Balığa ne zaman gitsem, arkamda kediler, önümde martılar hiç rahat vermezler. Çapariyle, kıbrısla, sıyırtma ile, zargana topuyla, velhasıl hemen her tür takımla martı tutmayı bir şekilde becermişimdir. Geçen senenin bir diğer belalısı ise, kara mekelerdi. Yut kursağına kadar derhal yemi, canlı kurtarmak mümkün olmuyordu. Şansımıza bu sene yoklar pek. Kediler ise ayrı bir alem. Genelde beğenilmeyen balıkları onlara veriyoruz. Onlarda alışıyor, balıkları yemeye davranıyor. Buyur burdan yak ondan sonra. Dahası balıkları kendi malı sanıyor, oturup afiyetle kovadan alıp yiyor. Bir ara Eskihisar'da 35 cm'lik bir istavridim vardı. Akşam olsunda yem yapayım filan derken, baktım gayet fütursuz, başına oturmuş, sanki babasının balığı, afiyetle mideye indiriyor. Artık yem yapacak tarafı kalmadığı için pek üstüne düşmedim. Fakat "sağlam bir pist, mist, hadi ordan senin... " tripleri yaptım elbette. Ama her zaman mesele bu kadar basit olmuyor. Bir defasında Karaköy'de çinekop tutmaya çalışıyorum. Tam gümrük kenarındayım. Takımı yemledim, arkama bıraktım, atarken bir ağırlık peydahlandı, hmen yavaşladım filan ama el mahkum atış devam etmiş.. Şöyle gözümün ucuyla uçan "bir kedi gördüm sanki", ardımda ne var diye baktım bir şey yok, denize baktım, bu kezde yüzen "bir kedi gördüm sanki" oldum. Haydaa, acaba, yok, olmaz o kadar filan derken kamışı diktim, kediymiş Neyse bir zahmet eziyet çıkardım sudan, kargaburun yan keski filan girişerek iğneyi kurtardım. Biraz kurular gibi yaptım saldım ama.. Kediler ıslanmaya gelmez pek, şansı hele o kış gününde bir hayli düşüktü. Bilmiyorum, gülsem mi, üzülsem mi? Ama sen git, yemi havada uçarken atla, iğne deriniden çene altına girsin. Beraberce hooop denize. Biraz uyanık zamanıma denk geldi, kamışı kırdırmadan vs. toparladım ama, olan kediye oldu elbette.
Bu kediciklerden bizim çektiğimiz nedir böyle , şimdi bir şeyler diyeceğim fakat Nuri abim hemen lafımı ağzıma tıkacak.
Ahh bu karaköyün kedileri ama ben şimdi onları canavar gibi yetiştiriyorum sadece kovalardan yiyecekler öyle takıma taklavata karışmıcaklar Heehhehe..
Esiden Boğaz'a paraketa atıp kalkan, dere pisisi, kırlangıç, kaya balığı yakalardık. Ortaokuldayken cuma akşamları okuldan çıkıp 2 kilo istavrit alırdım. Tek tek kesip 200 iğne paraketayı yemleyip buzdolabına koyardım. Ertesi sabah saat 6'da paraketa denizde olurdu. Bir gün Büyükdere kayıkhanesinde paraketayı kenara koymuş, sandalı hazırlıyorduk. Bir baktık paraketa leğeni sürükleniyor. Kedinin biri gelmiş yemleri kapmış, 2-3 iğne ağzında, paraketa darmaduman... Koşup kediyi yakaladık, iğneleri ağzından çıkardık. Akşama kadar da paraketayı çözmek için uğraştık tabii... Bir anlık dalgınlık bütün günümüzü mahvetmişti. Geçen yıl Aşiyan taraflarında izmarit yakalıyorum. Güzel de balık var. Ayıklanmış karidesleri bir folyonun içinde getirmiştim. Sen karganın teki gel, folyoyu kap ve havalan. Delirdim tabii bunu görünce, karga uçuyor ben peşinden koşuyorum. Mis gibi balık varken bir anda yemsiz kalmışım. Bayaa bir gittim peşinden sonunda ağzından sahil yolunun ortasına düşürdü. Hemen atladım gelen arabayı durdurdum. Yemleri ezilmeden kurtardım. Balık işi bu, bir an olsun uyumaya gelmez...Yakalanan lüferleri kovadan kedilere kaptıranların hikayeleri de meşhurdur Boğaz'da
Her zaman lüfer çinekop için özel kovam vardır ama bende bir kaç kez sarayburnunda şahit olmuştum Giden palamut ve lüfere ...
bide bu arnavutköyün kargaları var.3hafta evel gitmiştim.8/10 takım ile zar zor 5 tane istavrit almışım.baktım karganın biri benim kovanın üstünde afiyetle yiyor.rahatsız etmemiştim.ne mide varmışki 5 inide afiyetle tek tek götürmüştü.
