Biyosistem Harikası Bitkisel Biyosistemlere Örnekler Umut verici potansiyele sahip biyosistemler arasında en çok dikkat çeken bitki, su sümbülüdür (Eichornia crassipes). çevresine mis kokular veren görünümü ile insanı etkileyen su sümbülü, bu zerafetini atıksularla beslenmeye borçlu Bu ne güzel bir döngü..... Ilıman ve suptropikal iklimlerde dogal olarak yasayan bu bitkiye; çok güzel görünüsüne ragmen, hızla büyüyüp vejetatif çogalma ile yayılması ve sonuçta su kanallarını tıkaması nedeniyle 70’li yıllara kadar zararlı bir su otu gözü ile bakılmaktaydı. NASA tarafından Missisippi’de yapılan ön laboratuar denemeleri, bitkinin evsel atık sulardan organik maddeleri büyük bir hızla absorplayıp metabolize edebildigini göstermistir. Bitki, bu atık organik maddeleri, hücre materyali sentezinde kullanır. Durgun suların yüzeyinde yasayan, gövdesinden çıkarttıgı vejetatif uzantılar ve tomurcuklar ile çok büyük bir hızla çogalan ve tüm su yüzeyini kısa bir süre içinde kaplayabilen bu bitki, toplandıgında günde hektar basına 20-40 ton yas biyolojik materyal verebilir. Wolverton ve McDonald, Florida gibi iklimi daha uygun olan bölgelerde bu büyüme hızının, günde bitki yüzey alanının % 15’ine kadar çıkabilecegini göstermistir. Hesaplamalar, evsel atıklar içeren bir gölü temizleyebilmek için gölün toplam alanının % 30’u kadar bir su sümbülü ekim alanının yeterli olacagını ortaya çıkarmıstır. Florida’daki bu çalısmaların sonuçlarına göre, günde hektar basına 2,2 milyon litre atık su havuza verildiginde, içerdigi azotlu bilesiklerin % 80 ‘i ve fosforlu bilesiklerin % 40’ı iki gün içinde bu bitki tarafından atık sudan uzaklastırabilmektedir. Su sümbülleri ile yapılan bu çalısmaların ısıgında, California’da 6500 nüfuslu bir yerlesme merkezinde dogal biyolojik sistemlerin kullanıldıgı bir arıtma tesisi kurulmustur. 1981 yılından beri kentin tüm atık suları bu yolla arıtılmaktadır. Söz konusu dogal su arıtma sistemi, en büyügü 0,450 hektar yüzey alanına sahip, üç göletten olusmaktadır. Göletlerin yüzeyi su sümbülleri ve ona benzer baska bir bitki olan su mercimegi (Lemna sp.) ile kaplı bulunmaktadır. Su mercimegi, hava sıcaklıgı optimum degerin altına düstügünde yogunlugu azalan su sümbülünün filtrasyon görevini üstlenerek sistemi destekler ve ancak su sümbüllerinin büyüme hızı yavasladıgında kendini gösterir; hava sıcaklıgı normale dönünce su mercimegi yerini yine su sümbüllerine bırakır. Bu bitkinin zararlı maddeleri süzme yetenegi digerinden, farklı olsa da, sisteme bir bütünlük kazandırıp, yıl boyunca kesintisiz çalısmasını sagladıgından katkısı büyüktür. Söz konusu tesiste göletlerin üzeri, ısı kaybını önleyen, sera tipi iki tabakalı bir örtü ile kapatılır. Altı günlük bir bekleme süresi sonunda elde edilen arıtılmıs su, içilebilecek niteliktedir. Bu bitkilerin yanı sıra, sulak-bataklık arazide yetisen, halk arasında hasır sazı diye bilinen Typha bitkisi de benzer özelliklere sahiptir. Dayanıklı, çok degisik ortamlarda yasayabilen ve sürgünlerle çok hızlı çogalabilen bu