Denizlerimizin en lezzetli balıklarındandır. Lüfer balığı 100 cm’i aşkın boya ulaşabilen bir balıktır. Lüfer balıkları için üreme yaşı 2’dir. Lüfer balığı sularımızda 25 cm boya geldiği zaman cinsi olgunluğa ulaşmaktadır. 25 cm boyundan ufak lüferleri yakalamak stok üzerinde av baskısı oluşturmaktadır. Denizlerimiz üzerinde balık çeşitlerimizin azalma sebebi olarak yüzlerce sebep sayılabilir. Ancak bir balığın avlanılmasında uygun temel ölçülerden birisi, bir dönem yumurta dökmesidir. Bu sağlanamazsa o birey üzerinden devamlılık sağlamak mümkün olamamaktadır. Bu olayı yüzbinlerce yavru balık üzerinden düşündüğümüzde, stoklarda azalmaya etki eden geçerli bir sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Şimdi genel alışkanlıklarımızdan ve kabullerimizden sıyrılarak bilimsel verileri dikkate alarak bağımsız bir şekilde konuyu irdeleyelim Amatör balık avcılığında bu hususlara genelde riayet edilmemektedir. Bu balıkların çinekop boyutu da avlanılmasına uygun değildir. Ancak olayın bir amatör balıkçıları ilgilendiren tarafı olduğu gibi ticari balıkçıları ilgilendiren tarafı çok çok daha büyüktür. Ticari balıkçılıkta da bu konuda dar bilgim dışında çok iddialı ve yanlış şeyler söylemek de istemiyorum. Ancak ticari avcılıkta kullanılacak ağların açıklığına düzenleme getirilmesi gerekmektedir diye düşünüyorum. Bu işin biz amatörler tarafından bu balığın avlanma limitini en azından bu şekilde bilmemiz gerekmektedir. Yaptığımız ve yapacağımız işin bilincinde olmamız, bizi zaman içerisinde bu işin reel sirküler noktasına yönlendireceğini düşünüyorum.
Dün gece yaban tv de seyrettim, amerıkalılar ava çıkmışlar pasifikte, önce lüfer yakalıyorlar, 4 / 5 kıloluk lüferler ( blue fish diyor onlar ), sonra kuyruklarından kancalayarak canlı yem olarak KÖPEKBALIĞI AVINDA KULLANIYORLAR. Köpekbalıgından faydalansalar neyse onuda tuttuktan sonra geri salıyorlar, arada kaynadı canım lüferler ? Anlaşılan bunlar pek darlık yokluk görmemiş, veya nimeti hiçe saymak mı denir artık vs...
Emin abi onu ben 1 ay kadar önce izledim hep aynı videoları koyuyorlar 4 buçuk kiloluk liferi yem yapıyorlar köpekbalığını yakalayıp geri bırakıyorlar.Çok güzel o program.
bu arada netten baktım biraz lüfer ıle ilgili, rekor bu balıkmış valllahi ben onların yalancısıyım, 14,5 kıloluk bir lüfer mangalada sığmazkı bu yahu http://images.google.com.tr/imgres?...r&rlz=1T4GGLR_enTR267TR267&sa=N&start=20&um=1
Adamların önünde koca okyanus. Onların darlık görmesi bu anlamda bize göre zor. ve de gördüğüm kadarıyla pek öyle ufak balıklara da dokunmuyorlar.
Burada biraz ilginç durumlar söz konusu öncelikle. Çünkü pasifikte lüfer olmaz. Lüfer her yerde olur, derelere bile girer ama pasifik müstesna. Eğer pasifiğe girmişse, zararlı istilacı tür olarak kabul ediliyor olabilir. O hesaba bakarsan, bende 30cm lik istavridi kesip yem yaptım hafta sonu. Defalarca koca torikleri kesip kesip yem yapmışlığım olmuştur. Ama gene biraz terslik var. Amerika kıyılarında lüfer stokları tehdit altında ve bunun mesulü olan da ilginç bir şekilde amatör balıkçılar. Yakalalan lüferin %80'ini amatörler yakalıyor. Bu yüzden koruma altında, belli bir sayıdan fazla yakalayamıyorsunuz pek çok yerde. Lüfer oralarda bol ama doğal düşmanı olan makolar filan da bol. Buralarda ise doğal düşmani yok gibi bir şey. Aslında şu anda bölgemiz için lüfer parazit bir tür. Fakat son dönemde, yerli bir lüfer nüfusu oluşabilecekmiş gibi görünüyor. Suların eskisi kadar soğumaması gibi sebeplerden.
