Değerli üyeler Geçtiğimiz 23 Nisan Bayramı öncesinde Arslan Partnerim Muharrem Kürümoğlu kardeşim beni aramış,abi sabah yedi,akşam yedi jig yapıp,bu tekniği iyice oturtalım demişti. Genelde hadi artık geri dönelim diye gözümün içine bakan çoğu partnerlerim gibi değildir Muharrem. Onun şüphesi ise benim ayak,uydurup,uyduramayacağım yönünde görünmekteydi. Önümüzdeki Şeker Bayramı öncesinde,tekrar beni aradığında,sanırım bu yöndeki şüphesi aklının ucuna gelmemekte,bu kerede ben onun dayanıklılığını sınama kararlılığındaydım. Gece sürüşünü sever Muharrem.Usta direksiyonu,hemen her seferinde kendini sadece birkaç saat içinde buralara getiren süratli arabaları,hemen her yeni kerteriz keşfimi kendisine bildirdiğimde,hep buralara kadar getirmiştir onu. Bu kerede aynısı gerçekleşti. Sanırım sadece 5 saat içersinde moteline eşyasını,hanımını yerleştirip,nerdeyse hiç uyumadan,sabah alacasında,tekmil teçhizatını kuşanıp,başlangıç için su içinde levrek at,çeğine başlamıştı bile. Oysa hedef avımız bu kere levrek değil,dev akyalardı. Bir evvelki maratonumuzda,beni şaşırtacak kadar dayanıklı çıkan Altuğ kardeşimle gereçekleştirdiğimiz avımızda, rastladığımız o dev akyalar,sanırım onu iyice motive etmiş olmalıydı. Birkaç saat bile uyuyamamış,zamanın geçmesi içinde kuşanıp levreklerin peşine düşmüştü. Birkaç gün evvelki iftar yemeğinde,yeni kaymakımımız,yeni emniyet amirimiz ve Behramkale Jandarma Karakol Komutanımızla aynı masadaydık. Kaymakamımız bile benim önümüzdeki bayram tatili süresince Muharrem Kardeşimle yapacağımız,süreli,uzun mesafeli avdan haberdar olmuş,ifadelerinde bunu belli etmişlerdi. Sonrasında ise yeni partnerim olma isteği,tarafımdan sevinçle kabul edildi. Mülki amirlerle eskidende avlanmıştım.Hep kendilerine yasak,etik olmayan av şekillerinden bahisle yardımlarını talep etmiş ve çok başarılı neticelerde elde etmiştim. Örneğin koyumuza eski arabalar atarak,balık neslini arttırma çabalarımız bu sayede gerçekleşmiştir. Teknemdeki yatağımdan doğrulduğumda saat 6 sularıydı.Aradım onu,bu kere bir endişesi daha vardı.Hanım İstanbuldaydı,onca kedi ve köpeği kim besleyecekti.Acaba bu durum avımızı engellermiydi. Rahatlattım Muharremi,bu durumu avımıza engel teşkil etmeyecekti.Bir yolunu bulmuştum.Hayvanlarımada sanki anlarlarmış gibide açıklamıştım. Yolumuz uzundu.Babakale yanları,önleri ve gerisi olarak planlanmıştı. Muharrem her ne kadar usta jigciliğine güveniyor olsada,israrım üzerine geçen hafta Altuğla yaptığımız başarılı sırtı avımızıda denemeye ikna ettim onu. 33 metrelerdeydik,üst,üste Altuğun Smithwick rapalasına bindiren ama üreticisinin sanki daha avcı olması için üçlü iğnelerini dahi çapraz iğne olarak monte ettiği,ancak her iki seferdede kurtulan balıkların kaçma sebebi olarak gördüğüm bu iğnelerle aynı fikirde olamadık Muharremle. Bana Altuğada hediye ettiği aynı renk ve boyda Smithwick rapaladan getirmişti. Değiştirmedik iğnelerini bir