Milliyet Gazetesinden alıntıdır . http://www.milliyet.com.tr/2007/09/07/yazar/gunes.html Hurşit GÜNEŞ Gösterge Gelecekte sadece kültür balığıyla yetinebiliriz Balık mevsimi açıldı. Açıldı açılmasına ama balığın bol olduğunu iddia etmek zor. Üstelik çok da pahalı. Lüferin tanesi 15 YTL. Çingenenin (palamutun bu mevsimdeki hali) çifti daha da pahalı. Herhalde balığın ucuzlaması için Ramazan'ı beklemek gerekecek. Bakalım o zaman balığı ucuz yiyebilecek miyiz? Ama Ramazan'da da balık nedense etin yerini tutmuyor. Balığın pahalı olması tüketimin yoğun olmasından kaynaklanmıyor. Keşke öyle olsa. Ülkemizde balıkçılık riskli ve denizlerde balık giderek azalıyor. Bir yandan deniz kirliliği, diğer yandan aşırı ve yanlış yöntemlerle avcılık denizlerdeki balık stoklarını eritiyor. Bu nedenle son yıllarda giderek kültür balıkçılığı yaygınlaşıyor. Her yıl bu yolla üretim yüzde 10 oranında artıyor. Ancak şimdilik bu sadece Ege sularında ve Ege balıklarında gerçekleşiyor. Örneğin bu yaz tatilde Bodrum'da ancak kültür levreği ve çipurasıyla yetindik. (Zaten Türkiye'de kültür balıkçılığının yüzde 21'i çipura, 26'sı levrek, yüzde 53'ü de alabalık.) Kültür balıkçılığı gerçekten önemli bir kesim haline gelmiş durumda. İç tüketim henüz yeterince gelişmediğinden, daha çok bu balıklar ihraç ediliyor. Epeyce döviz de sağlıyor. DENİZ ÜRÜNLERİ İHRACATI (milyon $) 2003 2004 2005 2006 Balık 175. 5130.0 145.0 155.0 Tüm su ürünleri254.9213.9244.6259.5 Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi su ürünlerinden yılda 250 milyon dolar döviz elde ediliyor. Tabii balık bunun tamamı değil. Bir kısmı da diğer deniz ürünleri. Dünyadaki yerimiz Dünyada 120 milyon ton su ürünleri üretiliyor ve bunun üçte biri yetiştirme. Bu konuda ilk sırada tabii 10 milyon tonluk üretimiyle Çin var. Ancak Çin'in nüfusu da 1.3 milyar. Türkiye'de bu kesim hızla gelişmesine rağmen 45 bin ton üretimle dünyada sıralama olarak 33. geliyor. Her tarafı denizlerle çevrili ve o denli bol turist çeken 72 milyonluk bir ülkenin bu performansı ilk bakışta pek parlak sayılmasa da, AB içinde 5. sırada olması umut vaat ediyor. Türkiye'de toplam balıkçılık içinde yetiştirme balıkçılığın payı yüzde 15'e çıkmış durumda. Tabii bu dünya ortalamasının altında. En büyük rakip de Türkiye'nin 2 katı kadar üretim yapan Yunanistan. Üstelik Yunanistan'da kültür balıkçılığının sektör payı yüzde 28'e varıyor. Kültür balıkçılığının engelleri de bulunuyor. Çevreciler bu kesimi denizi kirletmekle suçluyor ve sürekli farklı alanlara taşınmasını istiyor. Kültür balıkçıları ise denizi asıl kirletenlerin turizm kesimi ile gemi atıkları olduğunu savunuyor. İşin doğrusu ise hepsi denizi kirletiyor. Bu anlamda tarım ve çevre bakanlıklarına büyük görev düşüyor. Herhalde, artık eksiden olduğu gibi bol, çeşitli ve ucuz balık dönemi sona eriyor. Bunun yerine ucuz balık yemek isteyenler artık kültür balıklarına razı olmak konumunda. Ancak balık olsun da nasıl olursa olsun. Ben küçükken rahmetli babam "Denizden babam çıksa yerim" derdi. Ben de "Baba denize girme, çıkarken seni yemek zorunda kalırım" diye şakalaşırdım. Çocukluk işte. (Babam rahmet istedi. Nur içinde yatsın.)
