benim ilk yakaladığım balık abimin götürdüğü bir avda kazara oltama takılan yaklaşık 1,5 kg civarındaki turnaydı. sudam abim çekmişti ama sonuçta balık benim oltama gelmiş ben tutmuştum. abim elime bir olta tutuşturmuş yemini takmış kafasını şişirmeyeyim diye beni başından savmıştı. acemi şansı işte balığı ben tutmuştum. yem takmayı olta bağlamayı bilmezken . o zamanlar 8-9 yaşlarındaydım ve haftalarca herkese anlatmıştım timsah balığı tuttujm diye ismini aklımda tutamadığım için timsah balığı demiştim. duymayan kalmamıştı hikayesini o balığın ne tadını nede tutma zevkini diğer hiç bir avda bulamadım. sizde anlatın bakalım ilk balık ilk heyecan nerede nasıl
Benide 5 yaşındayken Babam Küçükçekmece'ye götürmüştü. Hey hey 33 sene geçmiş aradan. 2 adet Kaya balığı , birde kendimi tutmuştum... İlk Takım takma siftahınıda o zaman yapmıştım...
. 6 yaşındayken Büyükadada yazlığımız vardı orda babamlar balık tutarken ayaklarına dolaşmayalım diye el oltası almışlardı bizede kaya balığıyla siftahı yapmıştım babamlar geri atmak istediğindede çok üzülmüştüm nerden bilcektim başıma bela olcaklarını ilerde
ilk aşklar unutulmaz ilkler unutulmazmış ilk heyecanın ilk avın tadı başka olur yıllar boyu hatırlanır. 50 kiloluk balık tutsam o ilk balığımın tadını veremez bana
ilk olarak sakarya poyrazlar gölünde kamışla kızılkanat yakalamıştım 9 yaşındaydım sanırım ve işte herşey o zaman başladı
6 yaşlarındaydım sanırım büyük adanın arka tarafında ilk lüferimi çektim o gün bu gündür ne lüferden kopa bildim ne levrekten
5 yaşında tunca nehirin tekgöz köprü tarafına oturduğum sokaktaki arkadaşlarımla birlikte evden kaçak olarak gitmiştik,2 adet kefal tutmuştum çok güzel bir gündü ,annemden yediğim dayağın hesabı yoktu o gün ,unutamıyorum o güzel anıları
5 yaşındayken babam ve babamın 2 arkadaşıyla beraber eski foça'da sırtıya çıkmıştık levrek için. Babam bak oğlum balık çekince "Baba geldi!!" de. Tabi 2.5 kilo levrek asılınca "Baba geldi,baba geldi,baba geldi!!!!" diye çığlık çığlığa bağırdığımı hatırlıyorum. Aslan burnunda tutmuştum. 6-7 kişi doyduyduk akşamına o levrekle. Unutabilirmiyim hiç o günü
her ikiside didemciğim ama güzel günlerdi ,sürekli kaçıyordum evden doğru tunca nehirine o zman balıkta çok ,insan özlüyor o günleri ayrıca birlikte balığa gittiğim arkadaşlarımda benden 4-5 yaş büyüktüler. görüşmek üzere didem kendine iyi bak
Çok ufaktım sanırım ilkokula gitmiyordum.Erdek bandırma arasında erdeğe 8 km kala Balıkesir İl özel idaresinin kampı vardı dedem kamp müdürüydü.Bütün yazım orda geçiyordu hemen hemen ve bi tane iskele şeklinde taş vardı elimde sinek oltası ile ucuna sinek takarak (şaka değil çok ciddiyim ) Sanki akvaryum balığı renginde kaya balıkları yakalardım sonra onları kuruturdum.Hatırladığım ilk balık deneyimim buydu.
evet didem eski günler gerçekten çok güzel,aramıyor değilim o günleri yaşım 6-7 bundan 20 yıl evvel keşke o günlere dönebilsem ,ne dünya stresi var ne dert var ne bişi ahhh ahhh
benim de ilk balık maceram bir solucanın yarısı ile tam 7 tane tepegöz yani kaya balığı tutuşum ondan beri balık tutmayı çok severim.
