Buda Benim Mareşalim :)

Selam dostlarım,
Sizler ile bir levrek avımı paylaşmak istedim. Günlerden güzel bir Perşembe akşamı evdeyim ve canım sıkılıyor. Ne yapayım ne edeyim derken evin içinde dolanırken birden gözüme olta takımları ilişti ve birden başka bir insan oluvermiştim. Takımları hazırladım ve kendimi kapının önünde buldum ve bütün bunlar sanırım 2,5 dakika sürdü belki daha kısa Arabanın marşına bastım ve kendimi bir süre sonra avlak yerinde buldum, aracımı park ettim, sahile doğru yürümeye başladım. Avlak yerine geldiğimde birde ne göreyim iki güzel insan daha orada at çek yapıyorlar. Onlarda kim diyeceksiniz şimdi, biri dünya iyisi bir insan Hür abi diğeri ise muhabbetine ve esprilerine doyum olmayan İbrahim arkadaşımız. Onlarında avlakta olması beni daha da mutlu etti. Daha 1 hafta önce tanışmıştık ama avlaktaki sohbet ve muhabbetimiz Hür abimin levrek avı konusundaki tecrübelerini benimle paylaşması eski av hikayeleri sanki kırk yıllık dostmuşuz gibiydi. Kısa bir selamlaşma ve hal hatırdan sonra Hür abi hadi ne duruyorsun hazırlan demesi ile açtım takımı ve başladım at çek yapmaya. Bir taraftan hafif bir muhabbet, diğer yandan ortamın güzelliği ve muhteşem deniz kokusu derken baktım arkadan biri yaklaşıyor oda kim derken, bir dost daha Haldun arkadaşımızda avlaktaymış onunla da merhabalaştıktan sonra devam ediyoruz avlanmaya. Saat oldu 00:30 oldu ama daha ne vuruş var nede balık tutabilen. Neyse Hür abi hadi biraz ara verelim dedi ama ben tamam desem de kendimi alamıyorum avdan, sonra tekrar Hür abi seslendi hadi Şenol gelsene diye baktım üçüde toplanmışlar hem muhabbet ediyorlar hem de bir şeyler atıştırıyorlar bende bu muhabbet kaçmaz deyip bıraktım takımları gittim yanlarına. Biraz muhabbet, birkaç lokma atıştırdık derken saat 01:00 geçiyor döndük tekrar takımların başına ve başladık at çek yapmaya. Saat 02:00 sularında Hür abi Şenol geliyor demesi ile kepçe lazım mı demem bir oldu ve kepçeyi kaptığım gibi beklemeye başladım. Gelen balık levrekti ama Hür abiyi fazla zorlamadı, balık bir iki çekti sonra hür abi çekti derken bir iki şıpırtı ve balık hopppp kepçede aldık kıyıya baktık güzel bir levrek 30 – 35 cm civarındaydı. Hür abi ile balığı kancalardan kurtardıktan sonra bir kenara bırakıp döndük tekrar avımıza. Aradan yirmi dakika geçti yine gelen yok giden yok. Hava süt liman deniz çarşaf gibi su üstüne sinek düşse görünüyor bu havada balık olmaz diyorum bazen içimden ama tam böyle düşünürken hür abimden bir ses yükseliyor. “İbrahim takıldık galiba” ve İbrahim bey karşıdan cevap veriyor “yok benimki normal geliyor” diyor ve hür abimin oltasında yine bir levrek geliyor geliyor diyor ve fırlıyor oturduğu taburesinden ayağa. İki tur hür abi çekiyor ama bir yandan da bizim paşa çekiyor ben yine elinde kepçe hür abinin hemen önünde bekliyorum, balığın geldiği yönü gördüğüm de hemen denize girmek için. Bir ara hür abi misinaya bir şeyler oluyor diyor ve ben tırsıyorum gelen paşa sağlam galiba inşallah kepçelerim diyorum kendi kendime. Sonrasında hemen 7-8 metre önümde bir şapırtı kopuyor suyun üzerinde evet diyorum işte