Karadeniz'de son 25 yıldır, aşırı avlanmanın sonucu olarak ekonomik değere sahip 22 balık türünden sadece 6 tür kaldı. Balıkçılar yaptıkları aşırı avlanmayla kendi bindikleri dalı kesiyor. Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Sinop- Kastamonu Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği Başkanı Ali Bayrak, son yıllarda yapılan aşırı avlanmanın sonucu olarak, denizlerde balık stoklarının giderek azaldığını söyledi. Yaptığı açıklamada, balıkçılara 'kurallara uyun' çağrısında bulunan Ali Bayrak, aksi takdirde balıkçıların kendi ekmeğiyle oynadığını kaydetti. Karadeniz'de 25 yıl önce yaşayan bir çok balık türünün şu anda neslinin tükenerek yok olduğunu, bir çoğununda risk altında bulunduğunu belirten Ali Bayrak, "Ne yazık ki son 25 yılda balık stoklarımızda hızla azalmalar görülmüş, ekonomik değere sahip olan 22 çeşit balıktan sadece 6 çeşit balık denizlerimizde kalmıştır. Bunun nedenleri, kuralsız ve bilinçsiz avlanma, deniz kirliliği ve devletimizin son döneme kadar olmayan denizcilik politikasıdır. Denizlerimizdeki besin zincirinin en önemli halkasını hamsi oluşturmaktadır. Eğer hamsiyi bitirirsek, kalan balıklarımızı ve balıkçılığımızı da bitiririz" diye konuştu. Star www Balık nesli tükeniyor MERSİN(NTV) Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) Genel Müdürü Filiz Demirayak,Dünya Su Günü Konferansında Doğa Fotoğrafçısı NTV Mersin Bölge Temsilcisi Mehmet Miras'a yaptığı açıklamada Türkiye genelindeki önemli doğa alanları büyük tahribatlar aldığını söyledi. MEHMET MİRAS Göksu Deltası kuş cennetinde sorunlar bitmek bilmiyor Kıyı erozyonundan sonra Son beş yıl içinde azalan ya da türleri yok olan balıkların başında yüzde 25,70 ile sazan , yüzde 18,99 ile kefal, yüzde 16,76 ile levrek, yüzde 15,64 ile çipura ve yüzde 6,15 ile turnanın da , azalma oranının artması bilim adamlarını endişelendiriyor . 334 kuş türü ile Türkiye’nin 184 önemli kuş alanlarından biri olan Silifke Göksu Deltası Kuş cenneti Ramsar sözleşmesi ile koruma altında bulunuyor Resmi kayıtlara göre 22 bin hektarı sulak alandan oluşan toplam 37 bin hektar genişliğindeki Silifke Göksu Deltası Kuş cennetinde biyolojik çeşitliliğin hızla kaybolduğunu ifade etti TÜRKİYE’NİN 184 ÖNEMLİ KUŞ ALANLARINDAN BİR TANESİ GÖKSU DELTASI KUŞ CENNETİ SİLİFKE Göksu Deltası nın barındırdığı 334 kuş türü ile Türkiye `nin 184 önemli kuş alanından biri olarak su kuşları açısından da uluslararası öneme sahip 1999 yılında başlanan Göksu Deltası Bölgesi Yönetim Planı çalışmasında, Deltadaki sazlık alanların yakılarak önemli bir sorun olduğunun uzmanlarca tespit edildiğinide belirten “, Demirayak Aynı zamanda tarımsal, kentsel, endüstriyel ve evsel atıklar kaynaklı kirlilik, erozyon, kaçak kum alımı, kaçak avcılık, yazlık konut inşaatları gibi sorunların bulunduğunu kaydetti. Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığının deltada koruma kullanma dengesini kurmak üzere yaptığı çalışmalarla yetersiz. Kaldığını vurduladı DELTADAKİ DİĞER OLUMSUZLUKLAR- Demirayak,” Göksu Deltasının Silifke ilçesi Taşucu beldesi sınırları içindeki Akdeniz `e dökülen Göksu Nehri `nin taşıdığı alüvyonların oluşturduğu bir kıyı ovası olduğunu söyledi. Deltanın bulunduğu alanda tarım arazilerini sulamak amacıyla yaklaşık 3 bin tane kuyu tespit edilmiş durumda “ dedi Demirayak,” Kuyuların tatlı su oranının azalmasına neden olduğunu, kullanılan gübre ve ilaçların da kuş türlerini büyük ölçüde tehdit ediyor. Demirayak, Göllerde gerçekleşen alüviyon birikimlerine bağlı olarak balıkçılık sektörünün de gerilediğine dikkati çekti. Demirayak, Son beş yıl içinde azalan ya da türleri yok olan balıkların başında yüzde 25,70 ile sazan , yüzde 18,99 ile kefal, yüzde 16,76 ile levrek, yüzde 15,64 ile çipura ve yüzde 6,15 ile turnanın geldiğini , azalma oranının artmasından endişe