İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Türkiye'nin kalkan balığı stoklarının aşırı avlanma ve kirlilik nedeniyle sürekli azaldığını belirterek, ''Karadeniz'de kalkan stoklarının yenilenmesi için 2-3 yıl avcılığın yasaklanması, avlanmaya kapatılması lazım'' dedi. Prof. Dr. Öztürk, fakülteye ait ''Yunus S'' adlı araştırma gemisiyle 27 Ekim-2 Kasım 2007 tarihleri arasında 10 araştırmacıyla Batı Karadeniz'de İğneada, Bulgaristan ve Romanya açıkları ile Tuna Nehri'nde gerçekleştirdikleri biyoçeşitlilik araştırma seferinin sonuçlarına ilişkin bilgi verdi. Yıllardır Karadeniz'in kirlendiği ve bu kirliliğe en çok Tuna Nehri'nin neden olduğunun söylendiğini anlatan Prof. Dr. Öztürk, ancak Tuna bölgesindeki mevcut durumu tespit etmek ve bunun Türkiye'ye etkilerini anlamaya yönelik çalışmaların sınırlı olduğunu ifade etti. Bu eksikliği gidermeye çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Öztürk, şunları kaydetti: ''Tuna'dan gelen kirlenmenin Karadeniz'i ne kadar kirlettiğini, bunun Türk boğazları ve Marmara Denizi'ni, hatta Ege Denizi'ni nasıl etkilediğini anlamamız gerekiyor. Çünkü kirlenme, Türkiye'nin su ürünleri üretimine ciddi darbe vuracak nitelikte. Tuna'yı kirleten orta Avrupa, yani AB ülkeleri üzerinde baskı kurmamız gerekir. Baskı kurmamız için onlardan aldığımız verilerle değil, kendi oluşturduğumuz, ölçtüğümüz, analiz ettiğimiz veri ve değerlerle konuşmamız lazım. Bizim yaptığımız aslında bir anlamda yukarıdaki tuvaleti akan komşuya, 'Niye bu damlamayı, akıntıyı durdurmuyorsun, niçin salonumu kirletiyorsun?' demek. Çünkü kirlenmenin etkileri Karadeniz'e ve doğrudan Türkiye'ye ve Akdeniz'e kadar uzanıyor. Bizim bu konuda ısrarcı olma, bu ülkelere baskı kurma ve işbirliği yapma zorunluluğumuz var.'' ''3-4 kilogramlık kalkan göremedik'' Prof. Dr. Bayram Öztürk, yaptıkları çalışmada Kalkan stoklarında büyük bir yıpranma olduğunu gördüklerini belirterek, ''Batı Karadeniz'de gerçekleştirdiğimiz araştırma seferinde elde ettiğimiz bulgulardan birisi, Türkiye'nin kalkan stoklarının sürekli olarak azaldığı. Bu azalmanın sebebi aşırı avlanma ve kirlilik. Bu çalışmamızda 3-4 kilogramlık kalkanlara rastlanmadı. Elde ettiğimiz kalkanların hepsi çok daha küçük, 1 kilogramın altında olan kalkanlar. Bunlar yavru ve genç kalkanlar, esas olgun, yumurta bırakmış kalkanlar değil'' diye konuştu. Kalkan stoklarındaki yıpranmanın durdurulması veya azaltılması için uluslararası ortak bir çalışma yapılması gerektiğine inandıklarını ifade eden Öztürk, 29-31 Ekim 2007 tarihleri arasında Romanya'nın Köstence kentinde düzenlenen ''Karadeniz Ekosisteminin Sürdürülebilir Yönetimi ve Korunması Uluslararası Sempozyumu''nda Bulgaristan, Romanya ve Türkiye'nin içinde olacağı bir ortak çalışma programını önerdiklerini anlattı. Prof. Dr. Öztürk, ''Karadeniz'deki kalkan balığı avcılığı ve bunların stokları konusunda ortak bir çalışma başlatılmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu balıklar yer değiştiren balıklar. Dolayısıyla bu balıkların stoklarının korunması sadece Türkiye'nin değil, diğer Karadeniz ülkelerinin de görev ve sorumluluğu. Diğer yandan, bu balıkların avcılığı en çok Türkiye'de yapılıyor. Onun için Türkiye'nin bu konuda daha fazla sorumluluk üstlenmesi lazım'' dedi. ''Avlanma yasağı yeterli değil'' Mezgit balığı stoklarının da azaldığını tespit ettiklerini bildiren Prof. Dr. Öztürk, şöyle konuştu: ''Avlanma yasağı yeterli olmuyor. Ayrıca ne yazık ki trolle kaçak avcılık hala var. Karadeniz'de kalkan stoklarının yenilenmesi için 2-3 yıl avcılığın yasaklanması, avlanmaya kapatılması lazım. Bunun yanı sıra Karadeniz'de yasaklara uyulması, kaçak avlanmanın dikkatle izlenmesi ve iyi bir denetleme gerekiyor. Avcılık izleme programının Türkiye'de geliştirilmesi lazım.'' Prof. Dr. Bayram Öztürk, Karadeniz'deki türleri geliştirmek için deniz koruma alanları oluşturulması gerektiğini de dile getirerek, ''Belirli