2002 yılının ekim ayı sonlarına doğruydu ozamanlar balık nedir tutmak nedir onlar neydi hiç haberim yoktu bir akşam amcam ali oğlum yarın baraja gideceğiz balık tutmaya istersen sende gel dedi oan çok heyecanlanmıştım balık tutmaya gidecektim havalarda yeni yeni soğumaya başlamıştı akşam hava karardığında tekrar amcama telefon ederek yarın sabah için neler almam gerektiğini sordum ve oda bana üzerine kalın bir palto ve yağmurluk almamı söyledi ve telefonu kapattı( ha unutmadan ben kendime gündüzden 5 adet güzel sazan takımı almıştım tabi bunların yanında ne zil nede kılavuz sadece olta takımı ) telefon ondakika sonra tekrar çaldı telefonun ucundaki yine amcamdı ali oğlum biz küspe almaya unutmuşuz senin evin çarşıya daha yakın git oradan 5 kilo küspe al diyerek telefonu kapattı ve bende hemen evden çıkarak küspe almak üzere yolu yarılamıştım bile daha önce çok küspe almıştım dedemin at arabası vardı hayvanlara devamlı küspe alırdı amcam bana telefonda özellikle balık malzemecisi olan tahir abimizden küspe almamızı söylemişti tabi ben öyle yapmayacaktım küspeye paramı verilirdi şimdi küspe küspedir diyerek zahireci arkadaşımın dükkanına gititim murat kardeşim bana küspe ver dedim oda bana şaşula orada istediğin kadar doldur dedi ben de nasılsa para vermeyeceğim için yarım çuval toz küspeyi çuvala doldurdum ve hemen evin yolunu tuttum ve hem yatağıma yattım çünkü sabah saat 4 gibi gelecekler sabah suyunu alacaklardı telefonumu kurmuştum ama sabah telefonum çalmadan uyandım dışarıda çılgınca bir yağmur yağıyordu gelmezler bunlar artık derken evin kapısı çaldı ve gelenler amcamdı bana ilk söylediği küspeyi aldın unutmadın değilmi dedi bende unutmadığımı aldığımı söyledim ve hemen yola çıktık avlak yerimize vardığımızda amcam benden küspeleri getirmemi söyledi bende yarım çuval küspeyi önüne koydum oğlum bune dedi bende küspe amca dedim torbayı açtıklarında amcamın ve turan abimizin bayılacaklar gibi olduğunu gördüm ve bana söylemediklerini bırakmadılar meğersem benim aldığım küspe o küspe değilmiş büyük bir hayal kırıklığıyla beni salihliye tekrara küspe almaya gönderdiler ve ogünde sonra küspenin nasıl olduğunu öğrendim (ha unutmadan okılavuzsuz zilsiz oltalarımıda 10 dakikada bir çekiyor yemleyip tekrar atıyordum ve bana çok gülmüşlerdi oğlum sazana at çekmi yapıyorsun diye )ogün 5 tane çapak dediğimiz sazanlardan yakaladım ve ogün aşıyı almıştım ogün bugündür balığı bırakmadım bırakmayıda düşünmüyorum saygılarımla sevgilerimle not:eğer ilk defa balığa gidecek bir kişiye küspe sakın aldırmayın
İlk balıkçılık İlk heyecan... Benim ilk balıkçılığım aslında İstanbul Sarayburnu'nda çapari ile olmuştu 12-13 yaşlarındayken ancak aşıyı o zaman almadım. Rahmetli babam bir hatfa sonu kaçırırsa diğer hafta kar-kış-yağmur-çamur demez giderdi balığa. Tüm ısrarlarımıza rağmen bizi 15 yaşımıza kadar yanında götürmedi, haklıydı da adam; cumartesi sabahı gidip pazar öğleden sonra gelirlerdi, bizim o yaşlarda o kadar saat oralarda dayanmamız oldukça zordu. Sürekli gittikleri yerler arabayı bıraktıktan sonra dik patikalardan zorlu bir inişle 200-250 metre kadar yürüyüş gerektiriyordu. 