Kefal,Kedi ve Köpek

Konu, 'Av Hikayeleri' kısmında müthişaman tarafından paylaşıldı.

  1. müthişaman

    müthişaman EMRE ARAS

    Mesajlar:
    26
    Şehir:
    İSTANBUL
    En İyi Avı:
    LEVREK 4kg
    Sizlerle küçük bir hikayemi paylaşmak istiyorum.
    İlginiz için şimdiden teşekkür ediyorum.

    kefal,kedi ve köpek

    Balıklıgöl’e gidenler oradaki efsanevi balıklara yem atmadan
    ayrılmamıştır.Yörede anlatılan efsaneye göre İbrahim’in ateşe atılmasıyla
    yanan odunlar Tanrı’nın emriyle balığa dönmüştür.Gerçekten de,Balıklıgöl’e
    yolu düşenler bilirler,bu balıkların görünümü odunu çağrıştırır gibidir.Kısa,küt
    başlarının ardından kuyruğa kadar uzanan kalın ve pullu vücutlarının dalından
    kesilmiş odunlara benzediği izlenimini edinirsiniz.Sizleri bilmiyorum;ama ben
    hep aynı şeyi hissetmişimdir. Suyun üstünde yüzen odun gölgeleri…Belki de anlatılan efsaneye gerçeklik payı katan onların bu kutsal görünüşleridir.
    Denizlerimizin temizlik işçileri kefaller aslında kimsenin haklarında fazla bir şey söylemeye gerek görmediği sayıca çok olan emektar balıklarımızdandır.
    Kefaller de Balıklıgöl’ün bu kutsal balıkları gibi temizlenemeyen denizlerimizin kutsal balıklarıdır.Diğer insanlara yaptığımız gibi onları yaptıkları işe bakarak yargılamışızdır.İnsanımız bu deniz işcilerini hep aşağılamış,hatta onlara hakaret derecesinde isimler icat etmiştir.
    Asıl yargılanacak,isim bulunacak varlıklar biz insanlar değil miyiz?Yaşadıkları dünyaya evcil evlerimizin evsel atıklarını pompalayarak onları besin zincirimizin temizlik işçileri yapmadık mı? Konuşup dile gelseler,onların bu temizlikçi ruhlarına bulduğumuz,yakıştırdığımız,hatta
    üzerlerine yapıştırdığımız bu yafta isimleri eminim bizler için uygun görürlerdi.Biraz ileri gittin,orda dur,diyebilirsiniz.Haklısınız belki biraz olsun ileri gittim.Fakat çevrenize baktığınız zaman insanoğlunun yaşadığı dünyayı temiz tutma!anlamında biraz geri kaldığını, başka bir deyişle sınıfta kaldığını görürsünüz.Sadece su dünyasında yaşayan kefaller mi mağdur?
    İnsanoğlu denizlerini kirletmedeki maharetini karalarını,göllerini,havasını,
    suyunu kirleterek fazlasıyla tekrar ediyor.Küresel ısınmanın gündemden inmediği günümüzde kirlenme de önemli bir sorun olarak bizim ve gelecek nesillerin karşısında duruyor.
    Kefal’i anladık,kedi-köpek neresinde bu yazının,diyorsunuz.Büyükdere’ye
    uğrayanlar sahildeki çay bahçelerine muhakkak gitmişlerdir.Ben de her hafta,hava güzel olursa, yaptığım gibi bu çay bahçelerinden birine çay içmek,temiz hava almak için gittim.Hava gayet güzel,güneş pastırma sıcağı tadındaydı.Her zamanki gibi çayımı söyledim.Denizde kefal ve ekmek,bahçede kediyle köpek vardı.Gözüm denizde yüzen,daha doğrusu çamur rengi sularda yüzmeye çalışan kefallere takıldı.Onları uzun süre seyrettikten sonra garsonun getirdiği çayımı içmeye başladım.
    Bu çay bahçelerinin kedileri ve onların doğal arkadaşları,pek arkadaşlık denmez ama,köpekleri hiç eksik olmaz.Bu kedi bahçesinin doğal müdavimleri olan kediler,her zaman sizleri büyük bir alakayla karşılar,evcilleştirilmiş atalarından miras kalan yalvarma,yakarma,acındırma gibi davranışlarını sizleri bezdirene,yıldırana kadar bu çay,pardon kedi bahçelerinde sürdürürler.Beni de aynı ilgiyle karşılamışlar,yerime oturtmuşlardı ki tabiat ananın kendilerinin antitezi olarak yarattığı bir ingiliz dövüş köpeği-anadolu çoban köpeği kırması torpil gibi bir köpeğin gelimesiyle bütün bu seramoni sona erdi.
    Bütün kediler bu canavarın gelmesiyle hizaya gelip evcil kimliklerini bir kenara bıraktı.Ortalık toz duman olmuştu.Zavallı yavru kediler oradaki küçük bir çam ağacının tepesine zor attılar kendilerini.Bu tarihi kovalamaca,bilmem kaçıncı kedi köpek harbi,kedilerin ortadan kaybolması,köpeğin de pes etmesiyle sona erdi.Bu tarihi savaşı büyük bir zevkle izleyen seyircilerin dikkati başka şeylere ve yerlere dağıldı.
    Önümdeki masada oturan hafif bıçkın kılıklı,İstanbul tabiriyle mafya,
    gençler arkamdaki masalarda oturan bir kişiden,galiba bir kabadayıdan bahsediyorlardı.Biraz irkildim.Çünkü evcil şehrimizin vahşi ürünleri olan bu kural tanımaz insanlar,dokununca patlayacak saatli bomba gibiler.Neyse,
    kabadayı,demiştik.Ben gerçek,ünlü bir İstanbul kabadayısı sandım bu mevzu bahis kişiyi.Arkama dönünce rol gereği kabadayı olmuş ünlü bir halk müziği sanatçısı olduğunu anladım.Sanırım bir televizyon dizisi setinin hazırlıkları yapılıyordu.
    Denize bakınca emektar balıklarımızın kendilerini vazifelendirdiğimiz işlerine hararetli bir şekilde devam ettiklerini gördüm.Etraftakiler dizinin setini inceliyor,önümdeki gençler:
    _ Acaba yanına gitsek ayıp olur mu?
    _ Bir fotoğraf çektiririz.
    _ Yok canım adam bir şey demez!
    _ Git sen git,haydi bakalım..
    diye aralarında pazarlık yapıyordu.
    Arkamdan gelen bir ses kedi tırmalamasına benziyordu .Önce pek aldırmadım.Kedi herhalde,dedim.Sandalyeyi tırmalıyor olmalı.Ses kesilmedi.Devam ediyor.Dönüp bakınca kedinin ağzında denizden yeni çıkmış,dipdiri,patır patır,şıpır şıpır bir kefalin çırpındığını gördüm.Kediye,vay be,aferin sana,nasıl yakaladın kerata,dedim.Kedinin zalim kollarındaki kefal kan revan içinde çırpınıyor,her çırpınışında balığın başının bir parçası kedinin midesine iniyordu.Artık ortada balığın başı da yoktu.Son çırpınışlar…
    Şıp,şıp şıp,şıp,şı,ş…
    Üzülmüş müydüm?Bilmiyorum,ama yazımızın en önemli kahramanlarından birini kaybettik.Denizde daha çok var?Acaba balıklara karşı bu acımasızlığımız,yani az ya da hiç acımayışımızın bir sebebi var mı?