Denizlerimizi bir süre nadasa bırakmazsak olacak olan budur. Benim savunduğum, denizlerin 2 sene boyunca hem amatör hem de ticari balıkçılara av için yasaklanması. Bırakalım 2 sene balık yemeyelim, kimse ölmez bundan. Ama ondan sonrası çok bereketli olacaktır. Tabi bununla birlikte, ticari balıkçıların geçimi için bir alt yapının da hazırlanması şart. Ama olmayacak diye bir şey yok, Norveç bunu çok güzel başardı ve şimdi orkinosları dünyaya pazarlıyorlar, biz neden yapamayalım ? Bu süre zarfında da, balıkçılıkla ilgili olarak halkın ve ticari balıkçıların çok ciddi ve istikrarlı bir şekilde bilgilendirilmesi, denetlemelerin sağlam yapılması, av dönemi açıldıktan sonra da denetimlerin aynı sıkılıkla devam etmesi, hatta denetçilerin bile denetlenmesi gerek. Doğayı seven, bu işi hobi edinmiş insanlarla birlikte, bu işi ticari olarak yapanların dahi iyiliğine olacak bu uygulamanın yapılması gerekli. Yoksa yukarıdaki durum hiç de uzak değil esasen ama genel itibari ile bu tip konuları önemsemiyoruz. Ben şahsi olarak tuttuğum bir balığı bile, gelecek için neler olabileceğini hesaplayarak livarıma alıyor ya da almıyorum. Üstelik bu işten para kazanan biri de değilim, tek amaç gelecek. Örneğin hep kalkan avlamak istiyordum ve amacım yakalayıp sonra da salmaktı ama geçenlerde yakalanan kalkanın saldıktan sonra pek fazla yaşamayacağını öğrendim ve bu hevesimden de vazgeçtim. Bir tek kalkanın, bir batında bırakabileceği milyonlarca yumurta var çünkü. Bugün balıkçılar, her şeyi, hatta vurulmayı bile göze alıp Bulgaristan karasularında kalkan avlamaya gidiyor. Neden peki, bizim ülkemizde olsa daha güzel değil mi ? Bunun için hiçbir çaba harcamıyor ama bol bol şikayet ediyoruz, hiç kendimize bakmıyoruz. Bütün balıkçılar balık yok diye kan ağlıyor, şikayet ediyor ama neden yok diye hiç sormuyorlar. Balık hepten yok olunca da, neden yok diye şikayet etmeye devam etsinler. Aynaya baktıklarında kendilerinin değil de, çocuklarının yansımasını görürlerse anlarlar belki.
. Fatih Eğitim Şart, Balık dediğin Kültürlü olacak... Eskidenmiş o ilkokul,ortaokul , Şimdi Bütün Çipuralar Levrekler hep Çiftlik Üniversitesi mezunu... Okuldan kaçanlarıda arkadaşlar tutuyor zaten.
. Ama ağ atanlara Trol yapanlara sorsan hepside . "Biliyoruz ama ne yapalım ekmek parası " deyip geçiştiriyor. Zannediyorki Bu balıklar,bu bereket hiç bitmeyecek. Hayır hepsi balığın azalmakta olduğunu ve birgün biteceğini Sizden Bizden iyi biliyor çünkü hepsinde Üretildiği ülkede bile yasak olan Sonar/Radar lar var. "Bir an önce bitmeden ben tutayım" sevdasındalar. Balık bittiği zaman ne yapacak? Kolay tekneyi satar birine sonrada başka bir iş yapar. Ama ya Ekolojik Dengeler ne olur. Onun problemi değil nasıl olsa. Bu işlerde herşeyin başı denetim. Şimdi Trafik ışıklarına kamera sistemi kuruldu, Kırmızıda geçtinmi direk ceza yazıyor. Trafikte Kırmızı Işıkta geçen pek kalmadı . Eğer Sahil Güvenlik'teki ve ilgili kurum kuruluşlardaki vede Balık Hallerindeki yetkililer biraz daha denetimi sıkılaştırsa herşey rayına oturacaktır.
Çok güzel bunlara artı olarak benim söylemek istediğim bu 2 sene boyunca denizi kirletmeyi de durdurursak heralde balıklar kıyıya kendileri atlamaya başlarlar.Tabi benim kötü gidişler için bir numaralı sanığım israfı da engelledik mi seyreyleyin Türkiyedeki şenliği bizden daha temiz daha bolluk içinde bir ülke zor bulunur o zaman.