ettiklerini sözlerine ekledi www Karadeniz'e, çevresindeki ülkelerden her yıl yaklaşık 10 milyon ton organik madde, 400 bin tonun üzerinde petrol kökenli kimyasal madde döküldüğü bildirildi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz yaptığı açıklamada, yok olmakla yüz yüze olan akarsu, göl ve deniz ekosistemini korumanın, her bireyin insani, ahlaki ve hukuki görevi olduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Erüz, Türkiye ile birlikte 6 ülkenin kıyısı bulunduğu Karadeniz'e, nehirler aracılığıyla 18 ülkenin atıklarının taşındığını belirterek, ''Karadeniz maalesef bu atıklarla hızla kirleniyor. Karadeniz, kapalı bir deniz olduğu için kendini yenileme süreci diğer denizlere göre daha uzun zaman almaktadır. Bu özelliği kendini yenileme süreci açısından dezavantaj oluşturmaktadır'' dedi. Yapılan bilimsel araştırmaların Karadeniz'e çevresindeki ülkelerden her yıl 10 milyon ton organik madde, 400 bin tonun üzerinde petrol kökenli kimyasal döküldüğünü ortaya koyduğunu bildiren Yrd. Doç. Dr. Erüz, şunları söyledi: ''Karadeniz'e sadece her yıl 110 bin tondan fazla petrol karışmaktadır. Karadeniz'e organik maddelerin yanı sıra binlerce ton inorganik azot, inorganik fosfor, organik fosfor, demir ve çinko gibi maddeler de dökülmektedir. Karadeniz'e dökülen onlarca çeşit, binlerce tonluk bu maddelerde aşırı miktarda azot ve fosfor bulunmaktadır.'' ''KARADENİZ'İN GELECEĞİ İÇİN ACİL ÖNLEMLER ALINMALIDIR'' Yrd. Doç. Dr. Erüz, denize dökülen maddelerin Karadeniz'deki besin zincirini olumsuz yönde etkilediğini vurgulayarak, şöyle devam etti: ''Denize dökülen maddelerin çoğu özellikle de kimyasal türler, denizde yaşayan milyonlarca ton organizmayı etkilemektedir. Maddeler, deniz suyunda ve dibinde yaşayan organizmalarda büyük ve kalıcı etki yapmaktadır. Bu organizmalar balıkların beslenmesini sağlamaktadır. Madde, balığın beslendiği organizmalardan başlayarak, balıkla beslenen kuşa kadar giden besin zincirinde büyük etki yapmaktadır. Bu durumda balık miktarını her yıl biraz daha düşürmekte hatta bitirme noktasına taşımaktadır.'' Karadeniz'deki kirliliğin önüne, ancak alınacak köklü çözümlerle geçilebileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Erüz, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu nedenle sorumluluğu bulunan her ülke, kendi alanında çözüm üretmelidir. Karadeniz gibi eşsiz su kaynağında giderek artan kirliliği önlemek ve sürdürülebilir yaşam kaynağı olarak kullanımını sağlamak için ülkelerin artan bir duyarlılıkla organize edilecek ortak bir çabaya gereksinim vardır. www
Kırmızı benekli alabalık nesli tükeniyor Fatih DALDAL/BAYRAMİÇ (Çanakkale), (DHA) Çanakkale'nin Bayramiç İlçesi'nde bin pınarlı dağ olarak bilinen Kazdağları'nın derelerindeki kırmızı benekli doğal alabalıkların nesli tükenmeye başladı. Bayramiç Orman İşletme Müdürü Fazlı Karataş, kırmızı benekli doğal alabalıkların, kireçlenmeyi önlediği, bel ve sırt ağrılarına iyi geldiği için kilosu 60 ile 80 YTL'ye alıcı bulmaları nedeniyle bölge halkı tarafından ağ ve elektrikli cihazlarla avlanarak katledildiğini ileri sürdü. Ayrıca köylülerin ağaçlarını ilaçladıkları malzemeleri derelerde yıkamalarının da balıkları öldürdüğünü belirten Karataş, “Tüm bu nedenlerle kırmızı benekli doğal alabalıkların nesli giderek tükeniyor. Tamamen yok olmadan alabalıkları koruyucu önlemler alınmalı” dedi. Bayramiç'e bağlı Evciler Köyü'nün Muhtarı Fethi Çakıroğlu da avlanmaları beş yıl önce Bayramiç Kaymakamlığı tarafından yasaklanmasına karşın, kırmızı benekli alabalıklara, artık sadece Ayazma Bölgesi, Karaköy'ün Karanlıkdere, Çırpılar Köyü'nün de Handere Mevkii'nin derin vadilerindeki derelerde rastlanabildiğini söyledi. Çakıroğlu, gerekli önlemlerin alanmaması durumunda, zaman içinde buradaki alabalıkların neslinin tükeneceğini de ileri sürdü.
