Şimdi Meşhur usta Vedat abimizin horoz tüyüyle levrek konusuna baktım da aklıma eski yöntemlerimiz geldi. biz daha çocukken babalarımız büyüklerimiz ne yöntemlerle avlanıyorlardı şimdilerde çoğu unutuldu. Bu internet sitesinde açılan konulara yazılan şeylere verilen cevaplara falan bakıyorum ama çoğunun okuyunca içim cız ediyor. Herkes çırak olmadan usta olmaya kalkmış yani çoğu kişi. yeni yöntemlere asla karşı değilim ama usta olmak için önce çırak kalfa olmak gerekmiyormu şimdi bu adam de diyor diyenlerde olabilir kısaca açıklayayım piyasada balıkavıyla ilgili bir sürü kitap var. Eski ustaların yazdıkları kitaplar. Yeni ustaların kitapları da var tabi. Gençlere öncelikli tavsiyem bunları bir okuyun. En pahalı kamışları en pahalı malzemeleri alıp denize gidiyosunuz ama denizin kıyısında ortada kalıyorsunuz. Bende üzülüyorum. önce Bu kitapları bir okuyun diyorum. sonra internettende yeni yöntemleri üstüne ekleyin. kitap okumadan sadece internetten bu işleri öğrenmek olmuyor. Kamışın makinanın kaç para olduğu falan hiç önemli değil önemli olan onu kullanan balıkçının bilgi havuzundaki şeylerdir. Bunu birazda şunu için yazdım. bayram tatilinde dikilide bir arkadaşın yazlığındaydık.denizdeyken bir kaç genç geldi internetten okuyup bişeyler almışlar levrek tutmaya çalışıyolar. tabi bişey tutamıyolar. Dünya para harcamışlar. 600 lira maaşla çalışıyolar. yazık günah dedim içimden. kısacası gençler emeklemeden koşmaya çalışmak olmaz. Önce kitapları alıp yada bulup okuyun. yenisini alamıyosanız sahaflar çarşılarında çok ucuza kitaplar oluyo onları alın. temeliniz bir kere sağlam olsun. sonra internetten üstüne ekleyin. internet çok faydalı tabi ama kitabın yerini hiçbişey tutmaz.
Süleyman abi tavsiye ve bilgilendirme için teşekkürler. Çok şükür balıktan eli boş dönmüyoruz ancak levrek avlamaya çalışan gençler deyince tam beni anlatmışsın. Bugüne kadar levrek tutmak nasip olmadı anlatanların dediğine göre levreği çekerken kafa atması mücadele etmesi o anları yaşamak istiyorum. Nasip kısmet bakalım artık. Senin özellikle tavsiye edeceğin bil kaynağı var mı? Tabi en iyisi birebir görmek tecrübe etmektir ama o imkan olmadığı için kitabına başvurucaz artık. Cümleten rastgele....
süleymanbey doğru söylüyorsunuz ancak şunu özellikle belirtmek isterim en azından kendi adıma malzemenin pahalı olup olmamasını değil kullanışlı ve sağlam olmasını önemserim her zaman ancak taktir edersinizki kalite pahalılığı getirir. birde kitap konusunda haklısınız ama bence interneti fazla küçümsemeyin en az kitap kadar geniş bilgiler bulabilirsiniz ama kitap ve internetin sağlayamacağı bir şey vardırki oda tecrübe zamanla olur ne kitap ne internet yerini tutamaz bunlar tabiki benim görüşlerim saygılar.
kitaplar yerini televizyon ve bilgisayarlara ve elektronik ortamlara bıraktı. Bu demek değil ki kitap okumayalım. Kitabın yerini hiç birşey tutmaz. okuduğum bazı kitapların sonradan filmini izliyorum. Kitabın yerini tutmuyor. Bu iş, Kıyıdan kuru kuru olta atarak olmuyor. Internet karıştırmaylada olmuyor. Balık sohbetleri yaparakta öğrenilmiyor. Peki kitapla? Ayrıca çok okuyan değil çok gezen bilir!. bu da doğru. Eskiler hep balık tutmak için dizboyu ıslanman gerekir diyor. Eğer bu işi kıyıdan ve yerinde öğreniyorsan ve tecrübelerle ve Bunun yanında Kitap okuyarak ve oradan öğrendiklerini de katarsan bak o zaman ufkun genişliyor ve daha iyi şeyler yapmaya başlıyorsun. Ben de ilk fırsatta balıkçı abilerimizin kitaplarını okuyacağım.
