Aşağıdaki olayların içindeki kişi ya da kurumlar tamamen hayal ürünüdür.Sadece en sondaki gerçektir. Nedense canım sıkıldığında aklıma mizahi konular getirip neşe bulmaya çalışsam da beceremiyorum. Yaşadığım her av ve balık hikayesinin sonunda hiçbir zaman pişman olmadığım gibi sonunda hatırlayacak birkaç anı içerisine kendimce mizah koymaya çalışmışımdır.Av da olsa balık ta olsa benim için Dostluk çok önemlidir. Ben balıkçı olacağım Eveeettt sonunda balıkçı olmaya karar verdim.İlk yapmam gerekenin malzeme almak olduğunu düşünmekle hata ettiğimi yıllar sonra anladım.Hiç dikkat ettiniz mi bilmem ama benim avlandığım sularda kesinlikle çırçır,kaya balığı vs gibi balıklar yoktur.Sebebi zamanında bu balıkların makbul olduğunu zannederek oldukça fazla tutmamdır. İri ve iyi balıklar ise nedense benim avlandığım bölgede oldukça iridirler.Bunları tutamadan nasıl beslediğim konusu ise zooloji ve zootekni mühendislerini bile şaşırtmaktadır. Neyse daha oltanın çengelli iğne olduğunu , kamışın kavak sopası olduğunu ,makinanın ise iplik makarası olduğunu zannettiğim dönemlerdeyim. Eski balık malzemecileri beni çok iyi tanırlar.Hala da nedense her malzeme almaya gittiğimde dükkanları kapalı oluyor. İşte ilk balık malzemesi günümden bir hatıramı anlatayım. Amca bana olta ver dediğimde ne tutacaksın sorusuna verdiğim BALIK tutacağım cevabından sonra dükkancının yüzünün neden asıldığını şimdi daha iyi anlıyorum. Adam ne kadarlık ne balığı için demesiyle ucuz ,ama çok iyi olsun.iyi balık tutsun .Her balığı tutsun dememe karşılık oldukça yeislendiğini fark ettim. Peki kamış sörf mü olsun deyincene yok yamaç paraşütü olsun dedim.Nereden bileyim ki. Birinden duyduğum için de iyisi olsun diye 99 bilyalı makine olsun dedim. Dükkancı beni savsamak için orta bir kamış,makine gösterdi sonunda. Aklımda büyük balık için büyük iğne olmalı bilgisi sayesinde zorla da olsa akya avında kullanılan iğnelerden ve iri zokalardan oluşan birkaç iğne bağlattım adama.Neden böyle istedin diye soramadı bile benim KARIŞIK balık tutacağım cevabıma karşılık. Bu arada ben daha da heveslendikçe dükkancı mutluluktan ter dökmeye başladı. Yaklaşık 300 çapari ,bir o kadar da malzeme aldığımda kurşun nasıl olsun deyince ne kadar büyük o kadar iri balık düşüncesi ile 750 gr dan az olmasın dediğimde dükkancının neden hıçkırarak ağladığını hala anlamadım. En sonunda zorla da olsa oltalarımı almıştım.Çok mutluydum denizde en iyi balıkçı ben olacaktım ama bir de acaba malzemeler iyi mi idi.Kontrol amaçlı 2 mt lik kamışa taktırdığım zokalı,akya iğneli ve 5 adet 150 gr lık kurşunlu oltamı dememe amaçlı atmak istediğimde ise tezgahın altına neden girmek istediğini anlayamadım.Hoş zaten çok geçti ve ben denememi yapmıştım artık. Hala bile dükkanın camında koca bir delik vardır.Oltamın ucuna takılan 124 serçe otomobili dükkana kadar çektiğim zaman dükkancının iyi bir kamış verdiğini anladım.Hala o otomobilin sahibi ile mahkemelik olduğunu duymaktayım. Malzemelerim tamamdı da bir bot ve motor gerekliydi bana.Dükkancı nedense botu parasız vereceğim al git diyince inanın artık iyi bir balıkçı olacağıma kanaat getirmiştim. Fkat sıra motora kelince işler karıştı.Ben sürati sevmediğim için motorun kaç beygir olacağını sorunca 2-3 