Boğaz'da dentistanbul'dan porselen protez taktırmış balıklar...

Selamlar ahali. "Bu akşam kısa bir kaçamak yaptım" diye artis gibi konuya başlayayım dedim ama 4,5 saat durmaksızın at-çek e sanırım bu ifade fazla gelir.

Üflemekte olan lodos'un güney marmara'da eşelenen irice balıkları boğaz civarlarına sürükleyeceğini düşündüğümden bu akşam 20.30 gibi 1-2 yeri kolaçan edeyim dedim. İlk mekanda yarım saat saat at-çek 2 yaprağı suya iade edince atladım arabaya mekan değiştirdim, bu sefer hedefim biraz daha güney kıyılarıydı. Boğaz'dan çıktım avrupa tarafında marmara sularına girdim (buradan mera belirtmeden sahteyi ön plana çıkartıyorsun, mera bilmeden sahtenin çalışıp çalışmayacağını anlayamayız diyen dostlara da selam ederim)

Kamışı taktım, attım çektim gelen giden yok, meğerse çok açıklarda arıyormuşum balığı, kafa lambasını suya dikince kıyı kıyı tepişen çaçaları görünce mevzuya uyandım. Hemen 15 metre kadar ileriye attım sahteyi klipsteki kurşundan arındırıp yalın olarak. Daha makinayı kapatırken vurdu balık, güzel bir mücadele sonunda (abartayım biraz da tadı çıksın ) sahte şıkırtıları eşliğinde (izmir marşı!) sarıkanat elimdeydi. 3-5 balık daha alınca oturdum termostan çayımı çıkarttım keyfime baktım bir süre. Ardından balı kesince yürüye yürüye at-çeke devam ettim, bugün resmen ekmeğimi taştan çıkarttım. 2-3 kere bileğimi kırma noktasına geldim kayıp sendeleyerek, allahtan geçen gün yarı belime dek sulara düştüğüm kadar bir olay yaşamadım (gerçi onu size anlatmamıştım )

Kıssadan hisse; balıklar irileşiyor, kısa bir süre bu lodosu değerlendirmek lazım, ardından istanbul denizlerin kurufasulyesine talim olacak sanırım.

Avın Detayları:

Kamış: Awa-Shima Beast Stage II 10-45 gr
Makine: Ajiking Atom 4000
Takım: 1,5 metre 0,22 mm florokarbon bedene sahip klipsli, 20 gr kurşunlu-kurşunsuz takım.
Sahteler:
Balıklar: 21-27 cm 16 adet çinekop-sarıkanat

Saat 22 gibi çay molası sırasında çöp kovamın durumu


Maç Sonucu:


Not: 9 senesini yeraltı ocaklarında geçirmiş bir maden mühendisi olarak Soma'da hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim...

 

Kaan Bey,

Güzel bir av gerçekleştirmişsiniz.Balığı büyük bir özveriyle aramış bulmuşsunuz.
Denizler kurufasulyeye teslim olmadan dediğiniz üzere nasiplenmek lazım..

Tebrik eder,

Başarılarınızın devamını dilerim

BİR DOST

 

Ellerine sağlık dahasına ve bereketlisine rasgele,

ancak sormadan da edemeyeceğim şimdi sırası geldi. öbür konuda yazacaktım buraya kısmet olsun

Sevgili Kaan kadim dostum.
Balıkların diş yapısı kalsiyumdanmı oluşmaktadır? protez yapımıdır nedir bakalım..... buyur burdan yak dumur durumları....


Sevgiler.

 

Tebrik ederim Kaan afiyet olsun

 

Tebrik ederim hocam, anlatım da benzetmeleriniz de süper, e balık da var daha ne olsun
Devamı da rast gelsin temporomandibular eklemleri sizin sahtelere kenetlensin

 

Al işte bi fizyoterapistten ne beklersin.
girdi herif bilimsele.bağlandık yine bugün sıyırmazsak iyidir.

 

afiet seker olsun

 

Ali abi ne yapayım önceki raporunda çene eklemindeki sarkıt ve dikitlerden bahsetmişti kaan hocam, bu sefer de protezden girmiş, konuya atlamadan duramadım
Bu arada Temporomandibular eklem ne ki diye düşünenler olabilir belki çene eklemi olur kendisi

 

İnsnaların, abes, anlamsız, saçma bir şey gördükleri, duydukları zaman gülmek gibi bir tepkileri vardır. Bu tepkiyi bir not alalım.

