seneeeeee valla tam hatırlamıyorum 7-8 yaşında olsam gerek. okulların yeni açıldıgı bir dönem , demekki eylül veya ekim başı olması lazım. güneşli bir cumartesi öğlenden sonrası. istanbul kireçburnu sera cafenin önünde babamla izmarit tutuyoruz. o dönemlerde büyük tekneler kireçburnuna çuval çuval midye istiflerdi , yem olarak midye kullanıyoruz. ben yaşlardaki bir çocugun eline göre çok büyük gelen ve oldukca yıpranmış 5li istavrit geldiğinde dişli sıyıran gri renkli bir makina ( markasını hatırlamıyorum ) ve mantar saplı 3.60 boyunda ama yüzükleri oldukca iri bordo renkde bi kamışım var. kamış teleskopik ve 2ci bölümün tam ortasından kırılıp babam tarafından tamir edilmiş. aslen babamın eski kamışı ve makinası nasıl kırdıgını ve nasıl tamir ettiğini hiç hatırlamıyorum doğrusu. o senelerde fransada gurbette olan amcam babama çok haso mitchelle marka bir kamış ve makine getirmişti. makine koyu mavi laciverte kaçan makarasının üst kısmı gri harika bi makineydi gözüm hep o makinada kalmıştır. gerçi büyüyünce el koymuştum ama o yaşlarda o mitchelle makinanın tur atarken çıkardıgı sese ayrı bir hayranlığım vardı. neyse konuyu epeyi bi dagıttım akşam 8e kadar izmarit avladıktan sonra sahildeki herkez kamışlarını yemli lüfere yatırmaya başamıştı. ben de izmarit kesti diyerek sıyırtma takıp istavrit tutmak için debeleniyorum . çapraz atıyorum, takımı kopartıyorum, hemen önüme atıyorum vs .. tek tük tutuyorum heves oluyorum işte derken .. derken... karanlık çöktü. benim ö dönemlerde kocaman lüfer tuttuk dediğim, babamın ise arkadaş muhabbetlerinde sarıkanta yeni dönmüş dediği ebatta balıktan 3 tane tutmuştu babam. etraft 6-7 balıkçı amcalar da bir aşşagı bir yukarı o kadar da onlar tutmuştu. ben tabi onlardan biraz uzaktan atıp çekiyorum çünkü babam , sen biraz uzaktan at da bize karıştırma oltanı demiş. bir hareketlenme olunca kamışımı yere bırakıp hemen o tarafa doğru koşuyorum tabi neyse .. hemen solumdaki amca( babamın da iyi bir arkadaşıdır) aniden kamışını havaya dikti. üff bu seferki çok büyük diyerek çekmeye başladı. tam o esnada da ben kamışı bi avurdum çapraz sola dogru tam üstüne geç soluma geç solume diyor ama ne demek istiyor bilmiorum ki bakıyorum öyle bi taraftn da makinamı sarıyorum. derken suyun üstüne çıkan balıkla benim sıyırtma kurşunu çarpışıyor ve balık kaybolup gidiyor. olayı ben dahil herkez görüyor aman tanrım yok böyle bir utanç :laughing: kamışımı yere bırakıyorum koşarak 30-40 metre ilerdeki arabaya koşuyorum , arka koltuguna uzanıyorum kulaklarımdan dumanlar çıktıgını hissediyorum o anı hatırladığımda hala bi garip olurum....
Güzel günlermiş Roy. Balık kofana veya sırtıkara olsa gerek. Büyük balık yani. BÜYÜK AVCI KÜÇÜK BALIGI SALAR BÜYÜK BALIK KÜÇÜK BALIGI YER İmzanı değiştirdim: .
Gerçekten utanç vericiymiş . Ben de babamla sazan tutmaya çalışıyordum tahtaya sardığım misina ile birden kocaman balık misinaya vurunca tahta elimden kaçıp gitmişti. Babam suya filan atlamıştı ama alamamıştı . En kötü anılarımdan biri, bu hobiyle ilgili .
