Hemen her yerde, her konuda görülen bir eksiklik, bir terslik var maalesef. Bilgiyi edinme, bilgiyi çekip çıkarma ve işe yarar bir hale çevirme. Öncelikle bunu yapmaya değer mi? Değer, bunu yaparsanız, bu teknoloji olur ve balık yok denen yerde balığı tutar gelirsiniz. Peki nasıl? Olayı çok uzatmak mümkün, ama ben kestirmeden dalayım. Öncelikle, nasip, kısmet, şans, kara baht gibi kelimeleri lügatinizden çıkarın. Şans, kısmet, nasip filan yok, her şey bir sebep ve sonuç ilişkisinin sonucudur. Şimdi de iki meseleyi anlamak önemli. Biri analiz, diğeri sentez. Analiz, bir gözlem, bir olayın sonucundan bir takım bilgiler çıkartma olayı. Bu bir olayın gerçekleşmesi sürecinden birden fazla bilgi çıkarma, ayıklama demek. Sentez ise, bilgi olarak elde edilen şeylerin birleştirilip, yeni bilgilere ulaşılması demek. Şimdi yaşadığınız her şeyi analiz edip bilgilere ayırabiliyor ve bu ayrık bilgilerden sentezle yeni bilgiler üretebiliyorsanız, yenilik ve daha üstün şeyler yapmanın kapısı orada size açılacaktır. Bir örnek üzerinden gidelim: - Yahu, eskiden bu köprüde (galata) lüfer tutardık. bizim o süper takımlarımıza filan dönüp bakmazdı lüfer. Ama bir sarhoş süleyman vardı. boyuna elinde rakı şişesi, ayık gezmezdi. Eliyle alır şöyle haldır huldur atardı takımı, biz tutamazken o uyuz takımlarla takrı takır lüfer tutardı. Şimdi bu hikayeyi anlatan cidden iyi bir ustadır. Ve yorumlar hep şöyle olur. "Eh, nasip işte, kısmetiymiş onu, size kısmet değilmiş..." İşte o yüzden önce bu şans, nasip, kısmet filan işini unutun. Bunu unutunca, bir fenomen, yani gözlenen bir şey var. Bu adam daha çok lüfer tutuyor. Şimdi analiz edelim. Bu adam daha iyi tutuyor, peki bizden farkı ne? - Adam sarhoşun teki, elinden rakı şişesi düşmüyor. - Takımları çok özenli değil. - Çok balık tutuyor. Şidmi bu admaın aslen bizden farkı ne? Özensiz takım mı? Yaparız, bakarız, deneriz, olmuyor, görürüz. O zaman ne kalır geride? Bu adamın sarhoş olması. Sarhoş olmak suyun dışındaki bir kavram, su içindeki balık için pek anlamı yok, olamaz. O halde? O halde, bu adam neyle sarhoş oluyor? Rakı ile. Rakı? Nedir, alkol ve anason. Şimdi sentez yapalım. Alkol suda çok çok iyi çözünür ve denizde anlam ifade etmesi pek olası değil. Ne kalıyor? Anason. Birde bunu deneyelim olmaz mı? Ben denedim, ciddi şekilde farkediyor lüfer avında. Sanırım olayın ne olduğu, nasıl olduğu birazcık görülüyordur. Hiç bir şeyi şansa bağlamaz, araştırırsanız, bunun aslında harbiden önemli, faydalı bilgiler olduğunu görürsünüz. Şimdi bunu toparlayalım. Eğer az ötenizdeki biri sizden daha büyüğünü, daha fazlasını, daha iyisini tutuyorsa, bunu asla nasip, kısmet, şans filan diye değerlendirmeyin. Bunun arkasında bir sebep mutlaka vardır, bunu araştırın. Bulunca size ömür boyu fayda edecek bir bilgi elde edersiniz. Bu sadece balık değil, hayattaki her husus içinde geçerlidir.
