Herkese merhaba. Denizlerde bazı bölgelerin süresiz olarak ,hem kıyıdan hem tekneden ve dalış şeklinde avlanmaların yasaklandığını ve bu bölgelerin balıkların üreme , yumurtlama, gelişme ve komşu diğer bölgeler dağılma alanları olduğunu biliyorum. bu uygulama bizde var mı. varsa nerelerde ve ne kadar kapsamlı uygulanıyor. koşullar nelerdir. bu bölgelerin ekolojik kontrolü ve av yasağı kontrolü hangi kurumlarca sağlanıyor. bu sorulara cevap arıyorum. ve bu konunun önemine dikkat çekmek istiyorum. denizlerimiz kuruyor diyoruz ya. bu uygulama belki deniz yaşantısını kurtaracak ve denizlerimize artık nesli tükendi dediğimiz canlılar tekrar gelecek. ne dersiniz....
İsmet bey, oldukça önemli bie konuya değinmişsiniz. Bahsettiğiniz gibi bizde de koruma alanı olarak kabul edilmiş bölgeler mevcuttur. 1/2 no lu sirkülerde de aşağıdaki biçimde belirtilmiştir. Verilen koordinatların daha anlaşılır biçimde olması için harita üzerinde görsel bir çalışma yapacak ve en kısa sürede yayınlayacağım. Uygulamanın ne şekildiği yapıldığı ve nasıl denetlendiği konusunda bilgi sahibi değilim. Açıkçası bende merak ettim. (2) Gökçeada Yıldız koyu ile Yelkenkaya arasında sahilden itibaren “Sualtı Deniz Rezervi (Parkı)” oluşturulacak olan (390 14’ 06’’ N -250 54’ 18’’ E; 390 14’ 18’’ N -250 54’ 18’’ E; 390 14’ 24’’ N-250 56’ 06’’ E; 390 14’ 36’’ N -250 56’ 06’’ E) koordinatlarında, 200 m. genişliğinde 1 mil uzunluğundaki alanda her türlü istihsal vasıtası ile avcılık yasaktır. (3) Fokların yaşadıkları mağaralarda ışık kullanmak, her türlü vasıta ile dalış yapmak ve amatör su ürünleri avcılığı yapmak yasaktır. (4) Akdeniz’de, Kızılliman mevkiinde (360 06’ 26’’ N - 330 06’ 40’’ E) , (360 05’ 17’’ N - 330 05’ 31’’ E), (360 06’ 09’’ N - 330 05’ 46’’ E), (360 06’ 00’’ N - 330 07’ 10’’ E) koordinatlarında sportif amaçlı su ürünleri avcılığı yasaktır. (5) Mersin ili, Erdemli ilçesindeki ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü sınırları içerisinde kalan limanda ve limanı çevreleyen 500 metrelik alan içerisinde amatör su ürünleri avcılığı yasaktır. (6) İzmir limanında, Bostanlı Sazburnu ile Üçkuyular vapur iskelesi arasında çekilen hattın doğusunda kalan saha içerisinde her türlü su ürünleri avcılığı yasaktır.
Yani genel olarak baktığınız zaman aslında çok da ahım şahım koruma alanları yok. Birkaç kişinin kişisel uğraşlarıyla koruma altına aldırdıkları yerler var, bunun dışında askeri bölgeler olmasa denizlerimiz Allaha emanet, tebliğlerde bahsi geçen koruma alanlarının sanırım birkaçyüz misli kadar avlanmaya kapalı askeri alan mevcuttur.
