Dağdan İndim Denize - 2 (Ege Avları)

Konu, 'Denizlerimizden Güncel Av Raporları' kısmında John Dory tarafından paylaşıldı.

  1. John Dory

    John Dory Emre

    Mesajlar:
    632
    Şehir:
    istanbul - bodrum
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz 70 cl, İstanbul Boğazı
    Avlarımın İstanbul ayağını geride bırakıp, rotamı Ege'ye çevirdim. Hem ailemle daha fazla beraber olmak için, hem de av beklentim daha büyük olduğu için iznimin büyük bölümünü Bodrum'da geçirmek üzere ayırmıştım. Önümde sivil hayatımda dahi kolay kolay elime geçmeyecek 10 günüm vardı. Amacım bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmekti.

    24 Ekim 2012

    Sabah

    Bodrum'a indiğimde hava durgundu, ay henüz dolunay değildi. Üzerimde biraz yol yorgunluğu da olsa, ertesi gün sabah suyuna inmeye kararlıydım. Sonuçta 10 günüm dahi olsa, uzak kaldığım ve kalaacağım günleri düşününce, her gün, her an benim için değerliydi.

    Saat 6'ya yaklaşırken telefonumun alarmıyla uyandım. Hala batıdaki gün doğumu saatlerine alışamadığımdan acaba geç mi kaldım, yoksa çok mu erken gidiyorum diye bir süre kafa karışıklığı yaşadım. (Ağrı ile Bodrum arasında 1 saati aşkın saat farkı var.) Balığın tav vaktini kaçırmamak için evden aceleyle çıktım. Neyse ki, avlağa vardığımda sabah ezanı daha yeni okunuyordu.

    Çok geçmeden tam beklediğim vakitte, denizde hareketlenmeler başladı. Balık hemen her yerde oynaklar yapıyor, kimi zaman önündeki küçük balığı havalandırıyor, kimi zaman kendisi suyun üzerinde atlıyordu. Çıkan seslerden levreklerin geçen gelişlerime göre daha iri olduğunu anlayabiliyordum. İlk önce elimdeki 13 cm'lik muhtelif sahteleri denemeye başladım. Ancak balık bunların hiçbirisine yüz vermiyordu. Levreğin gözü hemen yüzeydeki ufak gümüşler ve kupezlerdeydi. Benim 13 cm'lik MaxRap'im bunların yanında katana gibi kalıyordu. Bunun üzerine elimdeki 7 cm'lik su üstü sahteyi kullanmaya karar verdim. Daha ilk atışımda, sahtenin gelişini test ederken sahtenin arkasında suyun o müthiş kabarmasını gördüm. Saniye içerisinde sahte güçlü bir kuyruk darbesiyle dibe inmişti. Balığın güçlü kafa vuruşlarını kalamanın yardımıyla savuşturduktan sonra balığı sakin bir şekilde çekmeye başladım. Balık bu esnada kaçış umuduyla sürekli sola bastı ama bulunduğum yer denize üçgen biçiminde uzanan bir çıkıntı olduğu için sonunda bana çok fazla iş bırakmadan kendi kendini kıyıya atmış oldu.

    [​IMG]

    Balığın birkaç fotografını çektikten sonra kepçenin içinde suya yatırıp ava devam ettim. Balığın yaptığı oynaklar seyrekleşmiş ve uzaklaşmıştı. Güneş tepelerin arkasından çıkmadan bir vuruş daha aldım, ama bu seferki ıska geçti. Güneşin doğmasıyla beraber daha fazla şansım olmadığını kabullenip tek balıkla eve döndüm.

    [​IMG]

    [​IMG]

    Her zamanki gibi yine, avlarıma ilk günün şansıyla -veya lanetiyle- iyi bir başlangıç yapmıştım. Bundan sonra önemli olan sonrasıydı. Ya daha önceki seferlerde olduğu gibi sonraki günler boş dönecektim, ya da şeytanın bacağını kıracaktım.

    Akşam

    Genelde akşam suyuna iskeleden serbest olta ile avlanmak, bazen de kalamar avlamak için inerim. Bu sefer sabahki avın keyifli geçmesi üzerine akşam suyunda da şansımı denemeye karar verdim. Sabahki gibi yine tam ezan okunurken sahildeydim. Elimdeki 13 cm'lik sahteleri sırasıyla denemeye başladım. At-çek'e otomatiğe bağlamış bir şekilde, kafam tamamen başka yerlerde devam ederken oltanın bir anda olduğu yerde saplandığını hissettim. Rüyadan uyanıp oltanın başına geri döndüm. Kısa ama güzel bir mücadelenin sonunda balığı karaya aldım.

