Bir arkadaş şöyle bir soru sormuş. Bu da bize bazı şeyleri irdelemenin vaktinin geldiğini gösteriyor haliyle. Güçlü bir makina için: - drag gücü yüksek olmalı mı? - Devir yüksek olmalı mı? - Bilye sayısı önemli mi? banghead banghead banghead Makine işinde, aslolarak bunların hiç önemi yok halbuki. Neden? Çünkü, bunlar nicelik, yani sayı değerleri, birer sayıdan ibaret. Oysa önemli olan nitelik, yani kalite. Şimdi olayı en baştan ele alalım. Makine tercihinde nelere dikkat lazım buna bakalım. Ama bakabilmek için öncelikle bir iki hususu bilmek gerekiyor. Bir kamyon düşünün. Sırtına 10 ton yük sarıyorsunuz ve banamısın demeden koca yokuşları çıkıyor, bir şey olmuyor. Ama boşken el frenini çeker giderseniz, şanzımanı da, defransiyeli de dağılıyor, gücü yetmiyor. Peki el frenini bu kadar güçlü yapan şey ne? O frene uygulanan güce baksanız 10 tonun yanında esamesi bile okunmaz. Fakat o güç başka bir şeye etki ediyor: Sürtünme. Sürtünme, bir mekanik düzende verilen güce en çok direnen ve verilen gücün istenen amaca ulaşmamasına yol açan bir numaralı etmendir. Önce bunu bir akılda tutmak gerekir. Bizim olta makineleri, aslolarak güçsüzdür. Yani, hiç bir güce sahip değildir. Evet, tüm makineler, tamamen, kesin olarak güçsüzdür. Onların görevi, kendilerine verilen gücü, balığı çekmek için uygun şekilde kullanmaktır. Yani, makinenin gücünü asıl sağlayan şey, makine değil sizsiniz. Bu durumda, siz bir güç vereceksiniz makineye, o da bu gücü balığa verecek. Kaba bir anlatımla olan mevzu bu. Makine sizin verdiğiniz gücün ne kadar çoğunu balığa iletirse, o kadar verimli olacaktır. Şimdi tersten bakalım. Balığın (yada kurşunun, sahtenin vs. neyse) çekilmesi için gereken güç 100 ise, makine ise sizden aldığı gücün sadece %50'sini balığa iletebiliyorsa, o zaman sizin makineye 200 güç vermeniz gerekecektir. Yani, 100 birim güçle çekebileceğiniz balık için, 200 birim güç harcamanız lazımdır. İşte bu aradaki farkı oluşturan şey, en başta sürtünmedir. 200 birim güç verdiniz, bunun 100'ünü makinedeki sürtünme harcadı, kalanı da balığa gitti. O zaman, sürtünmesi çok az olan bir makine kullanırsanız, daha az güç harcayıp aynı işi yapabilirsiniz. Sürtünmenin bir diğer meseleside, sürtüne sürtüne, sürten parçaların aşınacak olmasıdır. Bu da hem sürtünmeyi artırırr, hemde makinenin eskimesine yol açar. O zaman ilk bakılacak şey, sürtünmesi düşük olan makinayı bulmak olacaktır. Herhangi iki makineden sürtünmesi düşük olan, diğerinden daha güçlü olacaktır, bu kesindir. İkinci bir husus ise, sağlamlıktır. Basitçe, elindeki şey ne kadar yüke dayanıyor? Malzemesi, montajı sağlam mı? Bu noktada bir kaç şeyi bilmek önemlidir. Her malzeme, sürekli birşeylerle irtibat halindedir. Örneğin, havayla. Yağmurda suyla. Deniz suyuyla. Güneşle vs. Kullanırken yükle, yani ağırlık, kuvvetle.. Her malzemenin de bu şeylere karşı belli bir dayanımı olacaktır. Buna basitçe dirençli olmak denir. Örneğin, metal bir kaşık, plastik bir kaşıktan, yükekarşı daha dirençlidir. Ama metal kaşık, havadaki oksijen ve neme karşı plastik kaşıktan daha az dirençlidir. Plastik kaşık durduğu yerde binlerce sene kalabilir, ama metal kolayca paslanıp eriyip gidiverir. Makinede sağlamlık denince, mevzu bahis bu etkilere ne kadar dirençli olduğu bakılması gereken önemli hususlardan birisi olmaktadır. Forumun mesaj boy sınırlaması vardı sanıyorum, uzatmadan kesmek lazım. Devamını bir sonraki post'a yazarız.