Merhabalar. Yazdığınız yazıyı okudum ve hak ta verdim. Bir çoğumuzun yapmadığı şey analitik düşünme, neden sorusunu sormama... Dediğiniz yapılsa kişi çok daha çabuk ve doğru (sadece balık için değil, tüm hayat için geçerli) sonuçlara varır. Eklemek istediğim ufak bir hikaye var, ilk okuduğumdan beri aklımdadır. Saygılarımla.... ***************************************** Eski zamanlarda Hint İmparatoru, satranç oyununu yanında bir mektup ile hediye olarak Pers İmparatoruna göndermiştir. Mektubunda şöyle bir mesaj yazmıştır; "Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. İşte hayat budur..." Pers İmparatoru dönemin en alim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesajı paylaşarak, ondan oyunu çözmesi ve kendisinin de karşılık olarak Hint İmparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini ister. Vezir haftalarca çalıştıktan sonra gönderilen satrancın her taşının hareketini ve tüm oyunu çözer daha sonra da on günde tavlayı icad eder ve imparatora sunar. Hint İmparatoruna satranca karşılık olmak üzere tasarlanan tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere şöyle bir mesaj hazırlanır : "Evet, Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. AMA BİRAZ DA ŞANS GEREKİR. İşte hayat budur..." **************************************
Anlatılanlar ve hikaye çok güzel... bende hemen uygulayayım.. Şimdi bu yazılanlardan lüfere olta attığımızda fletoyu rakıya mı batıracağız? "rakıyla balık iyi gider" dedikleri buradan mı çıkıyor..
Erol senin yerinde olsam lüfere oltayı atarım, rakıyı da buzlu su ile beraber bana eşlik etsinler diye yanıma alır, balık keyfimi katmerlemiş olurum Sevgiler, saygılar...
Eğer bu kadar yazıdan bunu çıkardıydanız, lüferi rakı kadehine atın ve öyle için. Boşverin ötesini siz, bir kaç beden büyük gelir size.
Emek için teşekkürler, ana fikir güzel. Düşünmek, nereye bakmasını bilmek, geniş açılı gözlem yapabilmek, belki biraz da tecrübe. Balığa indirgemek bu hikayeye biraz haksızlık ama konu balık olunca İstanbul boğazlarda lüfer akını varken ve biri sürekli tutuyorken tutamazsam tabiki dikkat kesilirim ona. Hatta avı bile bırakırım sorunu çözmek için. Ancak bizim avlaklarda dip balığı avlıyorsan ve 3 günde bir tek balık çıkıyorsa o da kilo üzeri olabiliyorsa insan pek dikkat kesilemiyor. Yaşam felsefesi olarak örnek bir hikaye.
Serdar hocam, herşeyden önce tekrar hoşgeldin... Yıllar yılı balık avı yapmış, emek vermiş lakin önyargılarından kurtulamamış, kendisine abileri nasıl gösterdiyse öyle devam etmiş saygıdeğer abilerimizin yanında, senin de işaret ettiğin üzere önce anlamaya sonra çözmeye, geliştirmeye çalışarak kendine has yöntemler oluşturanlar da var mutlaka... İşin tuhafı, başlangıçta hertürlü paylaşıma açıkken, sonraları netice almaya başladıkça yöntemlerden ziyade neticelerden bahsetmeye başlıyor çoğu. Moral bozan mesnetsiz muhalefete rağmen paylaşımlarının devamını dilerim.
Serdar abi, yemlere anason yağı sürmemizi öneriyorsun sanırım. Deneriz Seni senelerdir izlerim, hemen her yazını okumaya çalışırım. Genel olarak balığın artık eskisi kadar bol olmadığı ve çevresel şartların değiştiği gerçeklerinden hareketle yeni yöntemler geliştirir ve bunları en ince ayrıntısına kadar paylaşırsın. Peki bu paylaşımlar yeteri kadar ilgi görüyor mu? Sanırım daha önce de bahsetmiştim, senin de artık yakaladığın balıkları fotoğraflaman raporlaman gerekli. Öneriler ne kadar ilginç ve detaylı olursa olsun, balık resimleriyle desteklenmeyince havada kalıyor maalesef. Örneğin şu mevsimde 10 tane lüfer yakalasan ve bunları anason yağı sürdüğüm yemlerle yakaladım dersen elbette bunun etkisi şu yazıdan kat ve kat fazla olacaktır. Geçmiş bayramını kutlar, saygılar sunarım.
