Değerli dostlar, Bu konuyu üstad Vedat Abayoğlu'na armağan ediyorum. Kendisi favori yöntemi vertical jigging yöntemini anlatırken bu yöntemin aslen İstanbul Boğazı balıkçılarının elle yaptığı dikey seğirtme yönteminin geliştirilmiş şekli olduğunu söylediğini duymuşsunuzdur. Ben de evdeki eski sandıkları açıp babam ve arkadaşlarının benim küçüklüğümde kofana ve torik yakaladıkları seğirtme zokalarını uzun uykularından uyandırdım. Doğrusu pek fazla kalmamış ama birkaç örnek mevcut. Elim değmişken bir tanesini de küçüklük anımlarımda zihnimde kalmış olan şekillerde parlattım. Yarın kıyıda, belki daha ilerde diğerlerini teknede denemek istiyorum. Eğer bu onlarca yıllık aletlerle bir balık alabilirsem o balığın değeri benim için çok ama çok büyük olacak. Şimdi eskiden balıkçılıkla uğraşan büyüklerimizin ne zorluklarla bu hobiyi sürdürdüğünü göreceğiz. Zokalardan en küçük ve iğnesi en sağlam olanını parlatmaya başlıyorum. Malzemelerimiz, keçe, mazgal ve içinde civa olan tüpler. Öncelikle civa tutması için zokayı mazgallıyoruz, yani kalın cam parçasıyla iyice yontuyoruz. Bu aşamada zoka biraz parlaklaşıyor. Sonra cıvayı keçeye döküp parlatma işlemine geçiyoruz. Aman dikkat cıva zehirli bir maddedir. Eh, fena olmadı sanki.. Bunlar da tam kadro Bu en büyüğü ile babamlar ben küçükken peçuta denilen en büyük torik boyunu yakalamışlardı. Buna gelebilecek balığın boyunu düşünebiliyor musunuz? Sonraki yıllarda bu aleti paraketacılık yaparken kalkanları sandala almak için el kakıcı olarak kullanmıştık. Hey gidi yıllar hey...
Aret'im ellerine sağlık çok keyifli paylaşım. Aşama aşama öğretici. İnşallah dileğin olur. Ama bir lüfer de bana bırak ne olur Şiir gibi oldum
güzel paylasim olmus aret. aile büyüklerimiz istanbulun amatör balikçilarindan. rahmetli baban tekne avciliginda, benim babam kiyi avciliginda her yöntem ile avlanmis, her baligi tutmus kisiler. sanki senle ben biraz sansliyiz bu konuda. yaptigin hobinin tarihcesini ustalarindan dinledin sende, özcan abi olsun, kevork usta olsun, minas abi olsun usta balikcilardi. minas abiyi bilmem hatirlarmisin, persembepazarli minas. hem tekneden hem kiyidan harikalar yaratirdi. kiyidan çok verimli avlar yapardi. hangi havada ne sekilde avlanacagini ondan iyi bilen birini daha görmedim.
Roy bizim babalarımızın jenerasyonunda balığa çıkmayan pek yoktu zaten. Herkes ya Boğaz tarafında ya Adalara yazlığa gidip iyi kötü bir tekne sahibi olurdu ve balığa çıkardı. Babam, amcam, Özcan abi ayrılmaz balık partnerleriydiler. O zaman halen İstanbul'u terketmemiş Rum arkadaşları vardı, Taki, Yani, Stefo çok usta balıkçılardı. Onlar bizim gibi Boğaz'da değil adalarda yazlığa giderlerdi. Babamların onlarla çıktıkları avlarda Sivriada'nın arkasında yaptıkları avları hatırlarım. Bütün mutfağın setinin üstü koca mercanlar, karagözler, kırlangıçlar, uskumrularla dolardı. Boğaz'da ise lüferler, palamutlar çuvalla gelirdi eve. Büyükdere'de meşhur Kazım usta, Zeki usta ve diğerleri Boğaz'ın en usta balıkçılarıydılar, bir gecede zokayla 300-500 lüfer yakaladıkları olurdu. Babamlar da zoka avını ve uzunoltayı bu büyük ustalardan öğrenmişlerdi.
Merhaba Aret abi.İstanbul ve eski Boğaziçi balıkçılık kültürüne ne denli merakli olduğumu konuşmuştuk.Benim için doyurucu bir paylaşım oldu.Çok teşekkür ederim,emeğine sağlık
Umarım Vedat üstad da teyit edecektir ki, artık sürdürülebilir balıkçılık için civa lanmış kurşunları kullanmamaya, tavsiye etmemeye özen göstermeliyiz. Bunun yerine geliştirilen daha sağlıklı ve daha verimli yöntemlere ait resimleri hazırladığımda paylaşacağım.
Vay beee bunları hayal meyal hatırlıyorum.Hepside eskiden balığın bolluğu vede boyu hakkında insana fikir veriyor.Hem eski insanlar hemde eski balıklar yok malesef...