Güzel bilgilerde ; TRT-okul kanalındaki hocaların anlatımları gibi olmuş. Şu söyle bu böyle..Tamam güzel hoş ama ne alacağız şimdi. Bir kamyon düşünün. Sırtına 10 ton yük sarıyorsunuz ve banamısın demeden koca yokuşları çıkıyor, bir şey olmuyor. Ama boşken el frenini çeker giderseniz, şanzımanı da, defransiyeli de dağılıyor, gücü yetmiyor. Peki el frenini bu kadar güçlü yapan şey ne? Bu cümleden el freni güçlü yorumu nasıl çıktı onuda anlamadım.Fizikçi iseniz söyleyin ona göre teknik açıklama ile tartışalım.Yoksa her zamanki gibi internetten aldığınız bilgilere göre mi yazdınız ? Bazı bilgilerde yanlışlıklar var.
Şu anda şunu biliyoruz. Makinede sürtünme az olacak. Malzemesi maruz kaldığı etmenlerin, yükün, kimyasal şeylerin vs. bozucu etkilerine karşı dirençli olacak. Sürtünme hiç bir zaman sıfır olmayacaktır. O nedenle bulabileceğimiz en iyi makine, ancak çok az sürtünmesi olan makine olacaktır. Burada bir diğer hususta şudur, makinede sürtünme çokca olabilir aslında. Fakat dizaynı öyledir ki, bu sürtünme kayıplarını siz kolu çevirirken hissetmiyor olabilirsiniz. Sürtünme nasıl azaltılır? Bunun yolu, pratikte temas eden yüzeylerin azaltılması ile sağlanır. Dümdüz gördüğünüz bir şeye mikroskopla bakarsanız, dağlık bir arazi gibi dalgalı, çukurlu vs. olduğunu görürsünüz. Malzemelerin birleştiği noktalarda bu çıkıntılar karşıdaki malzemenin oradan geçmesini engeller. Ne kadar az yüzey varsa temas eden, o kadar çok çıkıntılık yapan alan var demektir. Yüzey azalınca, doğal olarak daha az karşılaşan çıkıntı ve daha kolay hareket gerçekleşecektir. İşi bilenler, konunun bu kadar basit olmadığını bilir. Ama basit, anlaşılır, balıkçı için gerekli olan şey bu kadarla ifade edilebilir. Bilya,rulman dediğimiz şey, o içlerindeki küre gibi şeylerle bu sürtünmeyi azaltırlar. Esprileri basittir. Eğer bir mil, yani silindir gibi olan şey, içine gireceği genişlikte bir delikte dönüyorsa, dış yüzeyinin tamamı sürtünecektir. Ama siz araya metal küreler koyarsınız, her iki yüzeye kürelerin sadece küçük bir yüzeyleri temas edecek, sürtünme daha az yüzeyde gerçekleşecektir. Birde o küreleri boşta bırakırsanız, sürtünme oluşurken küreler rahatça dönecek, böylece birbirini tutan çıkıntılar oluşan dönme hareketi ile kurtulacaktır. Ama dikkat ederseniz, bilya sürtünmeyi azaltır, ama yok etmez. O küreler gene belli bir sürtünmeye sahiptir. O nedenle, o küreler ve temas ettiği yüzeylerin olabildiğince pürüzsüz, malzemenin olabildiğince kaliteli olması gerekir. Bu nedenle, her bilya doğduğunda eşit yaratılmış olmaz. Bu yüzden, 5 bilyalı makina iyidir demek olası değildir, zira kullanılan bilyalar sürtünmeyi azaltamayan, adi işçilikle yapılmış şeyler olabilir. Dikkat edin, bilyalarda sürtünme yok gibi bir şey yok. Azaltıyor, ama gene var. Bu ne demektir? Sizin 10 bilyanız varsa, 10 sürtünme noktası var demektir. Bu da 10 bilya sürtünme noktası var demektir. 