Evet bu veriler doğrudur ve veri girişi yapılan fishbase'de de bu veriler esas alınmıştır. Boy 26 cm. olmalıdır. (fishbase'de boy verileri kuyruk çatalından hesaplandığı için 1 cm koymak gerekir.) http://www.fishbase.org/Reproductio...usName=Pomatomus&SpeciesName=saltatrix&fc=311 Ancak ne var ki, tebliğler konusunda yurt dışından devşirme yapan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığımız, fishbase'i dikkate almayıp, araştırmasız, sorgusuz şekilde, yalnız ve yalnızca ticari balıkçılıkla alakalı düzenlemeleri yapmayı beceremedikleri için bu limiti 14 cm. olarak vermektedir. Bu limit tamamen ticari balıkçılık için bu şekilde verilmiştir, çünkü balıklar bitirildiğinden, avlanması gereken boyda yeterli balık yok. O nedenle de limitler aşağı çekiliyor. Pek çok balıkta olduğu gibi. Çipuranın da 3 yaş ve 30 cm. boyunda olması gerekmektedir (hermafrodit oluşundan dolayı) Limit verilmemiş olan lambukanın 46 cm. Limit verilmemiş olan eşkinanın 26 cm. Levreğin 27 cm. Akya 60 cm. Palamut 38 cm. (1 ya da 2 cm gibi yanılma payları olabilir bölgelerden ötürü. Ama tebliğ ile karşılaştırıldığında bu rakamlarla arada çok fark olduğunu görebilirsiniz.) daha da var araştırdığım ve yazdığım ama ben en göze çarpanları yazmak istedim. Yazarken de yine gerildim. Bu konulara değindiği için Bünyamin'e, araştırmalar konusunda bana karşı çok sabırlı davranan ve her daim neyi nasıl yapmam gerektiğini, hangi bilgiye, hangi kaynaklardan nasıl doğru şekilde ulaşacağımı öğreten Yakup hocama, sonsuz teşekkür ederim.
keşke deniz 1 yıl nadasa bırakılmayla düzelse sadece...lüfer balığı,cinsi olgunluğa(yumurtlama) 2 yaşında ulaşıyor,2 yaşındaki boyuysa 14 cm..sirküler gereği 14 cm ve üstü lüferler serbest olarak avlanabiliyor(amatör olarak)...her sene bu gezici balıklar anavaşyaya çıkarken yumurta bırakıyorlar(karadeniz ve marmara başta)bilindiği kadarıyla yumurta sayılarıda ortalama 60000 ile 80000 arası bu yumurtaların yüzde doksanından çoğu bütün balıklara yem olur yani 80000 yumurtladı diyelim en fazla geriye kalan ya 2 balık yada 3..tamam denizler nadasa bırakıldı,varsayalım ki 1 milyon lüfer karadenize geldi yumurtladı büyümeleri 2 yıl sürecek(oltayla avlama boyu 14 cm)varsayalımki hiçbir gırgırcımız ve trolcümüz(!?)balığa çıkmadılar,3 milyon küçük lüfercik bize geri döndü...minimal olarak 3 yıl demek,bu da en iyi ihtimalle...evet esas konumuza gelelim,bu balıklar büyüdüğü zaman ne kadar kıyıya gelebilecek?marmarada bilhassa da istanbulun marmara sahillerinde deniz ne kadar temiz???denizin dibi akan lagımlardan,fabrika atıklarından çamur olmuş vaziyette,mesela yeşilköyde eskiden karagöz taşı,sinarit sarpı denilen yerler şu anda taşlık değil çamur ve ayrıca denizin dibinde yaklaşık 40 cmlik yosun tabakası var...bilindiği gibi bu yosunlar bitkisel oldukları için gündüzleri fotosentezle oksijen verirler ama gece oluncada oksijeni tüketirler...malum pis su zaten karbondioksit yüklü sudur,gece olunca bir de yosunlar bu işe katılınca kıyı kesimlerde oksijen namına bişey bırakmıyor ne yazıkki...haliylede bu balıklar kıyılara yumurtlarlar,koylara,körfezlere,marinalara,kayalık yerlere...ve işin enteresan tarafı bu yosunlar karbondioksit bolluğunda ve genelde yazın başlarında(balıkların yumurtlama dönemlerinde)aşırı derecede ürüyorlar...döllenmiş yumurtadan çıkan ufak balıkların(0,3-5mm) oksijen ihtiyacı olacağı için oksijensiz bir ortamda ölüyor ne yazıkki,80000 den geriye kalan 3 balık sayemizde ölüyor,sayemizde diyorum yıllardır bu denizi biz kirlettik evimizde rahat rahat yaşarken,boğazda neşeli neşeli kofana lüfer tutarken,denize hediye olarak her gün 150000000(nüfusu 15 milyon olan kentin her gün 10 litre su kullandığını düşünürsek...) litre atık su gönderiyorduk farkında olmadan(fabrikalar,termik