takip ettiği ve av sınırlarının gözetlendiğini, sınırın altına girilmesi durumunda kısa sürede yanlarında bir ekibin bittiğini ve sorguya çekildiklerini, zaman zaman av tonajlarına ve hatta avlanılan türlere, boylarına yönelik baskın kontroller yapıldığını ve uygunsuz av varsa oldukça yüksek cezalar kesildiğini belirtiyorlar. "Burada yasadışı av yapabilmek eskidendi, artık son yıllarda göz açtırmıyorlar" diyorlar. Umarım doğrudur bu anlattıkları ve umarım her yerde öyle olur.
Kubilayın önyargılı dediği yorumlardan birinide ben yaptım..Kubilay kardeşim izin verirsen kendi fikirlerimizi söyleme hakkımız olsun..Burdaki hiç kimse balık-deniz için faydalı olacak hiçbir konuya hayır diyecek insanlar değildir.İnsanların İnanmadığı şeyleri söyleme hakkı vardır,ancak sana bu fikirleri ve insanları yargılama hakkını kim veriyor..Bilgisi tecrübesi olayları algılayışı sınırlı insanlar bir partiye şeyhe ideolojiye vs bağnazlıkla bağlanıp kapkara bir cahillikle sadece ahkam kesmeyi bilirler..Sen bizi önyargılı diye eleştireceğine konuyla ilgili BİLGİN,yaşanmış bir TECRÜBEN edindiğin bir FİKRİN varsa yaz görelim..Eğer yoksa olanlara saygı duymayı bil,en azından seni adam yerine koyup dinleyelim..
Ağzınıza sağlık. Zaten ticari balıkçı ağlıyor. Kime mikrofon uzatılsa başka şansları olsa bu mesleği yapmayacaklarını söylüyorlar. Ama kendi bindikleri dalı kestiklerinden hiç bahsetmiyorlar. Tek söyledikleri Balık bitti. Kardeşim Balığı ben mi bitirdim??? Bilinçsiz avlanan Sensin tek sorumlusu. Devlet de devlet. Eğer bir ülkede eğitimden söz etmek güç hale gelmişse her tekneye bir inzibat versen de çare değil. Zaten yazıyı okumadan yorumlar gelmiş. 12 Metre üzerindeki tekneleri kapsıyor. Yani bazı arkadaşlarımızın bahsettiği gibi patronları koruma amacıyla değil. Ayrıca kontrollü kültür balıkçılığını son derece destekliyorum. Bu işi Türkiyede görebildiğim kadarı ile layıkı ile yapanlar da var. Bence uygulama son derece yerinde. Bakanlığı her zaman eleştirelim ama güzel adımlar attığında da destekleyelim arkadaşlar. Sürdürülebilirlik adına güzel bir çalışma devamında daha kaliteli uygulamar da gelmesini temenni ederim.
Bu sitede her şeyin sonunda siyasete dayandırılmasından bıktım usandım arkadaş. Yapmayın bunu. Lütfen yapmayın. Birlik beraberlik içinde olmamız gereken bir konuda bile bu denli ayrışmayalım.
Ya bence birbirimizle tartışmak yerine bu konuyu toplu olarak ilgili birimlere mail yazı göndererek en azından milletin bu konu hakkında boş olmadığını bildirmek akıllıca geliyor.Yorum yapan herkez aslında aynı konudan şikayetçi denizlerin ve içerisindenki barındırdığı yaşamın gerçekten zor günler geçirdiğidir.Bu konu ile ilgili ben birçok yere mailler atıyorum ama dikkate alınıyor ama alınmıyor.
Her limana 1 Trol 1 gırgır Hepsi bu Bence il ve ilçeleri temsil eden limanlara 1 er adet Trol ve Gırgır teknesi hakkı verilmeli.. Her sene ihale ile ihaleyi kazanan firma Sahil Güvenliğin öngördüğü şartlarda av yapmalıdır. Böylece sahil güvenliğin denetimide daha kolay olur.. Hatta bir 5 sene tüm Türkiye genelinde ağ ile avı yasaklamalılar sonra bölge bölge balık popülasyonuna göre açmalılar.. 2 ay av yapsalar yeter..