bitki, yapay bataklıklar için ideal bir türdür. Yılda olusan biyo-kütle miktarı ve kök yapısı, bakteriyel faaliyet için genis bir bitkisel yüzey alan olusturur. Ayrıca, benzer ortamlarda yasayan diger bitkilere oranla, daha yüksek bir azot ve fosfor uzaklastırma potansiyeli sergiler. Dogal bataklıkların atık su kaynaklarına göre cografi konumları ve kullanımlarında ortaya çıkan çevre ve mülkiyet sorunları, atık suların üçüncül arıtılmasında yapay bataklıkların tercih edilmelerine neden olmustur. Kanada’da Çevre Bakanlıgı’nın denetimi altında tasarlanan dört yapay bataklık farklı kaynaklı atık suların arıtılmasında denenmektedir. Farklı yükleme kapasiteleri, derinlik, bekleme süreleri, ön islem gereksinimleri, sıvı sirkülasyon düzeni ve alanın geometrisi, yapay bataklıkların tarsım degiskenleridir. Birçok degiskenin elde edilen arıtma veriminden sorumlu oldugu saptanmıstır. Bekleme süresi yazın buharlasmadan, kısın ise donmadan etkilenmektedir. Yazın derinlik az, akım hızlı; kısın ise derinlik fazla, akım yavas tutulmaktadır. Yapay göletler ile karsılastırıldıklarında, 20.000 kisilik bir yerlesme merkezinin atık sularını arıtmak için 40 hektarlık bir yapay gölet gerekirken, 24 hektarlık bir yapay bataklıgın yeterli oldugu görülür. Ayrıca, kısın da arıtma veriminde bir düsme olmadan çalısmaları ve benzer boyuttaki yapay göletlerin maliyetinden iki ya da üç kat daha düsük maliyete sahip olmaları üstünlükleri arasında sayılabilir. Kanada, Listowel’daki yapay bataklıktan elde edilen arıtma derecesi (BOI: 9 mg/1, AKM: 7 mg/1, NH3: 0,07 mg/1) göletlerden elde edilenlerle aynı mertebededir ve yapılan ön islemlerle yakından ilgilidir. Çamur olusumunu önleyip, oksijen ihtiyacını azaltmak için atık suyun BOI (Biyolojik Oksijen Ýhtiyacı) ve AKM (Askıdaki Katı Madde) bakımından bir ön islemden geçmesi daha olumlu sonuçlar vermektedir. Bu ön islem kademesi içinde, fosfor da kimyasal yolla indirgenmelidir. Bu tür endüstriyel çaptaki su arıtma proseslerinde karsılasılan en büyük sorun, atık sulardaki besin maddelerini kullanarak çogalan bitkilerin ne sekilde degerlendirilecegidir. Sistemin ekonomik olabilmesi için degerlendirilmeden elde edilecek kârın, toplama ve isleme dahil tüm masrafları karsılayabilecek miktarda olması gerekmektedir. Su sümbülleri kurutulup ögütülerek, mineraller ve protein yönünden zengin bir hayvan yemi elde edilir. Hayvanlarda elde edilen sonuçlar, bu yemin besin degerinin pamuk tohumu veya soya fasulyesine es deger oldugunu göstermektedir. Fakat, kurumus materyalin besin degeri ve yem olarak kullanılıp kullanılamayacagı, hem atık suların organik madde ve mineral içerigine, hem de bitkinin hasadının yapıldıgı gelisim evresine baglı olarak degisir. Genellikle, endüstriyel atık sularda yetistirilen bitkiler, yüksek metal iyonu içerdikleri için gübre veya hayvan yemi olarak kullanılamazlar. Buna karsılık su sümbüllerinden havasız ortamda fermantasyon yolu ile biyogaz elde edilmesi mümkündür. Hatta son yıllarda yapılan çalısmalar, çok az miktarlarda nikel ve