evet öylede, merak etmeyın bız o günleri görmeyız nasılsa dünya netıcede su ıle kaplı, bu ınsanoğlu ordan yıyecek bır şeyı ıllakı bulur, umudum olmadıgından boyle yazıyorum, he umudum, var balık da ama ne yıyebılıyoruz ne göruyorüz tezgahta ateş pahası, denızde ......................
Varlığında kıymetini bilmediğimiz şeylerin, yokluğundaki tokadıyla uyanacağız Gelecekte daha büyük sıkıntılar çekip, daha fazla geçmişe özlem duyacağız. Niye böyle yazdım. Çünkü süreç bu. İnsan denen canlı, sıranın kendisine geleceğini düşünmediği için durumun farkında değil. Ama yavaş yavaş bıçak kemiğe dayanıyor. Sıkıntılar gün geçtikçe artıyor, Daha da artacak, dünya üzerinde yaşayan insanlar 20 yıl öncesine göre şimdi daha mutsuz. Teknolojik olarak bir çok imkanları var ama doğallığını ve bunun etkisiyle doğalarını kaybediyorlar. Elde etmenin tek amaç olduğu; sevmenin, korumanın, paylaşmanın, bilimin olmadığı genel bir dünya anlayışında farklı bir şeylerin oluşması beklenemez. İnsanoğlu, yaşadığı dünya içinde; kendisini bir hakim olarak gördüğü kadar, onun bir parçası olarak görmedikçe, elde etmenin görsel hevâsı, bindiği dalı kesen testeresi olup onu bitirecektir.
İnsanoğlunun genelde yaptığı hatalardan biridir.BUL VE YOK ET.Her yerde bu karşımıza çıkar insan bir şey bulur fakat ihtiyacı kadar almaz bu seferde çürütür atar.Yani biraz kendimizi geliştirmemiz lazım.Paylaşımın ve verdiğin bilgiler için teşekkürler HAMİT ABİ.
Herkes canının istediği yerden bakıyor konuya. Hamsiyi avlamak vs. kolay. Pazarlaması ehven. Bol para getiriyor. Hamsiyi koruyalım da, biz gene kazanalım. Hamsinin biri bir sürü yumurta döküyor. Bir sürüde bir sürü hamsi var. Yumrutalar çabucak gene bir hamsi sürüsü oluyor. Ama hamsi yok oluyor. Acaba nasıl oluyorda oluyor? Hamsiyi, böyle şimdiki gibi avlayıp tüketmeniz zor. Şöyleki, bu kadar çok avlanıyor olsa, bunu bir yerden görürdük, ama görmedik. Peki ne olduda tükendi hamsi? Siz, kuduz gibi saldırıp yunus ve orkinosları tükettiğiniz için, hamsi yumurtasını ve hamsiyi larva iken yiyen yırtıcılara meydanı boş bıraktınız. Eğer hamsi var olsun istiyorsanız, orkinos avlamayacaksınız, yunuslara dokunmayacaksınız. Ama hem tatlı japon parası için orkinosları bitireceğiz, hemde hamsi de olsun diyorsanız, ikiside bitti artık.. Dikkat edin, orkinosların azalmasına paralel hamside tükenmektedir. Bunu artık bir görmeleri lazım. Büyük yırtıcılar olmadan, ortalık süprüntücülere, yengeçlere, denizanalarına filan kalacaktır her zaman. Bir ekosistemin bekçisi, koruyucusu, gözeteni, büyük yırtıcılardır, ilk öncelikle korunması gereken onlardır. Hamsiyi tamamen serbest bırakın, orkinos vs. avını tamamen yasaklayın, inadına hamsinin çoğaldığını görürsünüz garip şekilde.