Öncelikle denizlerimizin birinci sorunu kirliliktir. Karadeniz kaynaklı kirlilik akıntı yoluyla diğer denizlerimize taşınmaktadır. Ayrıca denizlerimize akan kanalizasyon derelerinde etkin arıtmanın olmayışı özellikle Marmara Denizini bitiş noktasına getirmiştir. Yapılan arıtma tesislerinin bir çoğu ön arıtma yapmaktadır. Halihazırdaki tesisler bile eleman yetersizliğinden tam olarak çalıştırılmamakta. Geçmiş dönemki İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur da, atıksu arıtma tesisleri işletmelerini özelleştirmek istemelerinin sebebinin personel sıkıntısı olduğunu belirtti. Bu yıl atıksu arıtma tesislerinden 350 personelin emekli olacağını dile getiren Çodur, bu personelin yerine yeni elemanlar da alınamadığını ifade ederek, “Ne yapayım, bu tesisleri iş yapamaz hale mi getireyim? Hizmetlerin devam etmesi için bu tesislerin özelleştirilmesi lazım.” Dedi Diğer şehirlerin kıyı belediyelerin atık sularının akıbeti ise daha vahimdir. Hal böyle olunca denize akan atıksular ve Karadeniz kaynaklı kirlilikle birleşince denizlerimizde planktonik yaşam sekteye uğruyor. Ve bir çok deniz canlısının hem oksijen hem de besin kaynağı olan plankterler üreyemiyor. Bu besin zincirine göre bu planktonların azlığı bunlarla beslenen balıkların ve balık yavrularının hem oksijensiz kalmasına, hem de beslenecek bir besin bulamamalarına neden olmakta bunun sonucu olarak da denizlerde balık üreme alanları gittikçe daralmaktadır. Bu da denizlerimizdeki balık miktarını büyük ölçüde azaltmaktadır. -Bu işin çözümü çok geniş kapsamlıdır. Özellikle Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin bu konuda masaya oturup Karadeniz’ e verilecek kirliliğin ileride ne gibi sonuçlar doğuracağının hesabını yaparak yatırımlarını daha çok atıksu arıtma proseslerine çevirmelidirler. -Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz’e kıyısı olan tüm il belediyeleri atık sularını tam olarak arıtmak durumundadır. Türkiye’ nin atıksu arıtma işine 30 milyar euro ayırması gerekiyor. (http://www.arkitera.com/h1608-cevre-...yeti-agir.html) Ekonomik olarak böyle bir bedeli belki Türkiye kaldıramayabilir. Belki kaldırabilir de ama ilgisiz kişilere göre bir sorun gibi de algılanamayabilir. Diyelim ki arıtma konusunda reel bir çalışma yok. Ancak bu konuyu yetkili mercilerin birçokları biliyor da belki ilgilenmek istemiyor ya da maddi olanakları yok vs vs Tabiki sadece atıksuların arıtılması da sürdürülebilir balıkçılık açısından yeterli bir durum değil. Öncelikle denizlerde sürdürülebilir balıkçılık açısından çeşitli fikirler ortaya atılmış bir çoğu üzerinde de etkin bir rol oynanılmamıştır. Örneğin denizlerimizde 2-3 yıl balık avlamak yasaklansın tarzından fikirler ortaya atılmış fakat uygulanabilirliği açısından mümkün olmadığı görülmüştür. Bu sebepleri sıralayacak olursak Bu işe büyük paralar yatıran kişilerin bu yasak boyunca büyük zarar görmesi anlamına gelir. Balıkçılığın 2-3 yıl kadar yasaklanmasından sonra gene aynı şekilde deniz talan edilirse, denizlerimiz balık yönünden tekrar zayıflayacaktır. Balıkçılığı 2-3 yıl yasaklamadan Sürdürülebilir balıkçılığı sağlamanın Tek ama tek bir yolu var “Deniz rezervleri" Deniz Rezervleri, denizlerin belirlenmiş bir bölümünde sonsuza kadar insan baskısının yasaklanmasıdır. Diğer bir deyişle Denizlerde bazı bölgelerin belirlenip bu bölgelerde sonsuza kadar balıkçılık faaliyetleri yasaklanmalıdır. Bu bölgeler balıkların üreme alanları olacaktır. Bu