Denizkızı Efsanesi (Taşucu). . . Tanrıların tanrısı Zeus'un kızı Artemis, kardeşi Apollon'u doğururken yardım ettiği annesinin çektiği acıyı görünce evlenmekten iğrenip, babası Zeus'a evlenmeyi asla düşünmediğini,her zaman lekesiz ve bakir kalarak iffetli bir yaşam sürdürmek istediğini belirtmişti...Zeus da, kızının bu isteğine razı olmuştu... Artık Artemis 'İffet Tanrıçası' olarak anılmaya başlanmıştı... Tanrıça Artemis o kadar güzeldi ki, tanrılar arasında onu kıskanmayan yoktu... En büyük tanrılar bile hep onu seyreder dururlardı... Ok ve yayla avlanmayı çok seven Artemis, koşmasına engel olmasın diye çok kısa bir elbise giyerdi... Muntazam ve diri vücudunu, dik göğüslerini, koşarken açılan sütun gibi uzun bacaklarını diğer tanrılar seyretmekten zevk alırlardı... Böylesine şahane bir vücuda kimse sahip değildi... Kendisine aşık olan hiç bir tanrıya, tüm ısrarlara rağmen bekaretini teslim etmemiş, böylelikle babasına verdiği sözü de tutmuştu...Gündüzleri ormanda, geceleri ise denizlerde avlanarak karşı duygularını bastırmaya çalışan Artemis bazen doğa harikası dediği bir Akdeniz bölgesine gelmekte, orada hayallere dalardı... İşte gene böyle bir geceydi... O çok sevdiği kıyılarda gezerken, gözlerine bir yeraltı mağarası ilişti... Tereddüt etmeden mağaranın içine girdi... Mağaranın içinde bir de göl olduğunu görünce şahane vücudunu serin sulara bıraktı... Birden sesler duydu... Gölden çıkıp, seslerin geldiği tarafa doğru kendini kayalara siper ede ede yürüdü... ileride bir kızla bir erkek delicesine sevişiyorlardı... Kız neredeyse kendisi kadar güzeldi... ama erkeği biraz daha yakınlaşıp görünce donakaldı... Bu ne yakışıklılık, bu ne fiziki güzellilikti öyle? .. Esmer ve adaleli bedeni tanrıları dahi kıskandırabilecek olağanüstü dirilikte ve güzellikteydi... İçinde o an bir şeylerin kıpırdadığını hissetti... Aşk bu olsa gerekti! ... Birden babası Zeus'a verdiği söz aklına geldi... Kendisini toparlamaya çalıştı... O 'İffet Tanrıçası'ydı... Her şeyi unutmalı, geri dönmeliydi... Ama gene de bazı hislerini bastıramadı, aniden geri döndü ve genç erkeğin seviştiği kızı taş haline çevirdi...Şaşkına dönen delikanlı ağladı, sızladı ve dışarı çıktı... Tanrı Zeus'a, kendisi gibi fakir bir balıkçıdan ne istediğini haykırdı... Zavallı İdas kulunun ne günahı vardı ki sevgilisi Bianna'yı elinden almıştı? ... Ama o sıralar Tanrı Zeus güzel kızlarla Olemp dağında zevke dalmıştı ve İdas'ın haykırışları duyamayacak bir sarhoşluğun içindeydi... İdas'ın elinden hiç bir şey gelmiyordu... Zavallı balıkçı sevgilisi Bianna için günlerce yemedi, içmedi onun taş yığını haline gelen anısı başında nehirler kadar gözyaşı döktü... Bakmak zorunda olduğu kimseler olmasa oracıkta kendisini öldürebilirdi... Kendisini toparlamaya çalıştı... Kendisini denize verdi... Günlerden bir gün balığa çıkan İdas! ın ağına bir şey takıldı... Oldukça ağır bir balık olmalıydı... Zorlukla yukarı çekerken birden ağında ona belki de tüm dertlerini unutturacak kadar güzel bir denizkızı gördü... Üstelik ona gülümsüyordu... Alt tarafı gümüş pullarla kaplıydı... Denizkızı konuşmaya başlayarak, adının Marpessa olduğunu söyledi, yolunu kaybettiğini ekledi, yanında biraz dinlenip, dinlenemeyeceğini sordu... Bu olağanüstü güzellik karşısında dili tutulan ve baka kalan İdas, neden sonra denizkızını yukarı çekmeği akıl edebildi...Denizkızı artık sandalındaydı... Bir süre birbirlerine hayranlıkla baktılar... Yıldırım aşk buydu... İkisini de tam yürekten vurmuştu...Bu dünyanın en güzel kıyılarında en büyük aşklardan birini yaşamaya başladılar...Aslında denizkızı 'İffet Tanrıçası' Artemis'ten başkası değildi... Tanrı olarak iffetini o güne kadar koruyan Artemis bu fakir ama yakışıklı genç insanoğluna bekaretini teslim etmişti... Bu büyük aşk yıllar boyu sürüp gidiyordu... Hatta onların bu büyük aşklarını duyan insanlar, bu doğa harikası kıyılara gelip, yerleşmeye bile başlamışlardı... Ve kısa bir zaman birimi içerisinde burada bir şehir kuruldu... İki aşık delice sevişmeye devam ederlerken, bu büyük aşkı duyan 