Birde insanların söyledikleri. Dileyenin dilediğine dilediğini söylemek gibi bir hakkı yoktur aslında. Şöyle ki, dil denen şey, kişilerin üzerinde ittifak ettikleri anlamları kullanan bir disiplindir. Gidip arabaya tekerolop desek, ne olur?

Ama bu bir noktada değişir. Buna mizah denir. Bu bağlamda bir soytarının dilediğine, dilediğini söylemek ve göstermek hakkı vardır. Bir soytarı, anlamsız, saçma, bilinen anlamından farklı laflar edebilir. Ki onun varlık sebebi budur, anlamsız işler yaparak, milleti güldürmek. Millet güler, sonra da bu saçmalıkla daha işimiz kalmadı diyerek kalkar gider.

Bir soytarı milleti güldürür, ciddiye alınmaz. Ama kendine sorarsan, dünyanın en ciddi işini yaptığını söyler. Velakin kendinden başkası onu ciddiye almaz, güler geçer.

İşte burada gördüğümüz olgu böyle bir olgu üstadım. Birileri soytarılık yapıyor sadece. Elbette çok ciddi bir iş yaptıklarını sanıyorlar, ama bakan seyirciler gülüp geçiyor işte. Soytarılarımız da, insanlar bize bakıyor diyerek, kendilerinin bakılmaya değecek önemli bir iş yaptığını sanıp avunuyor elbette.

Ama burası bir balıkçı forumu. Pek çoklarının burada ciddi, kaale alınmaya değer bir şeyler bulmaya geldiği muhakkak. Hal böyleyken, bu soytarıların bir sirk forumu filan bulup oralarda şakımasını beklemek makul olur sanıyorum.

Ben gülüp geçiyorum şahsen, bir soytarıya başka ne yapılabilir ki? Ha, soytarı, "dur gitme" diyerek orada parende atmaya, başka soytarılıklar yapmaya çıkabilir, bu neyi değiştirir ki? Bir soytarı ilgiyi üstünde tuttuğu sürece kendini var olmuş hisseder, daha ne yapabilir ki?

 

Birader, sen bana soytarı mı diyorsun? Artık işin cılkını çıkarttın sabrımı taşırdın. Klavye başından insanlara hakaret etmekle olmuyor böyle. Zekisin dedik, süper araştırmacısın dedik, ters üslubunu sineye çektik, insan olarak da sever sayarız da bu kadar trollemenin mantığı nedir?

Şu uydurduğum isimler için de sana bir açıklama yapayım da daha fazla hakaret edip işin tadını kaçırma iyice;

Senin açtığın konuda bin kere dişli denmesini sevmediğimi belirttim. Yani sadece sana gönderme yok konu başlıklarında. Dişli diye bir tek raporum da yok hiç bir yerde. Hem dişli denmesini eleştiriyorum imaları "diş" e getirerek hem de senin o konudaki ters ve aşağılayıcı üslubuna gönderme yapıyorum ama bu göndermeleri sana veya insanlara hakaret ederek yapmıyorum senin gibi.

Demokratik eleştirme hakkımı mizahi bir şekilde yapıyorum görüyorsun senden başka kırılan, gücenen tek bir allahın kulu yok. O yüzden bu tarz eleştiriyi sana da tavsiye ederim...

Şu soytarı meselesine gelince; ettiğin bu laf için özür dilemeni, ardından yolun düşünce dükkana bir uğrayıp bana çay ısmarlamanı bekliyorum. Çay büyük olsun.

 

Hocam yorumlarınız tespitleriniz çok güzel, sabrınıza da hayranım
Tebrikler...

 

Bak, ben hiç isim filan yazmadım. ama görüyorum ki bazı şeyleri üstüne basarak tekrar etmek lazım geliyor:

Soytarılarımız da, insanlar bize bakıyor diyerek, kendilerinin bakılmaya değecek önemli bir iş yaptığını sanıp avunuyor elbette.


Ha, soytarı, "dur gitme" diyerek orada parende atmaya, başka soytarılıklar yapmaya çıkabilir, bu neyi değiştirir ki?