kadmiyum içeren bitkilerden elde edilen biyogazın daha yüksek oranlarda metan gazı içerdigini göstermistir. Metal iyonu içerigi çok yüksek olmamak kosulu ile biyogaz tesisinden elde edilen atık madde ise çok iyi organik gübredir. Ayrıca su sümbülü kompostlastırılıp gübre olarak kullanıldıgında, killi ve kumlu toprakların tarımsal degerini fark edilir derecede arttırır. Bu seçeneklerin yanı sıra, yapraklardaki protein ekstrakte edilirse, gıda katkı maddesi olarak kullanılabilir. Bitki dogrudan dogruya yakılabildigi gibi, kâgıt sanayi ham maddesi olarak da degerlendirilebilir. Benzer sekilde yapay bataklıklarda üretilen hasır otlarının toplanarak biyokütlelerinin enerji üretimi için degerlendirilmesi çalısmaları da sürdürülmektedir. Uluabat Gölü, Türkiye’deki en genis nilüfer yataklarına sahip göl olma özelligine de sahiptir. Büyük ve sıg bir göl olan Uluabat, sucul bitkiler açısından Türkiye’deki en önemli göllerden biridir. Islak çayırlar, sögütler, sucul bitkiler, sazlıklar, nilüfer yatakları, su sümbülleri yaygın olarak görülen bitki türleridir. Kızılırmak deltası, tarımsal potansiyel bakımından Türkiye'nin en zengin ovalarından birisidir. Göllerde su sümbülleri cinsine ait türler hakimdir Türkiye'nin 2004 yılında tanıstıgı dogal arıtma tesisleri hızla yaygınlasmaya basladı. Su Mercimegi ve Su Sümbülü gibi sulak alanda yetisen kamıs türü bitkilerin kökleri, dogal arıtma islevini evsel giderdeki maddeleri alarak yapıyor. Bu yolla varlıgını sürdürebilen bitkiler, kanalizasyon atıklarını tarımda kullanılabilecek kadar temiz hale getiriyor. Sulak alan bitkileri oldukları için kıs mevsiminin sıkıntıya yol açmadıgı bitkilerin üst kısmı kurusada, kökleri 4 mevsim islevini yapmaya devam ediyor. Dogal arıtma sistemlerinde arıtma islemi 5 gün içerisinde gerçeklesiyor. Atık suyun içerisindeki azot, fosfor ve potasyum gibi maddeler, bitki kökleri ve çakıllar arasındaki mikro organizmalar tarafından parçalanmakta. Kalan su ise koku ve atıktan arındırılmıs halde tarımsal sulamaya hazır hale geliyor. Epey bir zamandır Bursa'nın Eskikaraagaç Köyü'nde uygulanan sistem olumlu sonuçlar vermeye basladı. Ýl Özel Ýdaresi, sistemi en az 10 köyde daha uygulamak istiyor. Sistem, Keles ve Orhaneli gibi 5-10 bin nüfuslu küçük ilçe ve beldelerde kolayca uygulanabilme özelligine sahip olarak gösteriliyor. Ýl Özel Ýdaresi, 2007 yılında en az 10 dogal arıtma tesisini daha yatırım programı içerisine alarak hayata geçirmek istiyor. Projelerin hayata geçirilmesinde ilk hedef, stratejik plan çerçevesinde kanalizasyonu bulunan 218 köyde hayata geçirmek. Kaynaklar • Alberti BN, Klibanov AM, Biotechnol. Bioeng. Symp • 2 .Altow SC, Bonadonna-Aporo L, Klibanov AM, Biotechnol. Bioeng • Gril E, Winnacker E-L ,Zenk Mh, Science • Hall R , Canadian Research , Sept. • Klibanov AM, Alberti BN, Morris ED, Felshin LM, J.Appl. Biochem • NASA Int. Exchange News • Preprints of Environmental Technol, Istanbul • Kırtak Y., Mısır Üretimi ve Kullanımı Ç.Ü , Ziraat Fakültesi, Adana • Özcan Y., Tekstil Elyaf ve Boyama Teknigi, Istanbul Üniversitesi, Istanbul • Çetisli H.,Fizikokimya Laboratuar Kılavuzu, P.Ü., Fen Edebiyat Fakültesi,benizli • tarim.gov.tr • ekolojimagazin. • WWF-Türkiye (Dogal Hayatı Koruma Vakfı) • habervitrini.com