5 Bilyalı makinede ise, sadece 5 bilya sürtünme noktası. O zaman, 5 bilyalı makine aslen 10 bilya olandan daha az sürtünmeye sahip olacaktır. Evet, bu kesinlikle doğru bir tespittir. Fakat, sorulacak soru şudur. Yük binen ve baskı nedeniyle sürtünmesi çok olan, hareket eden temas halindeki her yere yetecek bilya makinede mevcut mudur? Yani, sürtünme oluşan her noktada, bilya ile sürtünme azaltılmış mıdır? Şimdi 2 bilyalı bir makine düşünelim. Bu sadece iki bilya nedeniyle, sadece iki bilyalık azıcık sürtünme olacak demek değil. Çünkü, sürtünme üreten sadece iki nokta yok makinede. Bunlardan sadece ikisi bilya ile sürtünmesi azaltılmış, ama diğer noktalarda sürtünme hala var. O zaman, bir makinede nerelerde sürtünme olur, nerelerde bunu azaltmak gerek, buna bakmak bu işin ilk noktası olacaktır. 1. Kolun sap ile birleştiği yer. Burada, sapa şöyle bir vurunca, fırıl fırıl döndüğünü görürsünüz. İşte hareket olan bir nokta, bu noktadan gidiyor uyguladığınız kuvvet makineye. Ve ilk sürtünme yaratan nokta burası. 2. Kolun milinin makineye girdiği yer. 3. Milin öteki tarafta çıktığı yer. Bu iki yerde, kol genelde bir dişliye girer ve bu dişli kasaya irtibatlıdır. 4. Makaranın yukarı aşağı gitmesi için kullanılan dişlilerin makineyle olan irtibatı. 5. Kolun girdiği dişliden rotora hareket ileten, genelde boru şeklindeki parça. bu parçanın iki ucu. 6. Kalama. 7. Sarma telini tutan kısımlar. 8. Sarma telindeki, misina kılavuzu. Temel olarak hareket eden kısımlar bunlar. Eğer buralardaki sürtünmeyi yok edebilrsek, verdiğimiz gücün hepsi balığa gidecektir. Bu sürtünmeyi azaltmak için, bu noktalarda bilya kullanılması gerekir. Peki, sürtünmeyi azaltmanın tek yolu bilya mıdır? Bilyaların bu konuda iyi oldukları kesindir, fakat, kötü oldukları yerlerde vardır. Öncelikle, bilyalar pahalıdır. Sonrasında, bakım gerekleri vardır ve bilhassa yük altında ömürleri kısadır. Ayrıca, ağırdırlar, makinenin ağırlığına ciddi katkıda bulunurlar. Buradan çıkacak sonuç, bilya sayısı belirlenirken, maliyet, sağlamlık, ağırlık ve sürtünmeyi azaltma arasında bir denge kurulmalıdır. Fazla bilya da iyi değildir, en azından makinenin ağırlaşmasına, ceplerinde hafiflemesine yol açar. Peki, sürtünmeyi azaltmanın tek yolu bu mudur, bilya koymak? Elbette bilya koymadan da sürtünmeyi azaltmak mümkündür. Bunun en iyi bilinen yolu, yüzeylerdeki o çıkıntıları azaltmak üzere, yüzeyi çok iyi işlemek, pürüzsüz, ayna gibi yapmaktır. Bir diğer yol ise, karşılıklı yüzeylerden en az birisini, daha yumuşak malzemeden yapmaktır. Hatırlayın, pürüzleri oluşturan çıkıntılar, birbirine takılıyor, malzemenin kolayca oradan geçip gitmesini engelliyordu. Eğer