alanların özel koruma alanı ilan edilmesi için çalışıyoruz'' dedi. Araştırma seferini bu yıl Nisan ayında tekrarlayacaklarını anlatan Prof. Dr. Öztürk, çalışma alanını Sivastopol ve Sinop Burnu'ndan İstanbul Boğazı'na kadar genişleteceklerini bildirdi. Kirlilik analizi İÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Gülşen Altuğ da, araştırma seferinde 82 istasyondan su örneği alınarak inceleme yapıldığını söyledi. Bakteriyel analizler sonucunda özellikle kanalizasyon kaynaklı bakteri (fekal koliform) miktarının Karadeniz'in derinliklerinde yüzey suyundan daha fazla olduğunun anlaşıldığını belirten Altuğ, bunun Karadeniz'e gelen insan kaynaklı atıkların derin deşarj yoluyla da yapıldığını gösterdiğini ifade etti. Karadeniz'de sanayi ve insan kaynaklı atıklar ile deniz taşımacılığına bağlı kirliliğin hızla arttığını ve ekosistemi tehdit ettiğini vurgulayan Altuğ, Tuna Nehri'nde yapılan bakteriyolojik ve besin tuzları analizlerinden, bölgenin yoğun bir şekilde kirletildiği bulgusuna ulaşıldığını söyledi. Altuğ, nitrit ve nitrat düzeyinin Tuna Nehri'nde sınır değerlerin çok üzerinde olduğunu, Romanya kıyılarında ise bakteriyolojik verilerin yoğun olduğunu belirterek, petrol hidrokarbonları analiz sonuçlarına göre ise normalde 2,5 mikrogram/mililitre olması gereken petrol miktarının en az 17, en çok 1879 mikrogram/mililitre olarak belirlendiğini bildirdi. Koruma alanları Karadeniz'de deniz koruma alanları oluşturulması çalışmasına ilişkin bilgi veren aynı fakülteden Yrd. Doç. Dr. Bülent Topaloğlu da, Karadeniz kıyısında belirledikleri 3 alan bulunduğunu, bunların Kilyos, Şile ve Cide kıyısı açığındaki bölgeler olduğunu bildirdi. Buralarda sürdürdükleri bilimsel çalışmalar ve gözlemler olduğunu dile getiren Topaloğlu, ''Kilyos kıyısında önerdiğimiz alanda kalkanların önemli bir beslenme sahası bulunduğunu tespit ettik. Dil ve pisi balığı gibi pek çok balık türünün burada yaşadığını belirledik. Şile kıyısındaki alan deniz kuşlarının önemli bir göç yolu üzerinde. Cide kıyısı da Akdeniz fokunun daha önce gözlendiği, çeşitli deniz memelilerinin beslendiği ve yine deniz kuşlarının önemli göç yollarından biri üzerinde'' diye konuştu. Yrd. Doç. Dr. Çetin Keskin ise araştırma seferinde deniz tabanında yaşayan dip balıkları ve omurgasız canlılarla ilgili bir dizi trol çalışması yapıldığını belirterek, ''20, 55, 75 metre derinliklerden örnekler alındı. Amaç, farklı derinliklerde türlerin dağılımı ve bolluklarında nasıl bir değişim olduğunu ortaya çıkarmaktı. Araştırma sırasında 23 tür balık yakalandı. Kalkan balıkları ise en fazla 50 metrelik derinlikten elde edildi. Yakalanan balıkların boyları 23-46 santimetre aralığındaydı'' dedi. kaynak: haberler 02.02.2008, 05:20.
Kalkan Balığı Nesli İçin Büyük Tehlike Kalkan çok özel, çok lezzetli bir balık. Geçen yıl çok tutuldu. Bol bol yedik. Ama bu sezon için ciddi tehlikeden söz ediliyor. Bilindiği gibi bu balık Karadeniz’de yakalanıyor. Hatta Kalkan balığı avı nedeniyle yıllar önce Türkiye ile Ukrayna neredeyse savaşacak duruma da gelmişlerdi. Kalkan balığı, mevsiminde Ukrayna kıyılarında yumurtluyor. Buradan Karadeniz’e yayılıyor. Bizim balıkçılarımızın da ağlarına takılıyor… Geçen hafta sonu Karadeniz’de büyük fırtına kopmuştu. Rusların hurda tankerlerinden biri, Ukrayna yakınlarında içi petrol doluyken parçalandı. Binlerce ton ham petrol Karadeniz’e yayıldı. Onbinlerce kuş ve balık telef oldu. Uzmanlar bu tanker kazasıyla ilgili çarpıcı iddialar ortaya atıyorlar. Tankerin parçalandığı bölgenin, kalkan balıklarının yumurtlama bölgesi olduğu, bütün yumurtaların zarar gördüğü öne sürüyor. Yani bir uyduruk, hurda Rus tankeri yüzünden, Kalkan balığının nesli tehlikeyle giriyor, en azından bu yıl ucuz ve bol kalkan balığı yeme umudu ortadan kalkıyor. O hurda Rus tankerinin sahibine, o tankeri o hâlde denize bırakanlara dilerim en ağır ceza verilir. Kaynak: Can Dündar böyle söylemiş...