    Dünyasına,çevresine,havasına,suyuna,denizine acımayan insanoğlu yavaş yavaş yitirmeye başladığı bu doğal hazinelere fotoğraflardan acıyarak mı bakacak sizce?En azından bizler çocuklarımıza temiz,yaşanabilir bir dünya bırakma adına şimdiden bir şeyler yapmaya başlayabiliriz.Çok geç olmadan…

    EMRE ARAS
     
    Son düzenleme: 4 Ekim 2008
  2. Huseyin Alp Arslan

    Huseyin Alp Arslan Huseyin Alp Arslan

    Yaş:
    57
    Mesajlar:
    3.370
    Şehir:
    Auckland/Yeni Zealanda
    Favori Kamış:
    olta ve oltadan baska hic bir sey
    En İyi Avı:
    22 kg Kingfish
    Cok guzel yazmissin kardesim.Cok degerli bir bakisin ve pozitif , sicak bir degerlendirmen var. Hani bazen bazi komedilere, "guldururken dusunduruyor " derlerya...Onun gibi...Seninkisi ise komedi degil, huzur veriyor.Bir baris ve sevgi once bizi sariyor ve sonra dusunduruyor...

    Hersey olmasi gerektigi yerde guzel.Kefaller denizimizde, oltamizda, saframizda...
    Yalanan, purlayan, umarsiz ama gozu acik kediler evimizde, bahcemizde, kucagimizda...Kopekler havlamali, kulaklari dikip aportta bizlere guven olmali, sevgileri ve saklabanliklariyla onlarla goz goze gelmeliyiz. Ve sukretmeliyiz, yapmamiz gerekenleri yaparak, su mucizenin icinde her soluga saygi ve sevgi olarak, varligimizi borclu oldugumuz her seye sahip cikarak yasamaliyiz.

    Bunu bir kez daha bize hatirlattiginiz icin tesekkur ederim...

    Yeni yazilarinizda bulusabilmek umidiyle...
     
  3. smyrna

    smyrna Sevil Kurtoğlu

    Yaş:
    58
    Mesajlar:
    7.772
    Şehir:
    İstanbul
    Favori Kamış:
    olta
    En İyi Avı:
    olacak inşallah
    Ahh, ahhh insanoğlu olarak, dünyayı ayakta tutan "en özel, en büyük varlık hatta tek varlık" olarak kendimizi hiç de hak etmediğimiz yerlere koymaktan vazgeçtiğimiz gün :confused:, dünyanın tüm canlı-cansız varlıklarının, insanoğlunun varlığını sürdürebilme sebebi olduğunu öğrendiğimiz gün, kesinlikle bir şeyler yapacağız ;) Ama bu öğrenme süreci başlayana kadar, dünyaki türlerin akıbeti ne olur, bizler görebilirmiyiz bilemiyorum :confused: :eek:
     
  4. serkanbey78

    serkanbey78 serkan

    Yaş:
    48
    Mesajlar:
    266
    Şehir:
    istanbul
    Favori Kamış:
    3 adet olta (üzerindeki terimleri çözemedim)
    En İyi Avı:
    13 cm istavrit
    paylaşımın için çok teşekkürler, çok güzel yazmışsın Allah razı olsun. baki selamlar