yüzeylerden biri yumuşaksa, o pürüze diğer malzemenin çıkıntısı gelince, malzeme esner, pürüzü, tepeciği oluşturan kısım üzerine basılmış yastık gibi içeri gömülür ve diğer malzeme kolayca oradan geçip gider. Sürtünme mevzusunda bahsetmediğimiz bir husus ise, şudur. Eğer sürtünen parçalar, birbirine doğru iyice sıkıştırılırsa, doğal olarak o pürüzlerin birbiri üzerinden kurtulup hareket etmesi için daha çok kuvvet gerekecektir. Eğer parçalara binen kuvvet büyükse, çok dar bir alanda temas ediyorlarsa, bu pürüz başına çok yüksek kuvvet demek olur ve büyük ihtimalle bu sürtünme noktasından parçalar aşınmaya başlar. Bu da sürtünmeyi daha çok artırır. O yüzden, temas alanını genişletmek, buna karşılık temas eden yüzeyleri çok iyi işlemek ve malzemeyi uygun seçmek gerekir. Şunu çoğumuz yaşamışızdır, makine biraz yüke binince birden saramaz olur, dönmez bir türlü kol. Bunun sebebi, malzemenin birbirine hassas ve tam oturmaması, temas yüzeyinin az olması, bu nedenle yük binince o küçük yüzeyin çok aşırı sürtünmeye maruz kalmasıdır. Bu durum, bilya kullansanız da yaşanabilir. Bu nedenle bazı noktalarda küre gibi değilde, silindir şeklinde iç parçaları olan bilyalar konur yada bir kaç bilya birden yan yana aynı yere konabilir. Bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki, uygun malzeme, hassas işçilik, iyi bir dizayn ile, sürtünme en aza indirilebilir. Eğer, yukarda saydığımız noktalarda, sürtünmeyi azaltmak üzere gereken yapılmışsa, makine bizim gücümüzü boşa harcamaz, rahat kullanılır. Bilhassa boğazda 180 gr kurşunu akıntıya karşı çekerken iflahımızı kesmesi gibi durumlar yaşatmaz örneğin. Şimdi, bir makine düşünün. 3 Bilyalı. Ama bilya olmayan diğer noktalarda uygun önlemler alınmış, sürtünme bir hayli giderilmiş. Bir diğer makine ise 10 bilyalı, hareket eden her yere birer bilya konmuş ama, bilyalar kalitesiz malzeme, işçilik kötü, yük binince kasılıp kalıyorlar. Bu durumda elbette ki 3 bilyalı olan, çok daha rahat, çok daha güçlü olacaktır. Sonuçta, bilya sayısına değil, makinedeki sürtünme kaynaklarında alınan önlemlere bakmak gerekecektir. Bir sonraki post ile devam ederiz konuya...
El freni güçlü değilse, koca kamyonu o hale getiren ne? Ha bu arada, ben internetten almam, ama internet benden alır genelde. Benim yazdığım bir şeyi internette bulursan, bil ki ben yazmışımdır. Yani, sen bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çıkan birisin sadece.
Hangi makinayı alacağını ben bilemem. Ama bir makine almaya karar verince, nelere dikkat etmen gerektiğini söyleyebilirim. Elbette birileri çıkar, yanlış biliyorsak bize doğrusunu gösterir, kendi bildiğini buraya ekler, bu konuda iyi bir birikim olur. Ama görünen o ki millette kendince meyvasını yemeye bakmaktansa ağaç taşlamak derdine düşmüş bile.