    [​IMG]

    Balığı kepçenin içine yerleştirdikten sonra denemelerime farklı sahteler ile devam ettim. Bir süre sonra olta poşete takılır gibi ağırlaştı, fakat ben bunun poşet olmadığının farkındaydım. Çok da büyük olmayan kalamarı mürekkebinin hedefi olmadan başarıyla karaya aldım. Kalamarın tek gezmeyeceğini, etrafta diğer kalamarlar olabileceğini bildiğimden sahteyi kalamar zokası ile değiştirdim. Kalamar zokası ile de yine aynı boyda bir kalamar aldım.

    [​IMG]

    Daha ava devam edebilirdim ancak hem önceki günkü yolculuğun, hem de sabahki seansın yorgunluğuna dayanamadığımdan ava ertesi sabah devam etmek üzere son verdim.

    [​IMG]

    27 Ekim 2012

    İlk günkü verimli avımın ardından tam iki gün geçmiş, bu iki günde kaydadeğer hiçbir av yapamamıştım. At-çek avlarında oltaya dadanan yazılı haniler, yemli avlarında ise sarpa, sokar, küçük sargoz ve melanurlar dışında bir şey yoktu. Korktuğum başıma geliyordu, yine ilk gün laneti peşimdeydi. Ama kararlıydım, önümde 10 gün vardı, ne yapıp edip şeytanın bacağını kıracaktım.

    O gün avlağa biraz erken vardım. Amacım gezer kurşunlu takımı ufak bütün sübyeyle yemleyip yatırmaktı. Geçen sene bu yöntemle ne olduğunu göremediğim çok iri bir balığı kıyıya almak üzereyken kaçırmıştım. Bu sene de o balığın, o olmadı arkadaşlarının peşindeydim. Oltayı atıp kamışa zili taktıktan sonra ben de at-çek'e başladım. Uzun bir süre kamıştan herhangi bir ses gelmedi. At-çek'te de hareket yoktu. Sabah ezanının okunmasına yakın zilde ufak kıpırtılar başladı. Oltanın başına geçip "o" vuruşu bekledim. Olta bir iki titredikten sonra aniden yerinden fırlarcasına sarsıldı. Tasmayı koyup balığın gücünü hissettiğim anda kafamda "Ben bunu nasıl çekeceğim?" sorusu belirdi. Sorunun cevabını düşünmeye kalmadan olta, olta ile de birlikte benim elim ayağım boşaldı. Yine olmamıştı. Belki damağına geçmemişti, belki yemi kusmuştu, belki narin yerinden takılmıştı ama sonuç hepsinde birdi: "Gitmişti."

    Şoku üzerimden atmalıydım. Moralimi bozarsam geleceği olan balığın da gelmeyeceğini biliyordum. O yüzden yemli oltayı toplayıp, tüm konsantrasyonumu at-çek avına kaydırdım. Birkaç atıştan sonra sahte ağırlaştı ve kafa atışları başladı. Mücadelesinin çok kuvvetli olduğu söylenemezdi belki ama suyun üzerinde kopardığı yaygara kalbimin atışlarını hızlandırmaya fazlaydı bile. Balık kıyıya geldiğinde kafa fenerimi açtım. Orta boy sayılacak bu turnayı önümdeki taşlardan destek alarak kıyıya rahatlıkla çıkardım. Turnanın tek gezmeyeceğini bildiğimden hiç vakit kaybetmeden tekrar sahteyi suya fırlattım. Birkaç atış sonra aynı boy ikinci turna da karadaydı.

    Balığı sahtenin iğnelerinden ayıklarken arkamda, yani burnun diğer tarafında sanki koca bir dalga patladı. Arkamı dönüp baktığımda kıyılar durgundu. Oltanın tam erim mesafesinde müthiş bir balık sürüsü kabarmıştı. Ancak burnun bu tarafının kıyı kesmi otluk ve yer yer kayalıktı. Elimdeki 40-50 cm dalarlı sahteyi buraya atarsam takacağım kesin gibiydi. Ben bunları düşünürken balık aynı yerde tekrar kabardı. Bu sürüye olta atmazsam da rahat edemeyeceğim kesindi. Bunun üzerine oltadaki dalarlı sahteyi, su üstü sahtesiyle değiştirdim. Sahteyi hemen hemen oynağın olduğu yere düşürebiliyordum ama kimse oralı olmuyordu. Bu esnada diğer tarafta levreklerin şovu başladı. Hangisine baksam, nereye atsam, hangi sahteyi kullansam tamamen şaşırmıştım. Tek sahtede ısrarlı mı olmalıydım, yoksa hepsini denemeliydim? Uzaktaki ne olduğunu bilmediğim balık sürüsünü mü hedeflemeliydim, yoksa yakındaki levrekleri mi? Maalesef tüm şölen hepi topu 15 dakika sürdü. Ve ben bu 15 dakikada başı kesilmiş tavuk gibi bir ona, bir buna saldırırken hiçbir şey alamadım. Yine de kepçemde 2 adet fena sayılmayacak boyda turna vardı.Yemli takımda kaçırdığım balık ve sabahki avlanma çılgınlığı ise hafızamda uzun süre silinmeyecek bir anı olarak yer edecekti.