Su sümbülü, 1940'lardan bu yana, artıma işleri için kullanılagelen, iyi bilinen ve ülkemizde de kullanılan bir bitkidir. Arıtma işinde verimliliği yüksektir.. Bu bitkinin, 1600 yılından evvelden beri, bilfiil arıtma işi için kullanıldığı yerler mevcuttur.. Yani, kullanılmış değil, o zamandan beri hala da kullanılan yerler... Ama sorun şudur, ilk sorun olarak. Bu bitkinin arıtma yapabilmesi için, nüfus başına 50 metrekare sulak alan gerekmektedir (H.SORAN, 1992). Bu durumda, 100 bin nüfuslu bir ilçenin artıma işi için, 50 x 100 bin = 5.000.000 metrekare alan ayrılması gerekmektedir. Bu kadar büyük bir alanı bulursanız, bu defa karşınıza şu sorun çıkar. O yüz bin kişiden çıkan atıksuyu bu yüzeydeki bir yerde toplarsanız, su sümbülü kıyıya yakın yoğunlaşıp ortalar seyrek kalacağı için, çok daha fazla alan ayrımak zorunda kalırsınız. Diğer yandna buharlaşma, su sümbülünün aslında son derece yüksek olan arıtma hızından fazla olacağı için, atıkların çökelmesi ve arıtılamaz olması sorunu başlayacaktır. Bu ve benzer sebeplerden, yoğun nüfusa sahip yerleşimlerde, bu tür arıtma sistemleri maalesef ekonomik olarak uygulanabilir olamamaktadır. Uygulamadaki bir diğer sorunsa, bitkinin soğukta ölmesidir. Bu nedenle, ancak güney sahillerinde uygulanması anlamlı olmaktadır. Şimdi ne söyledik biz.. Bu "mucize" bitki, aslında göründüğü kadar mucizevi değilmiş meğer.. İşte burada, bizim milletimiz şunu yapar: Elinin tersi ile iter. O yüzden her şeyi kaybeder.. Bunun örnekleri çoktur.. Makine tavsiye ederiz, deriz ki, şurasında şöyle bir maraz vardır. Onun saydığımız, sayılan bir sürü güzel tarafını görmez, o marazı görür, "Bu makine yaramazmış" der.. Bu basitçe, bir toplumsal hastalığımız olan, bardağın boş tarafını görme hastalığıdır. Oysa yapılması gereken, bu bitkinin bu zaaflarını ve iyiliklerini gözeterek, bundan nasıl faydalanırız buna bakmak olmalıdır. Bugün ülkemizde, nüfusu 2500 ve altında olan, atık su drenajı 25 lt/sn altında olan pek çok yerleşim birimi mevcuttur. Bilhassa, turistik yörelerde, yazın yükselen nüfusla birlikte artıma işlemi mesele olmaktadır. ama işte bu bitki ile yapılacak arıtma işlemi, bu tür yerlerin keline çok iyi merhem olacaktır. İşin bir diğer tarafı ise, bu bitkinin yeğane arıtma bitkisi olmamasıdır. Başka pek çok bitki, başta bizim yerli sazlarımız olmak üzere, son derece yüksek arıtma kapasitesine sahiptir. Bu bilgilerde birlikte gözetilip, çok çok uygun rakamlara, türkiyenin arıtma ihtiyacının çok önemli bir kısmı karışlanabilir. Bu muhakkak değerlendirilmelidir. İşin aslı, bu bilgilerin anlamı, sadece "kaynak yok, şu yok, bu yok.." diyerek işi savsaklayan bürokrasi ve siyasilere işte size kaynak denecek bir şeyin var olduğudur. Ama bunu söylerken, sadece işin mucizevi taraflarını gösterirseniz, maalesef ters etki yapar..