Burada bahsetmemiz geren stratejik ve genel emniyet unsurları ile koruma altına alınmış bölgeler değil (girişlerin izne tabi olduğu bölgeler) ekolojik iyileştirme veyahut destek amacı ile avcılığın yasaklandığı bölgeler olmalıdır. Askeri amaca hizmet veren yada güvenlik nedeni ile kurtarılmış bölge olarak ilan edilen yerlerde tabiki iyileşme olacaktır. En basit örneği seninde bildiğin bir alan olan silivri açıklarındaki doğalgaz plartformu. Oradaki yapay taşlıklar 10 yıl önce oluşturuldu ve av yapılamıyor. Her balıkçının hayallerini süsleyecek kapaside bir bölge. Ama inanki o bölge olmasaydı bahsettiğim civarda, şu an eser vaziyette olan dip balıkları çeşitliliği dahi kalmazdı. Bu bölgenin çeyrek mil genişletilemesinin hiçkimseye zararı olmayacaktır kanaatindeyim. Bütün mesele işletmecileri bu duyarlılığa ulaştırmak şeklindedir. Kıyılarımıza her yıl tonlarca dolgu yapılıyor, ama hiçbir yetkili makam akademisyenlere danışarak balıkların yuvalanacağı yapay resifler oluşturulması yönünde şart koşamıyor. Dolgu yada inşaat izni verildiği zaman bunun şart olarak ileri sürülmesi gereklidir. Ağaçlık alanda imar izni verildiğinde her kesilen ağaç için belirlenen miktarda fidan ekme ve 5 yıl bakım zorunluluğu getiren makamlar bunu umursamıyor.. Neden....Denizcilik Bakanlığımız yok ta ondan... Bu eksikliğin yaşanmasına neden olan konulara hiç girmeyelim çünkü ciddi anlamda bir rezillik ve acizlik meydan bulacaktır. Yücel, birde şunu sormak istiyorum, "kişisel çaba" dan bahsetmişsin. Yanlış anlaşılmasın diye vurguluyorum. Bahse konu koruma alanlarını oluşturanlar şahıslarmıdır yoksa kurumlarmıdır. Bildiğim kadarı ile şahısların böyle bir fiili ehliyeti bulunmamaktadır. Yani deniz kapsamında tasarruf ve engelleme yetkileri yoktur. Ne demek istediğini gayet iyi biliyorum ama konuyu biraz açarsan daha faydalı ve net olucaktır düşüncesindeyim. Sevgiyle kal.
Sonuçta kararı veren kurumlar olsa da o kurumlara koruma alanlarının oluşturulması için lobi yapabilecek kapasitede çok az insan var "sualtı deniz rezervi" örneğinde olduğu gibi. Oranın henüz bakirken koruma alanı ilan edilmesinin nedeni ne olabilir diye düşünmekte fayda var. Biliyoruz ki bu tür çalışmalar henüz Tarım Orman Köyişleri Bakanlığının gündeminde değil. Bakanlık hala ticari balıkçılara hoş görünmeye çalışmakla meşgul. Şahsi görüşüm şu an bu tarz lobiyi yapabilecek güçte en büyük sivil toplum kuruluşu Greenpeace Türkiye Ofisidir ve bizde site olarak Greenpeace örgütüne deniz rezervleri koruma alanı oluşturulması konusunda destek vermeliyiz. Rezerv koruma alanları projesi denizlerimizin geleceğini kurtarabilecek yegane önlemdir diye düşünüyorum. Aksi taktirde agresif önlemler ve katı yaptırımlar yapılması gerekecekki bunların da bakanlık tarafından ne kadar uygulanabileceği hepimiz tarafından bilinmektedir. Bakanlık hala kural koymakta ve kuralların denetimi olmadığı için hiçbir yaptırım özelliği kalmamaktadır. Oysa koruma alanlarının ilan edilip buralarda sıkı denetimlerin yapılması bakanlık tarafından da kolayca uygulanabilecek ve istenilen sonuçların elde edilebileceği bir uygulamadır.
Evet işte güzel bir konu diye buna derim . Tebliğlerde yasaklanan ve koordinatları verilen İzmir bölgesinin yasağı denizin kirli olmasından dolayı yoksa balık rezervi oluşturmakla bir alakası yok. Ayrıca fikir olarak tırıvırı ile ilgili çalışmalar devam ederken dayanışma platformunun bu deniz rezervleri konusunuda yavaş yavaş ele alması gerektiğine inanıyorum özellikle seçim zamanlarında bu dayanışma platformlarının üye sayı gücünü kullanmalıyız. Bu şekilde dikkat çekmek kolay olur diye düşünüyorum.