santreller,gemiler,sintine suları vs hariç),belkide farkında olarak ama kabahati devlete atarak....ama devletin kabahati yokmu elbette var hem de çok var hatta daniskasi....işte bu yüzden nadasa bırakacak denizimiz yok ne yazıkki,toprak yerine kumu nadasa bıraksak ne olurki ne beklersiniz o kumdan...denizlerimizin bilhassa başta marmara ve karadenizin temizlenmesi için çok zaman gerek...balık türlerinin eski miktarına ulaşması ise başlı başına bi olay...gırgırlar gelip 7 kulaç suya ağ attığı müddetçe,trol atanlar sahil güvenlikle beraber gezindikçe,amatör avcılıkta dahi 14 cm üzeri lüferlere izin verildiği halde gırgırlar daha ufaklarını avladıkça,balık işi artık masal olmaya başlayacak ve başladıda...belki ciddi anlamda nadasın getirisi olur ama nadasla beraber zamanında kılıçların gezindiği o güzelim marmaraya gönderdiğimiz atık sular ve atık katıların önüne geçilirse yada mesela dış ülkelerde kıyı sularına ağ atılmaması için eski gemileri,arabaları batırıyorlar yada devlet kendi bünyesinde küp şeklinde içi boş ve kenarlarında sivri demir ve çelik parçaları bulunan betondan blokları denizin dibine bırakıyorlar ki ağ atacak vatandaşlar buralara yaklaşamasın ve balıklara yuva olsun diye...o zaman belki arzuladığımız balık popülasyonuna ulaşabiliriz...inşallah ve keşke...iyimser olmak isterdim ama ne yazıkki....herkese rastgele
Lüfer'e ait bazı bilgiler. Büyüme Yaş....Boy (cm)...Gözlenen Değerler 0+.......13.4...........12-19.4 cm 1+.......30.8........16.5-29.6 cm 2+.......44.9........20.5-32.6 cm 3+.......56.5........33.1-34.2 cm 4+.......65.9 ====================== 5+.......73.6 ====================== 6+.......79.9 ====================== 7+.......85.1 ====================== 8+.......89.3 ====================== 9+.......92.7 ====================== 10+.....95.5 ====================== Boy - Ağırlık Oranı Yaş . Ağırlık (gr) 0+........ 25 1+....... 280 2+....... 840 3+.......1632 4+.......2554 5+.......3518 6+.......4462 7+.......5344 8+.......6143 9+.......6850 10+.....7465 Nüfusu yenileme oranı : 1.4 yıl ile 4.4 yıl arasında REKOR BİLGİLER Rastlanan en yaşlı birey: 9 yaşında Rastlanan en büyük boy: 130 cm Rastlanan en ağır birey: 14.4 kg
Yakup hocam, bir şey sormak istiyorum. Fishbase'de belirlenen yumurtlama boyu 26 cm. Bünyamin arkadaşımız ise konunun ilk mesajında lüferin 2 yaşında yumurtladığından bahsetmiş. Ben lüferle ilgili yaş konusunu bilmiyorum ve fishbase verilerini baz alıyorum. Sizin verdiğiniz tabloya göre 2 yaşında 44.9 cm oluyor, 45 cm. diyelim. Bu durumda baz alınması gereken nedir? Bünyamin'in 2 yaş verisinde mi bir hata var, yoksa fishbase verilerinde mi? Benim biraz kafam karıştı esasen.
Bizim ölçtüğümüz de 24 cm civarında, bu da 1. yaşın başına denk geliyor. Özellikle bu tabloları ekledim, çünkü verilen bazı bilgiler, üzerine kurulan tezler nedeniyle önemli hale geldi. Gözümüzle gördüğümüz nedir? defne yaprağı bu bahar sonunda doğan balıktır. Temmuzda defne yaprağıdır ama bu günlerde boyu 14-15 cm yi buluyor, boğazdan çıkarken de 15 cm boyda olur ve henüz 5-6 aylık balıktır. Önümüzdeki yıl Karadeniz'e geldiğinde 18-20 cm bir boyu olur. Ve henüz 0+ yaş grubunun içindedir. Yumurtladığı gün 1. yaşına girer, buna sarıkanat adını veririz. Bu balık Karadenizde semirir ve boğazdan çıkarken 24 -30 cm arasında olur. Bu balık ertesi yıl Karadeniz'e dönünceye kadar 1. yaşını yaşar. Bu da lüfer boyudur. 28-32 cm ye denk gelir. Yaşlarda tek rakam kullanmak yerine "+" ifadesi kullanılması bundandır. Bu bayanların yaş hesabına çok benzer. Bir yaş tamamen bitip diğer yaşa başlanmadığı sürece önceki yaşta olunduğu farzedilir. Bir not düşeyim; grafiklerle çelişmemek için tablolarda teorik boyları kullandım. Ölçülen boylar bu değerlerden bir iki cm daha küçüktür.