'Deniz Tanrısı' Posseidon onları merak etti, Olemp dağlarından uzanıverdi... Ve...denizkızının yeğeni Artemis olduğunu fark etti... Artemis amcasının tehditlerine, babası Zeus tarafından uğrayacağı gazabın korkusundan, boyun eğmek zorunda kalmasına rağmen bir tek izin kopartabildi... Senede artık yalnızca bir defa onu görebilecekti... Her ikisi içinde çok zor bir durumdu bu... Gerçi İdas durumu pek anlayamamıştı ama onu tamamen kaybetme korkusu yanında buna da razı olmuştu... Artık günlerini eski sevgilisi Bianna'nın mağara içinde taş kesilmiş siluetinin yanında geçirmeye başlamıştı... Tanrı önce Bianna'sını elinden almış, daha sonra da Marpessa'sını ona çok görmüştü... Bianna'nın taş kesilmiş gövdesine sarıldı, ağlamaya başladı... Onu her gün hasretinden izleyen Artemis bu sahneyi görünce çılgına döndü... Onu kimseyle paylaşmaya, bir taşla bile olsun tahammülü yoktu... Hemen Olep dağına koştu... İdas'ın olmadığı bir an, yüzlerce iri taşla mağaranın girişini kapattı...İdas mağaraya döndüğünde girişin taşlarla tamamen kapandığını gördü... Çöküp, ağlamaya başladı... Gökyüzüne isyan edercesine haykırdı...'Ey yerin, göğün ve bütün insanların, canlıların tanrısı! ... Tanrıların tanrısı Zeus! ... Benim bedenimi de taş haline getir...' O kadar çok ağladı ve haykırdı ki sesi çıkmaz oldu... Kutsal taşların üstünde, hüznünün ve acısının derinliklerine dalan İdas kendini kaybetti...Nasıl olduysa, kulunun bu içten feryadını ve dileğini duyan tanrıların tanrısı Zeus, İdas'ı taş taline getirdi... Böylelikle İdas'ın taşlaşmış bedeni de kutsal taşlar arasındaki yerini aldı...Olanları, elinden hiç bir şey gelmeden seyreden Artemis, her gün ağladı... Yası hiç bitmedi... Tanrıça olmasaydı, belki de anlamı kalmayan hayatına son verebilirdi... O günden sonra, her yıl aynı günde bu kıyılara gelen Marpessa, kendini balıkçıların ağlarına yakalatıp, o aşk mağarasına götürdü... Aşk mağarasını eski haline getirdi... İdas'ın taşını da mağaranın en güzel ve anlamlı yeri olan Bianna'nın yanına koydu...O gizemli ve kutsal mağara bugün, ismini Olemp dağlarından atılan kutsal taşlardan alan Taşucu'nda bulunmakta... Yolunuz bir gün Taşucu'ndan geçerse mutlak o mağarayı ziyaret edin... Eminim o taşlardan, o serin sulardan ilahi güç alacaksınız! ... Ve... Olemp dağlarından sizleri gıpta ile seyredecek Artemis'ten... Her şehrin bir efsanesi vardır.Efsaneyi anlamlı kılan ve yaşatanda uzun zaman diliminde ağızdan ağıza yayılmasıdır.
Güzel paylaşım ,ellerinize sağlık ,hayatımda hep bir deniz kızına sahip olmak istedim ve en sonunda dileğim kabul oldu ,karşıma denizi çok seven ,iyi yüzen biri çıktı ...
Taşucu.... Belki bu forumda bulunmanın en önemli nedenlerinden biri... 5 yaşındaydım,memuriyetin ve herkesi kör kütük bağlayan sisteme hiç durmadan çığlık atan insanlık onurunun belki sıradan bir parçası olan babamın ''yine'' tayini çıkmıştı.Bu sefer yakındı mesafe,diğerleri gibi değildi Taşucu... Eski bir binaydı ptt,önünde durmadan sallanan ince uzun benim ''yelpaze ağacım'' vardı.Onun ardında ise yıllara meydan okuyan ''eski'' iskele...Benim ilk kez kefal ile ilk kez sokar ile tanışacağım yer...4 yılım geçti o sokaklarda,ucu ucna bağlı küflenmiş iğnelerden oluşan bir tahta parçasına sarılı oltalarım ile.fergün expresin dalgalarına kızardım hep,bir de o geldiğinde oluşan hengameye.5 yıldızlı bir oteli yoktu o zaman Taşucu'nun fatih motel vardı,yetiyordu zaten...Restoranlara gelen taptaze balıklara bakardım camekandan,tutacağım günleri hayal ederdim onları,kimbilir..belki... Denizkızı tek başınaydı orda,yalnızlık çektiğiniğini düşünür balık tutamadıkça küçük teknelere oturur içimden onla konuşurdum,daha denizde değildi o zaman ayakları, karadaydı güzel denizkızı...Beni en çok rahatsız eden yüzünün karaya dönük olmasıydı,çünkü bence o denize aitti ve yüzü hep maviliklere bakmalıydı,engin maviliklere... En son 4ay önce gördüm hala güzel hala masumdu denizkızı,benim çocukluk arkadaşımdı,''merhaba '' dedim,bence hatırladı... Denizkızı efsanesini paylaşan değerli arzu_ipek'e teşekkürler...