    [​IMG]

    [​IMG]

    28 Ekim - 2 Kasım Arası Avlar

    İlerleyen günlerde keşişlemeden esen sert rüzgar tüm avlarımı olumsuz etkiledi. 4-5 gün süren bu olumsuz hava koşullarında pek kaydadeğer av yapamadım. Aldığım birkaç kalamar, tek tük lidaki, oltadan umudumu kesip zıpkınla daldığımda aldığım bir iri mırmır haricinde deniz tamamen kurumuştu.

    [​IMG]

    [​IMG]

    [​IMG]

    [​IMG]

    Ve belki de, en şanssız günüm, aynı zamanda tatilimin en mutsuz günü... Karakoldaki güzel kızım, canım köpeğim Çakıl'ın bir yılan tarafından sokulması sonucu hayatını kaybettiğini öğreniyorum. O an dünya başıma yıkılıyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Evde olmak istemediğim kesin. Kendimi en çok ait hissettiğim yere gitmek istiyorum o an. Elimdeki olta sadece laf olsun diye. Rüzgar keşişlemeden batıya dönmüş, deniz sanki karadan hıncını almak istercesine dövüyor kıyıyı. Yatık havalarda olta attığım yer suların altında. Deniz olta atacak yer dahi bırakmamış. Ayaklarımın su içinde olmasını umursamadan atıp çekiyorum sürekli. Rüzgar adamı güreş tutarcasına silkeliyor. Atıyorum, çekiyorum. Atıyorum, çekiyorum. Atıyorum... Çekemiyorum. Rüzgar atış esnasında sahteyi savurdu da ilerideki teknelerden birinin tonoz ipine mi takıldı yoksa? Oltayı şöyle bir tartıp, ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Hayır, ip değil balık bu. Tartma sırası balıkta... Sanki oltam bir motorun uskuruna dolanmış gibi hem yürüyor, hem de art arda darbe alıyor. Kalama sessiz... Saniyeler içinde olup bitiyor her şey. Kamış, makine bende, misina, sahte onda paylaşıyoruz takımı. Hiçbir şey olmamış gibi çekiyorum takımı. Üzüntünün üzerine üzülecek halim yok ya. Yine de bir durup düşünüyorum nerede yanlış yaptım diye. Kalamadan ses gelmediğini, oltanın elimde fırlayacak gibi olduğunu anımsıyorum hemen. Evden çıkmak üzereyken makinedeki ip sarılı kafayla misina sarılı olan kafayı değiştirdiğimi hatırlıyorum. Değiştirmesine değiştirdiğimi hatırlıyorum da, değiştirdikten sonra kalamayı ayarladığımı bir türlü hatırlayamıyorum. Zaten böylesine büyük bir hataya rağmen alabilseydim o levreği, balığa olan saygım azalırdı diye geçiriyorum içimden. Misinaya yeni bir klips bağlayıp, ucuna yeni bir sahte takıyorum. Aklım Çakıl'da. Rüzgar sahteyi savurup açıkta tonozlu bir teknenin içine atıyor. Umursamadan takımı koparıp dönüyorum eve.

    [​IMG]

    Final

    4 Kasım sabahı Bodrum'daki son günümdü. Öğleden sonraki uçağa binmeden önce son kez şansımı denemek istedim. Sabah 4'te alarma gerek duymaksızın kendiliğimden kalktım. Dışarı çıkmak üzereyken babam ve amcamın da uyanık olduğunu görünce onları da avda bana eşlik etmeleri için davet ettim. Balık yakalayamasam bile hiç değilse sabahki levrek oynaklarına şahit olmalarını istiyordum.

    İlk gittiğim avlak her zaman avlandığım yerdi. Burada ne yemli oltaya, ne de at-çek takıma herhangi bir vuruş gelmedi. Baktım saat geçiyor, en azından önceki günlerde deneyip bolca takip aldığım başka bir avlakta şansımı denemeye karar verdim.