15 yaşına geldiğimde bir cuma günü bizi ertesi gün balığa götüreceğini söyledi. Abimle ikimiz heyecandan gece geç saatlere kadar uyuyamadık. Sabah erkenden kalkıp babamı kaldırdık ama nafile, arkadaşlarının gelip bizi alacağını 2 araba halinde gideceğimizi söyledi. “Şimdi yatın dinlenin orada bol bol yorulacaksınız” dedi ama biz gece dahi uyuyamamışız adamakıllı, sabah nasıl uyuyalım? Biz de çıkıp bizim emektarı (61 model Opel Record) yıkamaya başladık. Biz onunla uğraşırken annem kahvaltıyı hazırlamış ve bizi çağırdı. Hep birlikte kahvaltımızı yaptık ama bizim gözler yolda Mehmet Abiler gelecek korna çalacak diye bekliyoruz. Bu arada yaşıtımız olan komşumuz Erdal'ı da çağırdık babasından izin almasını söyledik, ekip tamamdı. Öğle saatlerinde babamın arkadaşları geldiler ve hemen yola çıktık. Mudanyayı geçtik ve Trilyede son alışverişleri yaptıktan sonra artık avlanacağımız bölgeye iyice yaklaştığımızı biliyordum. Derken 20 dakika kadar sonra arabalardan inip yukarıdan denize ve kayalıklara bakmaya başlamıştık. Malzemelerin hafiflerini biz alıp patikadan aşağı inmeye başladık. Babam önde biz arkada kayalıklara nefes nefese vardık. Oltaları atmadan önce yemek yedik. Biz sabırsızlanıyorduk ama babamın hiç acelesi yok gibiydi. Sonradan öğrendim ki oralarda gündüz balıkçılığı çok düşük bir ihtimaldi. Kullandığımız malzeme köşeleri yuvarlatılmış bir tahtaya sarılı ince bir misine ve ucunda sinek iğneydi, rüzgar çıkacak gibi olursa bir de kıstırma kurşun takacaktık. Önce babamdan iğne bağlamak üzere bir eğitim aldık, yaklaşık 1 saat kadar çalıştık ve gözlerimiz kapalı bağlama denemeleri yaptık. Zira gece ayın ışığından başka ışık kullanmadan kopan oltalarımızı bağlamak zorundaydık. Çünkü biz ispari, istavrit, izmarit ile uğraşırken babam biraz ötemizde karagöze olta atacaktı ve ışık kullanamayacaktık. Bizim için bu apayrı bir deneyimdi. Havanın kararmasını beklemeden kayalara sıralandık, biz iğne bağlama talimi yaparken babamın çıkardığı midyelerden yanımıza alıp ilk oltalarımızı suya attık. Oltalar en fazla 2-3 metre önümüze düşüyor ve biz yavaşça dibe inmesini bekliyorduk. İlk önce abimin oltası gerildi gelen orta halli bir ispariydi ama biz hepimiz acaip heyecanlanmıştık. Osman amcanın yardımıyla sepete giren ispari tıpırdadıkça ben misineme daha bir konsantre oluyordum. Birden birşeylerin oltamı çekiştirdiğini hissettim çekmeye başladım ve işte geliyordu. O üç metre misine çek çek bitmiyordu. En sonunda ucundaki mavişi görünce kalbim duracaktı neredeyse... Bu esnada Erdal da yarıyola kadar getirdiği bir balığı kaçırmıştı. Güneş yavaş yavaş ufka yaklaşmaya başlamıştı ve biz sadede siftah edebilmiştik, ama asıl avcılık için geceyi beklememiz gerektiğini öğrenmiştik. Havanın kararmasıyla birlikte istavritler tek tek gelmeye başladı. 0.12 misinenin ucundaki “tık, tırrrrt” diye vuruşu beni büyülemişti. Oltalarımızı atıyor karanlıkta kayanın ön tarafını yoklaya yoklaya misinemizi buluyorduk. Daha misinenin boşluğunu almadan, yem 1-2 karış aşağı inmeden istavritler saldırıyor, bir yem ile en az 2-3 balık yakalıyorduk. Bizim hızımızı gören babam da karagöz oltasını bırakmış, ince misine ile istavrite atmaya başlamıştı. 2-3 saatlik o hızlı avcılıktan sonra balık seyrekleşmeye başlamıştı ancak biz de zevkimizi almıştık. Tekrar birşeyler yeyip biraz uyuduk. Sabah güneş doğmadan önce oltalarımızı tekrar suya attık ve 1-2 kg kadar ispari ile sepetimizi doldurduk. Muhteşem bir ilk balıkçılık gecesinin hasılatı olarak 4 kişi toplam 16-17 kilo balık yakalamıştık. Dönüş yolculuğu vakti geldiğinde içimizde bir hüzün belirdi ama artık buralardan kopamayacağımı biliyordum. Nasıl indiğimizi anlayamadığım patikadan çıkış oldukça yorucuydu ve arabada giderken bizi huzurlu bir uyku bekliyordu...... Hala en sevdiğim avlağım orasıdır. Tüm arkadaşlarıma nice güzel anılarla dolu balıkçılık diliyorum.
Ercan "ilk balık ilk heyecan, nerede nasıl anlatın hele" http://www.balikavi.net/forum/showthread.php?t=14737 bu konuya ekle istersen hem arşiv olur