Bir başka sitede yazdığım mesajı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Görüşleriniz ve katkılarınız benim için değerlidir. Dostlar Son günlerde kızışan, lüfer 20. cm. odaklı tartışmalarda çokça söylenmeye başlayan küçük balıkları nasıl ayıralım, ne yapalım, denize mi dökelim, günah değil mi tarzı görüşlere bazı küçük balıkçıların da hak verir gibi kelam etmeleri üzerine ben de konuya kafa yordum. Aklıma gelen, herkesi memnun edecek çözüm şöyle olabilir mi düşüncesini paylaşıyorum ve yorumlarınızı bekliyorum. Bu konu üzerinde bir ortak noktaya varabilirsek, bunu Bakanlığa da teklif edelim. Diyorlar ki Büyük balığa çevirdik, içinden küçükler çıktı, denize mi dökelim. Biz fakir fukarayı düşünüyoruz, çinekop fukara balığıdır, lüfer zengin balığı. Zaten biz zaman zaman fakirlere kamyonla balık da dağıtıyoruz. Hareket noktamız: 1- İsraf haramdır, yakalanmış, ölmüş balığı denize dökmek caiz değildir, değerlendirilmeli. 2- Küçük balık tutan, tebliğe aykırı davrandığı için cezalandırılmalı. 3- Halkımız, özellikle de fakir fukara çok değerli bir gıda maddesi olan balıktan yoksun kalmamalı. Öyleyse, 1- Gırgır istediği balığa çevirsin, küçük mü büyük mü diye anlamaya uğraşmasın, 2- Büyük balıkları ayrı, küçükleri ayrı kasalayıp balıkhaneye getirsin. 3- Balıkhanede bakılsın, limit altı balıkların, büyüklerin %5'i kadar kısmı tebliğ uyarınca normal kabul edilsin ve satılarak parası gırgırcıya verilsin, kalan kısmı ise devletçe Darulaceze gibi hayır kurumlarına, askeriye gibi toplu gıda ihtiyacı olan yerlere ve/veya doğrudan fakir halka dağıtılsın. Böylece gırgırcı, hem korkmadan avlanır, hem küçük balıkları denize dökerek günaha girmez, hem de gönüllü olarak yaptığı fakirlere balık dağıtma işini devlete devretmiş, yükünden kurtulmuş olur, sevabını da alır hem de büyük balıkların %5'i kadar küçük balık kendi hakkı olur. 4- Bu sistem hayata geçirilir ve gırgırcıya da küçük balık tuttun diye ceza yazılmaz. Sonuçta, hem gırgırcı, hem devlet, hem fakirler kazanır. Ne dersiniz? Share Paylaş __________________ Herkes, ne yaparsa kendisine yapar.
Mahir Ağabey, affınıza sığınarak birkaç kelam da ben etmek isterim bu hususta. Öneriniz kendi içinde gayet makul, fakir-fukara düşünülmüş gibi olsa da gırgırcıların balığa yaklaşım tarzını değiştirmemeleri için ellerine fırsat verir bir yaklaşım içeriyor bana göre. Siz gayet iyi düşüncelerle ve karşınızdaki kişinin de sizin bakış açınıza sahip olduğunu düşünmeniz sebebiyle son derece ılımlı bir öneri sunmuşsunuz. Gırgırcılar, nasıl olsa biz küçük balıktan para kazanamayacağız o halde neden balığı çevirelim diyerek küçük balık katliamından vazgeçeceklerini düşünüyorsunuz. Ben de diyorum ki vazgeçmezler. Zaten istemeseler küçük balığı çevirmek zorunda değiller. Çinekop hiç lüferin yanında durur mu? Bu konuda benim şahsi düşüncem, endüstriyel balıkçılığın sadece derin denizlerde yapılmasına müsade etmek. Gırgır şirketlerini balık yetiştiriciliği konusunda yatırım yapmaya teşvik etmek (kaldı ki sanırım birçoğunun şimdiden balık çiftlikleri vardır). Ayrıca teknelere kota uygulamak gerekir. Mesela bir tekne bir sezonda maksimum şu kadar balık tutabilir diye. En ufağından en büyüğüne kadar bütün teknelerde balık bulmak için kullanılan teknik teçhizatın yasaklanması gerekir. Böylese herkes rızkı neyse onu alır denizden. Eh bizim gibi dinine ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan insanların yaşadığı bir ülkeye de bu yakışır.