25 yıldır balık tutarım.bilenen yasal yöntemlerin hepsi ilede avlandım.bu işin teorik tarafınıda uygulamasınıda çok iyi bilirim.bütün malzemelerin pisayasada gerçekten kaliteli olarak bilinen markalardandır.3 mt botum elektrikli motorum vs bütün teşkilatımda var.bu konu ile ilgili anlatacağım çok da hikayem var.bu iş sebep sonuç ilişkisinde çok farklı bence gerçektende kısmet işi...
serdar abi seni gayet iyi anlıyorum işin espirisindeyim biraz da dediğin gibi analiz lazım çoğu bunu yapmıyor direk sonuca gitmek istiyor ve nasıl alıyorsun diyor tabi bizde uslubuna göre sallıyoruz oltayı denize atıyom balıkları çağırıyorum gibi
Kürşat Bey, dediğiniz doğru. Kısmet işi ama hani derler ya "insan şansını kendi yaratır" diye, (bence) biz elimizden gelen en iyisini yapıp sonrasında kısmetimizi beklemeliyiz. Ki, 25 yıldır balık tutmakla ilgileniyorsanız siz zaten Serdar Bey'in dediğini farkında olmadan, yapıyorsunuzdur. Yani olayı sadece örnekteki rakı içen kişi olarak düşünmeyin. Siz de balık tutmadan önce seçeceğiniz mera için bile gereken mantıklı seçimleri, balık sırasında da suyun, havanın, çevrenizdeki diğer balıkçıların, balığın davranışlarını ister istemez gözlemleyip, analiz ediyorsunuzdur. Siz sadece uzun yıllardır bunu yaptığınız için farkında olmadan bu analizi yapıyorsunuzdur. Çünkü hem bilgi-tecrübe, ekipman ve şansla sonuca ulaşılan bu hobide herhangi biri eksik olsa bu kadar yıldır devam ediyor olmazdınız. Serdar Bey'in tavsiyesi benim gibi yeni başlayanlar için daha faydalı bence.
Serdar abi anlatmak istedigin konunun özünü anladim. Senin de malumundur ki bu tip düsünce tarzi için insanin önce konuya vakif, bilgili olmasi lazim. Home made silikon videolarinda birçok kisinin eriyik silikona anason veya karides esansi kattiklarini gördüm. Zaten seyredilen videolardan da tek ögrenilemeyen nokta av saati ve koku olayi. Reins firmasinin sponsorlugunu yaptigi bir kisi var burda. Videolarinda kullandigi silikonlari paketten alir igneye takar. Kol kadar sudak tutar, perche için hele bos çekmez. Lakin ögrendim ki adamin paketleri özel imalatmis, yani esans ilaveli.
Sayin Koylu, Biraz cemberinizin disina cikin ve ordan dusunun diyor ve bunu sadece balik icin degil hayatin her kosesinde uygulamamizi istiyor.Bilmediginizi bilmediginizi bilmediginiz seyi bulun...Budur ilerleme diyor...Muhtesem...Cani gonulden katildigim , cok degerli ve cok derin bir bakis acisi... Tebrik ederim...
Sonuna kadar katıldığım doğru bir bakış açısı. Detaylı açıklamalarınız ve örnekleriniz için teşekkür ederim Serdar Hocam.
Bir ekleme de ben yapayım. Birkaç hafta önce Temmuz Ayında gün ortasında Sarozda kıyıdan spin ve rapalayla 61 cm bir yakaladım. Gelgelelim gözleme ve tespite. Levrek için takımlar Perşembe aldım (shimano spin kamış,uygun ip ve makina),sahteler yıllardır hazırdı.Cuma yola çıktım,Ctesi balığı yakaladım. Dönüşte bunu malzemeleri aldığım av bayisinde tanıştığım insanlara anlattım. Bu olaydan 10 gün sonra tekrar aynı yere uğradığımda ilk defa o gün gördüğüm insanlar yanıma gelip ilk gidişte koca levreği yakalayan sen misin,7 yıldır gidip yakalayamayan arkadaşlarımız var,ben 4 yıldır gidiyorum yakalayamadım,kısmet işte dediklerinde efendiliği bırakıp yaşça büyük "abilere" durumu kibar kalmaya çalışarak özetledim: Yıllardır fırsatım olmadığımdan ava gidemediğimi,ama bütün gelişmeleri takip ettiğimi,uygun ekipmanın ne olduğunu araştırıp bulduğumu,ava gidecek ilk fırsatta gelip ekipmanı temin ettiğimi,fotodaki güneşten kararan kollarımdan da görüldüğü gibi;insanların sıcaktan işe gitmediği,devlet dairelerinin kapatıldığı günlerde tepemde güneş saatlerce atçek yaptığımı,sağ elimin bundan dolayı 4 gün kitlendiğini,takip yakaladığım merada hayvanı nasıl kandıracağımı deneyerek bulduğumu ve 7 yıldır bu balığı yakalayamamanın kısmetsizlik değil bilgisizlik,sabırsızlık ve beceriksizlik olduğunu bir bir anlattım. Ortamda bir an sessizlik de olsa insanlar hak verdiler.