Bünyamin 25 dedi, ben 26 dedim siz 24 dediniz. Bu durumda, en küçüğünü ele aldığımızda dahi tebliğdeki limitle arasında 10 cm. oynuyor. İstanbul balıkçıları, limit dahilinde av yapıyor olsalar bile, aslında henüz yumurtlamamış bireyleri avlıyorlar demektir bu da. Çünkü tutulan balıkların hemen hiçbiri bu boya ulaşmış olmuyor. Tabii balıkçıların bu anlamda seçici davrandığı istisnaları hariç tutuyorum. Ticariler içinse söyleyecek sözüm zaten yok, tezgahlardaki balıkların boyları malum. Peki hocam, olması gereken limitlerin hem ticari hem de amatör tebliğlerde yer alma olasılığı hakkında bir fikriniz varsa, öğrenebilir miyim?
Aslında aynı şeyleri söylüyoruz. Bir iki cm'lik farklar beslenme durumlarına göre değişir. 25 cm bizim denizlerimizde lüferin yumurtlamaya başlamasındaki takribi minumum boydur.(ICES Journal of marine Science) Evet maalesef topluca yaptığımız katliam. İşte durum bu. Zaten ticari balıkçılık yapıyor ne yapıyorsa, onlarda da ağ açıklığını daha geniş tutmaları gerek yoksa ne gelirse defne çinekop larva..... Satılırsa tezgaha satılmazsa yem fabrikalarına vs. vs Birde üzerinde çevre kirliliği etkisi Mnemiopsisleidyi,beroe gibi denizanalarının Karadeniz'e etkisi (Gerçi bunlar birbiriyle iyi geçinemiyorlar) Ondan sonra balık yok diye ağlıyoruz....
İstanbul hem trolcülerin hem de gırgırcıların, buna bağlı olarak tüm yıl boyu soğuk deposu olan kabzımalın çinekop (cuk) üzerinden inanılmaz gelirler elde ettiği bir yer. Şimdi Karadenizde bulunan tümçinekop 1 ay içinde İstanbul Boğazı Karadeniz girişinde Karaburun mevkinde kömür kayalarının üzerinde toplanacak. Taştan çıktığında, Büyükdere ve diğer boğaz avlaklarından geçerken ve Marmara'da gırgırcılar tarafından molada 1000 kasa, aynı anda taşın içinde, dışında ve Marmara'da trolcüler tarafından günde tekne başına 50-250 kasa arasında avlanacak. Bunlar soğuk hava depolarına doldurulacak ve tükenene kadar parça parça pazara sürülecek. Bu zincirin kırılması çok zor. Bu güne kadar bu hunharca avcılığa rağmen neden bu balık bitmedi derseniz; Neden, 0+ yaş grubunun toplam lüfer nüfusunun %90 ını oluşturması ve lüferin bereketli Karadeniz'de kg başına 1 milyon adet yumurta bırakmasıdır. Kaçabilen çok az balık ertesi yıl ortalığı çinekopla doldurabiliyor. Ama asla 30 yıl önceki gibi gırgırlar bir molada 50 ton yarım kiloluk lüfer, 10 ton kofana almıyor. Aşırı avcılığın göstergesi balık boyunun küçülmesidir. Coğrafik şansımızı fazla zorlarsak türü tamamen de yok edebiliriz. Mesela 36 yıl önceki Karadeniz istavritini gören duyan var mı? Yok ettik ve asla geri de dönmedi. 25 cm çok iyi boydur. 15 cm lik tek bir balık 30-35 gram 25 cm lik balık ise 150 gram gelir. Aynı bireyden 5 kata yakın daha fazla verim almak varken onu harcamak büyük ziyan. Yetkili merciler tüm itirazlara rağmen, itirazarı değil rantablite ve sürdürülebilirliği baz alarak avlama boyunu 20 cm üzerine çekmesinde çok fazla fayda vardır.
