Sevgili arkadaşlar uzun zamandır bu siteyi ziyaret etmekteyim. Birçok konuyu okudum. Gerçekten 20-25 yıllık bir balıkçı olarak yeni çok şeyler öğrendim. Sonunda sizlere daha önceden başımdan geçen bir anımı anlatmak istiyorum. Yıl 1982 veya 1983... Geçmiş zaman... Tam hatırlamıyorum... O zamanlar komşumuzdan satın aldığımız kürekli bir kayığımız var. Kürekli dediysek öyle tırıvırı birşey değil benzinli motorlarla yarışıyoruz. Bu zamana kadar öyle bir kayık yapımı görmedim. Yaklaşık 5 metre boyunda, 2-2,5 m genişliğinde kuğu göğrü misali suya yatıyor ve küpeştesi açık... Kayık aldığımız zaman yaklaşık 10yaşında falan olmalı. Hoş o zamanlar 14-15 yaşındayım kayağın yaşı kimin umurunda ki. Rahmetli babam yılların balıkçısı kayığı aldığımız zaman denize açılmadan bir güzel kalafatladı kayığı... O zamanlar kayığı benden 3 yaş büyük ağabeyim ve şu an Astsubay olan onun yaşlarında komşu oğlu ile birlikte kullanıyorduk. Kayığı aldığımızda sözleşmiştik. Bir konu hakkında aramızda itilaf olursa herkes fikrini söyleyecek, oylamaya tabi tutulacak ve çoğunluk neye karar verirse o yapılacaktı. Bu arada belirtmek isterim ki benim söylediğim hiçbir öneri kabul edilmemiştir. Hep 2 ye 1 kaybettim. Neden mi? Yok öyle saçma sapan bir önerim olmadı hiçbir zaman. Sadece benim ağabeyimin 2 tahtası, komşu oğlunun ise 5 tahtası eksikti. Hala da öyleler ya... Soğuk bir kış günü sabah saat: 06.30-07.00 sıralarında denize gitmek üzere evden ayrıldık. Sahile vardığımızda denizin batı tarafının kızıl bir renk aldığını gördük. Ben ağabeyime ve komşu oğluna fırtına çıkabileceğini gitmememizin akıllıca olacağını söyledim. Onlar her zamanki gibi karşı çıktılar. Oylama sonucu malum. Denize açıldık ki deniz süt liman. birtek pürüz yok. Oltamızı attığımızda gördük ki balıklar toplantı halinde... Onlar 20-25'li, ben ise 15-17'li çapari kullanıyorum inanın hiç boş olta yok. O zamanlar şimdiki gibi değil çok verimli Karadaniz. Cömert... İstavritlerin en küçüğü 20 cm. Kendimizi balığa öyle bir kaptırmışız ki esen rüzgarı duymadık bile. Balıklar küpeşteyi doldurdu, dolduracak. Kafamı kaldırıp çevreme baktığımda etrafımızda birtek balıkçının kalmadığını, havanın kapkara olduğunu ve karayelin sert olarak estiğini gördüm. Ağabeyime gidelim dediğimde boşver birşey olmaz diyerek umursamadığını gördüm. Tekrar balık tutmaya devam ettik. 30 Dakika kadar sonra hava kapkara oldu, müthiş bir fırtına ve ona bağlı olarak amansız bir yağmır. karadan yaklaşık 4-5 km uzaktayız. Fırtına çıkınca ağabeyim ve arkadaşımızın biraz canı sıkıldı. Hayır... Korkudan değil bu güzel balıkları denizde bıraktığı için. Hoş o zamanlar balıklar bugünkü gibi para dahi etmiyor. Karadenizde balık bol. Kime gitsen cimrilik etmeden veriyor balığı. bu nedenle satamıyorsun balıkları. O nedenle fındık bahçelerine gübre niyetine dökülüyor çoğu zaman. Ağabeyim ve arkadaşı ön tarafta birer küreklere, ben de arkadan onlara destek olmak üzere diğer küreklere geçerek, toplam 4 kürekle kıyıya doğru yol aldık. Kıyıya yaklaşık 600-700metre kadar yaklaştığımızda dalgaların 250-300 metreden patladığını gördük. O zamanlar adım başı barınak veya liman yok. Kendimize uygun bir sahile çekiyoruz kayığı. Deniz müsaade ederse çıkarıyoruz, etmezse kalıyor. Kıyıya yaklaştığımızda artık rahatlamıştık. Çünkü kayık batsa da kıyıya ulaşmamız kesindi. Çünki hepimiz çok iyi bir yüzücüydük. Yazın bu dalgalarda çooook yüzmüştük. Tek dert suyun soğuk olmasıydı o kadar... Hızla bir durum değirlendirmesi yaptık ve bulunduğiumuz yerden 3-4 km uzakta, yleni yapılan limana gitmeye karar verdik. Sahille arnamızdaki mesafeyi koruyarak- rüzgarı da arkamıza alarak- 30-35 dakika kadar sonra liman yakınlarına varmıştık. Uzaktan limana doğru baktığımızda bütün balıkçıların ve oraya yakın oturan insanların limandan bize doğru baktığını görüyorduk. O zamana kadar yaklaşık 1 saat kadar aralıksız kürek çekmiştik. Bunun çoğunun rüzgara ve fırtınaya karşı çektiğimizi düşünürseniz takattan kesildiğimizi tahmin edirsiniz. Limana yaklaştığımızda birşeyin yanlış gittiğini anlamıştık. Liman karayel tarafını tamamen kapatmış, giriş