FisherVet's & Bandırmanın Ustaları 2-5,9,2010

Muratın ‘’aga hadiyin bandırmaya balığa gidelim’’ demesiyle bi anda planlanan organizasyonumuz için hazırlıklar başlamıştı. Ekip 2 eylül Perşembe günü bandırmada buluştu, benden 1 saat evvel gelen Murat (AkÇ@y) ve Ari (N-ari) beni istasyondan aldılar ve hemen bişiyler atıştırmaya gittik. Yediğimiz iskenderin tadına diyecek yoktu açıkçası, 1.5 istemediğine pişman ediyordu insanı. Hemen ardından şamandıra gibi eksik malzemelerimizin alışverişini yapıp takım bağlamaya eve gittik. Takımlar yarım saat içinde hazırdı. Yoldan ufak tefek atıştıracak bişiyler aldık ve karanlık köy yollarından avlağımıza ulaştırdı bizi Murat. Ne yazıkki Bandırmalı Ustalarımız mesai durumları dolayısıyla bize katılamamışlardı. Hayatımda gördüğüm en zor mendirekti Kestaneli köyünün mendireği, benim gibi dikkatsiz biri için ciddi bir sınavdı o dik kaygan kayalar. Hatta attığım her adımda Muratın ‘’dikkat aga,aman aga’’ uyarılarını duyuyordum. Mendireğe ulaşıpta kamışları hazırlayınca İzmirdeki yemcinin kötü sürpriziyle karşılaştık, aldığım 10 paket boru kurdunun tamamı batak kurduydu ve çorba gibi olmuştu kurtlar.... Bu kadar çabuk bozulması direk aklımıza bayat yem ihtimalini getirdi ancak yapacak bişiy yoktu yemleyip beklemeye başladık. Ufak tefek birkaç balık yemi çekiştiriyorsa hedef balığımız olan Eşkinezin şamandırayı yok eden vuruşlarından eser yoktu. Derken Muratın şamandırası kayboldu, biz of ofof derken Murat başladı keyifli keyifli asılmaya. Balık belliki çok iriydi kamışı yerinden oynatmıştı Murat asılınca kamış 2ye katlanmıştı resmen . Tam balık kıyıya doğru gelmeye başlamıştıki misina koptu ve balık serbest kaldı.... Balığın kaçmış olması üzücüydü ama en azından avlakta balık olduğuna dair güçlü bir işaretti bu. Bir süre hiçbir hareket olmadı, av sezonunun açılmasıyla beraber heryere saldıran gırgırlar resmen 5 mt ötemizden geçiyorlardı, buda ziyadesiyle ürkek olan eşkinezi kaçırıyordu doğal olarak. Neyseki gırgırlar biraz nefes aldırdı da vuruşlar gelmeye başladı tekrar, ardı ardına vuruşlar alıyorduk ancak balıklar şamandırayı öylesine didikliyordu sanki, derken Muratın şamandırası kayboldu. Ardı ardına aldığı 5 balıktan 4 ünü saldı vicdani sirküler uyarınca. Bu arada Ari de 1 küçük karagöz almıştı ama o da küçük göründüğü için saldı. Benim şamandırada hala ciddi bir hareketlenme yoktu ne yazıkki ama çok sürmeden benimde şamandıram kayboldu suda. Tam tasma attım sarmaya başlıyordum ki balık taş altı yaptı. Bende beklemeye başladım. Baya bir süre bekledikten sonra şöyle bir yoklayınca takımın bedenden kesildiğini farkettim. Sonraki 1 saate gırgırlar artık iyice sıkboğaz etmeye başlayınca, 1 balıkla avımızı sonlandırıp eve döndük.
Ertesi sabah tamda sözleştiğimiz gibi, beraber avlanmanın zevki tarifsiz Ustalar Mustafa abi (Bandırmalı) ,Bülent abi (balıkçı pehlivan) ve canavar çırağı Barkınla buluşup avlağımıza doğru hareket ettik. Hıdır köye vardığımızda muhteşem bir sabah karşıladı bizi, rüzgar tam ayarındaydı; ne kamışları rahatsız edecek kadar şiddetli nede güneşin bizi yakmasına izin verecek kadar sakin. Ufak bir kahvaltıya girişildi –tabiiki o esnada Mustafa Abi kamışlarını çoktan suyla buluşturmuştu - ardından bizde hemen takımlarımızı suyla buluşturduk. Bol sohbetli saatler geçiyordu ancak tek bir vuruş dahi gelmiyordu hatta yemlerimizi tazelemek için çektiğimizde dokunulmamış olduklarını görüyorduk.... Ufaktan da rüzgarın şiddetlenmesini bahane ederek toplandık bizde... Fakat geldiğimiz yoldan dönmedik, civardaki bir incir ağacının altında durdurdu arabayı abilerimiz ve başladık ağaçtan incir yemeye. Baya bir yendikten sonra yanda akan dere, derenin göleti, hemen yakındaki mağara falan derken 1 saatte oralarda oyalandıktan sonra sahili takip ederek manzarada çay içebileceğimiz bir kafeye oturduk. Uzun ve keyifli bir muhabbetten sonra abilerimizin mesaisinin yaklaşması sebebiyle, ertesi sabah bir sonraki avlağımızda buluşmak üzre ayrıldık.