İnşallah en kısa zamanda o hayalin gerçekleşir. ama levrek avını anlatanların fazlaca abarttığını düşünüyorum çoğu levrek kefal çeker gibi kuzu kuzu gelir sadece biraz daha ağır gelir. pek azı mücadele edip o dediğin kafaları atar. sonradan hayal kırıklığı yaşama diye diyorum yanlışanlama kardeş. bide levrek keçi gibidir. çekersen çok asılırsan oda asılır asılamıyosa odun gibi kasar kendini çekerken bişey analamazsın. kafa atmayı falan istiyorsan aherse aheste çek. kullana kullana çek. şimdi makinalarda buna kaloma diyorlar o sonuna kadar açık olsun. kaçacak diye düşünme. yani çekmen 5 dakikadan az olmasın. ne kadar uzatırsan okadar zevk alırssın. şimdi yeni yazarlardan kimlerin kitapları var bilmiyom ama benim bildiğim eski ustalardan sıtkı üner ibrahim bilge gibi ustaların kitaplarını ben okudum. yeni yazarların kitaplarınıda okuyabilkirsin. hatta ansiklopedileri aç orada balıkların merak ettiklerini oku yeterki oku ama
beni yanlış anladın sanırım. interneti küçümsemek gibi bi niyetim asla yok. ama bak benim bir öğretmenim demiştiki hiç kimse kitaplar kadar çok şey bilemez. hatta o kitabı yazan yazar bile o yazdığı kitap kadar çok şey bilemez. çünkü o kitabı yazarken araştırır düşünür yoğunlaşır yazar ama sonradan bunların çoğunu unutur gerçek bilgi kitapta kalır. o yüzden önce kitap sonra internet.
abicim bişiyi düzeltiyim çok okuyan değil çok gezen bilir diye bişi yok. çok okuyanmı çok gezenmi bilir deiye bi soru vardır. hani yumurtamı tavuktan tavukmu yumurtadan gibi. o yüzden kendiliiğinden karar vermişsin sen: ) çok gezen bilse profesörler kitap okumaz gezerdi. çok gezen gezgin olur profesör değil tabi bu benim fikrim. hem öyle olsaydı hukuk yada tıptaki öğrencileri hasyaneleri yada mahkemeleri gezdirirlerdi ama tabi bu benim fikrim bikere sen bu bahsettiğim kitapları bi oku o zaman ne demek istediğimi anlayacaksın.
ilaveten bilimsel dökümanlar... yaşı müsait olan gençler yabancı dil... mutlaka öğrenmeniz gereken bir şey.ingizce-almanca ..
Balık tutma merakı Ortaokula başladığım dönemlerde peydahlandı bende. Yaz tatillerini geçirdiğimiz Yeşilyurt'daki kamp ortamının bunda büyük paydası olmuştur. Çeşit çeşit kamış ve makinası olan bir Ağabey vardı. Benim de çok ilgilendiğimi görünce gidip babama durumu anlattı. Babam ona biraz para verdi ve o abiyle birlikte atladık trene Kumkapı'ya gittik. Hemen istasyondan çıkıp, caddeden karşıya geçince, tren yoluna paralel belki toplam 5 m2'lik bir dükkana vardık. Ben sanıyorum ki kamış makina alacağız ama hiç öyle olmadı. Birkaç çeşit farklı boyda olta sarmak için mantar. 10 numara siyah sinek iğneleri, 0.10 ve bundan biraz daha kalın birkaç çile misina, minik kıstırma kurşunları, ufak bir takım çantası, fırdöndü vs gibi temel malzemeler ve bir de kitap; adını şimdi ne yazık ki hatırlayamıyorum ama samanlı kağıda basılmış, resimlerin siyah beyaz olduğu, yaklaşık 250-300 sayfalık bir kitaptı. İşte ben deniz ve içindekiler hakkında bugün ne biliyorsam o kitap sayesinde biliyorum. Fener Balığı nedir, neye benzer o kitap sayesinde biliyorum. Kofana'nın daha büyük haline Sırtıkara denir, oradan biliyorum. (Dayımın miçosu Sırtıkara'yı Akya zannediyor ve bu adam 55 yaşında) Trakonya nasıl tehlikeli bir balıktır yine o kitaptan biliyorum. Kaldı ki balık tutmayı öğrendiğim o dönemlerde gündüz yaptığım avlarda yakaladığım 10 balıktan 2 si İspari, 3'ü Lapin, 3'ü Kaya Balığı ise 2'si Trakonya olurdu. O kitabı o kadar çok kere tekrar tekrar okumuştum ki, zaten samanlı kağıt olan sayfaları yer yer erimiş ve çok yıpranmıştı. Bir gün takım çantamın iskeleden düşmesi sonucunda, içinde duran kitabım da belki de ait olduğu sularda eriyip gitti. Kısacası benim için bilgiyi edinme yolu: Kitap, saha ve internet, dergi vs gibi diğer araçlar.