poyraz tarafında kalıyordu. Yani limana girmek için koca limanı boydan boya geçmemiz gerekiyordu. Veeeeee biz bunu hesaplamamıştık. sahile olabildiğince yakın gitmeye çalışmıştık. Bilana yaklaştığımızda kayığa vuran dalganın etkisiyle kayık yaklaşık 5-6 metre havalanıyor, dalga limana vurarak tekrar geri dönerek yeni gelen dalga ile birleşerek bizi tekrar havalandırarak birden altımızdak kayıyor, kayık olanca ağırlığı ile suya vurarar kontrolümüzden çıkıyordu. Dalgalar o kadar büküytü ki yeni yapılan limanı ikiye bülmüştü. Limandan uzaklaşmak için var gücümüzle küreklere asılıyorduk. Epey uğraştıktan sonra limandan 100-150 metre uzaklaşıyordum. Ancak gücümüzztükenip biran soluklanmak istediğimizde yine aynı yere gidiyorduk. Kısava durum vahimdi. Kayık limanın kayalarına vurup parçalanması an meselisiydi. İki saat boyunca bu durum devam etti. Limana toplananlar endişe içinde bize bakıyordu. Tam herşeyin bittiğini düşündüğümüz sırada, kayığı terk etmenin planlarını yaptığımız sırada limanın baş tarafından bize doğru gelen bir motorlu kayık gördük. Önce serap gördüğümüzü zannettik ancak değildi. Komşu köyden bir balıkçı ağabeyimiz - ALLAH RAHMET EYLESİN- bütün tehlikeyi göze alarak, çanını ve kayığını tehlikeye atarak bize yaklaştı. Atılan halatı güçlükle tutabildik. Bizi yedeğe çekerek linanın içine, güvenli sulara götürdü. Toplanan kalabalık sevinç içindeydi. Limana girdiğimizde gördüğüm sahildekilerin bizden daha çok korkmuş olduğuydu. O gün yakaladığımız balığın yarısını onada dağıttık. Kalan yarısını da 3 köye dağıttık yine de bitmedi ve kaçınılmaz son olarak fındık bahçesine gübre oldular. Bu olaydan sonra birçok defa denizde sıkıntılı anlarım oldu. Ancak nedense deniz beni hiç korkutmadı. Hala işlerimden fırsat bulduğum zamanlardakendimi Karadenizin hırçın kollarına bırakıyorum. Yaz ve Kış.... -/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/==/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/-/ Herkesin Ramazan Bayramını kutlar sağlık, mutluluk ve esenlik dolu günler temenni edirim.
karadeniz bu sol gösterip sağ vuruyor işte. acaba o zamanki balıklar şimdi olsa o tehlikeye atılırmıydın?
Koksal Bey cok guzel yazmissiniz, buyuk zevkle okudum. Iste insan elindekinin kiymetini bazen gormuyor.Kimi zaman bu canimiz, kimi zaman bereketimiz, kimi zaman kaynaklarimiz.Hikaye hic degismiyor. Simdi daha buyuk bir firtina var. Her sey duragan ve kipirtisiz.Her gecen gun de daha duraganlasiyor.Iste firtinanin amansizi budur. Oyle bir firtina ki icten ice yok ediyor.Zamanin gectigini fark etmiyoruz. Kitlik firtinasi bu. Kaynaklarimiza cok deger verip, eski musrifligimizden vaz gecmeliyiz. Dogamizi , baliklarimizi ve surdurulebilir balikciligin gereklerini hizla yerine getirirsek sanirim bir liman bulabiliriz. Umarim bunu basaririz yoksa ruhuna rahmet okuyacagimiz bir Babayigidin isisten gectikten sonra cikip gelmesi , teknesinin ardina ilisip selameti bulmak bu sefer mumkun olmayacak. Saglicakla...
abi anlatımın çok güzel sanki bende kayıktaydım baya macera olmuş keşke bende olsaydım macerayı çok severim ama allah korumuş abi
ah benim köylüm lüğanalım ahbenim kardeşim postacı abin de o tahtası eksik gurubun içinde sana kaç kere dedim balıkların ahını alma sen amatör balıkcı değilmisin niçin kotalara uymuyorsun bu balık neslinin yok olmaya yüz tutmasının sebeblerinden biride sensin galiba ama yine de geçmiş olsun adam o balıklardan saklardı şimdi iyi para ederdi yüce allahtan türk islam aleminin ramazan bayramını kutlar bu mübarek ayda şehitlik mertebesine ulaşan kardeşlerimize allahtan rahmet diler şehitlerimizin ailelerine allahtan sabır dilerim alllah türkü korusun ve yüceltsin
Bürütüs.... Sevgili dostum ben denizle ilgilenirken sen martı kayasında yer kapma yarışı içindeydin. Balık ve balıkçılık konusunda benden öğrendiğin birçok şeyi unutup bana nasihat veriyorsun. Brütüs gibisin Sezarın hakkını vereceksin. Keşke karadenizde balık neslinin tükenmesinin sebebi ben olsam. Bırakır giderim. Karadenizimde balık nesli tükenmesin diye zıpkınla avlanıyorum artık. Küçük balıkları sana bıraktım.