Serdarım Seni biraz agresif görüyorum bugün hayırdır. ama hep öylesin zaten yapaak birşey yok ben seni böyle kabul edip basmışım bağrıma hep atar hep atar ne oluyoruz yahu! ancak senin yaptığın atar bizim hayatımıza renk katar bunuda biliyorsundur umarım.. Fizik konusunda Serdarmı aman derim amanki ne aman, ben bile korktum şu anda, Ben o zaman kamış almıyım be Serdarım Ben shimanocuyum sonuçta oda sana karşı tepkimdendir sadece ne kadar hayatımda hiç kullanmasamda tek geçerim varmı ötesi
Hakikaten sinir bozdun şimdi.Kim olduğumdan,neyi ne kadar bildiğimden nasıl haberdarsın ? Yokuş aşağı gidince şanzıman difransiyel dağılmış, bakın elfreni ne kadar güçlü.. Fizikçimisin,otosanayide mi çalışıyosun, nedir ? İnternette bulduğumuz bilgiler senden falan filan nedir ya.Forumda ki ilk yazdığın mesajları okusun insanlar.Ordan fikir sahibi olurlar. Zamanla insan bilgi sahibi oldukça,bilgisini verme ihtiyacı hisseder ayrı, bu ego olayı nedir ?
Bak gene bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorsun işte... Zamanında oto sanayii'nde de çalıştım aynen. Gediz'de, Acar Usta vardı. Kamyon tamir ederdik. Ve el freni çekili olduğu için şanzımanı filan dağıtmış AS400'leri tamir ettiğimizi de gayet iyi hatırlarım. Buyursun, okusun. İlk yazdığım mesajlar sanırım 2006 yılından filandır. O tarihte yazdıklarımın bazılarına bak bakalım, ne zaman, nereye konmuş. Bugün çoğu forumda, blog'ta filan o yazılar alıntıdır. Buyur, aha internet, bul bakalım bir tane başka yerden aldığım yazı, görelim.
Ben makine mühendisiyim ama ısıtma/soğutmacıyım. Mekanik tesisatçıyım. Bir yerde de söylemiştim, mezun olduğum dam beridir de şantiyeciyim yani ameleyim. Onun için aman haa otorite falan, filan idin, ne oldu sende yanlış söyledin olmasın lütfen. Gayet hayatla ilgili ve deneyimlerle ilgili konuşacağım. Formül falan demeyin bilmem, unuttum, o derse de girmedim zaten. Şimdi el freni olayı atalet momenti denilen, yani bir cismin hareketini ilk evvelden engelleyen eylemsizlik momenti tahminim... Yani bu kuvveti yenmek ile 100 km hızla giden bir arabayı el freni durdurmak aynı şey değil. İkisini de yapan el freni ama; amaya gelince benim saptamam, yorumum bu; birinde yani atalet kuvvetini yenmek için sürtünmeye karşı savaşıyoruz, ikinci durumda ise sürtünme bizi durdurmaya çalışıyor yani dostumuz. Kısacası Serdar beyin anlattığı sürtünme bu işin kalbi bencede, şimdilik buraya kadar yorum yapayım, sonra biraz daha beyin jimnastiği yaparız.
Aynen. Koca kamyon, o ufacık (kamyona göre elbette) el freni çekili olduğu için perişan olabiliyor, gördük. Ve onu tutan işte o sürtünme kuvveti. AS400 kamyonda, şanzımanın şaftla bağlandığı yerde bir kasnak olurdu. Bu kasnağın etrafında balata çepeçevre sarar. El frenini çekince o kasnağı sıkar. Kasnak 30cm filan çaplıydı yanlış hatırlamıyorsam. Basitçe, 30cm kasnak koca kamyona onu yapıyorsa, 3 cm mil ne yapmasın bizim makinede?