Çay... Pek severim, aklımda zaten size bir uğramak, ama yolum üsküdar'a düşmüyor bu aralar. Çay söylemekten de büyük memnuniyet duyarım.

Fakat, özür diyorsan, eğer yanlış yazmışsam, yanlışımı gösteriyorsan, özür ne demek, 40 yıl köle bile olurum. Ama sen yanlış yazmışsın bile dememişsin, "bana soytarı diyoovvv" diyorsun sadece ki, bir büyüteç al tekrar oku, sana veya başka birine soytarı demişliğim yok.

Ve evet, soytarılığın tanımını yapmışım. Sen bu tanıma uyduğunu kendin görüyorsan, bu bir soytarısın demektir ve bu çıkarımı yapan bizzat kendinsin, ben neden özür dileyeyim?

Ama diyorsan ki, soytarı böyle olmaz, şöyle olur, hay hay, onu tartışırız, hatalıysam da özür dilerim elbette.

Moda oldu bu günlerde, her tür soytarılığı, kepazaliği, zevzekliği filan yapıp, sonra da ahvalini ayan edene, amanda hakaret ediyor diye vaveyla etmek.

İşte, soytarılığın tanımı. Tanımı beğenmeyebilirsin, fikir hürriyeti. Ama benimde aynı fikir hürriyetim var ve bence soytarı böyle bir şey. Bu fikri de tartışabilirsin benimle.

Ve sen veya başkası, bu tanıma uyuyorsanız, soytarısınız, bunda kabahat benim değil. Size bir ayna tutuyoruz, soytarılığı görmek adına. Bakın, orada bir soytarı görüyorsanız, silkinin ve soytarı olmaktan kurtulun, hepsi bu.

Ama ben ayna tuttum, sizde kendiniz gördünüz diye, beni hakaret etmekle suçlayıp, kendinizce kara çalmayın. Bu da bir başka tanıma uyar çünkü: müfteri diye de bir sıfat vardır malum.

 

Serdar abi biz de senin yaptıklarına sıfatlar arasak ne olacak peki?

 

10 dakika boş bıraktık yazıklar olsun ya.

Serdar olmuyor mübarek olmuyor. Evet kesinlikle Özür dilemelisin. Ne oluyoruz ya Yazdığıma yazacağıma pişman oldum şimdi.

Yakışmıyor. rica ederim şu yazdığın bu konudaki mesajları silersen memnun olurum.

Biraz hatrım varsa..

 

Aliço abi benim gönderimden alıntı yapıp bir şeyler yazmış, serdar abi de o yazıdan alıntı yapıp başka bir şeyler yazmış, şimdi benim kafam karıştı serdar abi benim yazdıklarım üzerine mi aliço abinin yazdıkları üzerine mi yoksa kaan abinin yazdıkları üzerine mi "soytarı tanımı" yaptı.

İki dakikada ufo gören masum köylü oldum

 

Şaka gibi bir adamsın yemin ediyorum Konu açıyorum, bana giydiriyorsun konu başlıklarıyla ilgili, sonra da üstüne alınırsan soytarısın diyorsun. Böyle demogoji yapamazsın, O ÇAYI ISMARLAYACAKSIN ARKADAŞ!

Gir 3-5 kişinin olduğu kahveye, "burada bir o.ç. var ama üzerinize alınmayın, alınırsanız o.ç. sinizdir" de de göreyim maçanı. Yani sallayıp, üzerine alınma demekle kaçamazsın... Bak yazdıkça sinirleniyorum, bir de türk kahvesi eklendi, neyse dükkanda makinası var, girer yaparsın 2 dakikada.

Yakın zamanda envayi daiwa maiwa geliyor, seversin sen, uğrarsın. Görüşürüz, daha çok atışırdık ama kuzenin dükkan açılışıyla ilgilenmem lazım, senin yüzünden azar üstüne azar yiyorum....

 

Buyrun arayın, memnun edersiniz bilfiil.

Ama sıfat aramanın yolu, akıldan geçer, işkembeden değil. Sen tutup, dur bu adama bir kulp takayım diye işkembeden bir sıfat takıyorsan, bu başka bir şey olur. Ve dahası aslında kendine bir sıfat takmış olursun, ironik şekilde.