Hepinizin dediklerine katiliyorum.Bilginin , tecrubenin aratirmenin, gelismeleri takip etmenin cok buyuk farklilik yaratacagina, hele bunlari pratik tecrube ve dialetik bir mantikla analiz ederek sorgulayip, deneyip, somutlastirmanin her konuda oldugu gibi balikcilikta da ilerlemenin anahtari olacagina inaniyorum. Ama bir konuda ha var.Kim ne derse desin, olta balikciliginda oyle anlar gelir ki onun adi kismettir.Sans bile degildir. 3 Hafta onceydi.Kalktim kirlangica gittim.Gene cocuklarida yanima aldim.Her birimizin oltasini bagladim.Iki oglum ve ben yola dustuk.Ancak biraz gecikmistik.Yol da uzundu. Baktik hedefe zamaninda varamiyacagiz.Guzergahi degistirdik.Cocuklarin eglenerek, korunakli baska bir yeri sectik.Oraya vardigimizda ki bir rihtimdi burasi, bizim gibi 3 balikci daha vardi.Ben dunyanin en buyuk balikcisiyim demiyorum ama balikciligima guvenen bir insanim.Baktim , takimlarindan yem kesislerinden, atislarindan, muhabbetimizden oteki balikcilarda yoreyi bilen ve balikciliktan oldukca anliyan adamlar. Ve sonra...Ve sonrasi var. Topluca annesiyle 4 yasinda bir cocuk geldi...Ananinda cocugunda elinde 1.5mlik kamis var.Iki oltaninda ucuna nerden baksan 8/0 igne baglanmis.Kostek mostek yok.Kursun ile igne arasi 10cm degil.Iki takimin kursunlarida resmen 170gr rahat gelecek halkadan olusmus. Eee tabi uzaga da atmiyorlar.Resmen rihtimin dibine , lonk diye anada evlatta oltasini sallandirdi.Cocuk arada anne balik yakaladim diyor tabii kursunu cekiyor.Ha unuttum yemleri hic sormayin tamamen pacavra... Ben evlatlardan kucugun oltasini rtohtima oldukca yakin atiyorum, buyugun oltasini orta sulara atiyorum, kendi oltami alabildigince uzaga gonderiyorum.O mintikada cok kirlangic yakaladim, yani yeri de cok iyi biliyorum. Tabii hikayemizin sonunu tahmin edebilirsiniz. Az sonra 4 Yasindaki cocuk basladi bagirmaya, oltayi cekemiyor. Yardimci oldum ugrasti didindi, en assagi yaklasik 2kglik bir kirlangic aldi.Baligi ona ben kaldirdim. O gun o 4 yasindaki cocuktan baska o sahilde bir tane kirlangic cikartan olmadi. Eee hadi buyrun...Bana bunu aciklayin.Bazen bu is kismettir.Ama kismeti veren inanin bence ogun o kismete en yakisacaga verdi. O yzuden bilmekten asla vazgecmemek gerekir, elbette bu cok buyuk farklilik yaratir ama kismetin onune de hayatta gecemezsiniz, o yuzden had bilmek bu isi yaparken cok lazimdir.