balık avının yasaklanması imkansız gibi bişey, benim fikrim belli alanların ticari balıkçılığa kapatılarak(örneğin körfezler koylar gibi) sadece turistik amatör avcılığa izin verilmesidir.Avusturalyada bunun çok güzel örnekleri var, hatta sadece bunun için tasarlanmış özel tekneler var.Yılın bir döneminde sadece 24 saat ticari avcılık yapıyorlar(jumbo karides), avcılığına sadece yılda 1 gün izin veriliyor, adam 1 günde 700-800 bin dolarlık karides yakalıyor, yılın kalan günlerinde tekneyi turistik amatör balıkçı teknesi olarak kullanıyor.Artık balıklardan daha farklı şekilde faydalanmanın zamanı geldi bence, ticari balıkçıların turistik amatör balıkçılıktan da para kazanmayı öğrenmesi gerekiyor, bu yöntemin hem eziyeti yok, hem de daha fazla para kazanmaları mümkün hem de balık popülasyonunu bu şekilde korumak daha da kolay, balıkçılar bu şekilde para kazanırlarsa balığın değerini de anlayıp korumayı öğrenirler belki
böyle olmayacak bişeyler yapmak lazım.. Böyle giderse karadenizde avlayacak balık bulamayacağız...kimsenin gelceği düşündüğü yok....hadi biz bu işten para kazanmıyoruz..ama bu işi geçinmek için yapan 7000(yanlış hatırlıyo olabilirim) rakamı tekne var bildiğim kadarıyla tabii diğer karadenize komşu olan ülke balıkcılarıda var..bu kadar teknik araç balık nerde nekadar anında gösteriyo...dayanır mı bu balık...yarını hiç düşünmüyolarmı..yarın balık kalmazsa neyapacağız diye...25 çeşit balık tan 5 çeşit balık kalmış karadenizde böyle giderse onlarıda resimlerden göreceğizzzz....bu balıkcılar hiç mi önlem almayı düşünmüyolar bu sene... çinekop yok palamut yok...bi 5 yıl ava yasaklasın bak neler oluyo..benden söylemesi
acilen koruma alanları oluşturulup ticari/amatör her türlü balıkçılık bu alanlar içinde yasaklanmalı, dünyada balıkçılık endüstrisi bizden çok daha ilerde olan ülkeler var hepsi de deniz rezervlerini bu şekilde koruyor, bizde de zamanı geldi artık
Eh iste doganin verimliligini ve dayanma gucunu gelin siz hesap edin. Yapilmasi gereken aslinda cok basit.Sadece duzen kurmak ve duzene layikiyla uymak.5 sene balik yasagi bu isten ekmek yiyenleri ve onlarin buyuk yatirimlarini ortadan kaldiracagi gibi, bu insanlarin issiz kalmasi ve yaratacaklari arti degerin ulke ekonomisinden cekilmesi ekonomiden sosyal refaha cok buyuk olumsuzluga neden olacagi gibi bir endustrinin toptan cokusu anlamina gelir.Bana "Abi boyle giderde kaynaklar kurursa nasil olsa cokecek" diyebilirsiniz. Bu soruyla haksiz da olmazsiniz. Ancak alternatif varsa bu alternatifi empoze etmekte fayda vardir. Kanimca alternatif, acilen kotali ticari balikcilik sistemine gecilmesidir. Boylece dengeli dagitilan kotalar hem toplumda gelir dagilimini dengeleyen bir unsur olarak karsimiza cikacagi gibi , hem de dusuk kotalarla baslangicta avciliga izin verilip, bu dusuk kotalar nedeniyle zarara ve sosyal refah kaybina ugrayan ticari balikcilari devletin, subvansiyonlarla bir sure desteklemesi gerekmektedir. Karadeniz'e komsu olan ulkelerin bu denizin dogal kaynaklarini koruma amaciyla kurduklari bir birliktelik hali hazirda olmakla birlikte, calismalari nedense etkin degildir. Ancak bu birlikteligin cok acilen ortaklasa yaratacaklari fonlarla kaynaklarin hali hazirdaki stok miktarini belirleyip, bilimsel arastirmalarla gelecek ongorumu cikartmalari, bu ongorumlere gore destekleyici calismalarla kaynaklarin surdurulebilirligi konusunda yapilacaklar hakkinda arastirmalar yapilmali, bu arastirmalar sonucunda cikacak planlama, gerek ve yaptirimlara butun uye ulkeler uyarak harekete gecilmelidir. Bir sure magdur edilmeden dusuk kotalara uymak zorunda birakilan ticari balikcilarin kotalari, gene bilimsel ve olcume dayali verilerle korunan balik stoklari artinca , bu artisin altinda bir rasyoyla artirilarak , denetimleri yapilarak surdurulebilir balikcilikta ticari kanadin korumacilik yonunde akilci sonuclar almasi saglanacak , kisa surede refah seviyeleri de artacak, ayni zamanda ekmek kapilarinin gelecegi teminat altina alinacaktir. Amator olta balikcisinin balik satmama prensibine uymasi, limitlerin uzerinde balik tutmayarak,sadece kendi ihtiyacini gozetmesi, eger limitlerinde tuttugu halde ihtiyacini bir sekilde astigini hissederse tuttugu baligi sadece balik alamiyacak dar gelirli ve ihtiyac sahipleriyle yeri geldiginde paylasmasi gerekir. Balik alabilecek gucte olanla amatorun, yakaladigini paylasmasi cok kotu bir adet olup, makro duzeyde dusunuldugunde (burda dost ortamlarda birlikte tuketmekten bahsetmiyoruz.), ticari balikcilik endusturisine gidebilecek , dolayisiyla memleket refahina donusecek , endustriyi saglikli zihniyetle guclendirecek kaynagin bir kisminin heba olmasi demektir. Saglikli ekonomik donusumun ve alis verisin desteklenmesi aslinda tum Vatan'in yuksek menfaatinedir. Yukarda bahsedilen konular surdurulebilir balikciligi desteklerken, toplumun sosyal refahinida gozeten yaklasimlardir. Dengeli, bilimsel, akilci bir cabayla 5 senelik ticari balikcilik yasaklari olmadanda kaynaklarimiz herkes icin cok adil koruna bilir. Saygilarla.