Konu, denetimde düğümleniyor. Sıkı denetim yapılırsa sonuç verir, bakma sen onların fakir fukara edebiyatına, dediğim yapılsa balıkhaneye balık getirmezler, benimkinde biraz da kara mizah vardı. Yine küçük balıkları tutmak isterler, tutarlar ve direkt balık unu fabrikalarına götürürler. Yani, iş yine denetimde düğümleniyor. Devletten güçlü kimse yoktur, yeter ki devlet devletliğini herkese karşı ayırımsız yapsın. Kota konusunu da tevafuk bu ya, aynı anda ALİCO'nun konusunda yazmıştım. Teknolojinin imkanlarından yararlanmaktan ise vazgeçilemez ama sınırlandırılabilir. KOta, doğru tespit edilebilirse iyi bir çözümdür. Balığı bulmak için teknolojiyi kullanır, fazla yakıt ve zaman harcamadan bulur, nasibi(kotası) kadar tutar sonra limanda yatarlar. Bu yapılmalı.
Reis Baba , Ticari balıkçılık camiası bu kampanyanın bu kadar etkili olacağını düşünmüyordu ( balıkçı dostlar bir kaç ay önce bu kampanyadan bir şey çıkmaz diyorlardı ) ama şimdi işin rengi değişti ve onlar adına tadı kaçtı.Çok güzel şeyler yazmışsın fikirler harika ama bence kale fethedildi ise hiç gedik açmalayalım derim.Şöyle bir vak'a ile yazımı bitireyim ...İstanbul 'un hayır işleri ile ünlü bir yerinde vatandaş kurbanını ,adağını keser tamamını oraya bağışlar ,ama ordaki haramdam korkmaz bazı çalışanlar bu hayvanların özellikle bağırsaklarını kokoreççilere el altından satar ,yıllar önce medyaya yanısya bu olay geldi şimdi aklıma ...Yani bizim Darülaceze çinekopçuklarını sokak arası tezgahlarda görmek mümkün olabilir ,olan da lüferciğe olur ...
Reis önemli olan ufak balıgı sudan çıkartmamak ... 2 yılda bir bir yıllık yasak uygulansın yeter.. bu süreç 4-5 defa tekrarlasın 6. ya gerek kalmaz..ama tüm deniz canlıları için ..karidesi midyesi dahil.. bakın nasıl canlanır sular aynı şey iç sular içinde geçerli tabi. ne var yani bir sene boyunca kültür balıgı yeriz.. ölmeyiz ya..balıkçılarda zerzavat satsın..madem iş bu noktaya geldi..
Arayan bulur radari sonari teknoloji son model. Büyük balik sürüsünü aramak bulmak çevirmek daha fazla masraf daha az sürüm. Yoksa fakiri fukarayi gram düsündüklerinden degil. Medyada konusulmasi konunun hasir alti edilemeyisi güzel bi gelisme gönül isterki sn. Kokos gibileri daha çok ekranlarda boy göstersinde karsisinda bu isin ilmini okumus kisiler bu firsatla halki bilinçlendirsin
norveç 5 sene ticari balıkçılığı yasakladı. şimdi herkes nerede olduklarını biliyor dünyaya uskumru satıyorlar. bizde de 2 sene tutulmasa dicem ama nafile.
Hep sıkı denetim diyoruz, elbette iş komple yürütülecek, belediye zabıtası da dükkanlarda, tezgahlarda, el arabalarında takip edecek yavru balıkları ve gereğini yapacak. Olmayacak şey yok, yeter ki yapmak isteyelim.