Tabi burada şunu da düşünmek lazım Nüfusun %70 i şehirlerde %30 ise köylerde yaşıyor şehirlerde yaşayan nüfusa göre düşünürsek Tüm ülkedeki toplam arıtım maliyeti 30 milyar eurodan, 21 milyar Euro'ya düştü. Düşünce teknemizi biraz daha hareket ettirelim. skoylu Ama sorun şudur, ilk sorun olarak. Bu bitkinin arıtma yapabilmesi için, nüfus başına 50 metrekare sulak alan gerekmektedir (H.SORAN, 1992). Buraya göre 1 kişi için 50 m2 yüzey alanı bnymnblr California’da 6500 nüfuslu bir yerleşme merkezinde doğal biyolojik sistemlerin kullanıldığı bir arıtma tesisi kurulmuştur. 1981 yılından beri kentin tüm atık suları bu yolla arıtılmaktadır. Söz konusu doğal su arıtma sistemi, en büyüğü 0,450 hektar yüzey alanına sahip, üç göletten oluşmaktadır.. Bu örneğe göre en büyüğü 0,45 hektar olan 3 gölet max yüzey alanı = 0,45 x 3 =1,35 hektar 1,35 hektar=13,5 dönüm= 13500 m2 yani 100 m eninde 135 m boyunda bir gölet nüfus= 6.500 alan = 13.500 2 m2 ye bir kişi bu durumda iki örnek arasında ciddi fark var afaki hesaplamalarla Bu örnek üzerinden yola çıkarsak 6.500 nüfuslu bir bölgede 13.500 m2 alan gerekirse 15.000.000 nüfuslu bir bölgede 31.153.846 m2 alan gerekir. Ya da 4 metre genişliğinde 7788 km uzunluğunda bir dere İstanbul’daki derelerin uzunluğu 473 km http://www.tumgazeteler.com/?a=649467 Derelerle bu işin 473/7788 ancak % 6 sı iyileştirebilir Gitti bütün emekler 31.153.846 m2 Yani 31 km2 6 km boyunda 5,1 km eninde bir göl demek bu Terkos gölü ise 25 km2 Yada her biri ortalama 5 km2 olan 5 kirli su göleti Acaba hangisi doğru ?????????? Genel kanı bu işin 5000 nüfuslu bölgelerde yapılabileceği yönünde bu kadar hızlı gelişen bir bitkiyi 1 hektar bir alana dikilse(10 dönüm=10.000 m2 ) mesela 100m x 100m yani 100 metre uzunluğunda 100 metre genişliğinde minik bir gölet bir günde 20 ton yaş materyal verebilir. Ciddi bir rakam Artı bundan ne kadar biogaz üretilebilir??????????? Bu biogaz üretiminden para kazanılabilir mi Kazanılabilirse bu işten elde edilen parayla 30 milyar Euro olan ve su sümbülünün kullanılmasıyla 21 milyar Euro ya düşeceği öngörülen masrafın ne kadarı telafi edilebilir????????
Bu bitki su üzerinde yaşar. su üzerinde yaprak kök ve gövdelerinden uzanan sürgünler çıkarak büyür gelişir yetiştirilmesi konusunda bir deneyimim yok. Ancak Su sümbülü bulunan havuzlara gübre döküldüğünü çokça okumuşumdur. Tıklayın.
Sen bu bilgiyi nerdne aldıysan, bir yamukluk var bünyamin.. Burada, açık bir çarpıtma görüyoruz, ama kasıtlı, ama başka bir sebepten.. O da şöyle: California’da 6500 nüfuslu bir yerleşme merkezinde doğal biyolojik sistemlerin kullanıldığı bir arıtma tesisi kurulmuştur. Doğal biyolojik sistemler sadece su sümbülü değil zira.. Bu cümleyi google'dan aratınca, şöyle sonuçlar çıkıyor. Hiç birinde bu yerleşme merkezi neresidir vs. bir şey yok.. Ve ingilizce aratıncada hiç bir şeye ulaşılamıyor..
Bu linkten aldım. Ancak benimde dikkatimi çeken bir durum oluştu burada http://www.genbilim.com/index2.php?option=com_content&do_pdf=1&id=3169 veriler arasında ciddi farklar var. Ancak genel kanı ufak yerleşimlerde bu işin olacağıdır. Ama buradaki rakamları bile kıyasladığımız zaman İstanbul gibi bir yer için büyük bir alana ihtiyaç duyuluyor Terkos Gölünden bile büyük......