    Sabah suyunu kaçırmamak için ralliden farksız 10 dakikalık bir yolculuktan sonra diğer avlağa vardık. Ben spin takım ile at-çek yapa yapa yürümeye başladım. Böyle böyle mendireğin ucuna kadar hiçbir aksiyon olmaksızın geldim. Mendireğin ucunda gelen bir iki zayıf takip beni heyecanlandırmaya dahi yetmedi. Baktım at-çek'ten bir hayır geleceği yok, babama yemli takımı açtım. Elimde kalan son sübyelerin içini suda temizleyip, doğradım. Oltayı yemleyip attım. Ona da ciddi bir vuruş gelmiyordu. Bugün bize denizden hayır yok derken, temizlediğim sübyelerin artıklarına gelen ufak orfozu gördüm. Orfozu babamla amcama gösterirken kayaların arasından bir mürenin kafası gözüktü. Üçümüz oltayı filan bırakmış, denizi akvaryum izler gibi izliyorduk. Bir anda olay yerine oldukça iri bir sargoz intikal etti. Balık iri olmasına iriydi, ama hemen dibimde olduğu için yakalayabileceğime ihtimal vermiyordum. Balıkçılıkta bazı istisnaları olmakla beraber kaide "görünen balığın oltaya gelmeyeceği" yönündedir. Bu durumun nedeninin en basit haliyle açıklaması siz balığı görürken aynı zamanda balığın da sizi görmesidir. Balık suda insan gölgesi gördüğünde yeme çok daha temkinli yaklaşır ve çoğunlukla tuzağı görür. Yine de yapacak daha iyi bir alternatifim olmadığı için laf olsun diye şansımı denemeye karar verdim. Önce birkaç parça sübye kesip suya attım. Sargoz ilk attığım yemlere çok temkinli yaklaştı. Önce ufak balıkların yemi biraz didiklemesine izin verdi. Sonra aralarına kendisi girip bir süre yavaşça batan yemi inceledi. Ucunda misina veya iğne olmadığını görünce dudaklarıyla yemi kavrayıp, oradan uzaklaştı. Uzaklaşmasının ardından geri dönmesi uzun sürmedi. Aynısını bir daha yaptım, bu sefer de yeme temkinli yaklaşmasına rağmen öncekine göre daha az inceleyerek yemi alıp götürdü. Böyle böyle üç dört derken sargozumuz artık hiç incelemeye girmeden yemi olduğu gibi kapıp götürmeye başlamıştı. Tam yemi alıp uzaklaştığı esnada balığın görmeyeceği şekilde 10 gram gezer kurşunlu, 0,23 FC misina bedenli, 3 numara iğneli takımı yemleyip önüme indirdim. Belki takımı tamamen kurşunsuz yapıp öyle atsaydım daha doğru olacaktı ama dedim ya balığın geleceğine pek ihtimal vermediğimden üşenip elimde var olan takımı attım. Oltayı attıktan sonra sarma telini tamamen açık bıraktım. Hepimiz biraz geri çekildik. Sadece ben göz ucundan yemi görebiliyordum. Balık alıştığı üzere geri döndü ve hiç tereddüt etmeden sübyeyi alıp uzaklaşmaya başladı. Gözden kaybolunca oltanın yanına gidip sarma telini kapattım. Birkaç saniye sonra olta dayandığı yerden denize fırlamak üzereyken hemen yakalayıp tasmayı attım. Olanlara kendim bile inanamıyordum. Bu boyda bir balığı ilk kez böyle görerek yakalıyordum. Elimdeki takımı ilk başta müthiş zorladı, ancak balığı biraz dipten kaldırıp taşlardan uzak tutunca mücadelesinin kuvveti anında azaldı. Sanki sığınabileceği taşlardan uzaklaşmak kurtulma umudunu ve azmini kırmıştı. Balığı usulca kıyıya getirip amcama kepçelettim. İçimde şaşkınlıkla karışık bir mutluluk vardı. Balığı fotograflayıp tarttım. 520 gram gelmişti

    [​IMG]

    Bana bu kadar heyecan veren balığın gramajından veya mücadelesinden çok onu görerek avlamaktı. O an balığa karşı çok garip bir merhamet duydum. Sanki normalde asla bu tuzağa gelmezmiş, belki de hayatında sadece bir kere düşeceği bir gafletten faydalanmışım gibi hissettim. Zaten eve son 10 günde dünyanın balığını sokmuştum, et sevdasında değildim, hiçbir zaman da olmamıştım. Bana yaşatacağı heyecanı yaşatmış, ben alacağım fotografları almıştım. Balık tartım fotograf çekimi vesaire derken oksijensiz kalmıştı, suya sarkıttığım kepçenin içinde bir süre kendisine gelmesini bekledim. Kısa süre sonra tekrar yüzmeye başladığını görünce balığı kepçenin içinden alarak usulca denize bıraktım. Sargozumuz biraz da olan bitenin şaşkınlığı içinde yavaşça özgürlüğe kuyruk çırptı.

