Geçenlerde Rahmi Koç müzesine girdim. içeride balıkçılıkla alakalı bir bölüm vardı! eski kayıklar, kullanılan malzemeler gibi.. Birden gözüme klasik zokalara benziyen ve kafası balık şeklinde olan kurşundan yapılmış bir malzeme takıldı! Evet sanırım bu eskilerin bahsettiği, boğazda kullanılan ilk jiglerin bir örneği olabileceğini düşündüm ve hemen resmini çekip sizinle paylaşma istedim! Yoksa japonlar bizden mi görüp geliştirdi sistemi ?
Tuncay Bey merhabalar paylamışınız için teşekkürler, ellerinize sağlık.. gerçekten o dönemin şartlarına göre oldukça güzel dşünülmüş hazırlanmış.. Rahmi Koç müzesindeki eserlerin çoğu bildiğim kadarıyla , 1800 yıllara yada 1900 lü yılların ilk çeyreğine ait ve birçok ülkeden çeşitli eserler sergilenmekte .. Sizin paylaştımınız tam olarak hangi döneme ait bilemiyorum ama oldukça iyi görünüyorlar.. Buarada büyük ihtimalle öyledir, bunu da gayet tabi japonlar alıp geliştirmiş olabilirler, zamanında ne icat etmişsek devamını getirememiş hep başka başka ülkelere kaptırmamışmıyız zaten..
Sevgili Tuncay Paylaşımın için teşekkürler. Bunların çoğu dikey seğirtmeler.Büyükleri torikte daha ufakları palamutta ve 3'gen şeklinde olanlarıda istavrit imajında olan ve sahildende atılıp çekilen yatay seğirtmeler. Bendede birkaç örneği var.Bunların birde baş tarafına horoz tüyünden yapılarak iliştirilmiş yünlü tabir edilen tipleride vardı. Güzelce temizlenip,cam çubuklarla mazgallanıp,sonrasında avcıların yanlarında küçük penisilin şişelerinde ağzı güderi ile örtülüp iğne ile muhtelif minik delikler açılmış olur silkerek bir kadife yada başka bir güderiye bir miktar dökülür sonrasında bu seğirtmeler parlatılırdı. Kullanma şekilleri aynen günümüzün jiglerine benzerdi. Ancak bunlara günümüzdede pilker denilir.Çok hafif akarak dibe indirildikten sonra son hızla beşaltı kulaç çekilir birkaç salise beklenir sonrasında biriki kulaç daha çekilip,son merhalede çalınır ve tekrar koyverilirdi. Hakikatende çoğu jigci uygulamasada günümüz jigciliğinde önemli neticeler aldığımız bir aksiyon çeşididir. Kitabımın kapağındada dikey seğirtme olarak parantez içinde jigging yöntemi yanında belirtilmiştir) Birkaç kere forumlara yazdığım üzere Japonlardan evvel İstanbul Boğazının yaman avcılarınca ilk tatbik edildiğini yazmıştım.Dolayısıyla yorumlarına hak veriyorum. İstanbula geldiğim 1967 senesi sonrasında bu şekilde avlanmak kısmet olmuştur.O zamanlar kimsede makara kamış yoktu ve ben Arnavutköy akıntı burnunda tek iğneli istavrit taklidiyle önemli balıklar yakalamıştım. Son olarakta Salıpazarı açıklarında palamut seğirtmesiyle 6 adet palamut yakaladığımı hatırlıyorum. Sevgimle kal Not;Birgün bulup bu eski seğirtmelerimle ilgili konu açacağım.
Asıl bu konuyla alakalı beni aydınlattığınız için ben size teşekkür ederim vedat abi. Geçmişi aydınlatabilmek ve bizim daha doğru bilgiye ulaşabilmemiz için o zamanları yaşamış, sizin gibi değerli üstatların varlığı ve bu bilgileri bizimle paylaşması inanın bizim için paha biçilmez değerdedir. Ayriyeten o günleri sizin anlatımlarınızla dinlemek benim için çok çok keyifli oluyor. saygılar
ne güzel, yanılmamışız demek ki.. Buarada bukadar uzun zaman sonra görmüşken seni, bir halini hatrını sormayı, hatta askerlik için bol şans ve hayırlı teskereler dilemeyi isterdim.. ama rahatsızlık vermek istemedim.. inşallah herşey gönlünce olsun, kendine iyi bak
Bu güzel paylaşım için teşekkürler. Bunlara seyirtme zokası denir. Vedat ustanın anlattığı gibi kullanılır. Yassı olanlar çinekop taklididir ve (ilginçtir) lüfer kofana için kullanılır, yuvarlak, balık başı gibi olan ve benzerleri hamsi taklidi, dar köşeli olanlar da istavrit. Birinci resmin alt sırasında ortada olan bir iki tanesi yünlü olarak kullanılabilir. Yünlü zokanın kalıbında ortasında kibrit çöpü girecek kadar bir deliği vardır, buraya kırmızı horoz tüyü sokulup kibrrit çöpü ile sıkıştırılır, palamauta kullanılır(dı). En altta sağdaki ise uskumru, bu da torik zokası. Hey gidi günler hey! bunlarla ne kadar talim yapmıştık, tabii ne balıklar tutmuştuk.