Aret, O zokaları tekrar kullanman zor değil. Götür kapalı çarşıya kurşun kısımlara bakır ve nikel çektir üstünede gümüş kaplat . sonra iğneleri su zımparası ile keskin kısımlarınında zımparala ve ardından rodyum kaplat. 20 sene boyunca pırıl pırıl ve keskin dursun. paylaşımın için teşekkürler. Bizim sandıklarda nelere var bilmiyorum dededen kalan bende bakıcam...
Değerli Kardeşim İnanmalısınki sen ve Can benim içime yerleşmiş,çıkması kolay olmayan iki nadide kardeşimsiniz. Yüreğinizdeki en ufak üzüntü,helede kızgınlık bana çok kötü tesir eder. Kime olursa olsun bu kızgınlığını kabul edemem,üzülürüm,hatta kahrolurum. Ben dostlarımı mezara kadar içimde taşırım. Konuyu bana ithaf etmiş olman,beni ziyadesiyle memnun etmiştir. Ne büyük gafımdırki,atlamış sana bir cevap dahi yazmamışım,özür dilerim oğlum. Hakikatende hep bahsettiğim gibi Dikey Seğirtmecilik(Vertical Jigging)özellikle Rum ve Ermeni eski ustalarımızın geliştirdikleri ve neticede Türk OLta balıkcılığının bir devri olmasının yanısıra,işte bugünlerde tüm Dünyada en popüler avlanma şekline dönmüş bir avlanma şeklidir. Bazı örneklerini yollamış bulunman ise olayın zaten ispatıdır. Birkaç tip bendede var bizzat kullandığım. Yakında bir konu dahilinde açar ve resimlerinide yollarım. Sevgimle kal oğlum
paylaşım için teşekkürler, bu işin İstanbul'dan çıkmış olması da ayrı bir gurur kaynağı. ben senin yerinde olsam hayatta kullanmam, evladıma saklarım... merak ettiğim konu ise şu. ben Can Akgün'ün yazmış olduklarından etkilenip mavrukalı takım yaptım kendime. köstekler 0,26 yozuri hibrid misinadan, uçları iki iğneli 2 numara mustad. toplam 3 köstek kullandım 25 30 cm aralıklarla 25 30 santimlik 3 adet köstek. parlak iskandilin 15 santim altına da yine aynı şekilde 2 numara ikili mustad hırsız yaptım. sorularım şunlar: yanıtlayabilirseniz çok sevinirim: 1- yem olarak ne kullanmalı? (fileto zargana iki iğnede uzun olmaz mı?) 2-uzun olta gibi motor rölantinin 1 devir üzerinde yavaş yavaş giderken mi, yoksa tekne durağa haldeyken mi kullanacağım? 3-jig hareketi mi yapmam gerekiyor, yoksa oltayı salıp sadece beklemek mi gerekiyor? 4-en alttaki iskandilin altındaki iki iğneye de yem takacak mıyım? cevaplarınız için şimdiden teşekkürler...
Canlı organizmaların değişen miktarlarda "ağır metallere" gereksinimleri vardır. İnsanlar demir, kobalt, bakır, mangan, molibden, ve çinkoya gerek duyar. Aşırı düzeyleri organizmaya zarar verebilir. Diğer ağır metaller cıva, plütonyum, ve kurşun gibi toksik metallerin organizmalar üzerinde bilinen yaşamsal ve yararlı etkileri yoktur ve zaman içinde vücutta birikmeleri çok ciddi hastalıklara yol açar.
Denizcim sorularına bizzat ben cevap yazayım. Yem olarak genelde taze iztavrit fleto bazen su yememiş hamsi kullanabilirsin. Mavrukalı takımlar motor çalışırken kullanılmaz.Ya tekne hafif akıntıda yada demirliyken kullanılır. Kamışla yada elle kullanabilirsin hafifçe arasıra oltayı yukarı aşağı oynatarak balığı kıskandırmaya çalışırsın. Evet mavrukanın altındaki iğnelerde yemlenecek. Buda bir abimizin boğazda mavrukalı takımlarla yaptığı bir avdan görüntüler. http://www.youtube.com/watch?v=c0i7DVIeZeo
Çok teşekkürler Can Çok faydalı oldu şimdi... İnşallah bu gece sabaha karşı kullanacağım bu sistemi, herşeyi hazırladık. İnşallah istavriti de taze taze çekeriz. İyi birşeyler tutarsam raporlarım
Nerden çıkıyorsunuz acaba ?Bence sabah suyunda ilk olarak uzun olta denemekte fayda var.Lüfer alma şansınız olur.
Sarıyer'den çıkıp, sanırım Beykoz açıklarına gideceğiz. Giderken tek rapala atmayı düşünüyorum teknenin arkasından kurşun falan bağlamadan. Rapmax 13 ve Yozuri Crystal minnow var. Acaba kurşun bağlasam mı diyorum. Durunca mavruka yapacağım. Uzun oltalık bir tekne değil, 17 metrelik ve sanırım o kadar yavaş gitmeyecektir...