geliyor gördüm, hemen giriyorum suya ve kepçeyi batırıyorum suya beklemeye başlıyorum bizim paşa bir iki su üstü maharetlerini sergiledikten sonra geliyor önüme ve hooooppp oda kepçemizde. Hemen kıyıya alıyoruz balığımızı evet diyoruz güzel bir levrek tahminen 50 cm rahat var boyu. Bu paşamızı da diğerinin yanına bırakıyoruz ve tekrar daha bir azimle dönüyoruz avımıza. Hür abi “hayret bir şey diyor havaya bak yaprak bile kımıldamıyor denizde dalga yok ama balık var diyor” bana. Şimdiye kadar bir çoğunuz levrek avına çıkmamış olsanız da mutlaka ya duymuşsunuzdur yada okumuş olmalısınız, levrek dalgalı havayı sever, çırpıntılı havayı sever, havanın en az 2-4 olması lazım gibi önerileri mutlaka duymuşsunuzdur ve hatta bu havada levrek yakalayanların bir çok av hikayesinde duymuşsunuzdur. Ama bu demek ki her av sahası için geçerli olmuyor. Bunu da tecrübe etmiş oldum. Neyse biz yine dönelim avımıza biz yine atıp çekmeye devam ediyoruz ve hür abim bu sahteyi çok seviyorum gerçekten güzel diyor. Bende hangisi abi o diyorum bana oltasını çekerek sahte balığı gösteriyor ama tam seçemiyorum karanlıkta. Neyse sende ne var diyor bende Strike Pro marka rengi ise sırtı mavi, altı gümüş, gagası altı kırmızı olan sahte yemi kullanıyorum diyorum ve bana istersen bu sahtelerden var Aykut arkadaşımıza vermek üzere 2 adet fazladan almıştım istersen verebilirim diyor. Bende bir iki atış daha yaptıktan sonra denemeye karar veriyorum ve sahtenin birini alıp takıyorum, eee nede olsa hür abim bu sahte ile 2 adet güzel levrek almıştı artık bize de nasip olur deyip başlıyorum daha şevk ile avlanmaya. Sonra hür abi yine takıldık galiba diyor ama oda ne yine takılmış ama İbrahim beyin oltasına değil bir levreğin ağzına. Bende o arada yeni attığım oltayı toplayıp hür abinin balığını kepçeleyiyim derken benim olta birden ağırlaştı sanki taşa takılmış gibi benim kamışın ucu büküldü ve ardından çırrrrrr diye bir ses evet işte bu dedim kendi kendime ve başladım çekmeye. Ben çekiyorum bizim paşa çekiyor çırrrrrrrrr ben sarıyorum bizim paşa çırrrrrrrrrrrrr, hür abi Şenol kepçe diyor abi banada lazım diyorum. Hür abi benden önce yakaladığı için ve bir ispendek olduğundan rahatça almış kıyıya ama bizim kepçenin içinde daha önce tuttuğu balıklar var ve orada bana da kepçe lazım. Ben çekiyorum ve artık bizim paşa fazla direnmiyor bir iki çır diyor ama kalıyor hemen fakat yüzlemiyor bir türlü göremiyoruz nereye geldi yakındamı uzaktamı zaten karanlık hava, içimden diyorum iyi bir paşa hatta paşa değil Mareşal bu diyorum ve aklıma hemen biraz daha olan derin kıyıya doğru yönelmek geliyor. Bu arada hür abi kendi çektiği balıkla uğraşıyor kenara alıp yatırmış ve hemen geldi yanıma “nerde Şenol diyor” ben “abi bilmiyorum diyorum” “büyük mü?” diyor ben (şimdiye kadar levrek yakalamadım ki kestiremiyorum) “herhalde diyorum”. İşte tam o sırada bizim mareşal görünüyor kıyıya 1-2 metre kala evet gerçekten mareşal neyse ki hür abi var hemen eğildi suya, ben olta yardımı ile oda eliyle mareşali aldık kıyıya ve derin bir ohhh çektim. O anki duygu varya anlatılamıyor kelimeler ile heyecan