1998-1999 AV DÖNEMİ SU ÜRÜNLERİ YASAKLARI KONUSUNDAKİ TÜRK DENİZ ARAŞTIRMALARI VAKFI BASIN DUYURUSU 5 Mart 1998 tarihli resmi gazetede çıkan ve 1998-99 av dönemine ait 32-1 numaralı sirküler Türkiye’ deki su ürünleri neslini korumak değil, adeta yok etmek üzerine hazırlanmıştır. Örneğin; Cins ve boy yasakları kısmında (2.kısım) karides avcılığından bahsedilmektedir. Marmara Denizinde karides stokları bitmistir. Marmara Denizinde 1 Mayıs - 1 Kasım tarihleri arasında yasaklanan karides avcılığının önceki yıllara göre 1 ay erken başlatılması büyük bir endişe kaynağıdır. Yasaklarla ilgili bazı örnekler aşağıda verilmektedir. Sünger: Sünger konusundaki yasaklar tutarsız ve ciddiyetten uzaktır. Sünger avcılığının, süngerlerde görülen hastalığın izlenmesinden sonra serbest bırakılması veya yasaklanması gerekmektedir. Akdeniz Fokları : Foklarla ilgili önerilen ve ulusal komitenin tavsiye ettiği yasaklara yer verilmemektedir. Tarım bakanlığı foklar konusunda oldukça duyarsızdır. Orfoz - Istakoz : Nesli hızla azalan orfoz ve istakozun avcılığının tamamen durdurulması gerekmektedir. (Bu iki su canlısının yavru boyda olanları bile bazı büyük lüks lokanta ve restaurantlarda satılmaktadır.) Kalkan Balığı : Karadenizde azalan kalkan balığı stoklarının korunması amacıyla karasularımızdaki avcılığın en az 2 yıl süreyle tamamen yasaklanması gerekmektedir. Bu yasak konusunda diğer Karadeniz ülkelerinin örnek alınmasında fayda görülmektedir. Beyaz Kum Midyesi : Av yasaklarının ve Türkiye’de doğal kaynakların nasıl bitirildiğinin en iyi örneklerinden biri de Beyaz kum midyesidir. Marmara denizindeki stoklar bitme noktasına gelmiştir. Bu türün avcılığı kıyısal ekosistemin tahrip edilmesine neden olduğundan kum midyesi avcılığı yapılan bölgelerde kalkan, pisi gibi balıklar yanında kumda yaşayan omurgasız canlıların yaşam alanları yok edilmekte böylece bu türlerin stoklarının azalmalarına neden olunmaktadr. Mavi yengeç : Mavi yengeç’in denizlerimizde avclığı konusunda ilgili geçtiğimiz yıllarda yayınlanan yasakları bu sirkülerde bulunmamaktadır. En azından sirkülerdeki eski halinin korunması gerekmektedir. Midye Avcılığı : Özellik arzeden bir ekosistem olan İstanbul boğazının korunması için midye avcılığının insan sağlığı ve siltasyon açısından bölge ayırt etmeksizin bütün sezon boyunca ve her türlü aletle yapılması yasaklanmalıdır. Sirkülerin cins ve boy yasakları kısmında yer alan 12. Maddedeki Palamut -Torik avcılığına ait av yasağının 1 ay sonradan (1Mayıs) başlaması sularımızda hızla azalan bu balığın neslinin tükenmesine yol açacaktır. Bu uygulamanın tekrar 1 Nisan’a çekilmesi gerekmektedir. TÜDAV tarafından korunması önerilen Denizatı, Deniz Kulağı, Trıton, Pina, Kırmızı deniz yıldızı gibi deniz hayvanlarının ilk kez yasak kapsamına alınması ise memnuniyetle karşılanmaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yayınladığı bu sirküler bilimsel veriler, sürdürülebilir kalkınma ve kullanma ilkeleri göz ardı edilerek hazırlanmış olup su ürünleri stoklarının korunmasına değil bitirilmesine yol açmaktadır. Kaynak: Tudav
yasak önemlideğil yasak önemlideğil dostum önce balıkcıyı eğiteceksin balık tutanı değil satanı ve alanı cezalandıracaksın sayğılarımla
Daha önce bu konu ile ilgili olarak bir yazı yazmıştım. Ama başlık farklı idi. O yazıyı bulursam kopyalayacağım, tekrar yazmak istemiyorum. Ama içerik, kalkan balığının yakalanmaması ve tüm denizlerin en az 2 yıl nadasa bırakılması gerektiği ile ilgili idi.