bölgelerde üreyen balıklar rezerv bölgelerinden çıktıklarında av verecek potansiyeli ortaya çıkaracaktır. Bu yöntem trol avcılığının verdiği zararı indirmede de etkilidir. Trol avcılığını yasaklamakta; pratikte lafta kaldığına göre, en etkin yöntemin Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz'in bir bölümünü sonsuza kadar balık avcılığına yasaklanmalıdır. Bu uygulanabilir ancak denetim gerekir bir çok şey söylenebilir ancak bu kavramının tam ve etkili bir biçimde ortaya konmamıştır. Öncelikle deniz rezervleri konusu gündeme gelmedikçe uygulamaya sokmak mümkün olmayacaktır. bu işlerin handikapları olacak herkesi yasağı delmenin yollarını arayacak ancak işin başı deniz rezervlerinin mantığını anlamak ve anlatmaktır Artık Balık Var da Karadeniz'den aşağı inmiyor tarzında yapılan yaklaşımların içinin boş olacağını bize şu 5-10 yıl çok iyi gösterecek. Bu iş gerçekleşmezse balık potansiyeli denizlerimizde inanılmaz azalacak. Yarınınızı kurtarmanız bugününüzü nasıl geçirdiğinize bağlı Bu işin başka yolu yok. Yarın tutacak balık görmek istiyorsanız, aşağıdaki adrese yarınlarda balık tutmak için Deniz rezervleri istiyoruz diye mail gönderin. Bu iş sadece KKGM nin bir dediğine kalmış bir durum. Onun bir tebliğ yayınlaması deniz rezervleri oluşturulması açısından yeterlidir. Mesajınıza şunu yazabilirsiniz Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz'in bazı bölümlerinin sonsuza kadar balık avcılığına yasaklanmasını (Deniz Rezervleri) istiyoruz. Bu yasaklanan bölge, balıkların üreme alanı olup; balıklar rezerv bölgelerinden çıktıklarında av verecek potansiyeli ortaya çıkaracaktır. http://195.140.196.201/bimerwebform/default.aspx Bu yazılan yazıların ciddiyetini bu satırları yorumlayabilen anlar.Samimiyetiniz ne kadar güçlüyse davranışınız sizi aydınlatacaktır. Bu iş için öncelikle niyet ve kararlılık gerekir. Benim bir ara Tarım ve Köyişleri Bakanlığına Gönderdiğim yazı ve cevabını da bu vesileyle yayınlıyorum. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞINDAN BANA GELEN YAZI Sayı:B.12.0.KKG.0.17/106.01.38.01/01/-2427 74699 Konu: B.E: (Deniz rezervleri hakkında) 10.10.2008 035886 Karadeniz ve Marmara Denizinde Deniz Rezervleri oluşturulması böylelikle balık türlerinde ve miktarlarında artış sağlanabileceği yönünde önerinizi belirttiğiniz e-postanız incelenmiştir. Su Ürünleri Kanununda değişiklik yapılmasını öngören kanun değişikliği taslağı Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında görüşülmektedir. Bahsetmiş olduğunuz konu ile ilgili düzenlemelere yasal dayanak olacak hususlar da bu taslak içerisinde yer almaktadır. Bilgilerinize rica ederim. Dr. Durali KOÇAK Bakan a. Genel Müdür V. Bu başvuruyu aşağıdaki internet adresi üzerinden yapmıştım http://195.140.196.201/bimerwebform/default.aspx Keşke bu konuda bir seferberlik olsa olmaz olmaz demeyin sizde bir mail gönderin Elden bir şey gelir mi bilmem ama şunu düşünmek lazım Balık populasyonunu koruyan Çok basit ve anlaşılır ve de uygulanabilir bir metoddur bu Sürdürülebilir balıkçılık adına …
http://195.140.196.201/bimerwebform/default.aspx yukarıdaki adrese aşağıdaki mesajı yollamakla kolumuz ağrımaz. Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz'in bazı bölümlerinin sonsuza kadar balık avcılığına yasaklanmasını (Deniz Rezervleri) istiyoruz. Bu yasaklanan bölge, balıkların üreme alanı olup; balıklar rezerv bölgelerinden çıktıklarında av verecek potansiyeli ortaya çıkaracaktır.