Öneriniz çok insanca gerçtekten. Her ne kadar ilk bakışta kücük balıklarıda sudan çıkartmış olsada ticari değerini yok ettiğinden girgirciları değişik önlemler almaya yönlendirecek ve sonunda etkili olacaktır. Tam bu konuda gırgırcıların alabileceği önlemler konusunda bir arkadaş daha öncede forumda belirtmişti büyük gözenekli ağ kullanılırsa küçükleri kaçabilir demişti külfetli de olsa ticari değeri olmayan kücük balıkları yakalamamak adına böyle bir önlem alınabilir.ki zaten büyükle kücük bir gezmiyor muş lüfer defneyi de yermiş. böle bakınca en akıllı çözüm gözenek hususu.
Ufak balığı sudan çıkartmamak kolay kontrol edilebilir bir şey değil, vicdanen tutmasınlar desek, zaten vicdan olsa mesele kalmaz. İki yılda bir yasak koysak, (büyükler yüzünden zaten çok zor durumda olan) küçük balıkçı ölür. Bu av filoları iki senede bir de olsa bütün balığı yok edebilecek kapasitede, kapasitenin de sınırlandırılması lazım. Bankacılar benden iyi bilir. ekonomide dar boğaza giren işletme büyümekten vazgeçer küçülmeye başlar, bu büyük takımların da artık küçülme zamanları geldi, geçiyor, devlet onlara bir çare bulmalı, mağdur etmeden, denizlerden çekmeli.
Belli geçmişe sahip gırgırcılardan 1 gırgırı olana 1 balık çiftliği teşviki verse devlet. herkes rahatlar. alternatif olur kimse kaybetmez.Adamda yasakla uğraşcağına gırgırını satar sermaye yapar gider çiftlik açar. devletinde cebinden para çıkmaz. Sadece çiftlik inşaasında biraz yardım eder esnafa olur biter işte.
Sevgili dostlar Turkiyede hangi konuda tutarlı ve etkili denetim varki bu konuda olacak. Siz devlete denetim önerin ilk önce kıyıdan at çek avcıları vergiye bağlar arkasındanda yine bizlere basar cezayı. Bu memlekette suç işleyenler hep iyi niyetli ve fakir fukarayı gözeten arlı namuslu adamlardır fakat napalım elden bişey gelmez suç işlemeye, Vicdansızlığa devam derler. Bu sene Didimde sağından solundan zıpkın yarası almamış balık yakalamadım. Çocukların elinde zıpkın, Allahtan birilerini vurmuyorlar. Balıkçı tekneleri plaja atacaklar neredeyse ağları yeterki birisinin oltasında balık görsünler hatta geçenlerde attılarda resmen millet plajda ağların arasında yüzdü. Avı iki sene değil on sene yasaklayın, ne değişir? Sosyete balık pazarları dolar yine Yunanistandan ithal balık diye. Basarlar rüşveti hiç bir yetkili ne görür, ne duyar, nede söyler. Norveçmi? Adamlar sonuna kadar yasaklara uyuyorlar işte onlarla aramızdaki medeniyet farkı. Kusura bakmayın benim moralim bozuk sizinkinide bozdum bu konuda. Saygılar
o güzel havalı takımların arasında nizami takımlar bulunsun ki önce takımlarla ilgili çalışma yapılmalı, kör göz ağdan hangi balık kaçacak nizami boyda derinlik ve göz açıklığı olan donanımlarla çalışırlarsa o zaman hiçbirşeye ihtiyaç kalmaz o yuzden teknelerde birebir denetim uygulansın başında olayın arkasından zaten olay direkt olarak çözülecektir. o zaman ufak balık sevdasındanda tamamen vazgeçilmiş olunur. hayır işleyeceklerse ki ben göremedim daha o hayrı. denize dökmek ve fabrikalara göndermek suretıyle yıne kendı adlarına yaptıklarından kime ne dağıtıyorlarmış söylesınlerde bizde sıraya girelim..... Kesinlikle edebiyat bunlar. asla ben görmedim herhalde görmemde ama neleri gördüm. balık fiyatının düşük olduğu zamanlarla denize dökenleri, ufak balığı kasa kasa denize boca edenleri, küreklerle kamyona atıp yem fab gönderenleri ve hatta hatta koru önlerinde hallelere bile girmeden kasa kasa defne yaprağı satanları. hangi dağıtmak inandırıcı bişeyler söylesınler ben inanmıyorum. Bunların ağzına dolanmış fakir fukara edebiyatı. tepki çekip insanlardan taraf olmalarını beklıyorlar ancak bir kulağımızın arkası kaldı onuda bu edebiyatla maalesef halledemezler.