kere daha bu şekilde denemeye karar verdim. Özenle Rod Holder'ıma yerleştirdim kamışımı. Bakınız bu noktaya lütfen çok dikkat ediniz. ,Her zaman kalama ayarının kamış ucundan yapılmasını öneririm. Öneren ben,ama tatbik etmeyen tekrar ben olunca,iste bu vahim hatam sonucunda,bugüne kadar oltama binen belkide en büyük balığı alamadım.O haşmetli balık,rapalanın göbeğindeki her iki üçlü iğnenin birer tanesini dümdüz etti hatta birisininde halkasını açtı,sıyrıldı gidiverdi. Sonra değiştirdik o iğneleri ama neye yararki. 40 km üstü yol yaptık.O dev akyalar maalesef oralarda değillerdi,rastlayamadık. Ancak yeni kerterimiz hiç olmazsa Muharremin yüzünü ilk beş dakika içersinde güldürdü. Akyaya niyet,sinagrite kısmet dercesine güzel bir tanesini içeri alıverdi 50 metre derinliklerden. İlişikte bu Muhteşem avcının birkaç karesini sunuyorum. Sevgi ve saygımla kalınız.
sinaritten gözümü alamadım maşaalah .bunları yayınlamakla gerçekten büyük bir hizmet yapıyorsunuz teşekkürler ve de tebrikler .bir de şunu soracağım vedat üstad çıplak tabiri yöresel mi yoksa farklı bir balık mı
Vedat baba En sonunda benide delirttin,bak kuzu kuzu boğazın uzun oltacısını değişik düşüncelere attın bende geliyorum.... anlaşıldı. örgü uzun olta kasalarını bağlamaya başladım bile. Sevgiler. En kötü avın böyle olsun.
"çapraz iğne olarak monte ettiği,ancak her iki seferdede kurtulan balıkların kaçma sebebi olarak gördüğüm bu iğnelerle aynı fikirde olamadık Muharremle." Bende aynı dertten her zaman muzdarip olmuşumdur. hiçbir zaman rapala üstünde orjinal iğnesini kullanmadım sürekli olarak değiştirdim eksiksiz ve istisnasız olarak bende size katılıyorum bu konuda.......
Senin açtığın konulara tıklarken heyecanlanıyorum Vedat amca, yine muhteşem bir av ve anlatım. Bayramın mübarek olsun, ellerinden öperim
e Sevgili Kardeşim Aliço Hani hep derim.Kim gelirse gelsin sevinirim. Ama olay senin gibi, helede Boğazın Efendisi bir ünvanı bleğinin hakkıyla elde etmiş bir avcıysa,durum beni ihya eder,uykularımı kaçıırır heveslenir,heyecanlanır değişik duygulara kapılırım. Bak sakın vaz geçme çok üzülürüm. Az sonra tekneme nöbete gideceğim.İhtimalki onunla teknemle,takımlarımla konuşacağım. Beni mahçup etmesinler tenbihleyeceğim. Oh be sular hakiki bir usta görsün. Ey devasa Akyalar,harami Sinagritlerr. Geliyor o bakalım ne yapacaksınız. Sevgi ve saygımla kal. Takımın ve iğnelerinle ilgili iştişare etmek isterim. Balıklar kimi zaman çok büyük.İğnelerimi sekiz ettiler.Bugün 2 tanesi teknemi ziyaret etti ama biri tekrar beni yendi. Yardımına ihtiyacım var. Zarganalar maalesef genelde ince.Bu bakımdan iğnelerin nispeten ince ama güçlü olması lazım derim.
Kıtaların buluşması bu olsa gerek ve eminim bu buluşma olta balıkçılığı tarihimize düşülmüş ender notlardan biri olacaktır. Her detayını, her anını keyifle, zevkle, merak ve hasretle bekliyor olacağız. Üstatların krallarına saygılarımla, rastgelsin.