Hava gittikçe sertleşiyordu bandırmada, Mustafa abininde tavsiyesi üzerine akşama levrek peşine Koca Kum a gitmeye karar verdik. Akşama doğru taze yemlerimize kadar herşeyimiz tamam olarak koca kumdaydık. Hava tam istediğimiz gibiydi, deniz köpük köpük, heryer kumluk, uzunca bir sahil, bir levrek daha ne isteyebilirki?? Kazıklarımızı diktik kamışları hazırladık, yemleri taktık salladık denize rast gele diye, ancak hesaba katmadığımız bişiy vardı , yosun..... Kamışı sallar sallamaz dan diye bindi birşey misinaya, balık desem bu kadar hızlı binmesi için kafasına atmış olmalıyım, tam bir şaşkınlık. Sarmaya başladım bende, bi yere kadar rahatça gelen misina bi yerden sonra kalama verdirmeye başamıştı. Dönüp Murat ile Ari'ye seslenmeye başladım, rüzgardan sesimi duymuyorlardı, ıslık çalıp el kol hareketi yaparak ilgilerini çekmeyi başardım... hemen koşup geldiler misinayı elimize dolaya dolaya çektik kalan kısmıda kıyıya, misinanın üzerinde nerden baksan 3 kg yosun vardı.... benimkinin ayıklanması bitince Ariyle Muratın kamışınında senkron bi şekilde sallandığını farkettik, sıra onlara gelmişti... Karşıdan esen rüzgar İstanbulun tüm pisliği çöpüyle beraber sürüsüne bereket yosun yaslamıştı kıyıya... Tamda dalgaların kırılma noktasındaydı öbekler, levreğin gezindiği yerlerde yani, ardına atsan çekerken takılıcak balıktanda olucan yakına atsan zaten yosun heryer.... Bizde kalan 2 kamışımızı da ayıklayıp avlağı terkettik. Yolumuz üzerinde sohbet etmek için Muratın dayısının yanına uğradık, öylesine sohbet ederken takımlarıda suya indirdik ama yine bir hareket olmadı ve eve dönüldü.
Sabah biraz zor da olsa uyandık, hemen apar topar yola çıktık. Biz vardığımızda Bülent abi ve aslan oğlu Barkın çoktan kahvaltı masasını hazırlamıştı ve elbetteki Mustafa abide takımlarını yemleyip suya indirmişti. Ufak bir kahvaltı faslından sonra bizde kamışlarımızı dikmiştik ki Mustafa abi tasmasını vurup sarmaya başladı, çok yakışıklı bir çipurayı kıyıya almıştı bile. Kendisinin doğal livar olarak adlandırdığı bir su birikintisine balığı yerleştirdi. Bizde ara ara ufak vuruşlar alıyorduk ama bi türlü tasmalayamamıştık. Bizde ara ara gidip Mustafa abinin yakaladığı çipurayla oynuyorduk can sıkıntısından. Bülent abi ‘’abicim yeter ya ben oynamıyorum, kısmetimi uzaklarda arayacağım’’ diyip ilerde zarganaya atmaya başladı, bir ara yemleri tazelerken Mustafa abi suların yükseldiğini farketti, yakışıklı çuprada doğal livardan firar etmişti doğal olarak. Bu olay sırasında kamışımın ucunun sallandığını farkettim. Eğilip ikinci vuruşu bekiyordum, vuruş geldi, tasmayı attım kamışın ucu şöyle bir büküldü sarmaya başladım, derken misinamın rüzgarda salındığını farkettim..... Sanırım misinam midyelerin kurbanı olmuştu....
Vuruşlu ama balıksız geçen bikaç saatten sonra Bülent abi geldi ve yemek hazırlıkları için start verdi. Bizde takımları toplamaya başladık, Ari takımının başına geçti yavaş yavaş sarmaya başladı, bi baktık ki ucunda bir çipura, herkesi hayrete düşürmüştü Ari dahil. Ufaktan başlayan yemek hazırlıkları tam gaz devam etti ve Bülent Abinin ikizi Levent abininde katılımıyla afiyetle yendi.
Güneşin iyice yakmaya başlaması çok ta çok yenmiş olmasının rehavetiyle otururken Levent abi az ilerdeki yazlığından tekneyle zarganaya çıkmayı teklif etti. Bizde hemen toplanıp yola düştük. 1 saat sonra açılıyorduk denize, 1 saat kadar gezdikten sonra yakaladığımız 7 zargananın 2 sini suya geri iade ederek zargana avını sonlandırdık. Birazda hazırlamış olduğumuz uzun olta takımıyla lüfer yoklaması yaptıktan sonra hareket olmadığına karar verip kıyıya döndük. Av gününü sonlandırmıştık.