    Balığı bıraktığım yerden doğrulurken güzel bir kapanış yaptığımı, artık huzurla oltalarımı toplayabileceğimi düşünüyordum. Ancak ayağa kalktığımda gördüklerim karşısında fikrimi yeniden değiştirdim. Sargozu aldığım yerin biraz ilerisinde bu sefer çupralar geziniyordu. Yok canım, artık bu sefer olmaz diye içimden geçirsem de hemen sübyelerden birkaç parça alıp suyu yemledim. Az önceki balıkta aldığım riski bu sefer almaya niyetim yoktu. Spin takımdaki sahteyi çıkarıp yerine daha önceden hazırlamış bulunduğum 1 kulaçlık ,28 FC bedene bağlı 3/0 iğneyi taktım. İlk başta bu iğnenin biraz iri kaçıp kaçmayacağı konusunda tereddüt etsem de, gördüğüm çupraların bu iğneyi alabilecek boyda olduğunu düşündüm. Sübyeden iri bir parça kesip iğneyi tamamen kapatmaya özen göstererek 4-5 metre ileri attım. Aynı şekilde makinenin telini açık bırakarak yemin aşağı süzülüşünü izledim. Çupralardan biri yeme doğru yöneldi. Pek heyecanlı sayılmazdım, çupranın yemin kıyısına kadar gidip ya iğneden, ya misinadan şüphelenerek geri döneceğini düşünüyordum. Ama beklediğim gibi olmadı. Çupra yemi kaptığı gibi uzaklaşmaya başladı. Makinenin kafasından hızla misina boşalıyordu. Birkaç saniye bekleyip makinenin telini kapattım. Aynı sargozda olduğu gibi çupra da kamışı elimden alacak gibi oldu. Elimde 5-20 gram atarlı spin kamışla çuprayla mücadele etmek mükemmel bir duyguydu. Balığı karaya çıkarıp çıkarmamak nedense çok umrumda değildi. Diğer avlarımda asla yapmayacağım bir şeyi yaptım ve bu boyda bir balık oltanın ucunda mücadele ederken balığı çekmeyi bırakıp cebimden fotograf makinesinin kamerasını açarak babama verdim. Aksilik ya, babam bir türlü çekim yapmayı beceremedi. Herhalde bu esnada balık oltanın ucunda 1 dakika boyunca çıprınmıştır. Baktım, babamla bu işi beceremeyeceğim, kamerayı kendim devraldım. Bir elimde olta, bir elimde kamera; balığı hem çektim, hem videoya kaydettim. Balığı karaya çıkardığımda 3/0'lık koca iğneyi gırtlağına kadar yuttuğunu gördüm. Yutmasa bunu da salar mıydım bilmiyorum. Bu çupra da tam 500 gram gelmişti.

    [​IMG]

    [​IMG]

    Son dönemdeki en farklı, en zevkli avlarımdan biri olmuştu bu av. Aynı gün uçağım olduğu için artık daha fazla kalmam mümkün değildi. Oltaları toplarken diğer gezer kurşunlu oltamın da suda olduğunu hatırladım. Olta takılmıştı. İğne üzerinde bulunduğumuz betonun altına girmişti, kurşun ise dışarıdaydı. Büyük ihtimalle sübyeleri temizlerken gördüğümüz müren yakalanmıştı. O balığı bulunduğu yerden çıkarmanın hemen hiç mümkünatı yoktu. Oltaya biraz asıldım ancak ya mürenin dişlerine, ya da duvara temas ettiği yerden misina koptu. Hedefimde olmayan bu güzel balığı ağzında iğneyle bıraktığım için biraz buruldum. Sonrasında mürenin bünyesinin bu iğnenin üstesinden kolayca geleceğini düşünüp rahatladım.

    Denizin bana son anda armağan ettiği bu hediyelerle 20 günlük serüvenim de sona ermişti. Ağrı'ya dönmeden önce İstanbul'da son bir kez daha ava çıktık. Ancak gelen balıkların boylarının yapraktan ileri geçmemesi nedeniyle avdan bir keyif almadık.

    Uçaktan İstanbul'a uzun bir süreliğine son kez bakarken içimde hayalini kurduğum avların büyük bölümünü gerçekleştirmiş olmanın verdiği huzur vardı.

    [​IMG]

    Not: Yazıyı biraz uzun bulduysanız bunun daha özet hali olduğunu belirtmek isterim. Tam versiyonu okuyacak vaktiniz, sabrınız ve azminiz varsa bloguma beklerim.
     
