Gökala müjdesinin saatler önceki tebessümü Hüznün Laleleri Uçurumlara çağıran kır çiçeği Kuzgun'un kılcal damarlarından Gökalanın Hemşehrileri Gümüşler Yağmurdan sonra
Kınalı Gökala Kınalının kardeşi Grup, ilk göz kırpış Grup, son göz kırpış Yorgun savaşçı Son bakış, elveda Firakın hüznünde dem
hele o surata bak heş balık gelırmı bilmem? akşamdan beri anamdan emdiğimi burnumdan getirdin neymiş bu resmin burasına bunu yaz burasına şuni yaz ben lapor yapacam sen lapor yapmadan önce get bir pisigiyatır issite kendine lapor al he ad benim tad senin o kadar uğraş didin neymiş, balli efendi lapor yapacakmış ola hele bene başka işim gücüm yok oturmuş adama bilgisayar öğretirem allah benim aklımı almış.Bu saatten sonra bir laporda benede lazım oldu
Erzurumun yiğit dadaşı Nuribey kardeşim,Tuttuğunuz balıklardan çok bizlere çektiğiniz doğa ziyafeti için teşekkürler.Amatörlük budur işte.Sadece ava değil çevreyede sevgiyi saygıyı gerektirir.İnsan çevreye gönül gözüyle bakınca böyle hoş kareler ortaya çıkar.Avınız bol ufkunuz daima açık olsun
Heyyyt be bu kime yakışır abime yakışır tabiiki sen boşver lapor falan yazama. senin herşeyin lapor be.
Şimdiye kadar gördüğüm en güzel ve en eğlenceli rapordu. Hele o çiçekler. En içten şekilde tebrikler. (Aşağıdaki yazı koparttı beni bu arada. Çok yaşayın ikinizde)
Sayın Nuri abicim ve Murat bey sizler av raporu vermemişsiniz,sizler doğa fotoğrafcılarına taş çıkartmışsınız, ne doyumsuz resimler öyle.
Biraz tebessüm ettirebildi isem ne mutlu bana yüzünüzden gülücük eksik olmasın Teşekkür ederim Sende çok yaşa teşekkür ederim
teşekkür ederim güzel insanlar. kardeşler, dostlar. sizden, yine size. güzel gördünüz. çün, gözler güzel. çün, gönüller güzel. ''dildeşinden ayrı düşen yüz türlü nağmesi de olsa, dilsizdir'' .
Lapor da lapor olmuş hani. Epey oldu bakamadım bu konuya ama bakınca da içim açıldı. Hani özellikle de şu aşağıdaki çiçekler için. Arkadaşlar, benim avatarımda gördüğünüz çiçekle, bu çiçek aynıdır. Ve ben çok severim bu çiçekleri. Belki yeri değildir bilemiyorum ama hazır fotoğrafı eklenmişken, size bu çiçeğin hikayesini anlatmak isterim; Bir genç, bir kıza aşıkmış. Aşık olduğu kızla beraber kırda gezmeye çıkmışlar bir gün. Kız bir çiçeği gösterip, "Sevgilim bana onu getirir misin?" demiş. Genç bakmış çiçek uçurumda kayaların arasında, pek kolay değil onu ordan alması. Ama almazsa aşkınıda ispatlayamayacak. Karartmış gözünü, inmiş uçuruma. Tam çiçeğe ulamış ki, ayağı kaymış. Uçurumdan aşağı düşmeden önce son bir hamle çiçeği kopartmış, ve yukarıya, bekleyen sevgilisine doğru fırlatmış. Ve düşerken uçurumdan aşağı sevgilisine bağırmış. " BENİ UNUTMAAA!" İşte aşkı için ölen gencin anısına, çiçeğede aynı ismi vermişler o günden sonra. "Unutma beni".... İngilizcedeki ismi de "forget me not" dır. Yani her yerde adı ve hikayesi aynıdır. Sanırım hikayesi nedeni ile beni cezbediyor bu çiçek. Bu yazı beni de çok güldürdü. Ama siz bir de bu iki kardeşi yanyana görün, burdan okumak ne ki, film gibiler. Geçen hafta sonu, ben, balli (Nuri), stres_yapma (Murat), ve LevTolstoy (Mucip bey-enişteleri olur), Mucip beyin kızı ve minik Erdem bir aradaydık. Sohbet ede ede bir kaç saat geçirdik ama çok keyifliydi. Bir kere inanılmaz sıcak kanlılar. Sonra iki kardeş, inanılmaz komikler, beni habire güldürdüler. Şaka yollu durmadan didişiyorlar, öldürdüler beni. İyi ki geldiler, iyi ki görüştük, iyi ki yakından tanıdım. Ama beni çok mahçup ettiler. Yukarıda bahsettiğim çiçeği Kuzgun'da görmüşler. Ordan alıp saksıya koymuş ve bana getirmişler. Nasıl ince bir düşüncedir ben bilemedim. Burdan bir kez daha çok çok çok ama çok teşekkür ediyorum hepsine. Misafir olan onlar mıydı? Yoksa ben miydim anlamadım. Bu da, geçirdiğimiz o keyifli bir kaç saatten, güzel bir hatıra karesi.