Bu işin, üniversitelerde dersleri veriliyor.. Fırat Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Y.Lis. Programında: Yani, bu bitkinin kullanımı yeterince etüd edilmiş, iyi bilinen bir olgu. Küçük ve iklim/arazi olarak uygun yerlerde bu bitkiler gayet iyi neticeler veriyor. Ve ülkemizde dahil pek çok yerde de uygulanıyor.. Benim canımı sıkan, bu gibi güzel bir şeyin, yanlış, şişirilmiş tanıtımlarla bir balon gibi kullanılması. Bu faydalı şeyi şişirir balon yaparsanız, patlar, hemde feci patlar.. Bakın bir arkadaş ne diyor: Şimdi bu arkadaş, tüm iyiniyetiyle, o sazanı tuttuğu göle bir kaç dal bundan bıraksa.. Eğer iklim uygun giderse ki artık öyle sert kışlar yok, ertesi sene, o sazanların hepsini kıyıya vurmuş, ölmüş olarak bulur. O gölde bir sivrisinek yuvası, berbat kokulu bir şey oluverir, yanına semtine uğranılmaz.. Bu bitkinin sanki sihirli değnek, çok şahane bir şey gibi görülmesi/gösterilmesi, felakete bile yola açabilir.. Tescillenmiş bir ekosistem katili olan bu bitkiyi, biyosistem (neyse o) harikası gibi göstermek, maalesef iyi niyetten büyük marazlar doğmasına sebep olabilir.. Herşey gibi bununda avantajını, dezavantajını bilmek ve onu uygun yerde, şekilde kullanmak doğru olandır..
Öncelikle bu işin tatlısu alanlarında yapılması gözetim alanda ve konunun uzmanlarınca ele alınması gereken bir konudur. Bu bu şekilde fayda verir. Tabi arkadaşın sorusuna verdiğim cevapta bu işe kalkışıp kalkışmayacağını da soramadım. Bu tür bitkilerin rastgele doğaya salınması elbetteki zarar verici olabilir. konunun içeriği birden çok noktaya kayabildiği için açılan mevzu üzerinde tam hakimiyet kurmak mümkün olmuyor. Sürdürülebilir Balıkçılık için gerekli olan bir sürü şey var burada 9 şıktaki gibi her birisinden bahsetmek, üzerindeki gizli bir çok ayrıntıyı kaçırmamıza neden oluyor. Tabi bu iş profesyonel anlamda faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarca yapılmalı ve bunlar yapılıyor. Afaki yaklaşımla şehirli ve köylü nüfus üzerinden arıtma işlemini ele alırsak su sümbülleri bitkisinin 30 milyar Euroluk total arıtım maliyetine 9 milyar Euroluk bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. Tabi burada 21 milyar Euro gibi çok yüksek bir maliyet de gene bizi beklemektedir. Bu maliyetler aşılmadan arıtma birinci sorunumuz demek yapılabilirlik açısından mümkün olamamaktadır. İstanbul'a yapılmakta olan Ataköy ileri biyolojik arıtma tesisi 1,5 milyon kişinin atıksularını arıtmak üzere planlanmıştır. Nüfusun 1/5 nin olduğu İstanbul gibi bir metropolün bundan sonra yatırımlarını arıtma tesislerine kaydırmaları zorunludur.
İstanbul veya Antalya.. Bunun yapılması zorunlu.. Bir kaç senen lale ekmesin, bir şeyler yapsın idareciler.. İşletmesinin maliyetinden yakınılıyor.. Böyle her tarafı denizle çevrili, cennet gibi şehirde oturacaksınn, bedavaya oturacaksın, pisliğinle kirletip gideceksin.. Yok böyle yağma.. Artık yağma devri, kültürü bitti. İstanbul'da oturan, oturacak olan bunun ücretini ödeyecek. Ödeyemiyorsa, dilediği yere/istikamete buyurabilir.. Bu açıdan param yok gibi bir bahane, bahane olamaz... Bu sadece bir kandırmacadır.. Devlet ve vatandaş olarka, artık ufak hesapları aşıp, bu işleri halletme zamanıdır. Artıma kurulmalı.. 2 Milyar dolar mı tutuyor, 10 milyar dolar mı? O halde bu 2 milyar doları, istanbulda yaşayanlar ödeyecek, olay bundan ibaret.. Ödemiyorum gibi bir şey yok.. Belediye başkanı kendi bulaşık suyunu arıtmayacak orada.. Fabrika mı? Büyük otel vs. mi? Kendi artıma işini yapacak. İstisnasız, tavizsiz.. Bu budur, yoruma bile hacet yoktur..
