14-15 yaşlarındayken; can arkadaşımla benim tek derdimiz balık tutmak. Mahallemize yakın çok güzel bir deremiz var. Annelerimizin oya ipi ve toplu iğnesi olduğu sürecede, takım derdimiz yok. Kamış..? Ağaç dalları. Bir gün gezerken Hayri amcaların bahçesinde gördüğümüz şeyle, aklımız başımızdan gidiyor. Aman allahım;bunlar bambu kamışları ve bir sürü. Daha önce sadece, deremize balığa gelen büyük abilerde gördüğümüz ve dokunmaktan bile büyük keyif aldığımız bambu kamışları. Hemen koşup kapıyı çalıyoruz. Hüsniye teyze açıyor kapıyı. -Hüsniye teyze şu kamışlardan bize 2 tane versene. -Oğlum hayri amcanız gelince versin,şimdi bana bulaştırmayın onu saydıda gitti valla. -Ne zaman gelir. -Akşama gelir yavrum. -Peki Hüsniye teyze, biz akşam gelir isteriz. ......... -Oğlum gördünmü lan ne kadar uzun ve sağlamlardı,hayatta kırılmaz var ya. -Hee lan akşam yaşadık oğlum. Akşam olur olmaz soluğu Hayri amcalarda aldık. O'da ne,kamışlar yok yerinde. Kapıyı çaldık,Hayri amca çıktı. -Hayri amca kamışlar ne oldu? Hüsniye teyze 2 tane alabileceğimizi söylemişti. -Oğlum ben onları Hasan hocaya verdim,caminin oraya set çekecekmiş onunla. Dururmuyuz hemen camiye koştuk. İşte kamışlar orada şadırvanın yanına dizilmiş,şimdi bu hasan hoca aksi adam,istemeyle vermez en iyisi 2 tane alıp gitmek. Yavaş yavaş süzülürken kamışların yanına,Hasan hocanın sesi kulağımızda patladı. -Neeydiyonuz la orda. -Şey hocam kem küm. -Abdestmi aldınız? -Hı-hı evet hocam. -Efferin len keratalar haydi girin, cemaatte içerde gılalım namazımızı. Çaresiz girdik içeri. Hoca bize arka saflarda bir yer gösterip, kendi namaza başladı. Ama bizim gülme krizimizde başladı. -hımm,,kıısss,,puuuuhhhh. Gülmemek için ağzımızı tutuyoruz,yüzümüzü tırnaklıyoruz ama nafile gittikçe şiddetleniyor gülmeler. Hoca arada omuzunun üstünden, arkaya sert bir bakış fırlatıyor. Cemaatten bir kaç kişi La havle çekiyor. Tam hafiflemişken gülme krizi,önümüzdeki yaşlı amcanın kıyamda seslice yellenmesiyle.(kazayla) Boşalıyoruz. Tutmak ne mümkün,bağıra bağıra gülüyoruz. Hasan hoca kafasını çevirmeden sesleniyor. -Namaz bitince salmayın o p.......leri. Dururmuyuz, anında fırlayıp kaçıyoruz,ikide kamış kapıp karanlıkta yok oluyoruz. .......... -Oğlum hem namazda güldük,hemde kamış aldık,çarpılmayalım. -Hee lan doğru söylüyorsun. haydi kamışları geri verelim. -Nasıl vereceğiz Hasan hoca bizi görürse gebertir dayaktan. -Duvardan atar kaçarız. -Çokta düzgünmüş lan kamışlar. -Hakkaten haa,oğlum hocanın değilki bunlar,Hayri amcanın. -Hee lan ona nooluyo, vermeyelim anasını satayım. -Balığa ne zaman gideceğiz? -Yarın sabah.................
Süpermiş ya bayıldım O kamışlardan önceden olta yaparlarmış müze ve müzelikler konusundada 1 tane görmüştüm.
Kelle paçacı kardeşim yine kopardın bizleri, yanlız cami , hoca hımmm bunlar tehlikeli şeyler dikkat et yamulmayasın.
hemen herkesin hayatından bir dönem bu... Bambu kamış... Az bakmadım malzemecideki çapraz kesilmiş bambu kamışlara... Para neredee... Köyden getirilip doğrultulmuş ve kurutulmuş fındık sopasıydı en havalı sopam. Önceleri söğüt dalı, kavak dalıydı... Teşekürler... Harika... Ellerine,diline,yüreğine sağlık...
Ahhh aklıma geldi bak, yaşımı hatırlamıyorum da ilk okuldaydım babamın bambu kargısını kırmıştım. Kıbrıstan alınma iç içe geçme 3 parçaydı. Sanırım 4m civarıydı. Ne üzülmüştüm, ne ağlamıştım.
Bambuyu kırmayı nasıl başardın o yaşta? Galibe kendime ait sakarlık tacını devretmenin zamanı gelmiş.(kafana uyar inşallah)
Bu hikaye , güldürmekten öte beni baya düşündürdü, hocayada pek kızamadım öyle cemaate öyle hoca çok bile, namazda arkasına bakan, küfreden bir hoca...! garip, hemde çok garip,
Kardeşim o bambu kamış ne demekti bizim için bir bilsen. Onun o boğumları,o sarı/kahve rengi,başka birşeydi.