eşek olsun yeter dediydim. Dükkancının o kadar kötü haline abi geçmiş olsun bir yakınınız mı hasta falan diye sorarken 112 -155-156 no lu telefonları aradığını anladım.Ve çok üzüldüm. Motoru dükkanda çalıştırınca ilk defa bir botun motorla tophaneden karaköye asfaltta gitmesine herkes şaşırdı.Hatta millet ağaçlara çıkıp beni seyrediyordu geri döndüğümde. İşi garantiye almanın zamanı gelmişti tek eksiğim zıpkın ve balıkadam kıyafeti idi çünkü. Bu kadar alışverişe karşılık kıyafetleri giyip zıpkın,gözlük ,elbise ve paletleri denemek için ise 16 adet şişme havuzu delmeme rağmen hediyem olsun dedi.Çünkü artık 16 havuzun içindeki sular benim zıpkını dememe çabam sayesinde dükkandaydı. İş para ödemeye geldiğinde adam beni çok sevmiş olacak ki hiç para almaması beni daha da balık hastası yapmaya yönlendirmişti. İşin açıkçası o kadar malzeme konusunda tecrübeli olmama rağmen hala oltayı atarken kurşun hep arkaya gidiyor.Bunu da sonunda çözdüm.Artık olta atarken arkamı denize dönüyorum. Bunca seneye kadar benim ustalığımı bütün balıkçılar taktir etmiş olacak ki arnavutköyden avcılara kadar hangi sahilde avlansam her kes bana saygı gösterip balık tutmayı bırakıyorlar hala. Evet arkadaşlar BİLİN BAKALIM yarın nereye balık tutmaya gideceğim.Şaka şaka Balık neslini koruma derneği amcalar 155 numaralı arabaları ile kapımda nöbet bekliyorlar. Sevgili arkadaşlar başta da söylediğim gibi işin sonu tebessüm olmalı her anının. Bu mizanseni uydururken aklımda 6-7 yaşlarındaki anılarım gelince çok şeyler gördüğümü ama bir o kadar da kaçırdığımı anladım. Birazda gerçeklere ne dersiniz. Silivri selimpaşa köyünde elektirik olmadığı zamanlardı.Tek bir eski çapraz lastikli skoda marka araba vardı silivriye giden. DENİZDEN LODOSTAN SONRA eski para demir toplar hurdacıya satar oranın tek bakkalı sayılan KOKUCU diye adı olan bir yerden 1-2 sinek iğnesi ile ne balıklar tutardık tüm gün. Annem bile ben kaybolmayayım çabuk bulunayım diye kızlar gibi kırmızı mayo dikermiş bana hala anlatır. Rahmetli babamın beni ufağım denize düşerim diye Annemin yollamadığı çapari avlarının arkasından döktüğüm gözyaşları hala hatırımdadır. Su bidonlarının (birbirinden farklı boyutta) Aralarına ip bağlayıp büyük olanın içine denge yapsın diye su koyarak yaptığım ve 2 bidonun arasına oturarak açıldığım sahilde tutuğum karagözleri hatırladım gecenin saat 2 sinde. İşte böyle Tüm bunları yaşadığım o yıllarda çok güzel dostluklar vardı.Şimdi de bu sanal ortamların çıkarsız ve samimi olmasına seviniyorum. Ne dersiniz ben mi kaybettim yoksa zaman mı.Zaman geçse bile kaybetmedim. Sevgilerle İsfendiyar Topçu
Abi mizansen öyküne bir şey demeyeceğim o ) ama çocukluğunla ilgili anlattığın gerçek olaylar çok daha sürükleyici, çok daha insanı sarıp sarmalayan bir üslupta. Bence gerçek olayları aynı üslupla biraz daha ayrıntı vererek anlatsanız bir Sait Faik, bir Tarık Buğra, bir Necati Cumalı olabilirsiniz. İlla Aziz Nesin olmak gerekmiyor Muhabbetle kalınız!
Hay çok yaşa, alın bendende o kadar. Zorla güzellik olmayacağı gibi zorla mizahta olmaz ama Muharrem Bey'inde ifade ettiği gibi çocukluğunuzla ilgili gerçek olaylarda mizah yapmaya çalışmadan ne kadarda güzel ne kadarda içten gelen bir ustalıkla anlatmışsınız, teşekkürler.