!!Raporun devamını alta mesaj olarak giriyorum ordan okumaya devam edebilirsiniz.!!

Rapor fotoğrafları aşağıdadır,


Uploaded with ImageShack.us



Uploaded with ImageShack.us


Uploaded with ImageShack.us



Uploaded with ImageShack.us





Uploaded with ImageShack.us





Uploaded with ImageShack.us

 

Raporun devamı.

Pazar günü sabahı için Mustafa abiyle ava çıkmak birazda sülünez çıkartmak için sözleşmiştik ancak yorgunluktan ne saati nede bizi uyandırmaya çalışan Muratı duymamışız, uyuya kalmışız resmen.
Öğleye doğru uyandığımızda çektiğimiz güzel uykunun üzerine Tostçu Demirden güzel bi kahvaltı da edip Ariye bilet bakmaya gittik. Ne yazıkki Ari o gün dönmek durumundaydı, bizde kendimize Pazartesi sabahı için bilet aldık ve Bandırmada biraz turladıktan sonra eve döndük. Saat 17.00 civarı Ariyi servise bırakmak için evden çıktığmızda tekrar bir eşkinez yoklaması yapmayı düşünüyorduk ama havanın iyice sertleştiğini farkettik. Bu durumda Cumartesi günkü avlağın daha uygun olcağını düşünerek Ariyi bırakır bırakmaz önce eve sonra avlağa doğru hareket ettik.
Avlağa vardık ve oltaları hemen suyla buluşturduk,5 dk sonra Muratın oltası resmen belinden büküldü tasmayı attı ucuna bakıp sarmaya başladı derken benim bir önceki gün başıma gelen onunda başına geldi, onunda misinası rüzgarda salınıyordu midyeler kesmişti.... Murat takım çantalarının başına yeni takım bağlamak için geçtiği sırada Bülent abi aradı, kadir gecesi tebriğinden sonra Murat Bülent abiye yerimizi söyledi istersen katıl bize dedi, bülent abi bakarız belki demişti ama yarım saat sonra tepede bi lamba belirdi, artık Bülent abide bizimleydi! O da takımını suyla buluşturunca başladık sohbete, sohbetimizi güzel vuruşlar bölüyordu bu arada murat vuruşlardan birini tam zamanınd ayakalayıp tasmayı vurdu ancak balık yolda takımın takılmasını fırsat bilip iğneden kurtuldu. Murat takılıp kopan takımına takım bağlarken bu sefer benim kamışa vuruş geldi hatta balık aldı iğneyi ağzına, inceden tasmalayıp çekerken bi ara duraksadım balık hala üzerindeydi ancak kıyıya alamadım, balık bıraktı sanırım ne olduğunu Bülent abi de bende anlayamamıştık.... Gecenin devamında alınan birkaç vuruş ve muratın iğnesinden kurtulan bir balıkan sonra daha fazla geçe kalmadan avı sonlandırdık.
Gece çekilen güzel bir uykudan sonra sabah 9 gibi evdan çıkıp ben izmire, Murat istanbula doğru yola koyulduk.
Öncelikle bu mini av kampı fikrini ortaya atan ve bizi misafir eden Murata, sonrasında da avlarımıza kattıkları tatla, tecrübeleriyle,hoş sohbetleri ve ikramlarıyla bizi ağırlayan Bandırmanın iki suta balıkçısı Mustafa Kurdeş ve Bülent Balkış,Levent Balkış abilerimize gönülden teşekkür ederim, daha nice av raporlarımız olur inşallah böyle.
Teknik bilgiler;
-çipura avlarında kullanılan köstekler 0.28 levrek ve eşkina avlarındakiker 0.35
-genel olarak 2 numara mustad/VMC iğneler
-yem olarak eşkina ve levreğe boru kurdu geri kalanında sülünez kullanılmıştır.

 

Organizasyon bitti, abilerimiz rahat bir nefes aldı Tabi biz araya fazla açar mıyız?Bence açmayız en kısa zamanda bir plan daha yaparız.hele bir lüfer kendini göstersin de

 

Lüfer marmaraya girdiği gibi Bandırmadayız elbetteki =)) Hem sonra çok özlerler bizi dimi Murat?

 

Hem de ne özlemek

 

bende dun yıne 3 kalkan aldım. Artık hanginizin gzü değdiyse teknein kıçı ayna çatladı. tekne tamirde. bu süre zarfında bende bandırmaya baskın yaparım belki

 

öncelikle geçmiş olsun ari reis, bandırma kaçamağında yanında yer ayır bende akarım direk =)))