Gecenlerde discovery chanel da izledim..A.B.D gibi sanayi ulkesi olmuş bir toplum un koruma alanları konusunda yaptıklarını gorunce gozlerim yuvalarından fırladı. Adamlar koruma alanlarındaki sarmasık seklindeki boyu 25 metreye varan yosunları bile periodik olarak sayıyorlardı.Su altı ve su ustunde kammeralarla bolge korunuyordu.Bolgede dalmak gezinti yapmak serbest fakat her turlu avcılık yasaktı.Orada dalarken fok balıklarının 25 metrelik sarmasıkların ve dalgıçların cevresindeki danslarını izlemek muthişti.Zamanla koruma bolgesindeki balıklar cogalıp av a acık bolgeleri de balıkla doldurmustu.Hatta geceleyin projektorle suyu aydınlatıp kepce kepce kalamar alan bir balıkcı soyle diyordu: 'Gereginden fazla avlanmıyorum 2-3 ton kalamar alıp gidiyorum ve kimsenin fazladan avlanmasını da istemem' Siz dusunun korumanın ne kadar işe yaradıgını
yücel çok iyi yerden konuyu derinleştirdin. her satırına diyecek sözlerim var. 1. lobi yapacak kapasitede insan : örnek başta sen olacaksın, ben olacağım , aşkın modum olacak, suat reis olacak, carpe olacak...gideceğiz ; beraber balık tuttuğumuz arkadaşlarla , balık tutmakta geçirdiğimiz vaktin 10 da birini bu konuyu tartışmakla, konuyu kimlere götürmekle, çevremize kimleri almakla, hergün çoğalan sivil toplum kuruluşları (STK) 'nda konuyu gündeme getirecek kişileri bulmakla, çevrende denizcilikle ilgili ne kadar kuruluş, dernek, hatta denizden para kazanan özel kurumlar (kurslar vs.), ticari balık çiftilik sahipleri varsa ilgilileri ile konuyu paylaşmakla, balık malzemesi satanlarda geçirilen zamanda , aklına gelen gelmeyen her yerde, denizciler kahvesinde bile konuyu ortaya atmalı, konu hakkında zamanla oluşturulan döküman, afiş, bildiri, örnek alanlardaki uygulama ve sonuçları sunmalıyız. işte sana lobi, işte sana kapasite....gereken sadece özveri gösterip zaman ayırmak...bizlerin ayırdığı yarım saat geleceğimize eklenen yüzyıllar olacak... 2. bakanlık konusunda bir çift sözüm var. üç yanı denizlerle çevrili hangi ülkede acaba denizicilik bakanlığı yok.. siyasilerin neyle uğraştığı belli olduğu bir dönemde bizlerin baskısı, STK ların organizasyonu gerekli. sponsor gerekli. pınar yem, kılıç balıkçılık, dardanel, bunlarla kimin bağlantısı yok ki.. çok basit bir pilot bölge... bir üniversite deniz canlıları anabilim dalı başkanı.. gönüllüler. medya.. toplayalım arkadaşlar. inanın her saat bize 1 yıl gelecek verecektir. ekolojik yaşam alanı sonsuza dek korunacak canlıların yaşadığı 250 mil karelik bir alandan 2 yıl sonra çevresine dağılan balık topluluklarını, oralarda ortaya çıkan ve nesli tükendi dediğimiz canlıları düşünün ..ben şimdiden gülümsemeye başladım.. modum teşekkür ederim. formumuzda bu ve benzeri konuları üyelerimize duyurmalıyız. ben bodrum da üyesi olduğum olmadığım her kuruluştaki arkadaşa konuyu açaçağım. 3 ay çinde bodrum da bu konuda sampozyum düzenleme düşüncem var. her türlü desteği bekliyorum. saygılarımla... ayrıca carpe nin konu hakkında turizm açısından saptaması içinde teşekkür ederim. oluşturulan bölgelerdeki artık bakir alanlardaki canlı çeşitliliği dalış sporuna ve turizmine dev bir platform oluşturacaktır..