Hüseyin Abi, bende bir başka hikaye analatayım. Daha bu hafta sonu, balığa gittik, hava rüzgarlı, yem için hem de eğlence olsun diye zarganaya dadandık. İlk atış geldi bir tane, hooop. Ama akşama kadar daha tık yok. Ne yemler, ne şeyler denemedik. Ama yanımızdaki eleman, habire istavride çalıştı. Hoş o babta hiç bir şey tutamadı. Çaparisi parmak gibi, o kadar kalın çapariyle istavrit zor iş zaten. Ama birini ensesinden, öbürünü kuyruğundan iki zargana yakaladı ki o çapariyle, baya sağlam balıklardı. Nasip, kısmet mi bu şimdi? Yoksa, rüzgarlı havada dalga vs. nedeniyle zargananın daha derine indiğinin, bizim boşa kürek çektiğimizin emaresi mi?
Konumuza devam edelim. Hayat düsturu edilecek bir kaç husus şudur: Bilgi deneyimden gelir: " Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir." Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır. Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemektir. Hata yapın: "Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir." İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye ulaşamaz. İki şey sonsuzdur; İnsanoğlunun aptallığı ve evren. fakat ikincisinden emin değilim. Bir yorum yapmadan önce, bunları tekrar okuyun. Ha, bunları söyleyen de ben değilim, Einstein denen adamın biri, atomu mu keşfetmiş, dahi miymiş, öyle bir şey işte.
Burda soyledigim her seye katiliyorum.Benim demem bazen ne yaparsan yap oyle seyler oluyor ki baska bir aciklama benim beynim icin kalmiyor.Zarganalarin hem bir degil ikisinin capariye gelmesi, sagindan solundan yakalanmasi senin teorini destekliyor gibi.Yani bir sekilde daha derine yogunlukla cekilmisler ve capari baligi carpmis.Bu dalgadan midir, yoksa balik urkmusmudur, yoksa o anda yumurtami doker, bunu ben bilemem...Binlerce degil milyonlarca sari kanatin arasinda kalipta bir tekine yem yediremedigimi bilirim.Carpma kullansaydim suruyle yakalaiyabilirdim.Bazen yemedi mi yemiyor. Cok beklenmedik anlarda cok beklenmdeik menfi veya musbet sonuclar balikcilikta mumkun olabiliyor. Yani koca gun olta atiyorsunda bir sey yakaliyamiyorsun, sonra donus yolunda teknenin icine bir de bakiyorsun barakuda atlamis.Veya oltanda 5.0 igne var.Papuc gibi yem takmissin.Onunla 12-13 santim gamit yakalamissin.Tabii oyle bir takimda boylesine kucuk bir baligi hissetmezsin bile.Sonra birde bakmissin o kucuk baliga dulger atlamis, hemde tepsi buyuklugunde.Bu da oldu bana.Baligi disariya alinca hikayeyi gordum.Kisaca bahsettigin analitik bakis acisini hep kullandim ama bazen her sey bitiyor.Tecrube bilgi ve akli kimse yabana atamaz...Ama kimsede bu is sadece tecrube , bilgi ve akildir diyemez.Yuzlerce ornegiyle yasadim. Esimin hayatta olta eline almamis kuzeni buraya ziyaretimize geldi. Aklin hayalin almayacagi dandik bir oltayla bir charter boatta 17kglik mercan cikardi.Ya bu nerdeyse dunya rekoru.Yani charter botun sahibi adami dovuyordu. Dusunsene sen hayatini vermissin, senin gibi ve hatta senden fazla denizle balikla birlikte olan adama denk gelmiyorda, kalkiyor bir tatilci, hayatta balikla ilgili hic br seyi oyle oek fazla kafaya takmamis bir adam bu baligi denk getiriryor ve boyle buyuk bir balikta olabilecek butun aksiliklere ragmen o baligi cikartmayi basarabiliyor.Yani buna ne diyeceksin. Ama bu istisnalarin olmasi senin ifade ettigin cok degerli bakis acilarini asla curutmez. Ben inanirimki analitik dusunen, uygulayan iyi bir oltaci uzun vadede bunlari yapamayan bir oltaciya her zaman fark atar. Bir gunun kismeti veya sansi pek fazla kimin ne oldugu hakkinda fikir vermez. Ve bazen denizin kime neyi verecegini kimse ama kimse bilemez. Bu isin tadi ve gizemi, suprizi birazda bunda gizlidir.Her sey once baliga niyet edip gitmekle baslar.Mumkun oldugunca oltani suda tutmak bu isin duasidir. Yakaladigin balikla elbetteki ovuneceksin ama kismetin hakkini da unutmayacaksin.