Bu açıdan param yok gibi bir bahane, bahane olamaz... Bu sadece bir kandırmacadır.. Devlet ve vatandaş olarak, artık ufak hesapları aşıp, bu işleri halletme zamanıdır. Artıma kurulmalı.. 2 Milyar dolar mı tutuyor, 10 milyar dolar mı? O halde bu 2 milyar doları, istanbulda yaşayanlar ödeyecek, olay bundan ibaret.. Güzel ama Bu sözlerin bir şeyleri etkilemesi lazım. Daha kapsamlı eğrilerle doğruların kıyaslandığı bir bölüm var. Tıklayın İstanbul'da 4.600.000 su abonesi var. Tıklayın Afaki yaklaşımlarla Nüfusun 1/5 nin İstanbul'da olduğunu bu 30 milyar Euroluk masrafın da 6 Milyar Euro sunun İstanbul'a ait olduğunu düşünelim. 6.000.000.000/ 4.600.000 = 1304 Euro abone başına maliyet?????? Bir İstanbullu olarak sadece denizlerimize 1304 euro borçluyuz. Halihazırdaki borçlar da malum Aramızda İstanbul'un atıksu arıtım maliyeti hakkında fikir verebilecek olan varsa buyursun.
Sevgili Bünyamin, böyle bir hesap yok, olmuyor böyle bir hesap.. Aslolan, herkesin, kirlettiğinin artıma giderini karşılamasıdır. Bu nasıl yapılır? Neler kirletiyor suyu? Çamaşır deterjanı, bulaşık deterjanı vb. mi? Bir tablet çamaşır deterjanında ne kadar fosfor var? 10 gr'mı? Arıtmak için kaç para gerekiyor? Tesis maliyeti, işletme mailyeti ve bunun karşılığı kaç ton, gram neyse bu atık arıtılıyor? Bu maliyete göre, bakarsın, bir deterjan tableti için, atıyorum 50 kuruş bunun vergi/rüsum neyse onu koyarsın.. Bu 30 Milyar dolar hesaplarıda, öcü gösterip korkutup milleti, susturmak amaçlı bir çıkış. Nedir işin aslı ve bu "su sümbülü" nasıl mucize oluverir? 5000 kişilik bir yerleşimde, sudaki -sadece- azotun arıtılması maliyeti, metreküp başına 2 dolar civarıdır. Ama 2 milyon kişilik bir yerleşim için bu rakam, 15 sentin altına düşer.. Bu ne demektir aslında? 30 Milyar doları hesaplarken, şurdaki baltacık köyünün 3000 nüfusu için UAC/AC Gibi bir artıma tesisi maliyeti hesaba konuyor.. Amaneeey.. Köyü satsak o parayı etmez, olacak iş mi? Eee, o zaman bir kaç taşlı tarlayı çevir, yapay gölet yap, sal kanalizasyon suyunu.. bir kaç su sümbülü koy, gerisini o halleder.. Ve dağınık yerleşim nedeniyle şişen o 30 Milyar dolar gibi rakam düşer gelir, 15 Milyara.. Peki bu "pis suya" atılacak bir 30 Milyar'mı? SGK'nın bu pis sular yüzünden ortaya çıkan hastalıklar nedeniyle tasarruf edeceği miktar, herhalde 2-3 yıla o parayı amorti eder.. Uluslararası çalışmalarda çevre kontrolüne emniyetle ayrılacak mali kaynakların GSMH’nın %1.5-3 düzeyinde olduğu belirtilmektedir.. Hesap ortadadır.. 30 Milyar euro mu? GSMH kaç, ne demişti başbakan? 100 Miyar euro mu? Yılda ne eder, 2.5M € .. 30 / 2.5 = 12 YIL.. Demekki, 20-30 yıl vadeli bir kredi bulursanız, ki bulursunuz, bu işi paldır küldür yaparsınız.. Hesap ortada.. Yada, çıkar, "biz yalan söyledik, GMSH aslında 5 milyar € idi, kaldırmaz bütçe.." derler.. Çünkü, bu işin başka bir yolu, alternatifi filan yok.. Kendi pisliğimizin içinde yüzmek, oturmak, içmek gibi bir şey kabul edilebilir mi?