  2. volex21

    volex21 Volkan

    Mesajlar:
    6.735
    Şehir:
    İzmir
    Favori Kamış:
    Okuma V System 2.40 Lineaeffe Spirit Surf 3.90 (fiyat performans 9/10)
    Favori Makine:
    Spro Red Arc 20'lik (Fiyat/Performans : 8/10)
    En İyi Avı:
    Levrek (57 cm - 2.100 gr ) Sargoz (700 GR kadar) Palamut (40 cm üzeri), Lüfer 40 cm, Çipura 950 gr
    Köpeğinize üzüldüm. :(

    Tüm balıklar ve hikayeleme harika. Çipura ve sargozu izleyerek yakalamanın zevki de bir başka olmalı. Nice güzel avlar dilerim. :)
     
  3. GencoGnc

    GencoGnc Genco

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    369
    Dostum öncelikle Çakıl için çok üzüldüm. Dışardan birçok insana garip gelse de biz hayvanseverler için bir ev hayvanını kaybetmek aile bireylerinden biri kaybetmeye benziyor,acısı uzun zaman geçmek bilmiyor.

    Avların için özellikle okurken "yahu yazık olmuş balığa,size güvenmiş ama siz yakalamışsınız dediğim sargozu bırakmana çok sevindim :thumb:


    Son olarak avlağın bana çok tanıdık geldi,mekanı kimden duydun acaba :laughing:

    Yanlız çok açık vermeyelim,burdaki balıklar insanlardan korkmadığından duyup koşan zıpkıncı ve ağcılar katliam yapabilir.
     
  4. Ege Demirağ

    Ege Demirağ Ege Demirağ

    Yaş:
    24
    Mesajlar:
    616
    Şehir:
    İzmir/Eski Foça
    Favori Kamış:
    Okuma Lure Mania 2.13 5-20 7''1
    Favori Makine:
    Daiwa megaforce 1000 A
    En İyi Avı:
    Önemli olan balığın büyüklüğü değil yaşadığın heyecandır.Heyecan ince misinayla tutulan balıktır-LRF
    Başınız sağolsun köpeğinizin ölmesine çok üzüldüm . Nasıl bir duygu olduğunu bilirim çok verimli avlar olmuş şuan o sübyeye atlıyan balığın ne olduğunu çok merak ettim doğrusu afiyet olsun :)
     
  5. toruga

    toruga tolga

    Yaş:
    46
    Mesajlar:
    118
    Şehir:
    bursa
    Favori Kamış:
    Safina X Spin 2.70m 10-35gr
    Favori Makine:
    Spro Hardliner
    En İyi Avı:
    aral 2.550gr
    Anlatımda balıklarda süpermiş.Tebrikler
     
  6. fishingpasion

    fishingpasion izzet özgür

    Mesajlar:
    78
    Şehir:
    ANTALYA
    Favori Kamış:
    okuma vsystem 2.70 10-40
    çok güzel rapor ,ellerinize sağlık ,nicelerine rast gelsin..
     
  7. John Dory

    John Dory Emre

    Mesajlar:
    632
    Şehir:
    istanbul - bodrum
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz 70 cl, İstanbul Boğazı
    Aynen öyle Volkan. Keşke balığın geliş sürecini de kameraya kaydetseydim diye düşünüyorum. Gerçi bunun için öncelikle iyi bir kameramana ihtiyacım var:) Hem balığı çek, hem kameraya al, çok zor iş:)

    Baş sağlığın için sağol Genco. Tek tesellim benim bu olaya şahit olmamam oldu. Şu an sanki, sadece burada değilmiş, başka bir yere götürmüşler gibi hissediyorum.

    Seninle aynı hisleri ben de yaşadığım için bıraktım balığı. Hoş, her balık aslında bir şekilde dalgınlığının kurbanı oluyor. Bunu görüp görmemek arasında çok fark yok. Ama arada böyle güzel balıkları özgürlüğüne geri kavuşturmak da insana farklı bir haz veriyor.

    Avlağa gelince, burası benim de daha Bodrum'a ilk geldiğimde avlak arayışlarımda gözüme kestirdiğim bir bölgeydi. Ama dediğim gibi o zamanlar sitenin plajına girişler yasaktı. Bir kere geri döndükten sonra onun kızgınlığıyla bir daha uğramamıştım. Sen burada av yapmasan belki yine denemezdim. Burası zaten bölgede bilinen bir yer. Kötü niyetli kişilerin gelmesi biraz da şansa kalmış. Ancak oraya kadar bu bölgede talan edilecek hala o kadar çok avlak var ki, buraya kolay kolay sıra gelmez.

    Teşekkürler Ege. Olacakla öleceğe çare bulunmuyor, yapacak bir şey yok. Kaçan meçhul balığa gelince, bu iki oldu. Üçüncüsü olursa affetmem :)

    Teşekkürler.

    Teşekkürler.
     
  8. kALaMa

    kALaMa Ferhat

    Yaş:
    31
    Mesajlar:
    71
    Şehir:
    Mersin
    Harika bir rapor. Rapor dediğin böyle olmalı... Elinize sağlık...
     
