izmirde oturan arkadaşlar bilir körfezde balık avlamak yasaktır ama bu yasak 1 sene vaya 2 sene önceki teblilerde var neymiş ağır metal çokmuş ve sağlık açısından yasak ama yapılan araştırmalara göre ve aşağıdaki raporlara göre bu olay geçmişte kalmış İZSU, Dokuz Eylül ve Ege üniversitelerinin araştırmasına göre temizlik çalışmalarının ardından hayat bulan İzmir Körfezi'nde 57 canlı türüne rastlandı. 2007 yılında körfez sakini banbur, mırmır, kefal gibi canlı türlerinde ağır metal dağılımının düştüğü, körfez sularındaki ağır metal oranının diğer uluslararası sulardaki körfezlerdeki değerlerden daha düşük olduğu sonucuna varıldı.İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü ve EÜ Su Ürünleri Fakültesi tarafından yürütülen "İzmir Körfezi Denizel Ortamındaki Fiziksel, Kimyasal, Biyolojik ve Mikrobiyolojik Etki ve Sonuçlarının İzlenmesi Çalışması" projesi kapsamında, 2007 yılı boyunca İzmir Körfezi'nin iç, orta ve dış kesimindeki 28 istasyonundan deniz suyu, sediment ve canlı örnekleri alınarak ölçümler yapıldı.Yapılan araştırmalar sonucunda fekal (hastalık yapıcı) kirliliğin iç körfezde 2004 yılı öncesine göre önemli ölçüde ortadan kalktığı, orta körfezde fekal kirliliğin söz konusu olmadığı ve dış körfezdeyse fekal kirliliğe hiç rastlanmadığı belirtildi.Ağır metal oranı düştüAraştırma kapsamında, Pasaport, Uzunada ve Gülbahçe'den toplanan barbun, mırmır, kefal ve sarpalardaki ağır metal dağılımı incelendi. Barbun balığında cıva, kadmiyum, kurşun, krom, bakır ve çinko gibi ağır metallerin düştüğü tespit edildi. Organizma örneklerinde Akdeniz ülkeleri için deniz organizmalarında izin verilen miktarların üzerinde cıva konsantrasyonları bulunmadı, Körfez'den yakalanan 300 gr balık etinin tüketilmesiyle insan vücuduna 0,097 miligram cıva gireceği, bunun da tolore edilebilen değer olan 0,30 miligramdan düşük olduğu ortaya çıktı.Bir başka ağır metal olan kadmiyuma da canlı organizmalarda oldukça düşük oranda rastlandı. Yapılan hesaplara göre bir kişinin bir haftada 296 porsiyon balık tükettiğinde, kadmiyum açısından tehlikenin söz konusu olabileceği ortaya çıktı.Araştırmanın sonunda İzmir Körfezi'ndeki ağır metal değerlerinin "diğer uluslararası sulardaki körfezlerdeki değerlerden daha düşük olduğu" belirtildi.İZSU Yetkilileri, uzun yıllar İzmir'in fosseptiği olarak kullanılan İzmir Körfezi'ndeki değişimin Büyük Kanal Projesi'nin devreye girmesiyle başladığını, ancak aradan çok uzun zaman geçmediğini, bu nedenle de "Körfez'de denize girilebilir" ya da "Körfez'den yakalanan balık yenir" gibi ifadeler kullanamayacaklarını ifade etti.16 istasyonda incelemeİzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü ile EÜ Su Ürünleri Fakültesi arasında imzalanan sözleşmeyle Mart 2007 tarihinde başlatılan "İzmir İç Körfezi'nde Büyük Kanal Projesi Sonrasında Biojeokimyasal Süreçlerin İncelenmesi ve Görsel Durumun Ortaya Konulması" projesinin ara sonuçları da açıklandı.Proje kapsamında 16 istasyonda mevsimsel olarak biyolojik kimyasal ve jeolojik araştırmaların yanı sıra 3 dalgıç ekibi tarafından su altı video ve fotoğraf çekimleri yapıldı, deniz dibi tür çeşitliliği görsel olarak saptanmaya başladı. Alınan örneklerde yapılan incelemelerde Körfez'de; aralarında deniz kestanesi, deniz iğnesi, istiridye, yengeç, kaya balığı ve çok sayıda kabuklu canlıyla mono alglerin bulunduğu 57 canlı türüne rastlandı.Araştırma ekibi, Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi'nin devreye girmesi ve İzmir Körfezi'ne gelen atık su girişinin kesilmesi sonucu "Körfez'de iyileşme" olduğunu raporda ifade etti. buda 9dokuz eylül üni. bir yazısı Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Denizcilik Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Mümtaz