Bu yöntemin kitlelere duyurulması, en azından duyurulmamasından iyidir. Ne ilginçtir ki kkgm bu tür şeyleri bir basın açıklamasıyla yapmaz
Akdeniz'de tamamen korunan alanlar %1'den az bir alanı oluşturmaktadır. Bu oran bilim adamlarının öngördüğü %20 ve %50 arası orandan oldukça uzaktır. Akdeniz'i kurtarmak için acil eylem gereklidir. Bunun için gerekli olan ise, Akdeniz'de deniz ekosistemini kapsayacak, tam koruma altında tutulan bir geniş ölçekli deniz rezervleri -karadaki milli parklara eş değer- ağıdır . Deniz rezervleri, balıkçılık ve madencilik faaliyetleri, her tür atık boşaltımı gibi tahrip edici tüm uygulamalara kapatılmış alanlardır. Bu alanlar içinde, hassas doğal ortamların ya da türlerin bulunduğu bilimsel referans veya alanlar olabilecek bölgeler, çekirdek alan olarak belirlenebilir ve her tür insan faaliyetine kapatılabilir. Doğal kaynakları koruma aracı olarak deniz rezervleri Doğal kaynakları korumak, dünya üzerindeki çeşitliliği ve bolluğu korumak anlamına gelir. Bu sadece tek bir türün korunması anlamında değil, bütün türlerin, onların doğal ortamlarının ve ekosistemi oluşturan türler arasındaki kompleks etkileşimlerin de korunması anlamına gelir. Bu durum, bütün etkenlerin dikkate alındığı bir yaklaşım gerektirir. Tüm bölgeyi her türlü insan etkisinden koruyan deniz rezervleri, sadece bunu gerçekleştirerek doğal yaşamın korunması için temel bir araç haline gelir. Deniz rezervleri-diğer yararlar Deniz rezervleri balıkçılığa, azalmış popülasyonların iyileşmesi ve habitatların yeniden oluşması gibi birçok açıdan fayda sağlar. Korunan alanlardaki stokların artırılması da ayrıca komşu avlanma alanlarının yeniden stokların oluşmasına yardımcı olacaktır Deniz rezervleri, türlerin ve doğal ortamlarının gözlemlenebilmesini sağlayarak, gelecekteki doğa koruma ve yönetim politikalarının saptanabilmesi için gereken, uzun vadeli ve güvenilir bilgilerin toplanabilmesi için eşsiz bir kaynak oluşturur. Kim sorumlu Akdeniz sahil ülkeleri, kendi yetkileri altındaki suların korunmasından sorumludur. Açık denizlerin büyük bir kısmı için, Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu (General Fisheries Commission for the Mediterranean), Barselona Konvansiyonu ve BM Deniz Hukuku Konvansiyonu (United Nations Convention on the Law of the Sea -UNCLOS) bağlamında ortak sorumluluk alınmalıdır. Greenpeace, deniz hayatının korunması ve balık stoklarının iyileştirilmesi için Akdeniz’in %40’ında tam koruma sağlanmış deniz rezervleri oluşturulması için uluslararası çalışmalar yürütüyor. Siz de Greenpeace'in başlattığı imza kampanyasına katılarak dünya denizlerinin %40'nda deniz rezervleri oluşturulması için destek verebilirsiniz! Çünkü yarın da balık istiyorsak, deniz rezervlerine şimdi ihtiyacımız var. Kaynak:http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/447835.asp