Sürtünme olmasaydı bu dünya çok saçma sapan bir yer olabilirdi. Sürtünme çok önemli bir konudur. Dünyadaki neredeyse tüm savaşlar bu yüzden çıkmıştır. Çoğu bilim adamının yenmeye çalıştığı konu budur. Bütün uluslar arası anlaşmaların ve anlaşmazlıkların baş mimardır sürtünme. Sürtünme insanlık tarihi ile birdir ve hep onunla barışık yaşadık ve hep onu yenmeye çalıştık. Dalga geçiyorum sandınız herhalde.... Yok samimi inancım budur. Sürtünme kuvveti ortanda olmasa idi, onu yenmeye yani enerjiye ihtiyacımız olmaz idi. Bir jeneratörü elle çevirirdik oda sonsuza kadar döner bize enerji verirdi. Yani petrol vs. savaşları, otomotiv devleri, güneş enerjisine ihtiyaç kalmazdı. Dünya çok sıkıcı ve aptal bir yer olurdu. Yani balığa gel derdik gelirdi. suya sürtünüp te bizi uğraştırmazdı. Sürtünme ile ilgili fikirlerim bunlar... Makinaya etkilerini de tahmin ettiğim kadarı ile yazacağım.
Yani bütün bütün bütün uğraşlarımız esasında sürtünmeyi minimize etmeye çalışmaktır. Sıfıra indiremeyeceğimize inanıyorum ben. Minimize ettiğimizde verim artar, kullandığımız, harcadığımız enerjinin karşılığını daha çok alırız. Hareket olarak, ısı enerjisi olarak vs. Serdar bey "Bizim olta makineleri, aslolarak güçsüzdür. Yani, hiç bir güce sahip değildir. Evet, tüm makineler, tamamen, kesin olarak güçsüzdür. Onların görevi, kendilerine verilen gücü, balığı çekmek için uygun şekilde kullanmaktır. Yani, makinenin gücünü asıl sağlayan şey, makine değil sizsiniz." demiş... Burada anlattığı şey şu aslında, olayın tasarımından vs. bahsetmiyor. Yakıtı koymaz isen araba gitmez diyor. Kabaca anladığımı şöyle anlatayım, ruslar gibi çok sağlam, dayanıklı, kalın parçalı makinalar yapar dayanımı sağlarsınız. Olta makinanızda güçlü olur. Ama sizde o hayvani parçaların ürettiği sürtünmeyi geçecek, devinim verecek güç varsa balığı çekersiniz, yok ise makine kilitledi dersiniz. Aslında enerjiniz onu yenemiyordur. Yense ya balığı çekersiniz, dayanamaz ise makinayı patlatırsınız. Dizayn ve optimum çözüm, malzeme kalitesi budur, bunlarla ilgilidir. Bunlar benim yorumum tabi, tartışılabilir...
Üstadım, daha okuduğunu anlamaktan bile aciz yarım akıllılar çıkıyor malum. İnsanın tepesinin tasını attırmaya da yetiyor tabi böyle tipler. Bir bak şuna. "Yokuş aşağı gidince şanzıman difransiyel dağılmış, bakın elfreni ne kadar güçlü.." diyor birde. Ben nerde yokuş aşağı filan dediysem... Ya okuduğunu anlamayacak kalın kafalının biri. Yada gözünün içine baka baka yalan söyleyecek kadar arsız utanmazın teki. Ama çıkıp laf edecek cesareti de var, malum cahil cesareti. Gelde sinir olma şimdi, sence?
Yani ne diye sardırdın adama şimdi? Ne güzel emek vermiş, ama yanlış ama doğru ortaya birşeyler koymuş. Herşeyden önce fikre saygı olmalı. Eleştiri konusu bir durum varsa da uhulet ve suhuletle tartışırsın. Bu şudur, o öyle değildir diye fikrini söylersin di mi abicim? Serdar sen de sanki bahane arıyorsun dostum, bir vurmuş bin vurmuşsun. İtidal herkes için...
Simdiye kadar hic duymadigim ve oldukca hosuma giden bir bakis acisi :thumb: Bir bilgisayar muhendisi arkadasimla konusurken enerji biterse ilk issiz kalacaklardan biri sensin demistim, o da dusununce haklisin demisti. Serdar abi bizi evrenin merkezine mi goturuyorsun ne mi yapiyorsun !!