Sennur'cuğum. O çiçeğe kıyıp da koparanın ayağı da kaysın, hayatı da...Gerçi hep erkeklerin hayatını aynı şeyler kaydırıyor ya... Gerçekten harika resimler ve gerçek yurdum insanı... Bu ülkede yaşadığıma bunları gördükçe, tanıdıkça şükrediyorum. Hepiniz sağolun, varolun...
Balli kıyıp koparmış. Ama o saksıya koymuş tabii. Çiçeklerin mevsimi şimdilik geçmiş durumda ama seneye yine açacaklar. Gözüm gibi bakıyorum tohumları dağılmasın diye...
Av raporlarına yazı yazmayı pek sevmiyorum, ama, ben niye atlamışım. Bunu rapor diye değerlendiren kör kafam beniiim. Lütfen bağışlayın beni. Biz zümrüt yeşili ağaçlar altından akan derelerde gezerken kendimizi şanslı hissediyor, yada sizler öyle değerlendiriyorsunuz ya... Peki bu rakımın havasını, lalelerin bile kürke büründüğü o serin yaylaları, ikindiden sonra esen soğuk yeli, bir köy kahvesinde içilen kıtlama çayı ve o bardağı iki elle sararak ısınmaya çalışırken, sohbetlerle ısınmayı değişir miyim ben dünyanın geri kalanna. Her kare, her cümle çok güzel. Paylaşım ve muhabbet, ve bize aktardığınız samimiyet için teşekkürler.
Al benden de o kadar Yakup abi görünce çok hoşuma gitti, tarihe bakınca inanamadım ben de kaçırmışım Nuri abinin bu harika ziyafetini. Lapor kısmına bittim, çiçeği görünce hemen bildim ama Sennur'un avatarındakinden diye. Resmi kesin almıştır dedim ya canlısını görse ne olurdu diyerek, ardından olmuşu okudum. Yolum birgün düşerse inşallah Erzurum'a Nuri abim ve ekibimle tanışıp o en güzel görüntülerden ben de nakşederim inşallah yüreğime.. Ellerinize sağlık..
Ne güzel son sözler de söylenmiş ve “lapor” öylece kalmıştı. O laporun “deni ellerden, suyu göllerden”di. Hazırlanması, bazılarının psikiyatrist raporu almasına sebep olsa da; Hepi-topu dört tane resim, birkaç kelime yazı. Yapmışsın yine yapacağını, yeniden iş çıkardın bana. Nerelerden neyi bulup-çıkarırsın böyle bilmem ki? (deli kız ) Neyse olan olmuş artık, mevzuya gelelim: Evet sevgili Sennur, bu kır çiçeği, aynen hikayede anlatıldığı gibi sarp/kayalık, uçurumvari yerlerde kendisini bulanlara gülümsüyor. Ömrü kısacık, belki bir haftalık. Ancak muhteşem güzellik ve estetiği ile daha nicelerini kendine çağıracak bir bekleyişle, gönül dostlarını cezbediyor. Birkaç saatliğine de olsa, o doyumsuz sohbetlerinize ortak olmak, bizler için müstesna anlardı. Ortama yansıyan tüm güzellik ve hoşluklar yine sizdendi. Çam sakızı çoban armağanı bir kır çiçeği asla bunun bedeli olamaz. Zat-ı alinizi yakinen tanımış olmak bizler için büyük mutluluk. Bizlere sevgi dolu yüreğinizi açtınız. Misafir oluşumuzu unutturacak sıcaklığınız binlerce kez teşekkürü hak ediyor.
Kıymetli ağabeyciğim, sizler sağ olun, sizler var olun. Gerçek hayatta tanışma imkanımız olmasa da, dostluğunuzu ve sıcaklığınızı paylaşımlarınızda her an hissettiriyorsunuz. Belki bir tatlısu av ortamında – ki ismi dahi tatlı - bu tür avların ender üstatlarından olan şahsınızı tanımak, bizleri de ziyadesiyle mutlu etmeye yetecek. Çok teşekkür ederim sevgili Nejat abim. Gerçi çiçeğin hikayesini okuduktan sonra biraz tırstım –ne olur, ne olmaz- ancak, o kır çiçeği (artık ismini de öğrendik: Unutma Beni Çiçeği) gerçekten, daha kimlerin ayağını/hayatını kaydıracak, uçurumlara çekecek güzellikte, nadide bir çiçek. Öyle zarif, öyle narin, öyle ince koparmaya kıyamazsınız. Tabi bizde koparmadık. Kökünden söküp getirdik ta İstanbullara. Ama, emin ellere teslim ettik, içimiz rahat.