Serdar abi ben seni tek balık avlayan biri olarak bilirdim (denizde), ne uçan ne kaçan ne zıplayan kurtulamıyormuş senden be abi
Benimde benzer olay başıma gelmiştir.Ama kargalardan daha fazlada cekmişimdir.Buralardaki capari avımda ise dizi lipariyi yukarı alırken martının birisi elimdeki capariye dalıp iri liparilerimden birisini koparttığı köstekle beraber alıp gitmişti. Tabii bunda benimde kabahatim var.Alıştırmışım martıları,teknemin kamarasının üstünde benimle beraber gezinenler oluyor.Kimi zaman elimden bile yiyorlar.Eh bu durumda balığı ıskalayıp parmağımı kapanlarda oluyor.Allahtan parmaklarım nasırlıda canım pek yanmıyor.O kadar şımarıyorlarki,kimi zaman illaki kolyoz ve helede uskumru istiyorlar,arada takılan izmarit,hanos gibi balıklara tenezzül etmiyorlar. Kedilermi,eh 13 tane beslemekteyim.Arabamın sesini duyduları an abluka altında kalıyorum.Koro halinde etrafımda dolanıp,yürümeye başladımmı muhakkak birinin ayağına,kuyruğuna basmaktayım. Gecenlerde başıma gelen olay ise en enteresanıydı.Hani filime cekebilseydim,televizyondada yayınlasaydı en cok izlenen olabilirdi. Gece tekne nöbetlerimde vakit gecirmek icin,şeytan oltası kabilinden oltalar atıp arada gayet iri sargozlarda olmak üzere encokda mıgrılar yakalamaktayım. İri bir mıgrı 13'nüde doyurmak acısından hayli işe yaramakta. Kovamda bulunan 3,4 tanesini abluka altındayken yere döküverdim.Anında tepelerine bindiler.Ancak iri bir tanesi henüz canlı olduğundan,en avcı kedim Megi kafasına atladığı an onu cenesinin alt kısmından yakaladı.Kedim ne yapsa kendini kurtaramazken bende ne yapacağımı şaşırmış vaziyette bloke kalmıştım.Diğer kardeşleri MIgrının işini bitirine kadar zavallı Megi hem cırpındı hemde korkudan altına pisledi. Sevgiler
Serdar Abi, kapaklı bir kova alsan, güzel kovalar var, üstü delikli hani iki kat, içi çıkıyor süzgeç gibi... bu kovaya sahip olana kadar epey karga doyurdum malesef sarıkanat ile
Vedat Abi, sizin oranın mığrıları adam yer yahu, Megi ucuz atlatmış valla, aman dikkat et, martı gibi nasırla kurtaramazsın mığrıdan, biliyorsun )) o baba sargozları görmek isterdim doğrusu, bir ara 1-2 foto çeksene, gözümüz şenlensin saygılar...
Ehik Aklıma 2 şey getirdi. 1. Kaan'la (draco) Selimpaşa'da teknenin arkasından ipekle sırtı çekiyoruz zargana için. Olta bende. Bir olay oldu arkaya değil de önüme baktım bir süre. Çok ağır bir vuruş aldım. Arkamı dönmemle gülmekten yarıldım. Koskoca bir martıymış meğerse ipeğe atlayan ! 2. Pelican'ın ağzı kesik sahtelerinden almıştım. Göğsü beyaz, yanları metalik gri, üste doğru koyulaşan tipinden. Alıştırma yapayım dedim Selimpaşa limanından. Oltayı kaldırdım, sahteyi kayalara yatırdım. Atışa hazırlanıyordum ki sahte kayalardan düşmesin, aralara girip sıkışmasın diye son bir kez bakayım dedim. O da ne ! Yavru bir kedi koymuş patiyi ağız tarafına öteki pati de sahtenin sırtında, sahteye bakıp kokluyor ! Az kalmıştı ısırmasına ki oltayı çektim. Sahte havada ama şapırdanarak bakıyor hala ! Gülmekten öldüm ! O gün canlı yem olarak kedi atıyordum az kalsın ! Ama en komiği draco'nun sahteyle Japon turist kız yakalamasıdır ki tadından yenmez ! Bayiinizden ısrarla isteyiniz
Beşiktaşta gece rapala atıyorum, 9 cm lik crystal minnow tabi epey uzaktan parlıyor, kamışı geri uzatıp atışımı yapacağım, havada sallanan rapalaya nereden peydah olduğunu anlayamadığım bir japon turist kafilesi atladı, içlerinden kızcağızın biri "ooo fiiiisshhh" diyerek elini uzattı rapalaya, tabi çekemedim ben rapalayı yüzüne falan saplanmasın diye, "stop" falan derken "oo fiiishh, aaahhh" diye bir ses geldi kızdan... allahtan üçlü iğne çapağına kadar girmedi kızın eline de biraz kanayarak kurtardı e be kızım, hadi balık sandın, milletin oltasındaki balığa neden atlarsın fish mish diye valla işte boşuna tek geçmiyorum yo-zuri crystal minnow u!!!