Bu iş zaten ufak yerleşimlerde yapılıyor. Ayrıca Türkiye’nin bir çok göl ve göletinde bulunmaktadır. B.çekmece Gölü Kızılırmak deltası Uluabat Gölü Biyosistem harikası denmesinin sebebi; arıtma işini diğer türlere göre daha etkili bir biçimde yapması. Bunun dışında da türler var. Arıtma görevini yapan….onlar da kullanılabilir. Ha ben bunu yazdım diye bunu okuyanlar gidip göllerine su sümbülü atmasın su sümbülüyle arıtma olsun bütün arıtma sistemini kaldıralım gibi bir yaklaşımda atıksuyunun boyutunu hafife almak olur. Ancak Su sümbülü 5000 Nüfuslu bölgelerde arıtma faaliyetlerini yerine getirmektedir. Atıksu faaliyetleri yapılmalıdır. İski'nin İstanbul' un bir çok yerinde yapmış olduğu arıtma tesisleri denetimsizlikten eleman yetersizliğinden yeteri kadar çalıştırılmıyor. Zaten bir çoğu tam anlamıyla arıtma tesisi niteliği taşımayan bu tesislerin ayrıca çalıştırılmaması da olayı daha vahim bir hale getiriyor. dereler gene pis sularını denize boşaltmaya devam ediyor. Şu anda yorgun düşen Marmara Denizi daha da yıpranmaya devam ediyor. Ataköy,Paşaköy,Terkos, ileri biyolojik arıtma tesisi diye tanımlanan tesisin dışındaki tüm tesisler gerçek anlamda arıtma tesisi niteliği taşımıyor. Bu tesisler Yenikapı,Baltalimanı,Büyükçekmece,Üsküdar,Kadıköy, KüçükÇekmece,Küçüksu, Bahçeşehir,Tuzla ön arıtma tesisleridir. Çünkü doğadan aldığınız suyu aynı şekilde geriye iade etmezseniz arıtma yapmış olmazsınız. Yapılan diğer tesislerde ızgaralar genelde katı atıkları ayıklama işi yapıyor. kimyevi atıkları temizleme gibi bir niteliği yok. o kadar arıtma tesisi yapıldı ancak boşuna yapılmış boşuna para harcanmış işletmeler. Marmara' nın her yanında ileri biyolojik arıtma diye tanımlanan arıtma tesislerinin yapılması zorunludur. Aslında Arıtmanın önü arkası olmaz ya vardır yada yoktur fakat anlam karmaşasına girmemek için aynı tanımı kullanıyorum. Ancak halihazırdaki tesisler bile eleman yetersizliğinden tam olarak çalıştırılmamakta. Geçmiş dönemki İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur da, atıksu arıtma tesisleri işletmelerini özelleştirmek istemelerinin sebebinin personel sıkıntısı olduğunu belirtti. Bu yıl atıksu arıtma tesislerinden 350 personelin emekli olacağını dile getiren Çodur, bu personelin yerine yeni elemanlar da alınamadığını ifade ederek, “Ne yapayım, bu tesisleri iş yapamaz hale mi getireyim? Hizmetlerin devam etmesi için bu tesislerin özelleştirilmesi lazım.” dedi Şu an bildiğin kadarıyla da bu tesisler özelleştirilemedi. Bu konuda yanılıyorsam düzeltin. halihazırda da kurulu olan tesislerde de personel eksikliği var bu durumda tesisler boş duruyor gibi bir vaziyet ortaya çıkıyor. Yakın bölgede oturanlar bir gün gitsin baksın Zeytinburnu'nda Ataköy'de, Kadıköy'de Tuzla’da akan derelere ne dediğimi tam olarak anlayacaksınız. Eğer arıtma olsa bu dereler berrak ve kokusuz akar. Söylediğim hangi dere temiz ve berrak akıyor. Çünkü tam arıtmadan geçmiyor. Bunun dışında izmit körfezine yakın noktalarda bulunan fabrika atıkları neredeyse tamamen denize akıyor. Ayrıca Büyükçekmeceden daha ileri noktalardaki yazlıkçıların denize direkt akan kanalizasyon suları ile fabrika atıkları da ayrıca bir kirlilik nedenidir. Bu konuda bir şeyler yapılmalı ama en etkili yol medyatik yöntem gibi geliyor.