Tıraşın, Büyük Kanal Projesi'nin devreye girmesiyle İzmir Körfezi'nde canlılığın arttığını ve bazı balık türlerinin sayısında artış gözlemlendiğini söyledi. Yrd. Doç. Tıraşın, Büyük Kanal Projesi'nin 2000 yılında hizmete girdiğini, o tarihten bu yana körfezde kayda değer bir iyileşme yaşandığını belirtti. Bu gelişmenin memnuniyet verici olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Tıraşın, şunları dile getirdi: ''Özellikle iç körfezdeki kirlilik dönemi içinde bir çok canlının besin kaynakları yok olmuş, onlar da körfezi terk etmiş ve Karaburun ve Foça taraflarına gitmişlerdi. Arıtma ile besinler oluştu. Bu nedenle küçük karides, yengeç ve benzeri hayvanlar ile bazı balık türlerini yeniden körfezde görüyoruz. Artık körfezden beslenebiliyorlar. Bunların hem miktarları hem de çeşitliliği arttı. Uzun süredir iç körfezde göremediğimiz çipura, levrek, pisi balığı, lidaki, ısparoz zaman zaman hamsi ve sardalyayı görüyoruz. İç körfezde çok az balık kalmıştı. Plaktonla beslenen sardalya ve hamsi ile lüfer, ısparoz görülüyor.'' Körfezin yıllarca kirletildiğini, temizlemesinin de yıllarca süreceğini ifade eden Yrd. Doç. Tıraşın, ''Bizim yaptığımız temizlemek değil, kirletmemektir. Körfez kendi kendini temizleyecektir. Bu da yıllar alır. İlk etapta o pis koku ortadan kalkmış ve renginde önemli ölçüde iyileşme olmuştur. Ama dipteki hayatiyet ortamı ve canlılığın normal hale gelmesi zaman alır'' dedi. -OKSİJEN MİKTARI DA ARTTI- DEÜ Denizcilik Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Küçüksezgin ise arıtmanın işlerlik kazanmasıyla suyun bulanıklığının azaldığını, sağlanan kısmi berraklaşma ile güneş ışınlarının dip sulara ulaşma şansının arttığını söyledi. Bunun dipteki oksijen miktarını da artırdığını belirten Prof. Dr. Küçüksezgin, şunları kaydetti: ''Fotosentez artınca ve plaktonlar çoğalınca oksijen de arttı. Bazen oksijen seviyesi çok iyi miktarlara bile ulaşıyor. Yaklaşık 8 yıldır bu ölçümleri yapamıyorduk. Bakteri oranı da çok düştü. Arıtmanın olmadığı tarihlerde yaptığımız ölçümlerde oksijen oranı iç körfezde sıfıra yakın çıkıyordu. Şimdi arıtmanın devreye girmesiyle oksijen oranında önemli ölçüde artış sağlandı. Oksijen hayat demek, canlılık demek. Dolayısıyla bir çok türün sayısında artış var. Artık yaptığımız analizlerde hiç sıfır oranını görmediğimiz gibi bazen 7, zaman zaman da 9'lara bile çıkıyor. Bu çok önemli bir gelişme.'' bu raporlar gözönünde bulundurulursa yasakların kalması gerekiyor haksızmıyım bunun için bizler neler yapabiliriz ben kendi adıma tarım köyişleri bakanlığına mail atarak ve faxlayarak ulaşmaya çalıştım siz İZMİRLİ arkadaşlar mail atın fax çekin şimdiden saolun
Sanırım YASAK sadece lafta kalıyor; işyerim pasaportta olduğu ve öğle tatilinde yaptığım gözlemlerle günzdüz saatlerinde olta balıkçılarının Konak Pier - Alsancak İskele arasında zaman zaman 50 den bile fazla olduğunu söyleyebilirim. Keza Karşıyaka Anıt - Girne Yunuslar arası içinde aynı şeyi söyleyebilirim. İlkokul yıllarında sinek olta ile balık sevdasının başladığı zamanlarda hakikaten bu yasak oldukça sıkı denetlenir ve elinde oltası olana belediye zabıtası ya da polis (uzun süre olduğu için net hatırlayamayacağım) müdahale ederdi. 1,5 senedir yaptığım gözlemlerde hiç bir şekilde olta balıkçılına denetim ya da yasağın uygulanması yolunda bir uyarı yapıldığına şahit olmadım. Son 1,5 seneden önce 7 sene İst.da ikamet ettiğim için kısa süreli ziyaretlerimlerde konu ile ilgili gözlem yapma şansına ulaşamamıştım, ama emin olduğum bir şey var ki ben İzmir Körfezinde bu seneye kadar ne Sübye gördüm, ne de kıyıdan Sübye yakalayan; körfezde hakikaten bir temizlenme var...