ayrıca fakir ne zamandan beri çinekop yemiş Allah aşkına etmeyelim yapmayalım. İstavritten hamsiden palamuttan ne zaman vazgeçmiş. benmi yanlış biliyorum bu konuyu acaba. dün yemedik evvelsi zamanda yemedik bundan sonrada yemeyiz.. hangi fakir evinde çinekop sarıkanat lüfer yıyorda bu gun bu konu gündeme geliyor. olmayanı bize anlatmaya çalışıyorlar ama nafile......
Bugün bazı radikal kararlar alınmazsa ileride balık kalmayacak . Küçük balıkçı bugün düşünlüüp yasak getirilmesse yarın balık kalmayınca zaten yok olacaklar . Yurt dışında örneği çok , nerede sıkı denetim ve yeterli yasak konduysa orada yok olan popülasyon geri geldi . Ve inanın izlediğim belgesellerde öyle 1 yıl 2 yıl yasağın bile yetmeyeceğinide gördüm , biliyorum . Korunaklı bölgelerde olta ile , zıpkın ile avlanmanın cezası bile çok caydırıcı olmalı . Gelecek için , bir müddet , balıkçılık tamamen durdurulmalı bence acilen... Kaldı ki bugün deniz popülasyonunun yok olmasında en büyük emeği olan kontrolsüz, yasaksız , bilinçsiz avcılıktır bana göre...
Gırgır ağ gözünü büyütmek, teknik olarak mümkün değil, ağ gözleri ancak uzatma ağları için söz konusu olabilir, orada da zaten problem yok. Gırgır av tekniğinde esas olan, balığın büzülerek bir torba şekline getirilen ağın içinde yüzer vaziyette toplanmasıdır, galsama ağları denen ağlarda ise balık ağın gözüne vurur, böylece yakalanır. Bir düşünsenize, derinliği 100 kulaç, uzunluğu 1000 kulaç olan bir gırgır ağının gözleri istavrit gözü olsa ve bu ağla bir istavrit sürüsü çevrilse, balıkların hepsi ağın gözüne vurur ve bu ağ artık ne tekneye çekilebilir ne de ayıklanabilir. YAkup ERdem Hocanın bu konuda bir yazısı vardı, buraya eklerim inşallah.