Karadenizde avı 5 yıl yasakla. 5 yıl sonra arsız balıkçılar yine katliam yapar yine kurutur 5 yıllık birikimi. Palamutları tarlada gübre yapar bizim insanımız.
güzel bir konuya temas etmişiniz teşekkür ediyorum. kara avına giderken otomatik tüfeğimize 3 mermi koyarız. ava da şans vermezsek bu avcılık olmaz katliam olur. teknoloji arttıkça av hayvanlarının hiçbir şansı kalmıyor. şu an orta boyutlu çoğu teknede sonar ve balık bulma ekipmanları var. denize açılıpta eli boş dönen tekne yok. yabani av hayvanlarının bu şekilde avlanması ekolojik dengeye çok büyük darbe vurmaktır kanaatımca. zaten iklim değişikliği ile zor durumda olan hayvanlar bu tekniklerle çok daha zor durumdalar. Peki çözüm ne olabilir diye düşünürsek. Acizane görüşüm bu işi ticari olarak yapan balıkcıların takımlar halinde balık üretim tesisleri kurması veya devletin bu konuda destek vermesi diye düşünüyorum. Nasıl ki karada yabani hayvan bırakmadıysak denizde de balık bırakmıyoruz. insanoğlu çok nankör.
Haklısın . ZAmanıda yapılmamışta değil. Hamsileri fln gübre yapmışlar..... Geçen gün belgesel izledim balıkçılar bizim suçumuz diyor yanlış avlanıyoruz diye ama iş işten geçtikten sonra umarım daha geç olmaz.
3 yıl önce Yalova Esenköy'de öyle bir sardalya akını vardı ki; 7-8 mtlik amatör tekneler tonlarca sardalya ile dolu ağlarını toplayamıyor, denizde sürükleyerek limana geliyorlardı. Ne yapıyorlardı peki o kadar balığı? Kilosu 1 ytl'den %1'ini anca satıyor, gerisini limana boca ediyorlardı. Sonuç= 2 yıldır esenköyde sardalyanın izine rastlanmıyor. O gün o balıkların yarısı yaşasaydı oradaki populasyon korunmuş olurdu.
zamanında hamsi o kadar fazlaydı ki, hamsiler fırtınada karaya vuruyordu, hamsi çok boldu ne yapatılar dersiniz? hamsileri balık unu fabrikasına yok pahasına sattılar, balık unu ne işe yarar? büyük küçük baş hayvan yemlerine ve kümes hayvanları yemine protein katkısı olarak eklenir.Şimdi o balık unu fabrikaları ne yapıyolar dersiniz, hepsi hurda terkedilmiş vaziyette, işte karadeniz böyle kurutuldu arkadaşlar
. Evet Yücel kardeş, aynen öyle, Korkarım yakında da Karadeniz bahsettin terk edilmiş fabrikalara dönmesin. Canlı Örnek mi : Bakınız Küçükçekmece...
Abi güzel bir konuya temas etmişsin. Teşekkürler. Bu konu üzerinede biz insanların ne yapacağı yine belli. Yorum üzerine yorum. Yorum yerine bu hashas olmamız gereken konularda organize olabilirsek belki bir şeyler değişir. Yoksa balığı ilerleyen yıllarda şu şekillerde anarız diye düşünüyorum. Bir elimizde ansiklopedi: -Bak kızım sen küçükken ben bu balıklardan tutup getirirdim. Senle beraber yerdik... diye kıssadan hisseler..
