iski.gov.tr deki güncel ve eski yıllara ait grafikler incelendiğinde, İstanbul' un önceki yılın aynı dönemi kadar su kullanacağı ve Melen-Yeşilçay regülatöründen geçen yıl çekilen kadar su çekilebileceği öngörüldüğünde, basit bir hesapla İstanbul' un barajlarının su seviyesinin yaklaşık 75 gün (+- 5 gün) sonra %0 olacağı gözüküyor. Raporlarda, barajların doluluk yüzdelerinin işletim seviyesinin üstündeki yüzde olup olmadığı da net değil yani o yüzdeler işletim seviyesini de içeriyorsa su daha da erken bir tarihte bitecektir. Yılbaşından beri sıkı bir şekilde takip ettiğim yağışların ise doluluğa hemen hemen hiçbir faydası olmadı, sadece 1 kere %1 lik bir nabız verdi, onun dışında ya artmadı ya da günlük kullanımı karşıladı. Kuraklık öyle bir şey ki geçen yılın belli bir yüzdesi kadar yağış almış da olsak, aynı oranda doluluk değişmiyor. Ben bunu şuna benzetiyorum; çok ince akan musluğun altına bir sünger koyarsanız, sünger belli bir süre sonra suyu iyice çekip doyduktan sonra çevresine salmaya başlar, işte toprak da şu an böyle davranıyor, son yağışlar toprağı doyurmadı.. Barajlardaki su bittiğinde ise göllerdeki canlı yaşamı son bulacak ve eski haline gelmesi onyıllar alabilir.. Balçığın içinde çırpınan sazanları, yayınları düşünmek çok üzücü.. Aklıma hep son anlarında yağmaya uğrayan Kızılcaali göletinin trajik resimleri geliyor..Sizce bunları yaşayacakmıyız?
Bugün Dünya çevre günü. İstanbul'un kapasitesinin üzerinde insan yüklendiğine bakmadan yeni milyonlar getirecek Kanalistanbul ve 3. havaalanı projeleri yapanlara, bu projelerle İstanbul'un Kuzeyinde kalan son ormanları, gölleri tahrip edenlere, doğal yaşamın ortasına bıçak gibi giren otoyollar ve köprüler inşa edenlere, balıkçılık gibi doğal yaşama bağlı bir hobi icra ettiği halde tüm bunları yapanlara destek verenlere, kutlu olsun. 75 gün iyimser bir tahmin olmuş: http://www.milliyet.com.tr/sen-istanbul-un-60-gunluk-suyu-gundem-1893111/
Bu trajediyi yaşamaya çok yakınız bence erdem, siyasi büyüklerimiz! her ne kadar şimdilik sorun olmadığını söyleseler de 90'lı yıllardaki susuzluğu iyi hatırlıyorum. O susuz yılların ardından Trakya tarafından ve melen çayından su pompalanmaya başlandı istanbula, çok değil işte 10 yıl yetti. Çünkü şehir çok hızlı büyüyor ve büyümesi teşvik ediliyor, bu hızla genişledikçe en başta su yetersiz olacaktır. Yakın çevrede şile ve etrafındaki su kaynaklarının yakın geçmişini ve şu halini iyi biliyorum, bu konudaki fikirlerim hiç hayırlı değil....
Bu sene 160 milyar dolar dış borç ödememiz gerekiyor. Bunu ödedikten sonra da, karnımızı doyurmak, üstümüzü örtmek vs. için bilmem kaç milyar dolar daha bulmamız da gerekiyor. Peki nerden bulacağız? Öpücük versek, razı olur mu alacaklılar? Hiç sanmam. Ne kalıyor geriye, memleketi satmak. Şu anda olan da bilfiil bu işte. Melketin en güzel yerleri bilfiil satılıyor. İyide, adam ne yapsın bizim dağımızı, kütüğümüzü? Elbet işine yaramaz, yaraması için ya yol olacak orada, ya havaalanı filan ki para etsin. Eh, birisi memleketi ev yapıp satarsa, elbet içine oturacak birisi lazım. Ve elbette, elin gavuru senin doğal hayatın bitecekmiş, torunların çölde kalacakmış, şuymuş buymuş bilmez. Zaten memleketin yeni sahipleri rahat edemiyor böyle suyun vs. olduğu yerlerde, alışkın adamlar çölde yaşamaya, daha ne beklersin ki?
Tespitlerine sonuna kadar katılıyorum. "Benden sonra tufan" mantığıyla yönetiliyoruz. Dev projelerden gelen paralar birkaç yıl daha çarkı döndürmeye ve iktidarı korumaya yeter. Ya sonra ne olacak? İstanbul denilen yerin şu an yarısı beton yığını yarısı ormanlık ve sulak alan. Doğal alandan elde edilen su ve oksijen şehri kör topal ayakta tutuyor. Kalan doğal alanların yerine de bina yaptığında 10 yıl sonra halimiz ne olacak, bunu görebilmek çok mu zor? Ama bazıları göremiyor ne yazık ki. Şu anda İstanbul'un Kuzeyinde korkunç bir orman katliamı söz konusu. Yüzlerce göletin suyu kanallarla Karadeniz'e boşaltılıyor. Bu yüzden 2 ay sonra susuz kalırsak ben hiç üzülmeyeceğim, aksine sevineceğim. Bir musibet bin nasihatten iyidir. Tuvalete dökecek su bulamadıklarında belki akılları biraz başlarına gelir. http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/26558620.asp
Aret nerede oturduğumu biliyor. Eskiden poyraz havalarda camdan havayı kokladığımda nispeten temizce bir koku alırdım. Şimdi ise günün her saati poyrazda bile kesif bir mazot kokusu var. Yavaş yavaş ölüyoruz farkında değiliz.
istanbulun 100/80 betonlasmıs durumda yagan yamurun yüzde sekseni kanalizasyonla denize gitmektedir 100/20 kısmı kuzey ormanlarıdır burada 3 havalimanı insatı olarak talana baslamıstır silivri gibi duz bir arazi dururken neden kuzey ormanları? hepinizden su video izlemesini rıca ediyorum http://sozcu.web.tv/video/7foqnlwe3po bu bosaltılan kurutulan gollerdeki balıklar canlılar kus yolu olarak bilinen yerde hayvanların ve insanların ihtiyacı olan su ve doga boylemi katledilir kuzey ormanları istanbulun ak ciyeridir yakında burada kalbedilerek istanbul olümcül bir hasta olarak kalır heryer beton goktelenler apartmanlar ben boyle gelismey ve bugumeyi hic ve hic istemiyoru..