Reis baba yine katılamıyorum maalesef Teknik olarak mümkün olmamakla beraber (ki bence mümkünü vardır) herhalde göz boylarının ve kullanılan ağların çeşitliliğinden bahsetmek istemiştim. örnek olarak bu tekneler üstünde sadece 1 takımmı ağ taşıyorlar? hayır. o yüzden her takımın ağ gözleri aynımıdr acaba. ip kalınlıkları, göz aralıkları.dediklerinizde haklısınız ağ gözleri tamamen balıklarla dolar ve her yönden kayıplar yaşanır. o zaman yine aynı noktaya dönecek konu hatta ufak balıklar dahi solungaçlarından saplanıp kalabilirler. buraya kadar tamam ama bilindiği üzere hamsinoz ağları ile çalışmaya devam o zaman. bu durumdada karşımıza şöyle bir sonuç çıkıyor hedef balık sürü balığı olduğundan dolayı ağ gözlerinin küçük olması ve balıkların saplanmaması açısından ne var ne yok hepsinin içeriye alınması, bocilikte ne varsa at içeriye denilmesi olayı gündeme geliyor.arkasından fabrikalar ayem olarak gönderilmesi beğenilmeyen balıkların sulara preslenmiş ölü olarak iadesi veya küreklerle telef edilmiş hayvanın denize dökülmesi anlamına geliyor. Yoksa teknik olarak göz aralıkları ile işlem tabiiki yapılamayacaktır dıyoruz ama aması var eğer elinizdeki ağ düz olarak örüldü ise o zaman tamam alttan büzeriz. basarız alırız ama birde ya düz değilde yatay olarak işlendi ise o zaman yapılacak hiçbirşey kalmayacaktır koskoca bir set karşımızda dimdik duracaktır bırakın küçük balık geçmesini 1 hamsi bile ağdan çıkamayacaktır. Çok amaçla kullandığımız gırgır ağlarımızın ip kalınlıklarından nerden nereye kadar kaç mm. kalın olursa ne oluru? ne zamanda aşağı çöker ne zamanda dibi yakalar yakalayamazsa sürü psikolojisi ile hareket eden balıkların gerıye hareketi- dibe hareketi ileri hareketi. kurşun yaka yukarıda kaldısı, dibe yattısı. altı kapattı kapatamadı derken basarım yukarı komplesini ne olur diye hareket etmeden verilen tahribatın boyutu değerlendirilmelidir. yoksa bu terimler zamanında bizlere Krediler olarak verildi. herşey kredilendirilerek yapıldı. ama maalesef bizler yine amaçlarımızın dışında hareket ettik. Uluslararası sularda çalışacak Ülke ekonomisine girdi sağlayacaktık ama maalesef bunlar yapılmadı hala marmarayı tüketmeye devam edıyoruz. • Balıkçı filosunun yeniden yapılandırılması, av gücünün kullanılabilir kaynaklara uygun hale getirilmesi yönündeki bir anlayışla filonun aşamalı azaltılması gerçekleştirilmelidir. • Bunun için balık stokların tahmini ile balıkçı filolarının kayıt altına alınması gerekmektedir. Balıkçılık sektörü için doğru envanter çıkarma ve potansiyel farklı gelişme yollarının belirlenmesiyle birlikte sektörle ilgili yapılacak çalışmaya dayalı olarak oluşturulacak bir sektör stratejisi büyük önem taşımaktadır. Sektör planında belirlenmesi gereken temel konu; balığın bir ürün olarak ele alınması ve yetiştiriciliğin önemine vurgu yapılmasından çok, balıkçılığın “olağan” bir ekonomik faaliyet olarak mı, yoksa politikanın odak noktasının bölgesel sosyal istikrar mı (istihdam, mesleki devamlılık) olacağı konusunda bir seçim yapılmasıdır. Planlamada ortaya çıkan önemli bir diğer husus stok tespiti, veri toplanması ve analizinde görülmektedir. Temel balıkçılık yönetimi, izin verilebilir toplam av miktarı (TAC) ile kota sistemlerini kapsamamakta; ancak balık boyu, ağ göz açıklığı, av araçları ve av sezonu kısıtlamaları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Balıkçılık yönetiminin toplam avlanmasına izin verilebilir miktara dayalı olarak oluşturulması halinde, uygun stok değerlendirmelerine duyulan ihtiyaç daha da belirgin hale gelmektedir. Kota uygulaması er ya da geç söz konusu olacaktır. Kota için ise, TAC, olmazsa olmazdır. diyor 9. kalkınma planında T.C. Başbakanlık DPT Özel ihtisas komisyon raporunda. bence ekipmanlar ekipmanlar öncelikle ekipmanlara donanımlara bakılmalı her zaman dıyorum ağ, ağ ile ilgili sorun en büyük sorun. öncelikle beyinlerde olayı aşmak lazım bence.