ufuk yorum güzel sadece orada oturmaz hepimizi yakından tanır denizkızı vefalıdır, dosttur, arkadaştır, yol gösterir biz denizcilere
Paylaşım mükemmel olmuş.Taşucunu görememiş bir dostunuz olarak acaba tatil planlarımı değiştirsem mi diye düşünüyorum.
önemli değil ben tarif ettiğin iskele ile 8 yıl önce tanıştım ufukçuğum orasının önemi benim için farklı çünki yeni restorasyonunu 8 yıl önce Tasucuna merhaba diyerek ben yapmıştım orayı her kontrole gittiğimde elime ekmek alır balıklara verirdim güzeldi galiba orası ile tanışan herkeste değişik bir anı bırakıyor Tasucu iskelesi ve denizkızı neyse sevgiler
Tebrik ederim ben de sizi,yeni hali de çok güzel.Özellkle büfe şeklindeki yer güzel düşünülmüş fakat son hatırladığım bilgiler dahilinde ben orda bir çay ocağı ve hemen denizin kıyısında küçük sandelyelrer düşünürken o küçük yer boş ve camları kırılmış duruyodu.Eğer halen öyleyse sıkıntımızı belli edelim sorumlulara
Arzu Hanım Öyküyü okumamıştım.Kulaktan dolma bir şeyler vardı kafamda,sayeniz de tamamını edinmiş oldum.Teşekkür ederim.1985 ten beri Taşucu'na gelirim.İki yıldır da mayısta geliyor eylül de ayrılıyorum.Yazın nasıl bittiğini bilemiyorum.Bir Taşucu aşığıyım.Fakat nederdir bilmem.Her gün biraz daha canlılığını yitiriyor gibi.Yoksa ben mi yanılıyorum?Sakinliği denizinin temizliği(seka da kapandıktan sonra ) havasının güzelliği harika.Fatsa'dan İskenderun Arsus'a kadar bütün sahili gezdim.Borum- Ölüdeniz arasında ki bazı koyları saymaz isek,harika bir yer Taşucu.Belediye biraz da sinekle mücadele etse daha da iyi olur.Nisanın 12-13 de gene orada idim.Hem bahçeye bakım yaptırdım.Hem de balık tututum.Kısacıkta olsa özlem giderdim.Öyküde bahsedilen mağara nerede biliyormusunuz?Fakat alt yapı sorunu bir an evvel çözülmeli.Bilmem ne kadar doğru ama Antalya yolunun üstündeki yerleşkelerin pissuları buralar da bulunan çöküntülere(yer altı mağarası şeklinde) veriliyor imiş.Zamanla bunların kıyıda eski iskede postanenin karşında sızıntılara neden oluyor imiş.Ne kadar doğru bilmiyorum.Ama bir tane Taşucu var korumalı ve sahiplenmeliyiz.
Evet haklısınız.İnanın elimde sihirli bir değnek olsada tüm dediklerinizi gerçekleştirebilsem.Su an ben Yurt Dışına doğru demir almış durumdayım,sanırım özleyeceğim orayı..Gerekli konuları gerekli arkadaşlara iletmeye çalışacağım.Tasucu Tasucu severlere Size emanet olsun Saygılar
Ha bu arada evet öyle bir mağara var.Taşucuna gittiğinizde eski fen işleri müdürü Ayhan Çınarı bulursanız size seve seve yardımcı olacaktır.Adres:Herhangi bir esnafta olabilir..
dönüş ne zaman arzu hanım ziyaretinize gelmek isteriz gerçi bizde mayısta oradayız. heralde sizde mayısta orda olursunuz
Öyküyü çok güzel aktarmışsınız Arzu hanım,çok teşekkür ederim.Askerliğimi yaparken her hafta iki kez geçerdim Taşucu'ndan.Anamur ve Adana arasında postalık ederken,imrenen gözlerle süzerdim otobüsün camından Taşucu kıyılarını.Sayenizde o kıyılar gözümde canlandı.Elleriniz dert görmesin.