  9. Kadir Levrek Peşinde

    Kadir Levrek Peşinde SİDEPRENSİ eski nick im

    Mesajlar:
    5.239
    Şehir:
    Aksaray
    Favori Kamış:
    OKUMA ALUMİNA SPİN KAMIŞ 240cm
    Favori Makine:
    süper passion 740m ve küçük kardeşleri
    En İyi Avı:
    süper maxim misina :9
    köpeğiniz için geçmiş olsun üzüldüm..bunun yanında çok güzel av yapmışsınız çeşit çeşit tebrik ederim:) ben bu forumda daha bu güne kadar öyle bir sargoz un geri salındığını görmedim,vallah helal olsun tebrik ederim:)
     
  10. sami sökeli

    sami sökeli sami oguz

    Yaş:
    61
    Mesajlar:
    114
    Şehir:
    söke
    Devamı daim olsun tebrikler.
     
  11. Everalone

    Everalone İbrahim

    Yaş:
    47
    Mesajlar:
    109
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    Mermaid 4.20Cm Surf (AlbaStar)
    Favori Makine:
    AlbaStar Double 60
    En İyi Avı:
    Şimdilik Tatlısu Levreği
    Güzel anlatım için çok teşekkürler
    okurken sanki o balıkları ben tutuyor gibiydim

    Köpeğiniz için üzüldüm başınız sağolsun

    Ağrı da neredesiniz ?
    vatani görev mi ? Zorunlu hizmet mi ?

    Ben Doğubeyazıt Telçeker de askerliğimi yapmıştım
     
  12. can akgün

    can akgün CAN

    Mesajlar:
    1.660
    Şehir:
    İSTANBUL-BAKIRKÖY
    Favori Kamış:
    SHIMANO CATANA CX SPINNING 240 M 10-30gr SHIMANO BEASTMASTER CX SURF TE 4.30 200gr
    Favori Makine:
    SHIMANO ULTEGRA CI4 10000 XSA SHIMANO EXAGE 4000 FC
    En İyi Avı:
    1580 gr sazan
    Emrecim tebrikler.Çok güzel tatil olmuş senin için balıklar ve kalamarlarada harikalar askerliğini uzatmana deymiş:) :) :)
     
  13. fatihh

    fatihh Fatih

    Mesajlar:
    5.427
    Şehir:
    İstanbul-Cevizli
    Favori Kamış:
    Fury Caster ,L.Effe SeaMaster 4,20 Surf,ProCatch CS Ultra-2.40;Protackle FW-TS 3.60
    Favori Makine:
    Penn Affinty 7000, Okuma Avanger 30b
    Tebrik ederim cok guzel avlar yapmissiniz..kopeginize cok uzuldum..
     
  14. Okan Sezer

    Okan Sezer Okan Sezer

    Mesajlar:
    2.220
    Şehir:
    İSTANBUL
    En İyi Avı:
    Henüz denizde
    Kalamar lar limit altı , baraküdalar yağsız :)

    Bereketli avlarının devamını dilerim kardeşim, ayrıca bir köpeğin yılan sokması sonucu öldüğü nüde ilk kez duydum. Ne olursa olsun insanı üzer bilirim. Bizim köpeğimizde vurularak ölmüştü karakolda.


    Avlar ,anlatım süper . Bence kitap yazmayı dene başarırsın.

    Sağlıcakla kal.
     
  15. Vedat Abayoğlu

    Vedat Abayoğlu Vedat Abayoglu

    Yaş:
    76
    Mesajlar:
    7.065
    Şehir:
    Canakkale
    Favori Kamış:
    Shimano Game ARC
    Favori Makine:
    Okuma V system
    En İyi Avı:
    Sarıkuyruk
    Komutanım sen çok yaşa.

    Raporunu güzelce ve zevkle okurken köpeğin Çakılın ölümünü okumak beni sarstı.

    İşte bu gözüpek abin bir köpek ölümü hadisesinde sulugözün teki oluverir.

    Son köpeğimi 5 ay önce ondan evvelkinide 8 ay önce ihtiyarlıktan kaybettim.

    Uzun ve mutlu beraberliklerimiz oldu.

    Tüm köpeklerimi kaybettim, Şip,Pöti,Oğlancık ve Kuruş artık yoklar,kafesleri bomboş,üzüntüm depreşti, az ağlıyayım kendime gelirim.