Uygulamayı görmeden bir şey demek çok zor, ama bu güne kadar her konuda 80 küsür yılda, görebildiklerimiz ve yaşadıklarımız bize gösteriyorki, kiminin gözüne gönlüne perde inmiş..! Kimininkine kepenk inmiş..! Sonucu görmeden çok güzel olacak türküleri söylüyorlar, bir yorumcı sütten ağzı yanan demiş..! az bile demiş..! Şahsım adına ben yoğurdu üfleyerek, değil, kılimaya tutarak yiyorum artık...! hihi ve şu şarkıyı söylüyorum, Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca...! üzücü ama artık ne bu millete..! nede bu bizi sözde idare edenlere ne inancım..! nede güvenim kalmadı, inceldiği yerden kopsun..! ne olacaksa olsun artık... Hoşça kalın, Sağlıcakla kalın...
Sevgili Ergin,seninle daha önce başka bir konuda tartışmaya girmiş (sanırım balık limitleri ile ilgiliydi).Hatırlarsan senin fikirlerine karşı büyük bir tepki oluşmuştu.Bense senin tarafında yer almış ve seni desteklemiştim.Çünkü en azından fikirlerine saygı duyuyor ve o konudaki fikirlerine katılıyordum..Benim konuyu siyasete dayandırmak gibi bir amacım yok.Hele balıkçılık gibi siyasetle alakası olmayan bir konuda.Ben sadece o arkadaşımın kendi fikrini söylemek yerine benim yada diğer arkadaşların yaptığı yorumları ''önyargılı'' diye eleştirmesine tepki verdim.Eğer ortaya konuyla ilgili bir fikir,öneri getirseydi bu tepkiyi vermezdim.Fikir üretmeden başkalarını eleştirmek yargılamak kimsenin haddine değildir.Her fikre her görüşe saygı duymak zorundayız.Hele ki konu birlik olmamız gereken böyle önemli bir konuysa..Yinede konuyu asıl amacından uzaklaştırdığım için tüm arkadaşlardan ve kalbini kırdıysam Kubilay arkadaşımdan da özür dilemeyi borç bilirim.. Haberin tamamını yayınlanır yayınlanmaz okudum.Bir şeylerin olumlu anlamda değişmesini bende çok istiyorum.Ancak bakanlığın yaptığı bu son çalışmanın her ne kadar olumlu bir adım gibi gözükse de YETERSİZ KAPSAMSIZ ÇOK GEÇ KALINMIŞ VE SORUNU KÖKTEN ÇÖZMEKTEN UZAK buluyorum.Devletin geçmiş yıllarda denizler üzerindeki körlüğü duyarsızlığı hepimizin malumudur.Her ne kadar küçük bir adımda olsa bunun büyük başlangıçların ilk adımı olmasını umarım.Ancak % 5 gibi komik bir rakamın diğer % 95 lik kesim tarafından daha denize yansımadan eritileceğine inancım tamdır.Bu rakamın daha geniş vadelere yayılarak yıllar içinde bu işten ekmek yiyen insanlara zarar vermeden belli oranlarda yükseltilmesi daha geçerli bir çözüm olabilirdi.Ancak haberde böyle bir detay yok.Sadece % 5.. Denizlerimizin şu an ki mevcut felaket durumu göz önüne alındığında bu vb çalışmaların çok daha önceden yapılmış ve bitirilmiş olması gerekirdi.Bu kıtlık bir günde değil, bağıra çağıra gümbür gümbür geldi.Şimdi ise sadece balıkçı sayısını azaltarak mevcut balık popülasyonunun korunacağının düşünülmesi çok sığ bir düşüncedir.70 üniversiteden yılda 70.000 mezun mühendis veriyoruz.Bu insanların kullanılarak denizlerimizde şu andaki mevcut balık çeşitliliğin önce korunması daha sonra sayılarının arttırılarak çeşitlendirilmesi ile ilgili bilimsel çalışmalar yapılması gerekliliğine inanıyorum.Sürdürülebilir bir doğal yaşam için bu elzemdir..Haberde böyle bir bilgide yok.. Devlet bu konuda daha geniş daha kapsamlı bir çalışma yapmalıdır.Bu işin ticaretini yaparak geçimini sağlayan insanların sayısını azaltmak yerine bu insanları destekleyici ekonomik paketler,uzun vadeli kredi destekleri vb çözümler daha etkili olacaktır.Daha çok yakın zamanda bakanlık ile kültür balıkçılığı sahipleri arasında mordoğan,çeşme vb birçok yerlerde yer,derinlik,kıyıya uzaklık vs çatışmaları olduğunu hatırlıyorsunuzdur.Uzun süren bu tartışmalar sonucunda orta yol bulunmuş,sermayesi yüksek olan bu sektör devlet tarafından bir şekilde desteklenmiştir.Yine önemle dikkatinizi çekmek isterim ki,şu anda denizlerimizdeki kültür balıkçılığının sahiplerinin büyük oranını yabancı sermaye oluşturmakta ve bu oran gittikçe yabancı sermaye lehine yükselmektedir.Şimdi ise bu işten ekmek yiyenlerin sayısının azaltılması ister istemez aklımıza kültür balıkçılığı sermayesi ile devlet ilişkilerini getirmektedir ki buda gayet normal bir durumdur.Devletin o sermayeye gösterdiği anlayışı ve desteği bu tarafa göstermemesi sorgulanması gereken önemli bir sorundur.. Umarım ben yanılırım ve bakanlığın yaptığı bu çalışma hepimizin beklediği balık dolu eski denizlerimizi geri getirir..Hormon basılmış çarpık balıklar yemektense kendi tuttuğum doğal deniz balıklarını tutmayı- yemeyi hepiniz kadar bende isterim. Herkese sevgi ve saygılarımla... Sevgi ve saygılarımla..