Evet bunu biliyorum. Sadece beslenme değil, bölgesel etkenlerden dolayı da boylarda küçük oynamalar olabiliyor. Sadece en küçük veriyle, tebliği karşılaştırmak açısından kendi yazdıklarımızı sıraladım. Rakamlara hiçbir itirazım yok. Yalnızca lüfer için değil, tüm balıklar için geçerli bu elbette. Ağ gözlerinin büyütülmesi konusunda da fikrine katılıyorum ancak şu aşamada yeterli bir çözüm müdür onu bilemiyorum. Artı olarak bir şeyler daha yapılmalı mutlaka. Resifler, belirli bir süre denizin nadasa bırakılması v.s. gibi. Ancak bu konuya yazdığım ilk mesajda da söz ettiğim gibi, ticari balıkçılıkla ilgili kısmı düşününce ağ göz açıklıklarının büyütülmesi konusunda karamsarım, zira bu konunun içine ilk başta ülke ekonomisi, ticari balıkçıların tepkisi, ilgili mercilerin pek çok konuda yetersiz kalışı v.s. giriyor. Hal böyle iken, bu konuda ciddi çalışmalar (ciddi bir kenara alelade çalışmaların dahi) yapılmayacağını düşünüyorum. Lüfer ile ilgili bahsettiğimiz limitlerin, tebliğe girip girmemesi ile ilgili olarak Yakup hocamızın fikrini almak istememin sebeplerinden biri de bu. Gerçi Yakup hocam da diyecek ki şimdi, "bu iş su ürünleri akademisyenlerini aştı, ben ekonomist miyim, git bu işleri bu hale getirenlere sor, beni burada oyalıyorsun". Ama fikrini öğrenmek istiyorum.
Hocam, anlattığınıza bakılırsa, coğrafik şansımızı çok zorlamadan da nesli tüketebiliriz gibi geliyor bana. Zira balık boylarına bakacak olursak, zaten hali hazırda pek de ciddi bir popülasyon yok. Sırtıkara ve kofana hiç kalmadı, lüfer kofana, sarıkanat lüfer, çinekop sarıkanat, defne ise çinekop muamelesi görüyor. Ve yine anlattığınıza göre, tebliğdeki limitlere bakılırsa, çipura gibi hermafrodit türlerin nesli sürdürebilme olasılıkları daha da az. Tümüyle bir yasaklama yapılıp denizin bir süre rahat bırakılacağına inanmıyorum ancak, en azından avlanmaya kota koyulabileceğine ya da av yasağı zamanının uzatılabileceğine olabilir gözü ile bakıyorum. Zira tümüyle bir yasaklama, zaten balığın eskiye nazaran azalmış olması ile sekteye uğramış balıkçının ekonomik durumunu daha fazla çökertecektir. Devletin de balıkçılara yasaklama döneminde belli bir geçim bütçesi ayırması mümkün görünmüyor. Ülke ekonomisinin durumu da alenen ortada olduğuna göre, ancak kota ya da av yasağının uzatılması söz konusu olabilir diye düşünüyorum. Ancak limitler konusunda da doğru verilerin kullanılması ve avlanma boyunca limitlere uyulması konusunda ciddi denetimlerin de yapılarak, seçilmiş olan uygulamanın (kota ya da av yasağı dönemi uzatılması) bu şekilde desteklenmesi gerekir, ki uygulamalar bir işe yarasın. Tabii yapılır mı yapılmaz mı orası muamma.
Şile'den Terkosa, Buradan tüm boğaz ve İstanbul Adalar çevresine kadar olan alan "deniz rezervi" olarak ayrılır, sadece küçük tip ve amatör avcılığa izin verilirse her şey düzelir. Sivil toplum örgütleri bilim adamlarıyla iş birliği yapar, sadece balığın boyunu yaşını ölçmeye, kesip cinsiyetini ve gonad gelişimini izlemeye dayanan bu çalışmayı projelendirir, sonucunu bakanlığa, başbakanlığa sunar peşinden de giderse neden olmasın. Zamanında kurullarda İran'dan kaçak gelen havyarı menşei belgesini Turkey yapıp Avrupa'ya pazarlayabilmek için ülkemizde yok olmuş mersin balıklarının avcılığını serbest bıraktırmaya çalışanlarla mücadele ettiğimizi düşünürsek, vatandaş olarak "küçük balık" kavramına önce biz inanmalı ve sonra da peşinden gidip torunlarımızın emanetinin heder olmasına izin vermemeliyiz. ====