Bu güzide konu tartışılmaya devam ederken araya birde ticari av yasağının getirilmesinin uygun olacağını düşündüğüm bölgelerden, gerekçeleri ile bahsetmek istedim. Bilindiği üzere avcılık husunda ister kara, isterse deniz ile iç sulara ait kuralların yeraldığı hükümler incelendiğinde; Zaman, tür ve yöntem kısıtlamaları ile karşılaşmaktayız. Yöntemlere ait kısıtlamaların tamamı tuzak kavramı ile bağdaşmaktadır. Genel hüküm av hayvanının kandırılarak, kaçma-kurtulma şansı elinden alınmayarak, yaşam olasılığı olan başkaca türlerinde korunmasını sağlayarak yakalanması üzerinedir. Etik olan da, ahlaki olanda ve sürdürülebilir avcılığın ilk kavramı olanda budur zannediyorum. Kara avcılığındaki yasal kısıtlamaları içeren bir kaç hükümden deyinmek istiyorum. İlgili kaynağın tamamına buradan ulaşabilirsiniz. 6.MADDE Zehirle avlanmak yasaktır. Haznesi iki fişek alacak şekilde sınırlandırılmamış otomatik, yarı otomatik, pompalı ve benzeri yivsiz av tüfekleri ile havalı tüfek ve tabancalar avda kullanılamaz. Eğitilmiş hayvanlarla ve mücadele kapsamında kullanım yeri, şekli ve özellikleri Merkez Av Komisyonunca belirlenecekler dışında kara, hava araçları ve yüzer araçlarla, ses, manyetik dalga, ışık yayan araç ve gereçler, canlı mühre, tuzak, kapan ve diğer benzeri araç, gereç ve usullerle avlanılamaz. Avda kullanımı Merkez Av Komisyonu kararı ile men edilen ses ve manyetik dalga yayan cihazlar, tuzak ve kapanlar ile benzeri araç ve gereçlerin pazar ve ticarethanelerde bulundurulması ve satışı yasaktır. Özellikleri Merkez Av Komisyonunca belirlenenlerin dışında gümeler kurulamaz ve bu gümelerde avlanılamaz. Burada bahsedilen aygıtların tamamı av hayvanına doğrudan yada dolaylı şekilde tuzak kurulması ile ilgilidir. Deniz avcılığında da benzeri kurallar ve kısıtlamalar vardır. Günün birinde site üyeleremizden birisi bana olta da tuzaktır, tuzak kurulmadan nasıl avlanılabilir demişti. Kendisine tuzak ile av yöntemi ve bunların etik kavramlar ile olan ilişkisini izzah etmekte oldukça zorlanmıştım. Umarım aynı düşünce şekli ile tekrar karşılaşmam Gelelim ticari avcılığa kapatılması gerektiğini düşündüğüm bölgelere. İstanbul ve Çanakkale Boğazı dır. Balık sürüsünün geçmesi tahmin edilen bir bölge sözkonusu değil. Blık oradan geçmek zorunda. Zamanıda belli, izleyeceği akıntıda, derinliğide. Bu durumda balığın önünü ağ ile kesmek hemde üreme amacı ile göç ettiği zamanda...tuzakmıdır değilmidir? Ben buna av demem hasat derim, katliam derim. Efendim millet balık yemeyecekmiymiş..böyle giderse yemeyecek tabi..yiyemeyecek.. Zannedersem konu anlaşıldı. O nedenle fazla uzatmak istemiyor ve yorumlarınızı bekliyorum. Sağlıcakla kalınız.