Ben kimseye darılmadım gücenmedim bende yapılan yorumlarla ilgili fikrimi belirttim sadece... Tekrar okudum acaba ben mi yanlış anladım hayır herkes aslında ağzındaki baklayı çıkarmış. Sadece balık sevdalılarının buluştuğu bu sitede bazı arkadaşların son günlerde çaktırmadan siyaset yapma girişimleri beni ziyadesiyle üzmekte...Geçenlerde sütle başlayan tartışma bugün buralara kadar geldi. Arkadaşlar sizlerden rica ediyorum bari burada bu duygularınıza engel olun. Burası benim keyif aldığım bir ortam. Herkesin fikri zikri kendine kimsenin yapısı beni ilgilendirmiyor. Geçenlerde de süt konusunun altına ilk tepki olarak ben yazmıştım çaktırmadan yapılan siyaseti farkettiğim için... Bence burada yapılan beyin fırtınaları sadece tek bir konu üzerinde yoğunlaşmalı BALIK... Onun haricinde burası kimsenin kendini özgürce ifade edebileceği fikirlerini sunabileceği bir platform değildir. Tabii ki bu sitenin de bazı kuralları vardır. Bu sebeple herhangi bir siyasi fikri farkettiğimde aynı tepkileri vereceğimden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Sen kimsin ki diye bana hitap eden arkadaşımı da olgunlukla hoşgörüyorum. Ben bu sitenin bir sakiniyim ve burada bulunuş amacım keyifli paylaşım anlarını beraberce yaşamaktır. Burada bir kaç senedir bulunuyorum şimdiye kadar kim canımı ne kadar sıkarsa sıksın kimseye sen kimsin ki demedim , demem de . Yapıma, saygı anlayışıma ve uslubuma ters... Ama dilin kemiği olmadığını bildiğim için bu sözleri de hoşgörüyorum. Siyasi tartışmaların içerisine girme niyetinde ki arkadaşlarımı bu sitenin bir sakini olarak siyasi platformlara üye olup fikirlerini oralarda paylaşmalarını rica ediyorum...
Değerli Aslan Kral arkadaşım. Sitenin amaçları doğrultusunda ki tüm fikir ve düşüncelerinizde sizinle sonuna kadar hemfikirim. Zaten bu güne kadar nacizane girmeye çalıştığım tüm konularda, buna azami özen göstermeye çalıştım ve göstermeyede devam edeceğim. Ne var ki, bahsettiğiniz deyimi ilk ben kullandım. Kullanırken de, inanın sizin düşündüğünüz anlam ve mana, hiç mi hiç aklımın köşesinden dahi geçmediğini, tüm samimiyetimle belirtmek isterim. Bu, asırlardır söylene gelen güzel bir atasözüdür. Bende genelde, hemen hemen tüm konularımda, konuların özelliklerine göre değişik deyim ve atasözlerini kullanarak, o konuyu ve kendimi, daha anlaşılır şekle sokmaya çalışırım. Bu bir stildir, tarzıdır; bence. Diğer belirttiğin yönlere, fazlada bir şey yazmak istemiyor, selam ve sevgilerimle, saygı ve sevginin olduğu, keyifli paylaşımlarda buluşup, yazışma dileklerimi iletiyorum.