Sıfat şudur dersin, böyle böyle yapan bu sıfata uygundur dersin. Bu sıfatın yaşayan örneklerini, sözlüklerde, ansiklopedilerde vs. bulur, gösterir, yaptığın tanımın doğruluğunu desteklersin.

Bundan sonra zaten senin sıfat takmana gerek bile kalmaz, ben dahil herkes görür, benim veya herkimse onun bu sıfatı taşıdığını, olur biter.

Bak mesela, ben bir sıfat tanımı koyayım:

Ya iftira nedir:

Şimdi sen, bana benim işlemediğim şeyi isnat edersen, bu ne olur? Elbette iftira. Peki, iftira eden ne olur? Tabii ki müfteri.

Ama ben bunu yazınca, ne oluyor, "Vay bize hakaret ediyooo.." Müfteriliğin dibine vurmaya devam etmek olmaz mı o zaman bu?

Buyur, bekliyorum, dilediğin sıfatı tanımlayıp, bana takmakta özgürsün, sadece tanımını koy düzgünce, herkesin "bu tanım budur" diyerek kabul edeceği şekilde, hepsi bu.

 

Boşver, burada herkesin "bu tanım budur" diye destekleyeceği sıfat takarım rahatlıkla. Herkes de destek mesajı atar üzülürsün, kırılırsın.
Ancak şunu söyleyeyim, birinin yüzüne karşı diyemeyeceğin sözleri buraya yazma huyundan bence vazgeç. Yoksa en azından buna halk arasında "klavye kahramanlığı" diyorlar.

 

Serdar abin, bir gerek görmüş, bir şekilde. Serdar abin, kişilerle uğraşmaz, bin kere şunu söylemiştir:

küçük kafalar şahısları, orta kafalar olayları, büyük kafalar fikirleri tartışır

İşte fikir ortadadır, hadi buyrun tartışalım der. Büyük kafa olduğundan değil, büyük olmaya uğraştığından.

Şahıslarla işim olmaz. Şahsın bir tevafuk denk gelip yaptığı olaylarla da. Ama konu sistem ise, fikirler ise, işte bu tartışılır. Ve fikrini ortaya koyar.

Ama işte görüldüğü gibi, hiç kimse çıkıp bu fikri tartışmaz, fikre itiraz etmez. Ama hemen hakaret ediyor filan diyerek, olayı şahsa, yani bana çevirirler. Tartışma fikre değil, şahsa yönelir. Tekrar yazayım mı, şahıslarla uğraşan kimlerdi?

Peki bunu niye söyler? Emin ol umrunda değildir, kendine söylenen söylenecek olanlar. Derdi, dediğim gibi kendi kafasını büyütmektir. Elbette bunu yaparken de, insaların da aynı şekilde büyük insan olmasını sağlamaktır. Fikri tartışılsın ister, ki, yanlış akıl, yanlış fikir gereksiz hamallıktır. Bildiğinin doğruluğunu her fırsatta sınamak ister, tartışılsın ister. Ve herkes bunu yapsın ister. Ki forum denen şeyin de varlık sebebi budur. İşte o yüzden forumda böyle yazarken, feacbook'ta filan pek böyle tartışmalara girmez.

Bak wikipedia'da forum nasıl tarif edilir:

Panel, forum ya da açık oturum bir konunun çeşitli yönlerden aydınlatılması için bir topluluk önünde, sohbet havasında tartışılmasıdır.

Buyrun, tartışalım hep beraber konuyu, fikri. Yanlış bilginin yükünden hep beraber kurtulalım. İşte serdar abin bunu ister. Unutma, şahıslarla işi yoktur, kin gütmez, hakaret etmeyi sevmez, bunları okurken, yazarken %98 gülümser, sinirlenmez, laf soktum diye gereksiz bir haz duymaz.

 

Aret, emin ol beni hiç tanımıyorsun. Bu ve daha fazlasını kimlerin yüzüne söylediğimi bilseydin, bilmiyorum ne derdin.

Bak açıkca söyledim, buyur, bekliyorum, dilediğin sıfatı tanımla, kafi gelir. Takmaya uğraşmana gerek yok, ben kendim takarım zaten onu otomatik olarak boynuma.