var, adrenalin var, endişe var daha sayamadığı bir çok karışık duygu var içimde hem levreği çekerken hemde kıyıya aldıktan sonra devam ediyor bu duygular. Neyse güzel levreğimizi iğnelerden kurtardıktan sonra devam ediyoruz avlanmaya, tabi bu arada İbrahim beyede takılmadan duramıyoruz. “O tarafta yokmu bir şey”, “istersen yaklaş yanımıza” falan diyor hür abi, İbrahim beyde “önümde balık bırakmadınız birazda kendi önünüze atın diye bize takılıyor. Tabi bu arada saat 04:00 geçmiş vakit ilerlemiş, ama hür abi durdurak bilmiyor tam kıyıya yakın bir yerde hay allah takıldı yine diyor ve bekliyor o arada bir iki hamle yapıyor kurtarmak için ki ve neyse ki kurtarıyor. Ama ucunda bir ispendek ile, balık öğle bir takılmış ki sahtenin ortasındaki iğne gözünün kenarından, arkadaki ise tam gövdesinin ortasından girmiş haliyle balık paraşüt gibi geliyor ve muhtemelen sığlıkta bir yerde hamle yaparak taşlara taktırıyor kendini. Neyse ki kepçeye gerek kalmadan aldık kenara ama iğnelerden kurtarırken pekte iyi olmadı hali ile balık çırpınıyor ve kasılıyor ve iğneler iyice zedeliyor balığı. En sonunda kurtardık ama epey hasar aldı zaten kancanın biri gözüne girmişti hali ile alı koyduk istemeyerek. Biz (Hür abi, İbrahim bey ve Aykut arkadaşımız) aramızda bir karar aldık 30 cm altı levrekleri alı koymuyoruz hatta Aykut bu sınırı 35 santimde tutuyor, bence güzelde oluyor nedenini sorarsanız buda uzun bir mevzu Aykut arkadaşımız isterseniz size daha detaylı bilgi verir bu konuda.
Ve gelelim gecenin finaline en sonunda İbrahim beyden bir ses yükseliyor 04:45 civarı geliyor kepçe diye hemen oltayı toplayıp kepçeyi kaptığım gibi koşuyorum yanına ve ben gelene kadar paşa yorulmuş ve yüzlemiş 8-10 metre ilerde su üstünde gösteriyor kendini en az bizimkiler kadar var gibi görünüyor ve 3-4 metre kala giriyorum suya ve kepçeliyorum balığı alıyoruz paşayı kıyıya bakıyorum 50 cm civarı rahat var. İbrahim beyi tebrik edip dönüyorum yerime hemen. Hür abi soruyor ne kadar diye 50 cm var diyorum ona da iyi diyor ve ekliyor ama seninki biraz daha büyük sanki diyor ve beni gururlandırıyor. Ve sabah 05:30 gibi hür abi ve İbrahim bey ile vedalaştıktan sonra ayrılıyorum avlaktan.
Ve sizleri yakaladığım ilk mareşalin resimleri ile baş başa bırakıyorum.









Av bölgesi : İzmir
Av Şekli : At çek (Spining)
Yem : Suni balık
Tarih : 13.08.2010 gecesi
Ayrıca benden sıcak dostluklarını ve muhabbetlerini esirgemedikleri için Hür abi ve İbrahim bey ve Haldun arkadaşımıza teşekkür ediyorum. Ve son olarak da buradan bir çok av raporundan bilgi ve tecrübe sahibi olmamı sağlayan, sonrasında beraber av yapma imkanımız da olan Aykut Aytış dostuma tekrar teşekkür ediyorum.

 

Allah avlarınızın bereketini artırsın rasgele

 

çok güzel bir av günü geçirmişsiniz,zevkle okudum sanki siz balıkları çekerken bende kıyıda köşede sizleri izliyormuş gibi oldum

bu arada sizin oraların levreklerin de maşallahı var

bu günlerde ben boş gelmeyi adet edindim gerçi bu sabah direk den döndü 2 kez ama sonuçda boş geldim

kullandığınız sahteyi merak ettim şimdi,ne dir markası modeli?

saygılarımla