    Sevgimle kal
     
  16. Yenerbey31

    Yenerbey31 Levent AKSOY

    Yaş:
    44
    Mesajlar:
    346
    Şehir:
    Mugla
    Favori Kamış:
    Seytan oltasi
    Oncelikle kopeginiz icin cok uzuldum.Onceden banada biraz tuhaf gelirdi bir hayvan arkasından bu kadar uzulmek ancak su anda cok akıllı bır kedim var insan gibi oldu.Onu bu sekilde kaybetmek benıde cok uzerdi.Baliklar icin ise tebrik ederim balıgı geri salmanız icin ise ayriyeten tesekkurler.Daha guzel avlara 0))
     
  17. Okan Sezer

    Okan Sezer Okan Sezer

    Mesajlar:
    2.220
    Şehir:
    İSTANBUL
    En İyi Avı:
    Henüz denizde

    O minnacık bedenin resmi çekilierken gülümseyerek bakmasının ardından yok olduğunu öğrenmek gerçekten acı be abi.

    Yinede Rabbim insana evlat acısı yaşatmasın. İnan hiç bir şeyle kıyaslanmaz.
     
  18. John Dory

    John Dory Emre

    Mesajlar:
    632
    Şehir:
    istanbul - bodrum
    En İyi Avı:
    Büyük beyaz 70 cl, İstanbul Boğazı
    Teşekkür ederim. Forumda bazı raporlar var ki, insana okurken avı yaşatıyor. Kendi açımdan baktığımda anlatımıyla, fotograflamasıyla keyif veren 1 istavrit raporu, içinde birkaç rastgele, anlatımı bozuk cümleyle geçiştirilmiş, cep telefonuyla yarım yamalak fotografı çekilmiş 5 kiloluk bir levreğin raporundan daha değerli.

    Kadir abi, senin saldığın balıklar da benim sargozdan pek aşağı kalmaz.

    Teşekkürler.

    Teşekkür ederim. Ben Telçeker'in karşısında Gökay tarafındayım.

    Sağol Can abi. Bana iyi bir enerji oldu bu tatil. Kışın sonuna kadar götürür heralde :)

    Sağolun.

    Teşekkür ederim. Siz de iyi bilirsiniz, karakol şartları zorlu. Birçok tehlike var, buna karşın bulunduğunuz konumdan ötürü olan bitene anında müdahale şansınız yok. Tanıdığım bir veterinere sorduğumda yılan ısırmasının ardından ilk yarım saatte müdahale edilebilseydi kurtarılma imkanı olduğunu söyledi. Ancak buradan en yakın şehir merkezine gidiş dahi neredeyse 1 saat.
    Tavsiyeniz için ayrıca teşekkür ederim. Şu anlık kendi blogumda yazılarımı derliyorum. İleride birikimim artınca belki o da olur.

    Sağolun Vedat amca. Bir de bizim kızımızı görseydiniz herhalde oturur, hüngür hüngür ağlardınız. Facebook sayfama birkaç videosunu koydum, onları izlemenizi tavsiye ederim.
    Ben dua ediyorum ki, bu kötü anlara şahit olmadım. Şu an bana sadece buradan uzaklarda başka bir yerde oyunlarına devam ediyor gibi geliyor.

    Teşekkür ederim. Hayvan sevgisi bambaşka bir şey... Hele aranızda bir bağ oluştuktan sonra artık ailenizden pek farkı kalmıyor.
     
  19. drasty41

    drasty41 Recep

    Yaş:
    63
    Mesajlar:
    1.326
    Şehir:
    Kocaeli
    Favori Kamış:
    lineaeffe unicast, spro spin2,70 ve 2,40
    Favori Makine:
    shimano exage ryobi ekusima4000
    Tebrik ederim Emre bey, harika raporunuz, ve avlarınız için, köpeğinizede üzüldüm rastgele.
     
  20. shadowpane

    shadowpane Hakan

    Mesajlar:
    2.318
    Şehir:
    İstanbul/Düzce
    Favori Kamış:
    Shimano Antares/Vengeance/SuperAero Lineaffe_Spider Surf Okuma_VSystem/hellios/x-safina
    Favori Makine:
    Daiwa_Entoh/Ballistic Shimano_Aernos/KİSU/BULL'S AlbaStar.Pasha 60
    En İyi Avı:
    Yayın/Turna/Alabalık Eşkina/Levrek/Palamut/Lüfer/Kalkan
    hocam başınız sağolsun, hayvan sevgisi bambaşka, allah daha neşeli olanlarını nasip eder inşallah,

    kendinizi denizde buldunuz ama orasıda tad vermemiş başınıza gelmemiş kalmamış,

    en güzeli bu olumsuzlukları beğendiğiniz bir ortamda sevdiklerinizle paylaşmanız olmuş,

    avlarınızla ilgili olarak tek birşey sormak istiyorum turna balığını biliyorum genelde tatlısu balığıdır. denizdeki turna balığına baracuda diyorlar öyle değilmi?