Haha etrafta kimse yoksa tanik sayisi babayla sinirliysa takimi baliga yedirmek tatli ani olurda ay isiginda lüferin karnini görüp siyirtmayla baligi kaybettirmek, akabinde alayci bakislar arasinda kahkaha sesleri duymak aci bi ani oluyo
Kireçburnu dedin de senin anlattığın yıllardaydı heralde. Kireçburnuna 200 metrelik kristal ağ atmıştık. Kristal ağ sırf misineden yapılmış ağlara denir, normalde bu ağdan pek bulunmaz fanyalı denilen ip ağ kullanılır. Bu ağı babamın arkadaşı Yunanistan'dan getirttirmişti ve diğer ağlara göre çok daha iyi yakalıyordu. Kireçburnu benzincinin önü de iyi tekir yapardı. O gün de heralde sonbahara doğru bir dönemdi, lüfer balığı kıyıya sıkıştırmış, babam ağı zar zor çekti, ağın her gözünde bir izmarit vardı. Bizim kamaralı teknenin baş üstüne ağı çektiler, sonra babamla arkadaşı oturup kara kara düşünmeye başladılar bu kadar balığı nasıl temizleyeceğiz diye. Teknenin baş üstünden denize oluk gibi izmarit akıyordu. O sırada bir sandal yanaştı, abi biraz izmarit var mı lüfere bakacağız diye sordu. Babam da hiç yok vallaha demez mi... Sonra adama bir sürü verdiler. Oturup ağı temizlemeye başladılar, saatlerce uğraştılar. Bütün sandal balık doldu. Ağı koydukları şeker çuvalına balıkları koydular. Eve geldik, mutfak lavabosu ağzına kadar tekir dolmuştu, 1 tane de lüfer vardı. Bir çuval izmariti eve bile sokmamıştık, babam mahallenin çocuklarını çağırdı, hepsi elinde birer kapla geldi, ağzına kadar balığı doldurup gitti. Bu sırada bizim ev sahibinin eskiden savaş zamanlarında yokluk yaşamış yaşlı annesi vardı. Bize vermeyin, vermeyin tuzlarız kışın yeriz bağırıyordu. Ertesi gün veya ertesi hafta aynı yere yine ağ attık. Aynı olay tekrarlandı. Bu defa tekneyi götürdük Sarıyer'e. O yıllarda Sarıyer'in büyük bir balıkçı çarşısı vardı. Deniz tarafından çarşıya yanaştık, 3-4 tane balıkçı sandala atladılar, makine gibi çalışıp yarım saatte ağı tertemiz ettiler. Bir çuval izmariti alıp yerine 15-20 tane lüfer verdiler. Kireçburnu deyince bu iki sefer denk gelen balık bolluğunu hiç unutmam.
Zamaninda iyiydi kireçburnu. Petrol ofisinin solu iyi lüfer yapardi ama sonradan açiga ag atmaya basladilar kesatlasti kiyi olayi bizde rotayi yeniköye kalkavanin yalisinin yanina çevirdik
Aret bir çuval izmarit 15-20 lüfer değişimi karlı işmiş valla ...15 lüfer şimdi eli kanda 400 TL yapar
Bu bahsedilen senelerde oltabaligi lüfer tane 2000liraydi. 3500liraya sinemaya gidiyoduk kistas bakimindan
dostum o zaman ya sinemalar ucuzladı ya balık artık daha pahalı ...ama bence sinemalar ucuzlamıştır ...şaka bir yana o zaman benimde bu güzel anılarınıza bir katkım olsun ,çünkü artık lüfer sadece anılarımızda olacak ...1990 lı yıllarda babamla kürekli sandalımız vardı ,gece hava kararınca gündüzden tuttuğumuz istavritleri ,civa ile parlattığımız zokalara yaprak takar aşağı sarkıtırdık ,lüks ışığınıda su üstünde bir yere sabitlerdik ki balık toplansın ,bir gece benim olta bir gittiki sorma gitsin ,0,80 lik krokodil misina başladı gerilmeye ,babama dedim ahada alemin kralı geliyo ,bir o asıldı bir ben o lüks ışında aşağıdan bir şey geliyor ki zannadersin tekne batığı çekiyoruz ,ondan sonra gelenin dev gibi bir irina ( bilmeyenler için ; vatozgillerden bir balık ) olduğunu anladık ,hayatımda ozamana kadar öyle zevk yapmamıştım ,ama balığın ne olduğunu bildiğimizden de ( ki kuyruğu tehlikelidir) misinaya bıçak atmıştık ...işte böyle güzel günler yaşamışız geçmiş günlerde ...